SAYFALAR

25 Mart 2014 Salı

ÇİVİ GİBİ !

Dursun, arkadaşı Temel ile karşılaşır. Biraz sohbetten sonra:
- Temel sizin komşunuz İdris, nasıl adamdur?
- Neden sorayısun çi?
- Onı işe alacağım da.
- Çivi gibi adamdır da.
Aradan bir kaç hafta geçer ve Temel Dursun'u arar:
- İdris, hiç de deduğun cibi çalışkan biri değilmiş. İşe aldım fakat pişman oldum.
Temel cevap verir
- Ben 'çivi cibidur' demekle çeskindur demek istemedum çi. 'Kafasına vurmadan iş yapmaz' demek istemiştum da...

24 Mart 2014 Pazartesi

BİLİYOR MUSUNUZ

Evvela belirtelim ki; bir soykırımdan sebep millet sorumlu tutulamaz, devlet sorumludur. Bunu belirttikten sonra gelelim soy kırımlarına. Dünya var olalı ve üzerinde insanların yaşamağa başladığından beri en çok soy kırımı ve katliamlar Türk Milletine karşı yapılmıştır. Şimdi ki Rusya ve Çin'in yerleri tamamen Türklere aittir. Rus İmparatorluğu; 1721 tarihinde 1. Petro tarafından o zaman Başkenti olan Petersburg da kurulmuştur. Bugünkü topraklarının bütününü Türkleri yok ederek almışlar. Aldıkları yerlerde delil ve izlerin silinmesi için bir gecede bütün yer isimlerini değiştirmiş ve arşivleri yok etmişlerdir. Hala daha aynı politika Türk Milleti uyutularak uygulanmaktadır ve bundan sonrada uygulanacaktır.

Yakın tarihimizden geriye doğru bilinen katliamların ve tüyler ürperten olayların bazıları şunlardır;
1) Yunanistan Devleti kurulduğu sırada ve kurulduktan sonra 2,5 milyon Türk'ün katledildiği, Atina ve civarında insan leşlerinden ve kokularından sokaklarda uzun bir süre Rumlar dahi gezemedikleri.
2) Bulgaristan Devleti kurulduğu zaman ve sonrasında, daha 1900 lü yıllarda Komünist rejimle idare edilirken bile, toplam üç milyon Türk'ün katledildiği. Sadece insanlar değil, kedi, köpek gibi hayvanlarının da katledilerek, yerlerin sokakların isimleri değiştirilip bütün arşiv belgelerinin yok edildiği.
3) Ruslar çok sayıda asker ve sivil Türkleri esir alarak, Hazar Denizinde ki Nargin Adasına esir kampına götürdüler ve hiç bir Türk geri gelemedi.
3) Aynı tarihlerde Van, Adana ve Doğu İllerimizde Ermeni İsyanları ve aynı sistemlerle 400 bin sivil kadın, yaşlı, çocuk Türk'ün Rus Askeri Kuvvetleri ve Ermeni Çeteleri tarafından katledildikleri. Ermeni çetelerin daha önce birlikte yaşadığı komşuları Türkleri ve Kürtleri topluca katlettikleri.
4) Stalin in 1927, 1933 ve 1944 yıllarında toplam 7,5 milyon Türkü katlettiği. Gemilerle denize döküldüğü. Bir gecede evlerinden toplanan 3 milyon kadın, erkek, çocuk Türklerin havalandırmasız hayvan vagonlarına, çoğu don atlet, doldurularak kapıları dışardan kilitlendikten sonra, aylarca Sibirya nın içlerine doğru yollandıkları. Sebebi yapacakları olası bir eylemi önlemek ve yok etmek. Yolculukta ölen yakınlarının etlerini yiyerek beslendikleri. Açlıktan ölenlerin günlerce yanlarında durması nedeniyle oluşan leş kokularından delirmeleri ve günlerce süren yolculuktan sonra hepsinin öldükleri. Bizzat olayı yaşayıp ta vagonun altını kırıp rayların üzerine düşerek ve ölü eti yiyerek sağ kalan dört kişi tarafından anlatıldığı. Bütün bunları yapan katıl Jozef STALİN'in resmini, bir zamanlar İstanbul da, Ankara da, Türkiye de Türk gençlerinin, lehine sloganlar atarak sokaklarda ellerinde taşıdıklarını.
5) Kırımda yaşayan 2,5 milyon Türkün gemilerle Karadenize getirilip, denize dökülmek süretiyle katledildikleri. Cesetlerin Türkiye de ve Kırım da karaya vurdukları. Bu nedenle o yörede geri kalan Türklerin 'Akrabalarımızın eti ile beslendiler' diye, hala daha hiç balık yemedikleri.
6) 93 Harbinde, Rusların kendi ordularında ki 20 bin Türk askerlerini, Osmanlı Askerlerine karşı, savaştırdıkları ve bu savaşta öldükleri, 3 milyon Türk halkının katledildiği ve Rumeli den çekilmemizin başlangıcı olduğu.
7) Yine o dönemlerde 'Gagavuz' diye bilinen Türklerin zorla 'Ortodoks' yapıldıkları ve hala 1,5 milyon Türkün Ortodoks oldukları. Bu konularda bilgi sahibi olmak için Halimat Bayramuk'un eserlerini okuyabilirsiniz.
8) '1945 Drau Katliamı' İngiliz ve Rusların ortak katliamı. Avusturya nın Drau Irmağı kıyısında Mavi Alayın sonu. Stalin katliamı. Mutlaka okuyunuz.
9) 1918 de Mısır Seydi-beşir de İngiliz ve Ermeniler esir aldıkları 15 bin Türk askerini KRIZOLLU suyla dolu havuzlara zorla sokarak gözlerini kör ettiler. Geriye kalan 135 bin esir Türk askeri de iki yılda çeşitli işkencelerle katledilerek bitirildiler. Bu vahşeti kim yapabilir? Veya bu vahşeti yapanlar ne yapamazlar ki?

Velhasıl daha devam etmeyeceğim. Tek söyleyeceğim bir şey var. Eğer yukarıyı okudunuzsa sizlerde anladınız. Dün ne ise bugün de aynı durumdayız. Bu durum Türkler yeryüzünden silinene kadar devam edecek. Şimdi ülkemizde yürüyüşleri kendi çıkarları için kendileri tertip ediyorlar. Sonra Türklere kesinlikle yürüyüş, demokrasi mitingi gibi hak aramalarına müsaade etmeyecekler. İki Türk bir araya geldi mi başka Sibiryalara sürecekler. Sadece insanları değişiyor, fikirleri hiç değişmiyor. Dost görünüp kendi elimizle bizi yok etmeğe çalışacaklar. 

