SAYFALAR

30 Nisan 2014 Çarşamba

BAHTIYAR

Napolyon Bonapart, Saint Helena adasında sürgün bulunduğu sırada sormuşlar;
"Fatih Sultan Mehmet mi yoksa siz mi daha büyüksünüz?"
Soranlara şöyle cevap vermiş:
"Büyüklükte Fatih'in çırağı bile olamam. Çünkü ben, kılıçla zapt ettiğim yerleri henüz hayattayken geri vermiş bir bedbahtım. O ise; fethettiği yerleri nesilden nesle intikal ettirmesini bilen bir bahtiyardır. Ne mutlu ona." demiş.

29 Nisan 2014 Salı

İŞTE O ZAMAN

Zamanı yaklaştı, artık çağrılacağız,
Bütün sevdiklerimizden ayrılacağız,
Sanma ki, daha sonra kavuşacağız,
Hep karanlık bir çukurda kalacağız,
Bize hesap sorulacak, ne yapacağız?
Esas kıyamet olacak, işte o zaman.
                                                  Recep Ali Öztürk

28 Nisan 2014 Pazartesi

DELİ DELİYE

Köyün delisi Mehmet caminin yüksek minaresine çıkmış. Atlayıp intihar edecekmiş. Bütün millet toplanıp Mehmet'i ikna etmeğe çalışmışlar. "Ne olur sakın atlama sana ev, araba alırız." demişler yine olmamış. Deli Mehmet "İlle atlayacağım" diyormuş.
Hemen öbür köyde ki deli Ahmet'i çağırmışlar. Deli Ahmet haber alır almaz hemen eline büyük bir bıçak almış ve koşarak gelmiş. Deli Mehmet, Deli Ahmet'i hemen tanımış. Ahmet'in elinde ki büyük bıçağı da görmüş. Alttan Deli Ahmet elinde bıçağı göstererek minaredeki Deli Mehmet'e seslenmiş:
"Ulan deliii, Sen ne yapıyorsun orada? Elimdeki bıçağı görüyor musun?"
Minaredeki "Görüyorum"
"Ulan inersen kurtulursun, inmezsen minareyi kesip devireceğim."
Minareden Deli Mehmet
"Tamam ula Ahmet kardaş iniyorum, ne olur? Sakın kesme, düşerim." demiş. Deli Ahmet'te minareyi kesmeyince Deli Mehmet te sağ salım inmiş, gitmiş.

26 Nisan 2014 Cumartesi

RECEP ÇAVUŞ

Cumhuriyet kurulduktan sonra Atatürk yanında kurmayları ile Adana'yı dolaşırken, Adana'yı tanıtan kılavuza güzel binaların sahiplerini sorar.
-Bu villa kimin?
-Kırkor Efendinin Paşam!
-Şu kösk?
-Dimitri Efendinin Paşam!
-Ya şu ilerideki konak?
-Salamon Efendinin Paşam!
Atatürk öbür tarafta ki toprak damlı, virane evleri de sorar.
Kılavuz cevap verir:
-Onlar Türklerindir Paşam! Şu başta ki Recep Çavuş'un.
Atatürk bu duruma biraz sinirlenir ve doğruca gider başta ki Recep Çavuş'un evinin kapısını çalar. Dışarı çıkan Recep Çavuş birden Atatürk'ü karşısında görünce biraz telaşe kapılır ve asker selamı vererek;
"Emredin Paşam" der.
Atatürk bu sefer Recep Çavus'a sorar:
-O villa KIRKOR Efendinin, şu köşk DİMİTRİ Efendinin, şu konak SALAMON Efendinin, bu virane de senin! Ermeni, rum ve yahudiler şu binaları buralara dikerken sen nerde idin? Utanmıyor musun. Haa?
Recep Çavuş ezile büzüle ve gönlü rahat olarak cevap verir:
-Onlar para kazanırken ben Sizinle beraber ÇANAKKALE'DE, SAKARYA'DA.. savaşıyordum. Ben para kazanıp ev yapamadım fakat havasını soluduğumuz bu ülkeyi kazandım Paşam.
Bu cevap karşısında Atatürk'ün göz yaşları yanaklarının üzerinden bila mecbur akar gider.
RECEP ÇAVUS haklıydı.
Ülkesinde yaşayanları korumak için yurdun dört bir tarafında savaşırken, Adana'da toprak damlı bir kulübe yapmağa ancak fırsat bulabilmişti. Hakikaten ülkemizin en zenginlerine bakın kimlerdir. Şimdi de utanmadan katliamdan bahsediyorlar. Bu Ülke de bir tane fakir Ermeni, veya dilenci Ermeni gören var mı? Bu memleketin kaymağını yeyip te, hem de yıkmağa çalışanın Allah gözünden getirsin. Hepimiz hiç bir zaman Ermeni değiliz. Hepimiz Türk oğlu Türk'üz.

