SAYFALAR

30 Eylül 2012 Pazar

BOMBA

1978 yılı, yer Adana terör olayları almış başını gidiyor.
Kuyumcu soygunları, banka soygunları, Çeşitli gasp olayları, adam öldürmeler, tehditle soygunlar, taksici gaspları, taksi gaspları v. s. hiç birini de yakalayamıyoruz. Hepsi faili meçhul kalıyor.
Gerçi biri yakalandı mı bir kaç olay birden aydınlanıyor fakat bu sırada vatandaş zarar görüyor. Eylemi koyanlarda amaçlarına ulaşmış oluyorlar. Herkes tedirgin polisler sokağa askerlerin koruması altında çıkıp alış veriş ediyorlar. Yalnız sokağa çıkmamaları tamimlerle mecburi hale getiriliyor. Çünkü polis olmak yeterli tanıdılar mı sokak ortasında öldürülüyorlar. Vatandaş korkudan konuşmaktan kaçınıyor, şahitlik yapmıyor. Böyle bir ortamda görev yaparken her gece de bombalı pankartlar asılıyor. Kim astı, nasıl asıldı ? Bilemiyoruz. Ben şahsen tek düzenekliden tutunda çok düzenekli veya daha değişik 150-200 çeşit bomba yapılışını ve çalışma, infilak şekillerini bilirim. En korktuğum bildiğim düzeneklerin "bubi tuzağı" dedikleri aldatıcı şekilde bağlanılmasıdır. Bazısı yerden kaldırınca patlar. Bazısı yere koyunca, "yarabbi şükür patlamadı" dersin, yere bıraktığın zaman patlar. Bazısı cıvalıdır, hafif eğdiğin zaman patlar. Hiç şeytanın aklına gelmeyecek aldatıcı bomba düzenekleri vardır. Terörist te Kaleşnikof marka tüfek yakalarsın. Terörist yakalanacağını anlayınca bu tüfek ile tuzak kurar. Kapak takımı içerisine fişek yerleştirir. Kurcalarken veya ateş ederken, tüfek elinde parçalanır. Veya depo da durur. Daha sonra ele alıp kurcalandığı zaman patlar. Bazı bombaları adam kendisi yapsa bile üç düzenekli bir bombanın bir düzeneğini unutuverir, iki düzeneği imha etse bile elinde patlar. Çoğu teröristlerin elinde bu şekilde ya yaparken ya da taşırken kazaen bombalar patlar ve terörist parçalanır. Bazen de pankart asılırken alt taraflarına kutular asılır. Bu kutular bazen hepsi bomba, bazen bir tanesi bomba olabilirler bazen de hiç biri bomba olmaz. Uzun zaman asılı kalsın diye bomba süsü verilmiş boş kutular olabilir.

Adana Baraja giderken Cemalpaşa Köprüsünün üstünde on beş dakika içinde boydan boya sabaha karşı bir pankart asılmış. Pankartın altın da, yanlardan ve ortadan olmak üzere dört adet bisküvi kutuları var. Bu kutulara bomba süsü verilmiş veya gerçek bombadırlar. Polis bunun hangisi bomba olduğunu veya ne şekilde patlayacağını nerden bilecek. Çevre güvenliğini aldık, haber merkezine bilgi verdik. Alel acele Tem şubeden polis arkadaşlar geldiler, pankartı bağlı yerinden sökerlerken, nöbetçi müdürü geldi. "Aman çocuklar riske girmeyin, bomba ekibi gelecek, patlar, matlar" derken bu ekip pankartı indirdiler ve birde başarılarından dolayı takdir aldılar. Benim içime kurt düştü. Bir gün şimdi rahmetli olan o arkadaşlardan biri ile karşılaştım ve direk kendisine "Pankartı niçin astınız" dedim. "Vallah bu teröristler nasıl görünmeden bir saniyede asıp kayıp oluyorlar. Bizde bir asalım ki gören olacak mı diye, bagajımızdaki daha önce yakaladığımız pankartlardan birini astık ve gittik. Tam indirmeğe gelirken siz anons ettiniz. Çok pişman olduk fakat iş işten geçmişti" dedi.