Allah fırsat vermez demeyin. Zira Allah yanlış yapanı sevmez ve elinde ki fırsatı alır karşı tarafa verir. 'KAHRAMANIZ' diyoruz da, 'KAHRAMANLIK' kurşunu yiyene kadardır. Hiç bir yeşil cüppeli şehitte gelip bizim topraklarımız için bir daha savaşmaz. Bu safsatalara inanmayın. Rahmetliler sağ iken savaştılar, şehit oldular da, ne anladılar ki tekrar gelip savaşsınlar. Bizler kıymetlerini bilip bir sefer ruhlarına rahmet verdik mi? İçimizde çoğunu düşman bellemiş hainler var. Bir zamanlar Türkiye sokaklarında Stalin, Lenin resimleri taşıyıp, onlar için cinayetler işlemediler mi?

21 Mart 2014 Cuma

ÖZLÜ SÖZLER

1-Yağlı kuzu közde belli olur. 
2-Gön kokarsa tuzlarsın, tuz kokarsa ne yaparsın?
3-Hayırlı evladın varsa neylersin malı, hayırsız evladın varsa neylersin malı?
4-Kusursuz arkadaş aramak, dost edinmeği istememektir.
5-Geçmişi değiştiremezsin, fakat gelecek senin elinde, değiştirebilirsin.
6- Ne yaparsan yap, yengeç düz yürüyemez.
7- Yiğit harpte, dost dertte, olgun adam hiddette belli olur.
8- Kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir.
9-Başkalarının izinde yürüyenlerin ayak izi olmaz.
10-Bir birinizi iyice anladıktan sonra, aynı ülküde birlik olursanız yıkılmazsınız. Yoksa yok olursunuz.


19 Mart 2014 Çarşamba

GÜNEYDOĞU TAMAM HEDEF KARADENİZ


KIPÇAKLAR
Güneydoğunun işi tamam, şimdi hedef Karadeniz. 1998 Yılının İlk Bahar Aylarında bir arkadaşım Mehmet Gürhan Ağabey telefonla beni aradı. Kendisi Hemşinlidir, Ankara Ulus ta kahve çalıştırdığından herkesçe tanınır ve kendisi de herkesi tanır.

Çabuk çabuk heyecanla anlatıyordu. "Recep Bey! Amerika'dan heyet gelmiş. Rize'ye gidecekler. Adam arıyorlar. Bol da para veriyorlar. Benim aklıma sen geldin. Sakarya Caddesinde lokantadayız. Çabuk gel! Hem sen de bir gör." dedi. Allah Allah Amerikalılar insana boşuna yere bol para verirler mi? Acaba bizim gibi aptal olanları da var mı? diye düşündüm ve Sakarya Caddesinde ki o çağırdıkları lokantaya gece saat 21.00 sıralarında gittim.

İki Amerikalı, bir benim Hemşinli arkadaşım Mehmet Bey ve başka tanımadığım 10-12 kişi ile oturmuşlar, viskiler açılmış, kuzu kaburgaları pilavların üzerine yatırılmış, tam bir ziyafet yeri olmuş. Ben yanlarına gidince top sakallı Cony ve diğerleri hepsi ayağa kalktılar ve kendimizi tanıtarak tanıştık. Amerikalıların hiç birinin adı aklımda kalmadı, fakat konuşmalarını hiç unutmadım. Çünkü benden güzel Türkçe konuşuyorlardı ve dertlerini çok güzel anlatıyorlardı. Belki de Amerikalı değil de bizleri 'Amerika lı' diye kandırıyorlardı fakat öyle iri yapılı Amerikalılara da çok benziyorlardı. 

Karşılıklı hoş beşten sonra arkadaşıma gizli sordum "Bu kaburga ve viskilerin parasını kim ödeyecek?" "Kendileri da. Sen karışma ye, iç ve bunları bir dinle!" dedi. Anlaşılan kendisi iyice dinlemiş ve kafası pek sarmadığı için beni de çağırmıştı. İçki kullanmadığım için hiç içmedim. Zarar olsun diye hep yanımda ki saksıya gizlice boşalttım. Bir ay sonra geçerken öyle göz ucuyla bir baktım. Lokanta da camın yanında ki o kauçuk saksıyı köküne boşalttığım viski kadehleri kurutmuştu. Ben oradan onlar daha muhabbetlerine devam ederken saat 02.00 sıralarında ayrıldım. Hemen Güvenlik Şube Müdürlüğü  Nöbetçi Amiri Başkomiser arkadaş Osman Beyi aradım. Durumu anlattım. "Ben bir inceleyim fakat yasaya göre bir şey yapamayız." dedi. Adam resmen casusluk yapıp kendi ülkemizde bizi bölmeğe çalışıyor biz bir şey yapamıyoruz. Bu kanunları kim çıkarıyor kardeşim?

Bu muhabbet arasında konu anlaşıldı. 'Biz Hemşinliler Ermeni imişiz. Vaktiyle Türkler bize çok zulüm yapmışlar, hala daha yapıyorlarmış, kimliğimizi unutturarak asimile etmişler. O top sakallı Cony de araştırma yapmış. Her şeyi tespit ederek aydınlatmış ve ispatlı delilli, bunu Rize de ki Hemşinlilere anlatacaklar. Bizler de referans olarak yanlarında bulunacağız. Eee şimdi ne yapmak istiyorlar? Sana ne be adam? Ben Türk'üm, Kürt'üm, Ermeni'yim. Sana ne oluyor? 

Aslında bir tanesi araştırmacıyım diye yalandan bir şey yazıyor veya söylüyor. O susunca öbürü onun yazdıkları asılsız şeyleri delil gösterip daha detaylı anlatıyor. Diğer öbürü de onun yazdıkları yalanları kaynak gösteriyor. Eğer tepki alırlarsa o yazdıklarını rafa kaldırıp bekletiyorlar. Aradan zaman geçip unutuldu mu, eski yazdıkları yalanlarını kaynak gösterip tekrar gündeme getiriyorlar. Bazılarının işine geldiği için tespitleri kabul görüyor ve millete yutturuluyor. Bir kere hiç tarihçi olmağa veya araştırmağa gerek yok. 

Bir soru soralım ve cevabını isteyelim. Bakalım nasıl izah edecekler? 

Soru: 1700 lü yıllarda Osmanlı İmparatorluğu; Ordusunun içinde ki bir çok Ermeni Subay ve Paşaları, hatta Ermeni Veziri bile, Ermeni ve Hıristiyan olarak tamamen hür kendi iradesine bırakıp, devletin üst düzey kademelerinde öylece kendi öz kimlikleri ve dini inançları ile çalıştırdığı bütün kayıtlarda mevcuttur. Peki Osmanlı ta Rize ye 2000 kilometre uzağa gidip te orada ki o yoksul Ermeni vatandaşları bulup, zorla asimile niçin etti. Hadi kabul edelim. Niçin önce ordusunda paşa yaptığı Ermenileri asimile etmedi? Aksını iddia eden araştırmacılar bunu düşünsünler ve cevabını versinler.

(http://www.genocide-museum.am/trk/online_exhibition_8.php) (https://odatv.com/osmanli-ordusunda-ermeni-askerler-1505101200.html)

Buna kargalar bile güler. Fakat bazı geri zekalılar işlerine geldiği için inanmış görünüyorlar. Külli yalan olduğu zaten anlaşılıyor. Fakat yine oraya geldik, tarihi iyi öğrenmek lazım. Her şeye körü körüne inanmamak lazım. Şimdi de Cony ile birlikte gidip o yörenin halkına Ermeni olduklarını anlatacağız. Niçin? Vah yazık adamlar işkence altında kalmışlar biz kurtaracağız. Kim den kurtaracağız? Orası belli değil. 