21 Nisan 2014 Pazartesi

HARP TÜFEKLERİ

Tüfekler; Ateşli Hafif Silahlar Uzun Namlulu kategorisine girerler. Harp Tüfekleri, Av Tüfekleri diye ikiye ayrılılar. Harp Tüfekleri de Ağzından Dolma, Tek Atışlı, Otomatik, Makineli olmak üzere dört çeşittir. Tüfekler ağızdan dolmalar hariç yivli setli ve uzun menzillidirler. (resimler alıntıdır)

                                                            Lütfen resim üzerine tıklayınız.

                                                   
Ağızdan dolma fitilli. Kanuni'ye aittir
                                                                   Ağızdan dolma, çakmaklı
İngiltere-Martini Henry 455cal tek lı
İngiliz-Enfild 5lı (bolt ekşin)
Alman-Mauser 5lı (bolt ekşin)
 
Çeşitli 5 lı mavzerler (bolt ekşin)
 Çeşitli mavzerler
USA-Marlın 30 06
 USA-Carbin 30cal otomatik 
                                                                  USA-M1 30-06cal. otomatik
                                                                          Gewehr 41 Karabiner otomatik
PPSH41 75 fişek kapasiteli
Alman-MP40
                                                                                     USA-Colt m4 comando
Colt m16
 
Colt nato.  
Sig Sauer  
 Heckler Koch
 Heckler Koch cs makineli
Mehmetçik 
 Kalaşinkof.
                                                                                            
 Kaleşnikof
Kaleşnikof yenilendi. 
Kaleşnikof
Kaleşnikof
 AK47 mini
 Rus-makineli
 
Türkiye-makineli 7.62mm 20lı.
                                                                                          M4 makinalı
                                                                                                       
Rus-Makineli tamburalı

                                                                                   İngiliz-Brenk12 makineli
                                                                                               Makineli
                                                                                 Makineli
                                                                                          Alman-MG42
MG42 ayakl 
Makineli.
İsrail-makineli
M240 makineli. 
Makineli tüfek 
 Makineli tüfek
Mitralyöz
  Xon2184
 

19 Nisan 2014 Cumartesi

SİLAHAR VE ÇEŞİTLERİ

bumerung
Silahlar önce dörde ayrılırlar:

 1) Biyolojik Silahlar: 
Hastalık yayan silahlardır. Büyük Devletler tarafından büyük savaşlarda kullanılmak üzere bekletilmektedir. Çok çeşitleri vardır. Kitle imhalarında kullanılır. Maskeler takılarak veya özel yapılmış sığınaklara girilerek korunmağa çalışılınır.

  2) Kimyasal Silahlar: 
a) Göz Yaşartıcı, b) Bayıltıcı, c) Yakıcı, d) Zehirleyici Silahlar; Günümüzde Polisin kullandığı bunlardan biber gazıdır. Dozu fazlalaştırarak savaşlarda da kullanılır. Cinsine göre çok tehlikelidirler. Bunlardan da maskeler takılarak veya özel yapılmış sığınaklara girilerek korunulur.

  3 ) Ateşsiz Silahlar: 
a) Delici, b) Kesici, c) Ezici Silahlar; Kılıç, Pala, Gürz, Bumerung v.s. bunların içine girerler.

