SAYFALAR

31 Ocak 2013 Perşembe

BALIK AVI

Temel İstanbul'a gitmiş gezerken bir yer görmüş.
Üzerinde 'BUZ PATENİ' yazıyormuş.
Çok merak etmiş ve içeri girmiş.
Bakmış her taraf buz kaplı. İçerde kimseler yok. "Deniz donmuş galiba ben bir parça kırıp balık tutayım" demiş kendi kendine.
Önce cebinden misina çıkarmış. Ona bir kanca takmış. Ve başlamış buzu kırmağa.
Hoparlörden gür bir sesle paten sahibi kendisine bağırmış.
"Burada balık yok."
Temel dönmüş bakmış etrafta kimse yok.
Biraz daha öte tarafa giderek tekrar buzu kırmağa başlamış.
Aynı ses
"Orada da balık yok"
Temel biraz daha öteye gitmiş tam buzu kıracakken tekrar aynı ses
"Balık yok dedim sana duymadın mı?" diye bağırmış.
Temel çok korkmuş. Eli ayağı titrerken dönerek sesin geldiği tarafa doğru bakmış. Yine kimseyi görememiş
"Allahum, kurban olayım, yoksa sen mi bana bağırıısun?" demiş.

27 Ocak 2013 Pazar

AMPUL

Delinin biri bir gece koşarak doktorun kapısını çalmış.
Çok heyecanlı bir şekilde doktora hemen koğuşlarına gelmesini söylemiş.
Doktor koğuşlarına gelince bir de ne görsün, başka bir deli kendini bacaklarından tavana bağlamış asılı duruyor. "Neler oluyor? Bu adam tavandan niçin asılmış?" diyor.
Öbür deli "Kendisini ampul sanıyor, onun için tavana asıldı, bende size haber verdim." diyor.
Doktor "Ne kadar saçma hemen indirin onu tavandan" diyor.
Doktoru çağıran deli "Ama efendim o zaman karanlıkta kalırız" diyor. 

23 Ocak 2013 Çarşamba

DÖRT ŞEY

1- Taş atılıp elden çıktıktan sonra,
2- Söz ağızdan çıktıktan sonra,
3- Fırsat elden kaçtıktan sonra,
4- Bir işin zamanı geçtikten sonra,

Yukarıda ki dört şeyi yapmadan önce iyice düşününüz. Sonra pişmanlık fayda vermez ve zararlarının telafileri asla mümkün olmaz. Düzeltilemez, neticeleri değiştirilemez.

22 Ocak 2013 Salı

TU Tİ

Temel bir arkadaşı ile İngiltere de lüks bir otele yerleşmiş.
İş icabı 3-4 gün kalacakmış.
Bir akşam üzeri oda servisini aramış ve "Tu ti tu tu tu" demiş.
Hiç bir şey anlamayan ve telaşa kapılan oda servisi çözüm bulamayınca Türk Elçiliğini aramışlar ve 'tu ti tu tu tu'yu sormuşlar.
Türk Elçiliği şifreyi çözmüş ve Temel 'in isteği yerine getirilmiş.
Aslında çok basit, ben her zaman söylerim İngilizlerin kafası çalışmıyor.
Tu ti tu tu tu (2 çay 222 numaralı odaya)

20 Ocak 2013 Pazar

şiir GÖRMÜYOR

Her aklıma gelince, sel olur akar yaşlarım,
Çaresiz kaldım, ne etsem dinmek bilmiyor.
Ben kendimi sana adadım, yolunda başım,
Seni görmezsem, işlerim düzgün gitmiyor.

İstemem ben yalan dünyayı, sensiz olursa,
Kimse mutlu yaşayamaz ki, yarsız kalırsa,
Felek bir gün bizim de, yüzümüze gülerse,
Benim ellerimden, başka bir şey gelmiyor.

Seni çok fazla sevmek, benim de hakkım,
Biran döndüm eskiyi, hatırlamağa baktım,
Ben ki senden sebep, tanrımıza yalvardım,
Şimdi senden başkasını, gözüm görmüyor.
                                       Recep Ali Öztürk

19 Ocak 2013 Cumartesi

ONLAR SES ETMEYİ

Temel bir gün arabası ile giderken E-5 kara yolunda bir kazaya rastlar. Tamamen facia şeklinde bir kaza 5-6 ölü ve çok sayıda yaralı var. Hemen arabasını kenara çekip durur ve yüreği dayanmayıp yardım etmek ister. Bazı hastaların dertlerine ortak olup moral verir. İki bacağı kopmuş bir yaralı hasta avazı çıktığı kadar 'oy oy' diye bağırıyor. Temel hemen yanına gider ve adama "Ula uşağum iki kacağun koptı deyi oyle bağırılur mı? Ha onlara baksana, adamlar ölmiş, hala seslerini çıkarmayıler da." diyor.