O zamana kadar birbirimize saygıda hiç kusur etmemiştik. Onlar anlatırken bir taraftan da viskiler yuvarlanıyor ben dinliyor ve düşünüyordum.  'Amerika da Kızılderililer asimile edilmişler. Herkes biliyor. Şimdi ben Türkiye den kalkacağım. İki kişi veya on kişi yanıma alacağım. Bu kadar zahmet ve masraftan sonra, Amerika ya gidip, orada Kızılderililere kim olduklarını anlatacağım ve onları kurtaracağım. Menfaatim nedir? Sebebi nedir? Olur mu böyle bir şey? Amerikan polisi bana ne der? Amerika Hükümeti bana ne der? 

"Bu iş için Amerika dan kaç kişi geldiniz?" diye sordum. "On iki kişi geldik." dedi. "Bu kadar rahatsız oldunuz. Masrafa girdiniz. Öz veride bulundunuz. Sağ olun teşekkür ederiz fakat sebebi nedir? Siz on kat karsız iş yapmazsınız, bu işte karınız nedir? Zahmeti bırakalım, masraflarınızı kim karşılıyor?" diye sordum. Bana uzun süre sessiz bakıp iyice inceledikten sonra direk "Sen, Osmanlı'nın o zavallı Ermenileri asimile ederken, kimliklerini unuttururken, onların içine yerleştirdiği Türk Provokatör Ajansın." dedi. Osmanlının işi gücü yokmuş ta, bir de beni Rize'ye yollayıp Ermenilerin içine ajan olarak yerleştirmiş. Öyle ya Osmanlı bana çok önemli bir görev vermiş. Ermenileri asimile edip Türkleştireceğim. Tamam hepsini kabul edelim fakat ben Osmanlı döneminde yaşamadım ki. Dedelerim yaşadı onları da Ermeniler öldürdüler, ben hiç birini tanımadım, hatta mezarları bile nerede olduğunu kimse bilmiyor. Yine de doğru olduğunu düşünelim. Osmanlı 2000 km mesafede ki Ermenileri niçin asimile etti? İstanbul da köşk ve konaklarda yaşayan ve Osmanlı da Vezir bile olabilen Hıristiyan Ermenileri niçin asimile etmedi? O yoksul, zor geçinen, evsiz barksız kendi halinde ki o adamları niçin asimile etti de bir de beni ajan olarak içlerine yerleştirdi? 

Kafam iyice karıştı ve biraz araştırma yaptım. Ve öğrendim ki tamamen yalan, Ermeni Çetelerin bize yaptıkları katliamları Türkler Ermenilere yapmış gibi anlatıyorlar. Ve tam olarak anladım ki Hemşinliler Ermeni değil saf Türk türler. Gaye Türkü Türke öldürtüp Türkiye'yi yok etmektir.

Onlar başka adamlar bularak, Hemşin de konferans için Rize ye gittiler. Hemşinliler ve Çamlıhemşinliler ben dediğim gibi demişler, kabul etmemişler. Orada konferans verip Osmanlıların Ermenilere yaptıkları baskı ve işkence yalanlarını anlatamamışlar. Bu konferans Fındıklı da Belediye salonunda verilmiş. Konferansa Fındıklı da da hiç bir Hemşinli katılmamışlar. Şimdilik bu sözde kurtarma ekibi geri gitmişler fakat gelecek günler için bir yatırım yapmışlar. Bir kaç sene sonra tekrar gelecekler. Olmadı on sene sonra. Kabul ettirene kadar gelecekler. Hemşinlilerin torunları da inşallah kabul etmezler fakat bu olayları bilmezlerse kabul edecekler. Bunlar yaban köpeklerine benzerler. Nasıl bufaloların etrafını çevirip bezdirene kadar ısırıp kaçarlar ve neticede koca bufaloyu devirip yerler. Bunlarda aynen öyle kandırana kadar gelecekler. Olmazsa kanun çıkartıp zorla kabul ettirecekler. Taa ki Kürtler gibi bağları koparana kadar. Duyduğuma göre çoktan bir çok taraftar bulmuşlar bile.

Düşünün sadece bir gelişleri için onların masrafı en az 400 000 dolardır. Adamlar yatırım yapmış karşılığını alana kadar devam edecekler. Akıllılar, aptalların sırtına basa basa yükselir zengin olurlarmış. Biz zenginliği boş verdik kardeşim, vatanımızı koruyabilsek yeter. Hangi milletten olursa olsun, bu Ülkede yaşayan herkes, bu gözü dönmüşlerin içinde bu vatanına sahip çıkması lazım. Duyulan her şeye körü körüne inanmamak lazım. Her şeyi araştırmak lazım. Tarihten ve komşularımızın başına gelenlerden ders çıkarmak lazım. Ben bu yalanların hiç birine inanmadım ve tarihimizi araştırarak incelemeğe karar verdim. Neticede bir çok şeyin tarih diye yalan yazıldığını, doğru bildiklerimizin çoğunun yalan olduğunu, başkalarının menfaatine olduğunu öğrendim.

İşte yıllardan beri Güneydoğu da da öyle ettiler. Şimdi orada ki halk kendilerinin Kürt olduklarına inanırlar. Halbuki biç bir Kürt aşireti yok. Güneydoğunun yüzde seksen beşi Türkmen dir ve Türk tür. Onlarda kendilerini Kürt biliyorlar. Bir çok Ermeni de Kürtlerin aralarına karışarak Kürt kimliği almışlar, onlarda kendilerini Kürt olarak bildiriyorlar.

17 Mart 2014 Pazartesi

BİNDİK BİR ALAMETE

Çanakkale savaşında 300.000 askerimiz şehit oldu. Bir o kadar da, belki de daha fazla diğer devletlerden olmuştur galiba. Şimdi bakıyorum herkes kahramanlıktan bahsediyor. 

Düşman gemilerine nasıl mayınlar döşendiğinden. 57. Alayımızın bütün askerlerinin şehit edildiğinden ve ona saygıdan hala daha Ordumuzda 57. Alayın boş tutulduğundan bahsediliyor. Bu kahramanlar hakları olduğu gibi bizlere anlatılıyor. Hepsine Allahtan gani gani rahmet diliyorum. 

O yıl Tıbbiye de mezun vermemiş. Hepsi savaşa alınmışlar ve şehitlik mertebesine ulaşmışlar. Şimdi başımızı iki elimizin arasına alalım ve birlikte düşünelim. Hadi ben cahilim düşünemiyorum. Sizlerin de çoğunuz benim gibisiniz. Öyleyse sözüm ona her şeyin fikir babası, okumuş ulemalarımız, her şeyi bilmiş yutmuş, kıl aldırmayan aydınlarımız, televizyonlara çıkıp ta ahkam ki kesiyorlar, hiç birinin acaba bu Çanakkale savaşı niçin oldu? Sebebi ne idi? Anlatan veya araştıranı hiç duydunuz mu? 