  4) Ateşli Silahlar: 
a) Ateşli Ağır Silahlar, kendi aralarında bir kaç çeşite ayrılır. Top, Obüs, Füze ve Rampaları v.s. dır. Ülkeler kendi aralarında radar ve gözetleme sistemleriyle ülkelerini korurlar.
                    
 b) Ateşli Hafif Silahlar;

A) Uzun Namlulu (Tüfekler);
1a) Harp Tüfekleri; 1) Ağızdan dolma, 2) Tek atışlı, 3) Otomatik, 4) Makineli tüfeklerdir. Değişik çaplarda olurlar. Özel durumlar dışında bir ülkede kullanılmaları yasaktır. Harp malülleri isterlerse hatıra olarak ruhsatla bulundurabilirler..
                                                                                                                             
 2a) Av Tüfekleri; 
1) Ağızdan dolma, 2) Tekli Kırma, 3) Çift Kırma, 4)Pompalı, 5) Otomatik, olmak üzere beşe ayrılırlar. Çapları 20, 16 ve 12 numara olurlar. Valiliklerden alınan ruhsatlarla kullanılabilirler.
                            
 B) Kısa Namlulu (Tabancalar);
1) Tek atımlı, 2)  Makineli, 3) Otomatik (Yarı Otomatik ve Tam Otomatik), 4) Toplu (Silindirli) Tabancalar. Tabancaların hepsi bu guruba dahildirler. Kullanılması ruhsata bağlıdır. Valilikten alınan ruhsatlarla Kanunun ön gördüğü şekilde kullanılabilirler.

18 Nisan 2014 Cuma

SİLAHIN PARÇALARI

Bütün silahlar yedi parçadan oluşur. Bunlar sırasıyla şunlardır.
1- Namlu: Silahın en önemli parçasıdır. Boru şeklindedir, içerisinde girinti ve çıkıntılar bulunur. Girintilere yiv, çıkıntılara set denir. Yiv ve setler bazı silahlarda dört, bazılarında altı adet bazılarında hiç yoktur. Mesela Jeriko gibi bazı silahlarda görünür yiv set yoktur. Mermiye hız ve yön verirler. Namlular sabit oldukları gibi seyyar da olabilirler. Zamanla aşınma veya bakımsızlıktan içerisinde yiv ve setler bozulur. Hedefi vurmada ve delme gücünde azalma olur. Namlu içinin genişlik ve darlığına göre silahların çapları belli olur. Ancak Rus ve Nato teçhizatları birbirine uymazlar fakat genelde aynı ebattadırlar. Karşılıklı iki set arasında ki mesafeye çap denir. İnç veya metre ile ölçülürler. 22, 30, 32, 38, 45, 50 kalibre veya 6.35, 7.62, 7.63, 7.65, 9 ve 11mm çaplar mevcuttur. Bir inç 2.54cm dir. İnç in binde biri bir kalibredir.
2- Fişek yatağı: Namlunun hemen arkasında bulunur. Fişeğin patlayacağı zamanı beklediği yerdir. Şarjörlü silahlarda namluya bitişiktir ve fişek sığacağı kadar geniştir. Toplu tabancalarda namludan ayrı silindir üzerindedir. Yiv set yoktur. MP5 ve G3 ler de gaz kanalları vardır.
3- Hazine: Şarjör veya silindir dediğimiz atışı bekleyen fişeklerin bulunduğu yerdir. Gittikçe kapasitesi fazla olan silahlar yapılmaktadır.
4- Kovan Atma Tertibatı: Boş kovanın veya dolu fişeğin fişek yatağından çıkarılmasını sağlayan tertibattır. Şarjörlü silahlarda tırnak, Toplu tabancalarda harbi yardımı ile olur.
5- Nişan Alma Tertibatı: Namluya yanlık ve yükseklik vererek merminin hedefe isabetini sağlayan tertibattır. Önde arpacık, arkada gez den ibarettir. Her ikisi de çeşitli şekillerde oluşur.
6- Ateşleme Tertibatı; Fişeğin arkasında ki kapsüle darbe vurarak ateşlemesini sağlayan tertibattır. Bu da çok çeşitli şekillerde olur. Genelde horoz, horoz ve iğne ve sadece iğne vasıtasıyla ateşleme yapılır.
7- Emniyet Tertibatı: Her silahta mutlaka vardır. Bazı silahlarda birden fazladır. Toplu tabancalarda ise sadece tetik emniyeti vardır.