Hakikaten gece bir yerden geçerken duvarda yarım yazılmış bir yazı vardı. Anons ettik geçtik. Tam on dakika sonra geldik ki yazının kalan kısmı tamamlanmıştı. Demek ki bizi görüp kaçmışlar veya saklanmışlar, biz geçince dönüp tamamlamışlar. Yanı teröristlerin çalışmaları çok merak konusu. O ekip te bilgi sahibi olmak için yanı denemek için pankartı kendileri asmışlar. Boş olduğunu bildikleri için kendileri indirdiler ve taltif edildiler. Bildiğim arkadaşlar öyle ard niyetleri yok fakat, yakalansalar hiç af edilmezler aynen terörist muamelesi görürlerdi. Sadece bilen bir kaç kişi takılır şakalaşırdık.

29 Eylül 2012 Cumartesi

SENİ GÖRMEDİM

Adam arabası ile giderken kırmızı ışıkta geçer.
Hemen trafik polisi düdük çalarak durdurur ve yanına gider.
"Kırmızı ışığı görmedin mi? Bu yanan gece lambası değil ki" der.
Adam cevap verir;
"Valla biliyorum ağabey. Kırmızı ışığı da gördüm de, seni göremedim." der.

28 Eylül 2012 Cuma

KAÇ ŞERİT OLSUN

Sarhoş bir adam kumsalda dolaşırken bir şişe görür.
Şişeye tekmeyi vurunca kapağı açılır ve şişenin içinden çıkan duman durularak, adaleli büyük bir cin olur.
Adama; "Madem beni bu şişeden kurtardın, ne istersen yapacağım. Dile benden ne dilersen?" der.
Adam  "İki okyanusu birbirine bağlayan bir köprü yap !"
Cin; "Yavu bu ne biçim dilek, başka kolay birşey aklına gelmedi mi?"
Sarhoş adam hemen dileğini değiştirir;
"Öyleyse kadınları anlamak istiyorum. Bana kadınları anlat !"
Cin de kısa ve net bir soru daha sorar adama;
"İki okyanusu bağlayacak olan köprü, kaç şerit olsun?"

27 Eylül 2012 Perşembe

DELİ

Delinin biri evinin balkonda durmuş ve aşağıya bir olta sarkıtmış.
Yoldan geçerken gören komşusu sormuş;
"Kaç balık tuttun birader"
Deli cevap vermiş:
"Sen deli misin be adam, burada balık ne gezer"
 

26 Eylül 2012 Çarşamba

ÖZLÜ SÖZLER

- Dünkü ateş ile bugün ısınılmaz.
- Balık yemeği değil, balık yakalamağı öğren.
- Konuşmak için, veya yazmak için bilmek gerekir.
- Ne kadar bilgili olursan ol, söylediklerin karşındakinin anladığı kadardır.
- Kötünün yok olması için iyi olmak yeterlidir.
- Açılmamış kanatların büyüklüğü bilinmez.
- Bir gün gölgeleneceğin ağacın altına pisleme !
- Akıllı insan aklını, daha akıllı insan başkalarının aklını kullanır.
- Evlilik fırtınalı bir deniz ise, bekarlıkta bulanık bir bataklıktır.
- Beni; bir kez aldatırsan sana, ikinci kez aldatırsan bana, YAZIKLAR OLSUN .

24 Eylül 2012 Pazartesi

AİLE BAĞI

kardeş pisiler

Ankara da Batıkent'ten bir aile dostumuzun evine Eskişehir yolunda Yaşamkent'e eşimle birlikte gittik. Böyle birkaç dostlarımız var, hafta da bir evlerde ziyaret eder iddialı bir şekilde okey oyunları oynadıktan sonra stres atar evlerimize gideriz. Her zaman olduğu gibi gece geç saatlere kadar eğlendikten sonra geri gelmek için arabanın yanına geldim. Arabayı tam çalıştırdığım sırada birkaç defa kedi sesleri duydum.