Yok kahramanlıklar yapmışız. Hep onlar anlatılıyor. Yaa zaten iş başa gelince bu kadar şehit verip kahramanlıklar yapılır. Esas o sıralarda ki yurtta çevrilen dolaplar araştırılıp su yüzüne çıkarılması gerekmez mi? Var mı bunu yapan bir akıllı aydın? Yoksa yine ben mi yanılıyorum? Durup dururken dünya milletlerini biz Türkler oraya çağırıp ta sonra kahramanlıklarımız anlatılsın diye öldük ve onları da öldürdük mü? Öyle yaptıysak çok ayıp etmişiz. Yoksa Anzağından, İngilizi, Fransızı, İtalyanı, Yunanı, Bulgarı ne işleri vardı Çanakkale Boğazında? Ben yaldızlı laflar bilmediğimden fazla uzatmadan direk söyleyim.

Aynen bugünkü gibi, daha sonra Çanakkale de bizimle savaşan dış düşmanların teşviki ile, içer ki hain ve satılmış düşmanların faaliyetleri, halkı kandırarak devlete karşı ayaklandırmalar ve bunun neticesin de güya halkı kurtarmak için Vatanımızı işgal etmek istemeleri. Esas sebep bu. Irakta da böyle olmadı mı? Ezilen halkı kurtarmak için girdiler. 2,5 milyon kişiyi öldürdüler. 2 milyon kişiye de tecavüz ettiler. Oh Çanakkale yi geçseler Türklere neler yapacaktılar acaba? 

Ben tahmin edebiliyorum. On milyon Türk ölse Avrupalı ve Amerika lı dostlarımız üzülür mü acaba? Çanakkale yakın tarihimizdir. İncelenirse her şey ortaya çıkar. Osmanlının yıkılma sebepleri de net olarak anlaşılır. Bir kaç vatan sever aydınlarımız Çanakkale savaşına kadar Yurdumuzun içinde ki durumu, döndürülen entrikaları, tarafsız olarak inceleyip kitap yazması ve bu kitabın ders kitabı olarak okullarda okutulması lazım. Fakat yapmıyorlar işte. Gizli kalsın istiyorlar.

Dersim İsyanı, Şeyh Sait İsyanı niçin olmuş? Ülkemize oynanan oyunların hepsi aydınlanır. Yok Gelibolu Savaşı, Çanakkale Savaşı kahramanlıklarımız bilmem ne, hep bunları anlatır ve haklı olarak gururlanır bir taraftan da halkı kandırırız. Kahramanlık nedir? Kurşunu yiyene kadardır. Kurşunu yedikten sonra ne kahramanlık kalır ne bir şey. 

Önemli olan bu savaşlar neden çıktı? Dünya devletleri Ülkemizi neden işgal etmek istediler? Kimler yardım etti? Bu duruma kimler getirdi? Hala daha yardım ediyorlar ve aynı oyunları sürdürüyorlar? 

Bunların cevaplarını bulmak, meydana çıkarmak ve sorunları kökten çözmek daha doğru olmaz mı? "Çanakkale geçilmez" Yarın ya Çanakkale geçilirse? Biz bir kaç asırdan beri, bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete. Hem de hep aynı oyunlarla. Çanakkale yi bir geçerlerse, o satılmışların halini bir seyredeceğim, Allah ömür verirse tabi. 
     

15 Mart 2014 Cumartesi

KOLAY OLMADI

Atatürk'ün de tanıdığı Libya Şeyhi Ahmet Sünusi Bey Enver Paşa nın davetlisi olarak 1918 de gizlice bir Alman denizaltısıyla İstanbula gelir. Halifenin cihat fetvasi kendisine verilerek cihat için tüm islam alemine dağıtılması istenir. Bu sırada Vahdettin padişah olması üzerine bu hareket yarım kalır. Vahdettin Avrupa ülkeleri ile arası açılmasını istemez. Daha sonra kurtuluş savaşımız yıllarında Şeyh Ahmet Sünusi Bey Mustafa Kemal tarafından Ankara ya davet edilir ve o zamanlarda dış güçlerin ayrılıkçı Kürtleri kışkırtmalarını önlemek için, Kürtlerinde çok iyi tanıyıp sevdikleri Şeyh Ahmet Sünusi Bey in çabaları sayesinde Güney Doğu ve Kuzey Irak Kürtleri arasında birlik ve beraberlik sağlanır. Çünkü o zamanlarda Arabistana yollanan İngiliz casus Thomas Lawrens gibi, Edvard William Charles Noel isimli bir İngiliz casus ta Kürtlerin ayaklanmaları ve Türklerden ayrılmaları için Güneydoğu ve Kuzey Irakta faaliyet gösteriyordu. Bu sayede bu casusun çalışmaları boşa çıkmış ve memleketi olan İngiltereye gittiği zaman "Onlar ayaklanmadılar. Kürtlerden adam olmaz." diyerek tepkisini göstermiştir. Aslen Libyalı olan Şeyh Ahmet Sünüsi Atatürk ile birlikte kurtuluş savaşına katılmıştır. Yine Libyalı Ömer Muhtarda kurtuluş savaşında çok büyük kahramanlıklar göstermiştir.  

14 Mart 2014 Cuma

BESLE KARGAYI

cemal paşanın tifliste heykeli
14 Nisan 1909 da Adana da genç Ermeni Papaz Muşeg Efendi başkanlığında ki bir Ermeni gurubu isyan başlatırlar. Tarsus, Erzin, Misis, Dörtyol ve daha bir çok bölgelerde çok sayıda Türkleri katlederler. Adana'ya gönderilen Vali Cemal Bey isyanı bastırdıktan sonra hiç bir Ermeni çocuğunu Türklerden ayırmadan herkese eşit yardımlar yaparak süküneti sağlar. Fakat isyan elebaşısı Papaz Muşeg Efendi ile isyanı başlatıp Türkleri katleden 700 kadar Ermenileri yakalatmaz. Kurulan mahkemede 1 Ermeni ve 47 Türk idam edilir. Bu milletin kaderindendir herhalde. Dışarki zaten düşman öldürüyor. İçerki Türk valisi de Türkü öldürüyor. Bu nedenle Adana halkı Vali Cemal Paşayı pek sevmedikleri söylenirdi. Zira bu sıralarda Avrupa Devletlerinin bütünü İskenderun ve Mersin Limanlarından işgal için topraklarımıza asker çıkarıyorlardı. Belki o gün kü şartlar o şekilde hareket edilmesini gerektirmiş olabilir. (Ahmet Faik Hurşit Günday, Hayat ve hatıralarım.) Vali Cemal Paşa daha sonra kaçtığı Tiflis te kendisinin işe aldığı, ekmek verdiği, Karekin Lalayan ve Sergo Vatanyan isimli iki Ermeni tarafından sokak ortasında saldırıya uğrayarak katledilmiştir. (Şükru Hanıoğlu, İslam Ansiklopedisi, Cilt 7) Adana da bu Vali nin adı bir mahalleye verilmiş ve hala daha CEMAL PAŞA MAHALLESİ olarak anılmaktadır. Gürcistan Tiflis te heykeli vardır.