17 Nisan 2014 Perşembe

ONLAR BİLİR

Erzurumlu pehlivan, Ankara da düzenlenen resmi güreşlere katılır. Rakibi Erzurumluyu yener. Hakem Erzurumlu olduğundan taraf tutar ve yenilgiyi saymaz, yeniden güreştirir. Öbür pehlivan içerlenir fakat belli etmez. Karşı taraf tekrar yener. Bu kez diğer hakemler kabul etmez. Bir kaç defa güreştirirler. Her seferinde Erzurumlu yenilir fakat hakemler kabul etmeyip yeniden güreştirirler. Devamlı yenen pehlivan daha çok sinirlenir ve Erzurumluyu yere çaldığı gibi, sırt üstü uzatır, göğsüne oturarak "Şimdi de mi yenilmedin? Hee" der. Erzurumlu pehlivan gayet soğuk kanlı cevap verir: "Ben ne bilim yenilip yenilmediğimi, onlara soracaan" der ve hakemleri gösterir.

16 Nisan 2014 Çarşamba

SİLAH NASIL OLMALI?

Her çeşit malzeme ve eşyayı alırken iyisini seçeriz. Kullanacağımız silahı alırken de en iyisini seçmemiz lazım. Eşyaları kullanılan malzemesine bakıp seçeriz. Silahı da elbette ki kullanılan malzemesine bakıp seçeceğiz. Bazı özellikleri biz anlamayız, onlar şansımıza kalmıştır. 

Bir silah yapılırken metale ilave edilen elementler çeliğe sağlamlık, hafiflik ve paslanmazlık özellikleri verir. İşte iyi bir mühendislik burada başlar. Silah yapan şirketler bu özellikleri kesinlikle saklı tutarlar. Yine silah yapılırken kullanılan çelik çok dövülmek suretiyle atomları bir birine çok yaklaştırılırlar ve çelik çok daha dayanıklı hale getirilir. 

Genelde az zamanda çok fişek atan tabancaların namlusu dövme usulü ile yapılır. Bu şekilde yapılan namlular hem çok dayanıklı hem de yiv ve setleri sağlam olduğundan mermiye iyi yön ve hız verir. 

Bütün bunlar bizim kolay kolay bilemeyeceğimiz şeylerdir. Bir silahı alırken bizim dikkat edeceğimiz yedi adet özellik vardır. Bunlar sırasıyla şöyledir:
1) Emniyeti güvenilir olacak,
2) Parça sayısı az olacak,
3) İlk hız yüksek olacak,
4) Fişek kapasitesi fazla olacak,
5) Hafif ve dayanıklı olacak,
6) Taşınması ve kullanması kolay olacak.
7) Sonra satarken müşterisi çok olacak.
Alacağınız silahı bu kriterlere göre seçiniz. 

Sahip olduğumuz silaha bakım yapmamız gerekir. Her atıştan sonra sökerek her tarafını ince makine yağıyla temizlemek lazım. Namlu içi temizlenmezse zamanla pas kir tutar ve hedefe vurmalarda sapma yapar. Ayda bir de kir, toz ve nemi bir bezle alınır. 

Bakım yapılırken mutlaka silah boş olmalıdır. Her ele alındığı zaman boş olup olmadığı kontrol edilir. Boş olsa bile asla canlıya çevrilmez.
 

15 Nisan 2014 Salı

SİLAH NASIL TAŞINMALI

Millet olarak silahlara meraklı olduğumuzu yazmıştık. Tek kişi tarafından kullanılan silahlar hakkında en doğru ve yarayacak bilgileri vermeğe çalışacağım. Silah taşıyanların güvenliği ve kaza yapmamaları için zaman zaman gereğinden fazla ikazlarda bulunacağım. Bu durum sizin yaşamanız açısından önemlidir, lütfen usanmayınız ve önemle uyunuz.