16 Ocak 2013 Çarşamba

MESLEK SIRRI

Hırsızın biri dükkanı soyarken suç üstü yakalanır.
Polis evraklarını tekamül ettirip mahkemeye çıkarır.
Hakim ifade alacak ya hırsıza sorar:
"Söyle bakıyım o yakalandığın dükkana nasıl girdin?"
Hırsız da biraz durakladıktan sonra hakime;
Hoop.. Hop Hakim bey biz buraya yargılanmağa mı, yoksa meslek sırrımızı vermeğe mi geldik? Sen nasıl girdiğimi ne yapacaan? Ver cezamızı gidelim" der.

15 Ocak 2013 Salı

İYİ Kİ KONUŞMAMIŞ

Adamın biri alel acele camiye gitmiş ki namaza başlamışlar.
Namaz kılan bir adama sormuş;
 "Farzı mı kılıyorsunuz yoksa sünneti"
Adam ona cevap vermemiş ve yüksek sesle ayetleri okumağa başlamış.
Bu tekrar sormuş.
Yanında namaz kılan şahıs;
"Ya biz konuşursak namazımız bozulur, bize sorma." demiş.
Hemen yanlarında ki adam;
"Sen konuştun işte senin namazın bozuldu" derken, ö bürü de sende konuştun kardeşim senin de bozuldu.
 En nihayet imamın yanında ki adam da olduğu yerden  seslenmiş;
"Hepinizin namazı bozuldu kardeşim, iyi ki ben yanınızda değilim." demiş.

14 Ocak 2013 Pazartesi

DELİ MİYİM

Delinin biri hastane bahçesinde el arabasını tersinden tutmuş sürüyormuş.
Doktor yanına yaklaşarak;
"Evladım, niçin tersine tutuyorsun? düz tutup sürsene" demiş.
Deli;
"Ondan sonra her şeyi bana taşıtın değil mi? Ben deli miyim?" demiş.

13 Ocak 2013 Pazar

AYAKTA UYUTTU


1986 yılı yer Ankara. Eskiden eski otobüs terminali içinde Asayiş Şubesine bağlı Yankesicilik ve Dolandırıcılık Bürosuna ait bir yer vardı. Burada iki üç sivil polis memurları devamlı bulunur, bir cepçilik veya hırsızlık olayları olursa acil müdahale ederlerdi. Yakaladıkları suçluları Bürolarından ekip ister ve Emniyet Müdürlüğü kendi Kısımları olan Yandol Bürosuna intikal ettirirler, burada işlemleri yapıldıktan sonra C. Savcılığına intikal ettirilirdi.

Daha ziyade şehirler arası otobüslerde vatandaşlar yolculuk yaparlarken dolandırıcılar tarafından ilaçla uyutulup veya kandırılarak bir şeyler satıp paralarını almak için, hatta gasp gibi suçlar bile işlenirdi. Bu tür suçlar çoğaldıkça, önlemek için bu tedbir alınmış, polisler orada bir büro da beklerler her zamanda terminal içinde dolaşarak görev yaparlardı. Gittikçe dolandırıcılar da işi büyütmüşler, kimsenin aklına gelmeyecek şekilde yöntemler uyguluyor, cam içecek şişelerini arkadan ince matkapla delip içine enjektör ile ilaç koyarak, açılan deliği mum ile kapattıktan sonra yanlarına alıp yolculara vererek uyuttukları bile olurdu. Yine ambalaj içerisinde ki kek, bisküvi gibi yiyeceklere enjektör ile ilaç vererek yine yolcuları uyuturlardı. Bu gibi hırsızlıkların cezası ağır olmalarına rağmen hırsızlar denemekten çekinmezlerdi.