13 Mart 2014 Perşembe

NEMRUD MUSTAFA NAZIM

Şimdi sizlere çoğunuzun bilmediği, bir tarihi gerçekten bahsedeceğim. Aslında isminin sonunda 'Paşa' var da ben yazamadım. Bakınca adama benziyor, değil mi?

Nemrut Mustafa Nazım, 1866 yılında Süleymaniye de doğar. Bağdat Askeri İdadi ve İstanbul Harbiyeyi bitirerek Osmanlı Ordusunda Tuğgenerallığa (Mirliva) kadar yükselir. 1917 de Bağdat 27. Fırka kumandanı olur. 1918 de Divani Harbi Örfi Üyesidir. 1919 da Bursa Valiliğine atanır. 

Tümen kumandanı Bekir Sami Paşa tarafından 'aziz şehitlere hakaret ettiği' gerekçesiyle bu görevine son verilir. Bir kaç suçtan yargılandığı sırada Damat Mehmed Ferid Paşa Hükümeti 1920 de tekrar kurulunca Mustafa Nazım, Divani Harbi Örfi Başkanı olur. Kendi yargılandığı mahkemenin başkanı. 

İsminin başına halk tarafından 'NEMRUD' eklenir. Yanı 'NEMRUD MUSTAFA NAZIM PAŞA' olur.

1915 Ermeni olaylarından dolayı özellikle İttihatçı, Teşkilat-ı Mahsusa'cılara karşı; İngiliz, Ermeni ve Yunan hayranı Damat Ferid ve diğer vatan hainlerinin isteğiyle, uydurma nedenlerle müthiş bir insan avı başlattırılır. Birçok Osmanlı subayları ve devlet adamları Bekir ağa bölüğünde sorgulanıp Divani Harbi Örfi ye gönderilir ve yargılanırlar. 

Ermeni Patriği Zaven tarafından verilen idam listeleri aynen kabul edilir. 1919-1922 yılları arasında 60 davada 20 den fazla idam cezası verilir. Beyazit Meydanında kurulan idam sehpalarında bir çok vatan evladı suçsuz yere infaz edilirler. Ermeniler Van da isyan eder 60 bin Türk'ü katlederler. Nemrut Mustafa; katleden Ermenileri değil Van Jandarma Yüzbaşısı sonraları kurtuluş savaşında rol alan KAZİM ÖZALP Paşayı gıyabında idama mahküm eder. Başta Mustafa Kemal olmak üzere Milli Mücadeleye katılan bütün arkadaşlarına gıyabında idam cezası verir. 

Daha sonrada İngilizlerin desteği ile Kürt hükümeti kurmak için Süleymaniye ye gider ve bir gurup Kürtlerle isyan eder. 1922 de Kürtler isyana katılmazlar ve Nemrut Mustafa'nın başını keserek Mustafa Kemal Atatürk'e gönderirler. Başlattığı isyan da hayatı ile birlikte biter. Peki benim çok merak ettiğm bir soru var. Böyle insanlar, böyle önemli yerlerde nasıl görev alırlar? Bu ve bunun gibi insanlara, millete zulüm etmesi için bu görevi kimler verir? Düşünün cevabını bulacaksınız.

12 Mart 2014 Çarşamba

şiir ÖLÜMSÜZ KAHRAMANLAR

Ey sanları unutulmuş, şanlı kahramanlar,
Sizler bu ülkede yaşadınız, bir zamanlar,
Kötü torunlar değiliz, asla, hiç bir zaman,
Düşman gösterdiler, sizleri bize, alçaklar!

Kendi vatanımızda, zor şartlar yaşadınız,
Ulus için, öyle basit, az işler yapmadınız,
Siz cephelerde, üryan, püryan savaştınız,
Doğru anlatmadılar, sizleri bize, alçaklar!

Vatanın da bu milleti katlederken hainler,
İçerde ve dışarda, kahraman ilan edildiler,
O zamanlar sizlerle, hiç baş edemeyenler,
Hala daha bizlerle yine savaşıyor alçaklar!

Atatürk'le birlikte siz en büyük kahraman,
Vatan için, bizim için savaştınız, o zaman,
Sizler bir abide siniz, ey ölümsüz İnsanlar!
Unutturmak istediler, sizleri bize, alçaklar!