Önce Silah nedir? Onu bir anlayalım. Uzaktan ve yakından canlıları öldüren veya yaralayan, cansızları tahrip ve yok eden araç ve aletlere silah denir. Ateşli silahlar, ateşsiz silahlar diye ikiye ayrılır.

Biz ateşli silahlardan bahsedeceğiz. Ateşli silahlarda kendi aralarında çalışma sistemlerine göre birkaç çeşite ayrılır. Yapı olarak şarjörlü ve silindirli silahlar. Şarjörlüler yarım otomatik ve tam otomatik olarak ayrılırlar. Şarjörlü ve silindirli silahlar kendi aralarında tek hareketli çift hareketli olarak ayrılırlar. Bütünü çap ve kalibrelerine göre çeşitlere ayrılırlar. Hemen söyleyim. Alkollu ve sarhoş iken kesinlikle silaha yaklaşmayınız. Silahınızı topluluk içinde çıkarmayınız. Çıkarırsanız mutlaka namluyu ölü noktaya tutunuz.

Canınıza tam olarak kast edilmeden silaha baş vurmayınız. Her elinize aldığınız zaman patlayacak ve doluymuş gibi düşününüz. Daima fişek yatağı boş olarak taşıyınız. Kesinlikle kimseye gösterip kurcalatmayınız. Hatta silah taşıdığınızı belli etmeyiniz. Bunun çeşitli sakıncaları vardır.

Düğünlerde, topluluklarda keyfi olarak kesinlikle silah çıkarmayınız, ateş etmeyiniz. O an için kaza yapmasanız bile silahı terk eden mermi çok uzaklara gider ve canlıya isabet edebilir. Bir kaç gün sonra bilinmeyen bir olay olsa sana mal edilebilir. Veya seni istemeyenlerden biri kovanlarından bir kaçını her hangi bir olay yerine bırakabilir. Silah taşıyorsan her türlü olasılığı düşünmelisin. Her fişek patladığı zaman mermi namluyu terk eder. Silah kendiliğinden tekrar dolar. Hazinede ki fişek bitene kadar bu durum devam eder.

14 Nisan 2014 Pazartesi

KAFA YORMAK

1980 yılında İsveç Stockholm Büyükelçiliğinde görevli iken, Elçiliğin dış kısmında her hangi bir tehlikeye karşı İsveçli bekçiler dolaşırdı. Bunların hepsi genç üniversite öğrencileriydi. Bayan erkek bu görevi yapıyorlar ve para kazanıyorlardı. Silahları yoktu. Ellerinde küçük bir cihaz vardı ve bu cihaz üzerinde ki kırmızı düğmeye bastıkları zaman, tehlikeyi merkezlerine bildirmiş oluyorlardı ve az zamanda İsveç Polisi gelip olaya müdahale ediyorlardı.

Bu bekçiler devamlı orada görevli olduklarından samimi olup konuştuklarımız olurdu. Bir akşam göreve erken geldim. Elimde içerisinde Türkçe şarkılar olan bir teyp kaseti vardı. Orada görevli bayan bekçi bana elim de ne olduğunu sordu? Her zaman bizlerle konuşup anlaşmak, samimi olmak isterlerdi. Ben de yeni öğrenmekte olduğum çat pat İngilizce ile kendisine dilim döndüğü kadar, güya bir şey biliyormuşum gibi, kaset olduğunu, içinde şarkılar olduğunu ve teypte dinleyeceğimi söyledim. Meğer bu İsveçli Viking beni imtihan ediyormuş. Kaseti elimden aldı, o yana çevirdi. Bu yana çevirdi ve üzerinde ki '60' rakamını gösterdi. "Bu nedir?" dedi. Ben o zaman otuz dört yaşlarındaydım ve o zamana kadar hiç merak edip incelememiştim. Kaset Türkiye de yapılmadığı için üzerinde İngilizce bir şeyler yazıyordu. Ben öyle rasgele attım. "Altmış metre." dedim. Öyle ya ne önemi var? Meğer o 'altmış minit', altmış dakika demekmiş. Bir hafta o bekçi bana aman vermedi. Hep tenkit etti. Düşünmeden, işkembeden konuştuğumu, Türklerin hep böyle yaptığını, yanı açıkçası yarı aptal olduğumuzu bana anlattı. Ben sonra çevirdim tabi. Altmış metre olduğunu bildiğimi fakat iyi dil bilmediğimden öyle sehven söyleyebildiğimi anlattım. İnanmadı. Belki de o kasetin altmış metre olup olmadığını evinde ölçtü, biçti ve iyice emin olduktan sonra benimle iddialaştı.