Hayret gecenin o satında oralarda hiç kediye benzer bir şey yoktu. Birkaç defa daha önce kediler motorun yanına ısınmak için girmişler ve birkaç defa kendileri yaralandı, birkaç defa da kayış kesilmişti. Bunu bildiğim için işimi sağlam tutarak, kaputu açtım, el feneri ile her tarafını iyice kontrol ettim. Kedi filan yok. Kedi sesi de kesildi zaten. Geri geri giderken genç bir delikanlı arabasını park ediyordu. Elle işaret etti. Durdum. Yanıma geldi "Ağabey senin araba geri vides te kedi gibi mi bağırıyor" dedi. Nasıl olmuşsa ben duymamışım arabamın içinden yine kedi sesi geliyormuş. "Yok" dedim. "O zaman senin arabada kedi var, içinden kedi sesi geliyor" dedi.

Tam iki saat eşim, ben ve O delikanlı ile motorun civarın da kaputun içinde el feneri ile kedi aradık. Yok, veya bulamadık. Üç dört kilometre geldikten sonra tekrar kedi kaputun içerisinde acı acı bağırmağa başladı. Sağa çektim arabayı bir daha baştan aşağı iyice aradım fakat yok bulamadım. Ama bağırıyor. Demek ki var fakat ben bulamıyorum. Kediyi arabada bulamayınca, 'kediye bir şey olmasın' diye arabayı orda müsait bir yere çektim park ettim. Bir taksi çağırdım eve taksi ile geldim. Ertesi gün öğlene doğru komşumun arabası ile arabanın yanına gittim. 'Herhalde 24 saat içinde eğer kedi ise çıkar, gider' diye düşündüm. Tekrar gündüz gözü ile kaputun içini kontrol ettikten  sonra, arabamı çalıştırdım ve getirerek, evimin önünde yer olmadığı için site önüne park ettim.

İkinci gün arabamı site içine aldım ve temizlik yapacaktım. Hayret baktım yine arabamın içinden kedi sesi geliyor, fakat kendisi görünmüyor. "Hay Allah nedir bana bu işkence? Servise götürmekten başka yapacak bir şey yok." dedim kendi kendime. Kaputu kapatırken, pığlıyarak arkamdan bir büyük kedi bana saldırdı. Nerde ise kaçacak ve arabayı onlara bırakacaktım. Büyük kedi dışarıdan, öbürü içerden kıyamet kopardılar. Başka bir kedi daha geldi. İkisi dışarıdan tırnakları ile ön tampona saldırıyorlardı. Yana çekilip epeyce bunların bağrışmalarını, ön tamponu tırmalamalarını seyrettim. İçerde ki nin sesinden sol farın altında saklandığını anladım. Dışarıda ki kedileri kovmağa çalıştıysam da kovamadım. Panel altındaki parçayı söktüm. Küçük bir siyah renkli kedi yavrusu dışarı fırladı. O çıkan kedi yavrusu ile, dışarıda bekleyen yanı bana saldıran iki büyük kedi, koşarak ve bağrışarak birbirlerine sarıldılar. Sanki savaştan yeni dönen askermiş gibi öpüşe öpüşe oradan uzaklaştılar. Ben büyük kedilerin o yavruyu evlatlık aldığını düşünürken, yanıma komşum Hasan Bey geldi ve kedileri tanıdı.