                                       Recep Ali Öztürk

10 Mart 2014 Pazartesi

TEŞKİLATI MAHSUSACILAR


1- Yakub Cemil (Yenibahçeli); Enver Paşaya çok çok güvenirdi. Teşkilatın en hızlı fedaisidir. Nagant ve Parabellum tabancaları taşır. Kamil Paşa Hükümetine karşı 1913 darbesinde Baş Kumandan Müşir Nazım Paşa'yı öldürdü. Hapishanelerden ve Sinop zindanından topladığı 3000 kişilik idamlık mahkümlerle müfrezeler kurarak düşmanların korkulu rüyası oldu. Bütün cephelerde savaştı. Çok zaferler kazandı. Batum'u geri aldı. Talat Paşa nın da oyunları ile ikinci darbe girişiminden vatan haini olarak idam cezası aldı. Tabancasını alamadıkları için nezarette üç tabanca ile günlerce yattı. Yorgun düşünce üç pehlivan tarafından tabancaları zorla alındı. Enver Paşa Almanya da iken Kağithane de kurşuna dizilerek şehit edildi. 14 kurşun isabet etti. Bir müddet sonra gülerek can verdi. Sorumsuz hareketleri ölüme götürdü. Eşine 33 kuruş maaş bağlandı. 11 Eylül 1916
2- Enver Paşa (İsmail Enver); Eniştesi Selanik Kumandanı Nazim Beye suikast olayına adı karıştı. Divani Harbe verildi. Dağa çıktı.1908. 23 Ocak 1913 te darbe yaptı. 1914 de Harbiye Nazırı oldu. Ermeni olaylarından 1918 de yurt dışına kaçtı. Çok büyük zaferler kazanmıştır. Türk ülkelerinde gerilla ordusu kuracaktı. Birkaç girişimi başarısız oldu. Tacikistan da Basmacı isyanı sırasında Kızıl Ordu tarafından sarıldı. Makineli tüfeklere karşı kılıçlarla sargıyı yarıp kaçmağa çalışırken, Yakov Melkumov adlı asker tarafından şehit edildi. Öldüğü zaman sağ el avucunun içinde Kur-anı Kerim vardı.4 Ağustos 1922. Mezarı 4 Ağustos 1998 de Tacikistan Belçivandan İstanbul Şişliye taşındı.
3- Ohrili Eyüp (Eyüp Sabri Akgöl); Balkanlarda gerilla savaşlarına katıldı. Ordu dan istifa etti. Fransızlar 1914 de tutukladı. İzmir suikastında yargılandı, beraat etti. Eskişehir de öldü. 1950
4- Ahmet Cemal Paşa; İhanetçi sayıldı ve Tiflis'e kaçtı. Kendisi Ermeni dostu bilinir. Adana da Ermeni isyanını bastırmış, 47 Türk'ü idam ettirmiş. Papaz Muşeg ve 700 Ermeni'yi af etmiş. Tifliste iş verdiği Karekin Lalayan ve Sergo Vatanyan isimli iki Ermeni tarafından şehit edildi. Tiflis te heykeli var. 1922
5- Ziya Gökalp; Kürt asıllıdır. Çok yargılandı. Defalarca suikaste uğradı. Eceli ile öldü. 1924
6- Mehmet Kemal Bey; Yozgat Boğazlıyan Kaymakamı Divani Harbi Örfi de yargılandı. Ermeni davasında suçlu bulundu. İstanbulda idam edildi.1919. TBMM 1922 de Mehmet Kemal Beyi, Urfa Mutasarrıfı Nusret Beyi ve Diyarbakır Valisi Reşit Beyi 'Milli Şehit' ilan ettiler.
7- Said Halid Paşa; Devlet adamıdır. İttihat ve Terakkide Genel Sekretelik yaptı. 1919 da tutuklandı. Serbest kalınca Roma'ya gitti. Orada Ermeniler tarafından şehit edildi. 1921
8- Dr. Bahaeddin Şakir; 1918 de Nemrud Mustafa Divani adlı mahkemede yargılandı, idama mahküm edildi. Enver ve Talat Paşa ile Berlin'e kaçtılar. Esirlerin içinde gizlice Moskova'ya, oradan da Bakü ye gitti. İslam İhtilal Cemiyetleri İttihadı Bakü temsilcisi oldu. Tekrar Berlin'e geldi. Cemal Azmi Bey ile birlikte Ermenilerce şehit edildi. 1922
9- Mehmet Cemal Azmi Bey; Trabzon Valisi iken Ermenilerin denizde boğulmalarında suçlu bulunmuş, gıyabında idama mahküm edilmiştir. Berline kaçmış, Ermeniler Dr Bahaeddin Şakir ile şehit ettiler. 1922
10-Gazeteci Hasan Tahsin (Osman Nevres); İzmir Kordon boyunda işgalcı Yunan askerlerine ilk kurşunu atmış ve orada 31 yaşında şehit olmuştur. 1919
11-Nuri Paşa (Nuri Killigil); Enver Paşa nın kardeşidir. Bakü'yü 1918de İngilizlerden kurtardı. 1938 yılında Yurda döndü. Zeytinburnunda bir fabrika açtı. Askeri malzemelerin bütünü imal edilmeğe başlandı. Silahlar devlete alınmadığı gibi, yurt dışına satılması engellendi. Fabrikası faili meçhul kişilerce yakıldı. 27 kişi çalışanlar ve kendisi öldü. 1949
12-Süleyman Askeri; Kurmay Yüzbaşı. Gerilla savaşçısıdır. Bir çok zaferden sonra askerleri Bercisiye Bataklığında boğulunca tabancası ile intihar etti. 1915
13-Kuşçubaşı Eşref Sencer (Uçan Şeyh); Gerilla savaşçısıdır. 1916 da 20 bin kişilik orduya karşı 40 kişilik bir birlik ile 6 saat savaştı. Yaralı olarak İngilizlere esir düştü. Malta ya sürüldü. Çerkez Etem le 150 liklerle yargılandı. İskenderiye ye gitti. 1936 affından sonra da kırgınlığından ülkeye gelmedi. 1950 DP iktidar olunca döndü. Beraber savaştığı silah arkadaşlarının mezarlarını ziyaret edip hayırlar işledikten sonra öldü. 1964
14-Sudanlı Zenci Musa; 1919 İngilizler İstanbul'u işgal eder. Karaköy Gümrüğünde tek elle bir çuvalı kaldırırken gören, İşgal Kuvvetleri Komutanı İngiliz General Charles Harington yanına almak ister. Ona 'Bu sözleriniz ancak beni rencide eder. Benim bir ülkem var ve sizinle savaşımız bitmedi.' der. Eşref Sencer Beyin emireridir. Hamallıkla geçinir. Emekli maaşı kabul etmez. Hayber savaşında Eşref Bey yaralı esir düşünce 300 bin İngiliz altınını Yemen'e kaçırır ve Tevfik Paşaya teslim eder. 1916 Eşref Beyi daha hiç göremez. Veremden ölür. Bavulundan; Eşref Beyin eski bir resmi, Kur-anı Kerim, yırtık bir Osmanlı haritası ve bir de kefen bezi çıkar. 1919
Ve Zenci Musa gibi; Mamaka Mustafa, Mihrali Bey, Üsküplü Osman, Mustafa Kemal, Uşaklı Mehmed Baba, Oğuz Amcalar ve benzerleri de unutulmaz kahramanlar arasındadırlar. Hepsine Allahtan rahmetler diliyorum.





OLAYLAR ESKİNİN TEKRARIDIR



o zaman ermeni kadın çeteleri
şimdi de kürt kadın çeteleri var
(alıntı)
1903 yıllarında Rumeli nin her tarafında isyanlar başlatılmış. Sandanski, Yovan, Kosta, Agrita, Sarafof, Apostol, Kaptan Skalidis, Bulgar Petso, rum Pirlepe, Arnavut Kamil v.s. isimli çete reisleri saldırılarını artırmış, bütün halk, camilere ve evlere kapatılarak diri diri yakılmışlardır. Bir çok cesetler de ağaçlardan asılarak korku salmak için günlerce sallandırılıyorlardı. Halk sokaklarda burunlarını kapatıp dolaşıyorlardı. Ordu ve devlet görevlilerinin elleri kolları bağlı, kurbanlık koyun gibi bekliyorlardı. Tek bir amaç vardı, Osmanlı yı parçalamak ve ayrılarak devlet kurmak. Ve öyle oldu, Rumeli Osmanlı İmparatorluğundan koptu gitti. Yunanistan, Bulgaristan, Arnavutluk vs devletler kuruldu. 1914-15 te doğu da da Ermeniler Rus ve Avrupa devletlerinin teşvikiyle baş kaldırmışlar. Van da Ermeni isyanları gerçekleşmiş. İlk olarak "Bizde Ermeni yiz." diyen Türkleri katletmişler. Rumeli de ki gibi Türk halklarını camilere ve evlere kapatarak diri diri yakmışlardır. Binlerce tecavüz olayları oldu. Bilhassa gençleri savaşa giden köylerde çoluk, çocuk, kadın, yaşlı binlerce adam öldürdüler. Osmanlı Güvenlik Kuvvetleri Erzurum'a giremez olmuştu. Ermeni cellatı ve çete lideri ve aynı zamanda 4 yıl Osmanlı Mebusluğu yapan Armen Garo lakaplı Karekin Pastırmacıyan ve yardımcısı yine Osmanlı mebusu Hamparsum Boyacıyan ile 1500 gönüllü toplayarak Erzurum da bir konağa yerleşmiş tam bir vahşet uyguluyor. Burada yaşayan halkın çoğu Erzurum'u terk edip komşu illere sığınıyordu. Hatta başka yerlerde sağ olarak yakalanan Türkler de buraya getirilerek güya sorgulanıp idam ediliyorlardı. Karekin Pastırmacıyan 1896 da İstanbul Galata da Osmanlı Bankasını 26 terörist ile basmış. 120 asker ölmüş. Kaç sivil öldüğü belli değil. Avrupalıların israrı üzerine af edilerek serbest bırakılmış Erzurum dan Mebus olmuştur. 1912 Kamil Paşa Kabinesi Osmanlı Hükümetinde Ermeni Mebus Gabriel Narodokyan Efendi Dışişleri Bakanıdır. Bazı yerler savaşsız keyfi olarak Bulgar ve Rumlara verilmiştir. Aynı zamanda Posta ve Telgraf Bakanı Mosoroş Kikik Bey dir. Ülke ulusal kanunlarla değil dayatmalarla ve keyfi olarak idare ediliyordu.