Aslında o çok haklıydı. Ben de sonraları ondan öğrendiğim için bazı şeyleri ölçmeğe çalışırım. Anlatılan doğru olsa da her şeyi araştırmak kafa yormak lazım. Çünkü dünyada bana bir şeyi öğretenler Tanrı değildirler. Onlarda kafa yorarak deneylerle, veya bir başkasından öğrenip bize öğretiyorlar. Düşünün bir kelimeyi işlerine geldiği gibi değiştirip veya yerini kaydırıp anlatsalar dünya da çok şey değişir.

11 Nisan 2014 Cuma

ASİMİLE ETMEK

Ben niye Hemşinlilerin Ermeni olduklarına inanmıyorum? Çıkmış babası Kanada lı anası Ermeni olan Agop Jack Hacikyan bir yalan uydurmuş ve uzun uzun kitap yazmış. Yok Prens Hamam varmışta, Ararat ve Kotayk bölgeleri varmış ta zamanla hamam Hemşin'e dönüşmüş te Hemşinliler oluşmuş ta. 

Peki Hınçak mı, yoksa Taşnak mıdırlar? Onu unutmuş yazamamış. Agop Jack Hacikyan Hemşinlilerden bahsettiği bu kitabını 1950 de yazmış. Türkiye nin yıkılması için elinden ne gelirse yazan ve yapan, annesi Ermeni babası Kanada lı bir Ermeni dir bu adam. Bunun sözü ile Hemşinliler Ermeni olacaklar. Bu çok abestir.

En önemlisi eskilerin hepsinin bildiği gerçekler var. Ermenilerin Erzurum ve Doğu İllerinde başlattığı isyan ve halka ettikleri zulümler 1913-14 yıllarına rastlar. Ermeni yazar ve Rahip Gevond Turyan isimli Papaz 1917 de bu Ermeni isyanlarının gerçek yüzünü anlatan bir kitap yazar. Türklere oynanan oyunları bir bir anlatır. Bütün isyanların kiliselerden yönetildiğini anlatır. Doğrusunu anlattığı için 1933 te New york ta kilise ayını esnasında Ermeni teröristlerce öldürülür.

Papaz Gevond Turyan'ın anlattığı 1913-14 Ermeni isyanları sırasında Erzurum ve Doğu halkı katledilirken Rize-Fındıklı şimdiki Sulak Köyü camisinde Erzurum da ki vatandaşlarımıza yardım için bir cuma günü Osman Efendinin Ahmet (Ahmet Aslan) vaaz verir. Hemşinli ve Lazlardan oluşan 40-50 kişilik bir grup toplanır. Yaya silahları ile katliamları önlemek ve orada ki halkı korumak için Erzurum'a gider milis kuvvetler oluştururlar. Gidenlerden Firalın Ali (Ali Şişman) ve İslamoğlu Mahmut'un Hasan (Hasan Aslan) sadece bu ikisi sağ olarak geri dönerler. Diğer arkadaşları geri dönemez, mezarlarının yerleri bile belli değildir. 1950 de yazdığı kitapla Hemşinlileri Ermeni eden Agop Jack Hacikyan 1914 te Ermeni olduğunu iddia ettiği Osman Efendinin Ahmet'in Ermeniler tarafından şehit edildiğini nasıl anlatacak, nasıl izah edecek? Buna inanmak aptallıktır. Şehitlerimize hakarettir. 