Kedi yavrusu Yaşamkent te değil, benim kapımda arabaya girmiş, veya annesi orda saklamış. Çünkü kediler bizim sitede yaşayan kedilermiş. Ben o yavruyu arabamın içinde Yaşamkent’e götürmüş, geri getirmiş ve üç-dört gün sonra tekrar annesine babasına sağ salım teslim etmişim. Dışarda ki arabaya saldıran kediler de o yavrunun anne ve babalarıymış. Buluştuklarına öyle sevinmişler ki alel acele verdiğim hazır mamayı bile yemeden bir bir ağızlarını koklaya koklaya koşup gittiler. Bizlerde seyrettik fakat ders aldık mı bilmiyorum.

 

22 Eylül 2012 Cumartesi

BİLETİ OLAN

Yaşlı bir bayan belediye otobüsüne biner.
Şoföre
"Evladım biletim yok, sonraki durakta, bilet alıp, atabilir miyim?" der.
Şoförde
"Tamam teyze de önce bir içeri yolculara sor" der.
Yaşlı teyze de yolculara doğru döner ve yüksek sesle sorar;
"Pardon, bir sonraki durakta, bilet alıp, atabilir miyim?"

21 Eylül 2012 Cuma

ÖZLÜ SÖZLER

Konfüçyüs:
"Bir kaç saat mutlu olmak istiyorsanız, içki içiniz.
Bir kaç gün mutlu olmak istiyorsanız, seyahat ediniz.
Bir kaç hafta mutlu olmak istiyorsanız, evleniniz.
Ömür boyu mutlu olmak istiyorsanız, doğa da yaşayınız.
Ömür boyu bedbaht olmak istiyorsanız, siyasetle uğraşınız." diyor.

Yunus Emre:
"Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı; yağ ile bal ede bir söz; söz ola ağılı aşı" diyor.

şiir TANIR GİBİYİM

Hiç yabancı değilsen, gördüm öncede,
Belki de eskilerden, seni tanır gibiyim.
O zaman çok küçüktün, şimdi bence de,
İyice büyümüş sün, seni tanır gibiyim.

Geldin gittin yanıma, sesin bana aşına,
Anladım, sensin O, inkar etme boşuna,
Nasıl böyle değiştin, neler geldi başına?
Eğer yanılmıyorsam, seni tanır gibiyim.

Galiba yıllar önce, bana yanıma geldin,
Her şeyimi benden, zorla alıp götürdün,
İnat edip, hiç uğruna, sevdamızı bitirdin,
Doğru hatırlıyorsam, seni tanır gibiyim.
                                   Recep Ali Öztürk

12 Eylül 2012 Çarşamba

ÇALMAK

Fosillerden anlaşıldığına göre, bizlerden önce bu dünyada çok uzun insanlar yaşarlarmış. Boyları öyle uzun olduğu gibi ömürleri de uzun olurmuş.
Ortalama 500-600 sene yaşarlarmış. Kendi aralarında konuşurlarken bizim 50-60 senelik ömrümüzden yanı bizlerden bahsederlermiş ve
"Oh ne güzel insan 50-60 sene yaşarsa, mal mülk edinmeğe gerek yok. Nasıl olsa ömrümüz kısa, az yaşayacağız, para biriktirmeğe de gerek yok. Kazandıklarımızın hepsini yer, ölürdük. Biz uzun zaman yaşıyoruz, muhakkak ev bark sahibi olmak lazım. Onun için çabalayıp sıkıntı çekiyoruz." diye kendi aralarında konuşurlarmış.

Ee..hanı bizim ecüc mecücler "Çalayım, çırpayım, Allah'ın herkese yolladığı riskin hepsini, yalnız ben alayım. Ben jipe binerken öbürü bisiklet bulamasın.

Yiyebildiğimi yerim, yiyemediğimi çocuklarıma, akrabalarıma bırakırım. Ben öldükten sonra onlarda yerler" diye düşünürler, herhalde.
Evet yerler fakat küfür ede ede yerler. Çalışmak var. Devamlı çalışmak var, fakat ÇALMAK yok. Sadece hakkını alacaksın. Ve de kanaatkar olacaksın.