Böyle bir olayın sabıkalı sanığı şehirler arası otobüsten inerken Terminal polisi tarafından tanınmış ve üzerinde ilaçlı bisküvilerle, hatta bir yolcudan çarptığı paralarla birlikte yakalanmış. Suçlu ilaçlı bisküvi ile birisini uyutmuş, cebinde ki paraların hepsini almış, soyulan adamın hiç bir şeyden haberi olmadığı için o hala daha şikayetçi olmamış otobüste uyuyormuş. Bu suçluyu yakalayan polisler, ekip çağırıp ekipte ki Bir komiser yardımcısı ve iki polis memuruna, uçluyu ve suçta kullandığı ilaçlı bisküvileri teslim etmişler. Soyulan adam daha bilinmiyor. O daha sonradan başka bir otobüs için bilet alırken cebinde ki paraları bulamıyor ve işi anlayıp şikayete gidiyor. Suçluyu teslim alan Ekip Emniyet Müdürlüğüne gelirken yolda suçluya bir şeyler sormuşlar.
"Bu bisküvileri nasıl ilaçladınız?" Filan gibi sorular sormuşlar.
Suçlu da; "İlaç filan yok ağabey. Hiç açılmamış ambalaj içine nasıl ilaç koyarım. Günahımı alıyorlar. Siz inanmayın." demiş ve polisleri de kandırmış, onlarda suçluya inanmışlar. Ekipte ki polislerin üçü de bu bisküvilerden yemişler. Eski Terminalden Emniyet Müdürlüğüne gelene kadar o arada otoyu kullanan polis memuru arabayı yolun sağına kadar ancak getirebilmiş ve o bisküviden yiyen polislerin üçü de orada uykuya dalmışlar. Suçlu da arabadan atladığı gibi kaçmış gitmiş.

Bu hırsızı yakalamak için Asayişe bağlı bütün polis ekipleri Altındağ'a, hırsızın mahallesine sevk edildiler. Bir ay kadar sonra hırsız yakalandı. Yakalandığı zaman yine üzerinde kese kağıdı içinde ilaçlı kabuklu fındıklar vardı.

11 Ocak 2013 Cuma

KARIŞTIRMAMIŞ

İki deli tımarhaneden kaçarlar.
Bir göl kıyısında giderlerken bir tanesi cebinden üç adet kesme şeker çıkararak göle atar.
Sonra iki eli ile sudan alarak içer ve arkadaşına döner;
"Yahu, üç tane şeker attım, hiç tat vermedi." der.
Arkadaşı da;
"Tabii ki tat vermez oğlum, sen karıştırmadın ki" der.

10 Ocak 2013 Perşembe

EŞYALARI SATTI

Ankara Hırsızlık Bürosu 1989 yılı yaz ayları. Çankaya Köroğlu Caddesinde oturan yeni evli bir çift evlerinin gündüz soyulduğunu iddia ederek şikayette bulundu. Fakat anlattıkları olay alışılan hırsızlık şekillerine pek benzemiyordu. İncelemek için evlerine gittiğimizde gözlerimize inanamadık. Ev tamamen dört duvardan kalmış, ne varsa bütün ev eşyalarını götürmüşlerdi.

Hiç bir kapıda zorlama veya kırık yoktu. Karı koca çalışan yeni evliler ağlıyorlardı. Hile filan yok gerçekten hırsızlık olmuştu. İşe İtfaiye Meydanından başladık. İtfaiye esnafı telefonla ilan vererek kullanılmış eşya alırlar. Hiç biri aldık demedi. Ev sahibinin yanına bir polis vererek itfaiye dükkanlarını bir bir kontrol ederken mal sahibi bir dükkanda sehpasını ve halısını tanıdı. Gıcık Memduh takma adı ile tanınan bu dükkan sahibi Köroğlu Caddesinde bir evden satın aldığını söyledi.

Kısacası olay şöyle gelişmiş. Önce hırsız bir çilingir getirerek anahtar yaptırır. Sonra gazete ilanlarından alıcı bulur ve eve çağırır. Komiser olduğunu, şarka tayın olduğunu, onun için sattığını söyler ve bir ev eşyasını ölü fiyata sattıktan sonra kayıplara karışır. Satın alan adam iki hamal ve bir kamyon ile gelerek eşyaları yükleyip itfaiye meydanına dükkanına getirir. Esas ev sahibi akşam eve gelince şoke olurlar. Eşyaların bir kısmını bulduk ve iade ettik. Hırsızı da altı ay kadar sonra yakaladık.