4 Mart 2014 Salı

TEŞKİLATI MAHSUSA ÖRGÜTÜ

Teşkilatı Mahsusanın İlk başkanı Süleyman Askeri, İkinci Başkanı Ali Başhampa, son başkanı Hüsamettin Ertürk'tür. Teşkilat ın kurulmasında Kuşcubaşı Eşref'in çok büyük emekleri geçmiştir. 

Teşkilat-ı Mahsusa ismini öneren Veteriner Rasim Bey, Kuşçubaşı Eşref'in de katıldığı bir toplantıda: "Bu hareket, kendisine has bir teşkilata dayanıyor. Gayesi kadar, ona katılabilmenin şartları da belirli vasıflar ister. Öyle ki başka düşünce ve fikirde olanların bu düzen içinde barınabilmeleri imkansızdır. Bu lalettayin bir hürriyet mücadelesi de değildir. En tehlikeli sahalarda ve anlarda icap eden tedbirleri kendi şuuru ile benimseyen, mutlak müsavatın hakim olduğu, politikadan uzak bir vatan hareketidir. Bence ona en uygun isim Teşkilat-ı Mahsusa'dır" diyordu. 

Teşkilat kısa sürede benimsendi. Cemal Kutay'ın "Lavrense Karşı Kuşcubaşı" adlı kitabına göre Şam'da kolağası olan Mustafa Kemal'in, Kuşcubaşı Selim Sami'yi Teşkilat yapmak için İzmir'e gönderirken, yazdığı tavsiye mektubunda "Bizim Teşkilat-ı Mahsusa için.." diye yazıyordu. Eşref Bey’e göre; Musevi Prof. Avram Galanti, Rum doktor İstalyanos ve Ermeni Keseryan Efendi nin de teşkilatla ilişkileri olduğu söylenir.

Osmanlı Devleti artık çökmek üzeredir, Padişah ilişkiler bozulmasın diye hala Avrupa Ülkelerinin dayatmalarını yerine getirmektedir. 

Ülkenin ulusal güvenliği tehlikeye düştüğü ve kurtuluştan ümit kesildiği zaman, vatanına ve milletine kendini feda eden bir gurup fedai topluluğudur. 

Teşkilatı Mahsusa İttihat ve Terakki Cemiyeti bünyesinden Enver Paşa tarafından kurulmuştur ve kendisine bağlıdır. Hangi şartlarda olursa olsun, hiç bir yerden emir beklemeden, vatanın kurtarılması ve korunması için ne gerekiyorsa onu yapacaklardır. Aslında bu teşkilat biraz geç kalınarak kurulmuştur. Ondan sonrada maksadından hiç sapmadan her tarafta faaliyet göstermişler. Canları pahasına biz değerini bilmezlere bu ülkeyi bırakmışlardır. Kurtuluş savaşında sadece Türkler değil, Libyalılar, Araplar, Afganlar, Türkmenler, Hintliler ve daha başka başka Irklar dünyanın her tarafından gelerek bizim ülkemizi savunmuşlar. 

Teşkilatı Mahsusa nın tam kuruluş tarihi bilinmemekle 1911 de Enver Paşa'ya bağlı olarak kendisi tarafından kurulduğu bilinir. Böyle bir teşkilatı kurarak hainlerin emellerini engelledikleri için 'Asi veya Vatan haini' ilan edilmişlerdir. Ey hak bu topraklarda hep düşmanın dedikleri mi olacak? Şimdilerde de en ufak bir şüphelenseler yok 'kontur gerilla', yok 'derin devlet' diyerek devleti suçlarlar ve meydanın tamamen kendilerine kalmasını sağlarlar. Padişahlarımız Devletin Bekası için kardeşlerini, evlatlarını cellatlara boğdurup birlik ve beraberlik için her şeylerinden vaz geçmediler mi? Eee derin devlet bir kaç tane soysuz çapulcuyu yok etse kötü mü olur? 

İşte o çapulcular bu ülkeyi uçuruma götürmektedir. Ülkenin geleceğini tehlikeye sokanlar besleniyorlar, hem de en iyi bir şekilde. Kanunlar her şey onlardan yana. 

Yakın tarihimize imzalarını atmış subaylar ve bir çok sivil gönüllü fedai kişi bu teşkilata üyedir. Üye sayısının Kurtuluş Savaşına doğru 30.000 kişiyi geçtiği söylenir. 

Devletten ve hiç bir yerden maddi veya manevi hiç bir yardım almadan, bugünkü Türkiye yi çeşitli zorluklarla kurmuşlardır. Meşhur 'İpek Mendil Harekatı'nı yapan subaylar da bunlardır. Bütün Osmanlı ve Türk dünyaları ile irtibatlar kurularak o zaman ki şartlarda çalışmalar yapmışlardır. Başaramadıkları bir iş yoktur. Kayıp etme veya başarısızlık gururlarına dokunur ve intihar edenler bile olurmuştur. (Süleyman Askeri) 

Bu teşkilata girmek kolay değildi. Bir kişi teklif edildi mi, o kişi incelenir, alınmasına karar verildiği zaman, gözleri bağlanarak bilinmeyen merkeze götürülür. Orada özel giyinmiş beş maskeli kişi tarafından "Vatana hizmet etmesini öğren. Görevli olduğunu hissettiğin işte, kimseye sormadan, emir almadan çalış, gereğini yap. Ödül beklemeden hizmet et." denir ve Sonra Kur-an, bayrak, tabanca ve bıçak üzerine el bastırılarak yemin ettirilirdi. "Verilen görevler yerine getirilmezse, cemiyetin sırları ifşa edilirse, en küçük bir ihanette Cemiyetin yüksek makamlarınca ölüme kadar uzanan cezalar verilecektir. Hem de en küçük bir haksızlığa meydan verilmeden. Bunları kabul ediyor musun?" diye sorulur ve üye olurlar, aralarında şefkat ve sorumluluklar başlardı. Kendilerine bir numara, iki de tabanca verilirdi. Numara ismi yerine geçer bir görev verileceği zaman bu numara ile irtibat kurulur. Tabancalardan büyüğü savaşmak için, küçüğü intihar için kullanılırdı. Tekrar gözleri bağlanarak uzaklaştırılır. Teşkilatı Mahsusa nın üyesi olurlardı ve tam bir hücre teşkilatı olarak çalışırlardı.
Mustafa Kemal