10 Eylül 2012 Pazartesi

KURT TAŞI


İki arkadaş yolda yürüyorlarmış. Çok ilerde yolun üzerinde bir siyahlık görmüşler.
Biri öbürüne;
"Bak ilerde gördüğümüz kurt tur." demiş.
Öteki de bakmış; "Kurt değil taştır" demiş.
Kurt tur -  taştır diye diye iddia ile o nesne nin taa yanına kadar gitmişler.
Birtanesi hala "Kurt tur" diyormuş.
Diğeri elini o nesneye vurmuş ve
 "Kurt olsa kaçardı, bu kaçmıyor, bak işte bu taştır, taş" demiş.
İddiacı olan bakmış olacak gibi değil, kendi dediği olmuyor;
 "Bu taş değil, 'kurt taşı' dır, arkadaşım, kurt taşı" demiş.
Sizlerde böyle insanlara raslamışsınızdır.

6 Eylül 2012 Perşembe

şiir ESKİSİ GİBİ

Gittin uzaklarda kaldın, bu kadar sene,
Neden sallandın da geldin, eskisi gibi?
Bahçe de güllerin, soldu da, açtı, gene,
Neden kokladın da, baktın, eskisi  gibi?

Yıllar seni yıpratmış, çok yorulmuşsun,
O nemli gözlerinle, dönmüş durmuşsun,
Sen buralarda yine, birisini sormuşsun,
Neden demedin de, ağladın eskisi gibi?

Senin gözlerin, gözlerime, takıldı kaldı,
Sanki yüreğini yara etmiş, eski iz vardı,
O zaman senin tenin, 'hanımeli' kokardı,
Neden açıldın da, bekledin, eskisi gibi?

Aklıma gelmedi, hatıramız, nede, mazı,
Geçiyor ömrümüzün çoğu, kaldı bir azı,
Çok önceden ayırmıştı, bu kader ikimizi,
Neden çağırdın da, durdun, eskisi gibi?
                                   Recep Ali Öztürk

4 Eylül 2012 Salı

HEPUSİ VARDUR

Temel Fadime'ye aşık olur, annesi babası ile kızı istemeğe evine giderler.
Temel'in babası Allahın emriyle Fadime'yi babasından ister ve "Benumdur diye demeirum, oğlum Temel bir tanenedur, çok eyidur"der.
Fadime'nın babası da adettendir diye sorar;
- Oğlunuzun içkisi, sigarası, kumarı varmi dur?
Temel'in babası cevap verir:
- Hepusi vardur, bi tek karı yoktur, onı da siz verirseniz herşey tamamdur daa.
 

1 Eylül 2012 Cumartesi

şiir AK DENİZE


Her sene gider kalırım, güney sahillerin de,
Orada güneşin doğuşunu, seyretsem derim.
Hapsederim kendimi, mehtaplı gecelerinde,
Geçen her dakika için, biraz beklese derim.

Denizin; sessiz, durgun, sanki derin uykuda,
Hiç kıpırdanma olmaz, o sonsuz engin suda,
Köpüklü dalgalar son bulurken, kumsalında,
Uzanırım güneşinde, zaman geçmese  derim.

Göksu nehri yeşil akar, denizine kavuşmağa,
Zakkumlar hep alışmış, pembe, sarı, açmağa,
Kuşlar cennetinde kuşlar, başladı mı uçmağa,
Esseh bir cennet olur, herkes seyretse derim.

Kız Kalesi sembol olmuş, görünür denizinde,
Kim niçin yapmışsa, söylerler inanırız bizde,
Ay gümüş gibi parlar, yanar denizin üstünde,
Yakamozlar oluşurken, alem bir görse derim.

Cennet-Cehennem ikisi, orda durur yan yana,
Gören bir daha bakar, vaz geçemez bakmağa,
Gerçekten de can gelir, orda durdukça insana,
Herkes yaşadığını bilir, güneylere gitse derim.
                                             Recep Ali Öztürk