9 Ocak 2013 Çarşamba

POLİS YARDIM ETTİ

Ankara Oto Hırsızlık Bürosu 1992 yılı, Dikmen de gece saat 03.00 sıralarında, tüp yüklü bir kamyon çalındı. İki ay sonra mezarlık tarafında kamyon bulundu tüpler yok tabi. 3-4 ay sonra yakalanan sabıkalı iki hırsız suçlarını itiraf ettiler ve olayı anlattılar. Tüpleri Kırşehir ve Kaman civarın da satmışlar çoklarını sattıkları yerlerden geri alarak esas mal sahibine teslim ettik.

Bunlar rutin olan işler fakat bu işin enteresan bir tarafı var onun için anlatıyorum. İki sabıkalı kafadar bir gece Dikmen Sokullu da koca tüp yüklü kamyonu çalmağa karar verirler. Etrafı kontrol ettikten sonra  kamyonun direksiyon kilidini kırdıktan sonra, zaten yokuşa park edildiği için, yokuştan aşağı kaydırarak indirirler. Biraz aşağıda ışıklarda bu çaldıkları tüp yüklü kamyon istop eder. Hırsızlar kamyon ile uğraşırlarken yanlarına iki resmi polis otosu gelir. Polislere arabalarının çalışmadığını söylerler. Polisler de asli görevlerini yaparlar. Hırsızlara yardım eder kamyonu iterek az ilerde ki geniş yere kadar götürürler. Ön kaputu açıp biraz uğraştıktan sonra mazot olmadığını anlarlar. Polisler polis otosu ile giderek, bidonla mazot getirip çalıntı arabanın depoya koyarak. Biraz daha uğraşırlar arabayı yine çalıştıramazlar. Polislerin işi çıkar oradan ayrılırlar. Hırsızlar çaldıkları kamyon ile biraz daha uğraşırlar ve bakarlar ki kamyonun sahibi depodan mazotu getiren borulardan birine musluk takmış, o musluğu tesadüfen bulurlar ve açarak çalıştırırlar, tüplerle yüklü olarak götürür Kırşehir'in ilçelerinde tüp satarlar. Tüpler bittikten sonrada kamyonu Karşıyaka mezarlık civarında terk ederler.

İngiliz Bilim adamına sormuşlar; "Dünya da en çok ne isterdin?"
O da cevap vermiş; "Şansım olsun yeter. Dünya da en çok şans isterim." demiş. Bu hırsızlar da dünya da en şanslı hırsızlardan fakat işleri hırsızlık olduğundan bir zaman sonra yakalandılar. Ama olsun yine de çok şanslı insanlarmış. Çünkü çaldıkları kamyonu götürebilmeleri için polis farkında olmadan uzun süre yardım etmiş. 

8 Ocak 2013 Salı

LONDRA'YA

Temel büyük iş adamıdır ve elinde üç valiz ile hava alanına gider.
Elinde ki Londra biletini görevliye verir. Görevli kız bilgisayarda işlemler yaparken, Temel elinde ki valizleri tarttırmak için kantara koyar ve;
"Hanum efendi kizum; kırmızı valiz Paris'e, sarı valiz Roma'ya, siyah valiz Tokyo'ya, bende Londra'ya cideceğim." der.
Görevli kız hayretler içinde;
"Beyefendi özür dilerim bunu yapmamız hiç mümkün değil. Sen Londra'ya gidiyorsan, valizlerini de Londra'ya göndermek mecburiyetindeyiz." der.
Bunu duyan Temel
"Hah kizum bunu duyduğuma çok sevindum işte. Geçen sefer öyle yapmış tunuz da." der.

7 Ocak 2013 Pazartesi

KİMSEYE KARIŞMAMIŞ

Çocuk gençlik parkında banka oturmuş cebinden çıkardığı şekerleri yerken, yanına tanımadığı bir adam gelmiş. "Yeğenim fazla şeker yeme, insana zarardır. Dişlerini çürütür, sonra dişsiz kalırsın" demiş.
Çocukta adama yanıt vermiş "Benim dedem 110 yaşına kadar yaşadı."
Adam bu cevabı pek mantıklı bulmamış fakat yine de çocuğa sormadan duramamış "Senin deden de şeker çok mu yermiş?"
Çocuk cevap vermiş: "Hayır, şekerden filan değil, O kimsenin işine karışmazmış" demiş.