 Teşkilatı Mahsusa nın tarihe yön veren üyelerinden bazıları; ( Tam olmamakla birlikte isim listesi ABD li istihbaratçı Philip Stoddart ın Teşkilatı Mahsusa adlı eserinde vardır.) Bu kuruluşun arşivi bulunamamış. İttihat ve Terakki Cemiyeti Üyeleri 1918 de yurt dışına kaçarlarken imha ettikleri söylenir.
1) Enver Paşa, (Vatan için dağa çıkmış. Sonraları Atatürk le ters düşmüş. Rusya da Basmacı İsyanı sırasında Ruslar tarafından öldürüldü.)
2) Mustafa Kemal T. C. yı kurmuştur.
3) Dr Bahattin Şakir Brastikli (Kuruculardan ve siyasi bölüm şefi)
4) Eşref Sencer Kuşçubaşı Bey
5) Yakup Cemil Bey (Vatan için göz kırpmadan adam öldüren fedai. Vatana ihanetten kurşuna dizildi.)
6) Ali Fuat Cebesoy
7) Kazim Karabekir Paşa (Atatürk e destek vermiş, sonraları suikast ten tutuklanmış, beraat etmiş, 84 kişilik muhalifler ile devamlı takip edilmiş.)
8) Atif Kamçıl (Mülazim Atif) ( Müşir Şemsi Paşa yı öldürür)
9) Ali Fethi Okyar
10) Süleyman Askeri Bir yenilgi üzerine intihar etmiştir
11) Rauf Orbay
12) Kol Ağası Trabzonlu Rıza
13) Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşı Şairi 
14) Hatıp Ömer Naci Bey
15)Yenibahçeli Şükrü (Atatürk'e suikastten kardeşi Nail idam edilmiş kendi beraat etmiş.)
16) Kara Kemal (İzmir de Atatürk'e başarısız suikastta idam edildi.)
17) Celal Bayar.
18) İpsiz Recep
19) Ahmet Esat Bey (İngiliz Kemal) Bilinen en meşhur Türk casusu. Kara Kemal ve Dramalı Rıza dan gerilla dersleri aldı. Defalarca İngiliz ve Yunanlılara yakalandı. Her seferinde kaçarak kurtuldu. Türkiye de öldü.
20) Resneli Niyazi (Ahmet Niyazi Bey, Vatan için bir gurup mahiyetiyle dağa çıkar. Kendisini yakalamak isteyen iki zabit komutanı öldürmüş. Dağda bulduğu geyik yavrusu kendisini çok sever yanında büyür ve hiç ayrılmaz. Balkanlar düşman eline geçince vatan haini koruması tarafından İstanbula gelirken şehit edilir.29 Nisan 1913

İngilizlerin Basra'yı ele geçirmesi üzerine, Teşkilatı Mahsusa liderlerinden Süleyman Askeri, kendi imkanları ile, Kürt ve Arap aşiretlerinden derlediği bir çeteyle İngilizlere karşı vur kaç saldırıları düzenlemiş, petrol tesislerini yakmış ve çok ağır kayıplar verdirmiştir. Bu teşkilat üyeleri tamamen kendi çapaları ile mücadele vermişlerdir. 

Teşkilata katılmış Kürt ve Ermeniler de vardır. Bazıları Saidi Nursi (Said Okur) un teşkilata katıldığını söyler. Tamamen maksatlı söylenmiş veya katılmışsa maksatlı katılmıştır. Saidi Nursi Kürtçüdür ve bu teşkilatın kapısından bile geçememiştir. 

1918 yılında teşkilat lağvedilmiş fakat yok edilememiş, bütün üyeleri Kuva-yi Milliye ve Müdafaa-i Hukuk e geçmişler. Bütün belgeleri yok edilmiştir. Sayıları 30 bin kişiyi aşkındır. Trabzon da ilk defa 1914 te Trabzonlu Rıza ile Yenibahçeli Nail Teşkilatı Mahsusa yı örgütlemişlerdir. 

Teşkilatı Mahsusa hiç bir zaman istihbarat örgütü, gizli servis veya ajanlar topluluğu değildir. Onlar yıkılmakta olan bir vatanın kurtarılması, hallolması gereken bir davanın halledilmesi için, daha doğrusu son bir ümitle çare bulmak için güç ve yeteneklerini birleştiren idealist kişiler topluluğudur. Osmanlı topraklarının her köşesinde, her tarafta örgütlenmiş ve görev yapmışlardır. 

Çoğu zaman bütün ihtiyaçlarını kendi imkanları ile sağlarlar. Teşkilatın içinde çeşitli etnik kökenlere sahip kişilerin bulunduğu gibi aydın, şeyh ve din adamları da vardır. Mehmet Akif Ersoy, Ziya Gökalp, Ömer Naci, Ömer Seyfettin, Dürzi Prens Emir Şekip Aslan, Mısırlı Şeyh Abdülaziz Çaviş, Tunuslu Şeyh Salih Şerifet Tunusi, Libyalı Şeyh Ahmet es Sunusi, Hintli Muhammed Bereketullah Efendi, Ebul Kelam Azad, Pakistan Devlet Başkanı Muhammed Ali, Kardeşi Şevket Ali, İbnur Reşid, Şeyh Mehdi ve daha birçok kişi teşkilat ile yakın ilişki içindeydiler. 

Kuşçubaşı Eşref Bey Teşkilatı Mahsusa'cıları şöyle anlatır: "Birer eski tüfekti bu adamlar kendilerini vazifeye, vatan hizmetine adamış, ucuz kahramanlıklara, süslü lakırdılara ve sahte tavırlara yüz vermeyen; samimi gerçek vatan severlerdi. Onların vatan severliği derin ve içten yaşanan bir duyguydu. Kaybedecek hiç bir şeyimiz yoktu. Etrafımızda ki dünya yıkılıp gitmeden, hiç olmazsa bir kaç tane daha küçük zafer elde edebiliriz diye düşünüyorduk. Bazılarının şapkalarında 'Vatan fedaisi' yazıyordu."

1 Mart 2014 Cumartesi

şiir İKİMİZ DE

Keder çöktü içime, dertler usandırdı beni,
Sanki yabancılar gibi, bırakıp gittin sende,
Keşke hiç görmesem, tanımasaydım seni,
Kader karşılaştırdı, kabahat bulma bende.

Zorla yaratılmaz ki, sevgi gönülden doğar,
O küçük damlacıklar toplanır, sonra yağar,
Bir gün bu olanlar için, suçlu ararsan eğer,
O zaman öğrenirsin, kabahat hangimiz de?

Sevgi ile şaka olmaz, gönül ile oynanmaz,
Dilerim dünyada, senin hiç canın yanmaz,
Seni sevdiğim için, böyle haksızlık olmaz,
Biz beraber ne yaptıksa, ortağız ikimiz de.
                                       Recep Ali Öztürk