Sağ olarak geri dönebilen Laz Fıralın Ali (Ali Şişman) ve Hemşinli İslamoğlu Hasan (Hasan Aslan) tarafından anlatıldığına göre; Ermeniler akan kaynak suların gözlerine keskin zehirler koymuşlar ve içen herkes ölmüş. Arkadaşları ölünce bin bir müşkülle altı ay kadar sonra geri dönebilmişler. Ermeni olsalar Ermenilere karşı kendi başlarına gidip savaşırlar mı? Ermeni olsalar zorla Türk ve Müslüman edildiklerini o tarihte bilmezler mi?

Agop Jack Hacikyan'ın kitabına göre asimile işi de güya1800 lü yıllarda yapılmış. Şimdi ben 1913-14-15 yıllarında bizzat o köylerden şehit edilen onlarca insana mi inanayım, yoksa Agop Jack Hacikyan'ın 1950 de yazdığı yalan kitabına mı inanayım. Ermenilere karşı gönüllü savaşan bu Hemşinli ve Laz Vatandaşlar 1913 te kim olduğunu bilmiyorlar da, 1950 de Agop'tan mı öğrenecekler? 

Osmanlı zaten 1460 tan sonra Trabzon ve Rize ye hakim oldu. İstanbul dururken, devlet yönetimine ve Askeriyeye Hıristiyan Ermenileri olduğu gibi alırken, 2000 km uzakta Rize'de adamların soyunu, dinini, isimlerini değiştirip niçin asimile etti Osmanlı? Evet Ermeniler o bölgede asırlar önce yaşamışlar. Yaylalarda 'bunlar Ermeni evleri' diye sahipsiz yıkık duvarlar gösterirlerdi eskilerimiz. Hala daha böyle yıkık duvarlar ve mezarlar vardır. Ve bir çok yer isimleri Ermenicedir. Osmanlı, Ermeni insanları değiştirdi, Türk etti de, yer isimlerini niçin değiştirmedi? Her şeye gücü yeten Osmanlının bu isimleri değiştirmeğe mı gücü yetmedi?

Ermeni Rahip ve Yazar Gevond Turyan'ın 1887 ve 1907 de yazdıklarına göre 14.yüzyılda bölgeye Türklerden önce Araplar gelmişler. Ermeni ve Araplar arasında kanlı savaşlar olmuş. Halkın isteği üzerine Fatih Sultan Mehmet 1461 yılında buraları Osmanlıya katmış ve tüm yaşayan halkı huzura kavuşturmuş. Daha önce Ermeniler Araplardan canlarını kurtarmak için altınlarını gömüp kaçmışlar. Şimdi de Avrupayı almışlar arkalarına bu olayları Türklere mal edip oyunlar hazırlıyorlar. Türkler hakkında kuyruklu yalanlar uyduruyorlar.

Hemşinliler her şeyi biliyor. Hemşinliler; 14. yüzyılda İran, Musul, Horasan üzerinden Anadolu'ya 16. yüzyılda Horasan, Erzurum, İspir üzerinden gelip Doğu Karadeniz'de Hemşin'e ve Çamlıhemşin'e yerleşmişlerdir. Hemşin ve Çamlıhemşin den giderek yerleştikleri başka yerlerde de 'HEMŞİNLİ' diye adlandırılmışlardır. Onlar Altay ve Ural dağları eteklerinden Moğol ve Rus saldırıları nedeniyle göç eden Kıpçak (Kuman, Kun) Türk'lerinin Dörtoba Boy'larının ve Akkoyunluların torunlarıdırlar. Erken yerleşik düzene geçtikleri ve başka kültürlerin etkisinde kaldıkları için geçmişleri unutulmuş veya unutturularak asimile edilmeğe çalışılmış, zaman zaman dilleri de değişikliklere uğramıştır. Hepsi öz ve öz Türktürler.