6 Ocak 2013 Pazar

ORAKLARI SAKLAMIŞ

Adamın birinin çiftliği varmış. Çiftlikte çok sayıda işçiler çalışırmış. Kendisi biraz hasta olunca çalıştırmak üzere çiftçilerin başında oğlunu yollamış. "Oğlum onlar çalışıp işleri bitirsinler. Sende başlarında bulun, kaytarıp dalga geçmesinler." demiş. Yedi sekiz işçi ile tarlaya giden adamın oğlu, işçiler yemek yerken tarlada işçilerin kullandıkları oraklarını saklamış. Orakları yokken işçiler akşama kadar oraklarını aramışlar ve bulamamışlar. Bulamayınca da dolayısıyla hiç çalışmamışlar. Çalışmayınca da hiç bir işleri yapılmamış. Akşamdan eve gelince adam oğluna sormuş "Nasıl oğlum ne kadar iş yaptınız?" Oğlu da "Hiç sorma baba oraklarını sakladım, akşama kadar orak aradılar, bulamadılar. Hiçte iş yapamadılar." demiş. Ne olacak, baba iş peşinde, oğul oyun peşinde. 

5 Ocak 2013 Cumartesi

şiir OLDUĞUNU

Sırlar, sürprizlerden, vakit yok yaşamağa,
Azrail bir gün gelir bize, canımızı almağa,
Dünyanın kuralı bu, sonunda yok olmağa,
Bunlar nasıl olur ki, kim yapar, olduğunu?

İnsan işkence çeker, her neyi gördüğünde,
Bağlanırsa çözülmez, hepsi kör düğümde,
Gizlice seyretmek isterim, ben öldüğümde,
Ben yokken dünyada, kim nasıl olduğunu?

Aşkmış, servetmiş derken, ömrümüz biter,
Beden yerde kalır, ruh ise bilinmeze gider,
Hepsini ayarlamışlar, kime ne ömür yeter,
Bir bilebilsem, ölünce insana ne olduğunu?
                                        Recep Ali Öztürk



4 Ocak 2013 Cuma

HAVLUYU ÖNÜNE TUTTU

1998 Ankara Ahlak Büro Amirliği, daha Kısım Amiri olmadan evvel her yerde duyuyordum. Ankara da kumar, bar, pavyon ve gayri meşrü alemi dur durak bilmiyor. Bir gecede aileler bölünüyor. Yuvalar yıkılıyordu. Önce büyük kumarlar oynatan yerleri bir bir tespit ettim. Bu yerlerden bir tanesi de Kızılay Akayı Caddesinde yukarı doğru çıkarken sol tarafta üçüncü katta bulunan, dernek adı altında bir batakhane idi. Bu yer sanki bu iş için özel yapılmış bir yerdi.

Buralarda kumar yakalamak çok zordur. Çünkü her tarafta gözetleme yerleri ve erketeleri vardır. Zaten balkonda oturan erkete görmeden buraya yaklaşmak imkansız gibi bir şeydi. Ahlak Polisinin arabalarını ve memurların da bir çoğunu tanırlar, zaten memurların benden başkası bu adamlarla içli dişliydiler. Daha caddenin başına gittiğimiz zaman erkete bizi görür ve içeri haber verirdi. Biz içeri girdiğimiz zaman gecenin o saatlerinde sanki hayır kurumları imiş gibi herkes oturmuş önünde gazete okurlardı. Kumar oynandığına dair hiçbir emare bulunmazdı. Biz dışarı çıkar çıkmaz hemen masalarda kumarı kurarlar ve çeşitli hilelerle birbirlerinin paralarını alırlardı. Bazıları da kayıp ettikçe yüklü miktarda senetler imzalatıp, borç batağına düşürülür ve çeşitli tehdit ve şantajlarla tekrar kumar oynamağa mecbur bırakılır, yuvaları yıkılırdı.

Yıl başı gecesi saat 02.00 sıralarında bu derneğe normal bir şekilde giderek arabaları aşağıda park ettikten sonra iki ekiple bu derneğe girdik. Kalabalık bir topluluk oturmuş gazete okuyorlardı. Hatta biz içeri girmemize rağmen başlarını kaldırıp bize bile bakmıyorlardı. Burası normal bir apartıman dairesi olduğu için, birkaç oda ve banyo tuvaletten ibaret normal bir oturma yeriydi. İçeride bulunan 40-50 kişinin hepsini salona topladım. Güya kimlik kontrolü yaptım. Bu sırada güvendiğim Polis Memurlarından Şeref’e banyoda saklanıp bizimle birlikte dışarı çıkmamasını ve içeride kalarak kumar yakalama görevini verdim.Orada saklanacak bir yerde yoktu fakat "Kendine bir yer yap saklan veyahut ta seni zaten tanımazlar, içerisi kalabalık. Görseler de müşteri bilirler. Sen burada dur." dedim. O banyoya doğru gitti ve içeride zaten loş olan banyo ışıklarının altında bir köşede durdu. Ben herkesin kimliklerini kontrol ettikten sonra memurlarımla birlikte kulupten çıkıp gittim. İçeride bir memur bıraktığımı hiç kimse şüphelenemedi ve anlayamadılar.

Bir saat kadar sonra Memurum Şeref el telsizi ile aradı ve haber verdi. “İş tamam gelin.” dedi. Zaten oraya yakın yerlerde bulunduğumuzdan  hemen intikal ettik .

Şeref banyoda saklandığı müddetçe az karanlık olduğundan veya orada bulunanların kumar sıkıntıları olduğundan hiç görünmemiş. Banyoda ki klozet tuvaleti kullandıklarından salonda bulunanların hepsi gelmiş gitmiş fakat kimse kendisini fark edememiş. Şeref işini sağlam tutmak için duvarda el kurulamak için klozetin üstünde asılı duran büyükçe havluyu eline alarak açmış. Ucundan önüne tutarak kendisine siper edince, tuvalet ihtiyaçları için gelenlerin hepsi ihtiyaçtan sonra memurun açarak önüne tuttuğu havlu ile ellerini kurulamasına rağmen yine de memuru fark edememişler. E tabı kumar oynayan adam sıkıntılı olur. O zarları veya kağıtları, verdiği paraları düşündüğü için memuru görse de uyanamamıştır. Şeref saklandığı yerden duyuyormuş. Başka yerlere de telefon açarak "Ahlak Amiri geldi ve gitti. Çabuk kumar oynamağa gelin" diyorlar ve diğer kumarcıları da davet ediyorlarmış. Birkaç masa kumar kurmuşlar ve tüm hızıyla devam ediyor.

Banyodan olup bitenleri izlediği için hemen çıkarak oynadıkları kumar oyununa ve paralara el koymuş ve bizleri çağırmıştı. Hatırımda tam kalmadı fakat orada da marklı, dolarlı bayağı çok bir kumar parası yakalamıştık. Ayrıca birkaç kişi de daha önceden suç işleyip ceza aldıklarından infazları bulunduğu için yakalandılar. Haklarında işlem yapıp geçici bir süre için bu derneği kapattık.

2 Ocak 2013 Çarşamba

KEDİ BİLMİYOR

shusi
Akıl hastanesinde bir deli, fareye uygun hareketler yapar, kendini fare bilirmiş.
Bir zaman geçtikten sonra gözlemci doktorlar hastanın iyileştiğini tespit etmişler.
Deliyi çağırarak bir iki soru sormuşlar.
Deli de doktorlara
"Ben artık iyileştim. Fare değilim. Beni salıverin evime gideyim." demiş.
Deliyi salıvermişler. Evine giderken doktorlar yine takip ediyorlarmış.
Hastanenin bahçesinde bir kedi görmüş.
Hemen merdiven altına koşarak saklanmağa çalışmış.
Bunu gören baş hekim çok merak etmiş ve sormuş:
"Niçin saklanıyorsun?"
Deli de
"Orada bir kedi var beni görmesin. Görürse yakalar." demiş.
Baş hekim:
"Hanı sen kendini fare olarak bilmekten iyileşmiştin?" deyince.
Deli de:
"İyileştiğimi ikimiz biliyoruz. Kedi nerden bilsin ki" demiş.

1 Ocak 2013 Salı

ÖZLÜ SÖZLER

1 - Yarım usta maldan, yarım şoför yoldan, yarım doktor candan eder.
2 - Çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz.
3 - Komşunla çok iyi geçin fakat hudutlarını kaldırma ve her zaman kontrol ediniz.
4 - Kork fakat korktuğunu hiç bir zaman belli etme.
5 - Yanlış yapmayan insan olmaz, iyi insan yanlışlarını kabul edip düzeltendir.
6 - Katranı pişirsen olmaz ki şeker, çinsi bozuk olan cinsine çeker.
7 - Söz yürekten çıkarsa kalbe gider, dudaktan çıkarsa dudağa.
8 - Hoşnutsuzluklarını açığa vurmayınız.
9 - "Kolay gelsin-Teşekkür ederim-Lütfen" kelimelerini her zaman kullanınız. Zira tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır.
10-Uyuşturucu ve sigara kullananlar ölü insanlardır, hele uyuşturucu kullananlar ile arkadaşlık etme.