10 Nisan 2014 Perşembe

NE İSTİYORLAR

Ermeniler 1973 ten 1983 yılına kadar 42 Türk diplomatını katletmişlerdir. Ve çok gariptir ki hiç bir dünya devletinin sesi çıkmamıştır. Hasbel kader Türkiye de bir Ermeni veya PKK lı öldürülse kontur gerilla veya derin devlet denerek devlet suçlanır, Türk Milleti suçlanır. Bunların yaptığı suç değil de Türkler yaptıysa neden suçtur? Dünyada her millete nefsi müdafaa vardır, Türk Milletine nefsi müdafaa yoktur. Neden? PKK nın temelinde de Ermeniler olduğunu unutmayınız. Ve asıl önemlisi Türkleri yok etmek için Avrupa tarafından asırlar önce bir plan yapılmış. Bu plan saklanıyor ve nesil değiştikçe her beş-on sene de bir, hiç değiştirmeden eskiden olduğu gibi uygulanıyor. Vatana hizmet edenler düşman gösteriliyor. Kendileri dost görünüp, çeşitli ustalıklarla içten bölerek Türkiye yi yok etmeğe çalışıyorlar. Bu da taraftar toplayarak birbirine düşürmek suretiyle yapılmaktadır. Osmanlı da Ermeniler Hükümette Bakan hatta şeyhülislam olmuşlardır. Dünya da başka hiç bir örnek verebilir misiniz? Kareçin Pastırmacıyan isimli Ermeni banka soymaktan sabıkalı, dört yıl Erzurum dan milletvekili seçilmiş, Osmanlı mebusudur. Yardımcısı Murat kod adlı Hamparsum Boyacıyan da Babiali de dört yıl Millet Vekilliği yapmış. Eeh sonra ikisi de Ermeni çetelerini yöneterek Doğu da isyanlar başlatmışlar ve halka kan kusturmuşlardır. 29 Ekim 1912 Kamil Paşa Kabinesi Dışişleri Bakanı Gabriel Narodonkyan Efendi. Posta Telgraf Bakanı Mosoroş Kikik Bey dir. Balkanlar da hiç savaşmadan Bulgarlara toprak vermiştir Gabriel Narodonkyan Efendi. Şimdi de durum aynı PKK lı Millet Vekilleri. Değişen sadece isimler. Her zaman söylüyorum, oyun, senaryo aynı, değişen sadece isimler. Bu böyle devam edecek. Yarın Lazlar, Çerkezler sahneye çıkacak. Ermenilerin ve Kürtlerin hiç birinin bir kabahatı yok. O şekilde yönlendirilip kışkırtılıyorlar. Türkler Ermenilerle tarih boyunca iç içe yaşamışlardır. Ermenilere en büyük kötülüğü Ruslar yapmışlar. Topraklarını bile ellerinden almışlar. Köle gibi kullanmışlar ve hala daha kullanıyorlar. 1751 yılında şimdi ki Rusya Türk ve Ermeni topraklarında kurulmuştur. Ermeniler Ruslar a toz kondurmaz. Ruslardan tokatı yeseler de asar başlarını giderler. Onlar tarih boyunca Ruslarla bir olup bizimle uğraşıyorlar. Sahi Ruslarla niçin uğraşmıyorlar? Bütün Ermeni toprakları Ruslarda.

9 Nisan 2014 Çarşamba

OSMANLI DA ERMENİLER

Soy kırım; bir grubun varlığını yok etmek amacıyla başka gruplara karşı işlenen şiddet suçlarıdır. Bir ırkı yok etmektir.

Ermeniler her fırsat ellerine geçtiği zaman Türklere karşı Türklerin ülkelerinde eskiden beri katliamlar yapmış, soy kırımı uygulamışlar ve bu durum hala daha devam etmektedir. Bunu bütün dünya devletleri de bilmekte ve göz yummaktadırlar.

Düşünün Türkiye Cumhuriyetin de yaşamamıza rağmen "Ben Türküm" desen hemen karşına dikilir ve "Hayır, Türk değil, Türkiyelisin. Türk yok." derler. Karşı tarafa da aynı soruyu sorunca rahatlıkla "Ben Kürdüm, ben Ermeni'yim, ben Rum'um" diyebilmektedirler. Türk, Türk olduğunu söyleyemiyor, söylerse de 'FAŞİST' oluyor. İşte bu kendi ülkesinde bir milleti sindirmek ve asimile etmektir.

Mesela "Güney Doğuda 30 milyon Kürt var." derler. Orada yaşayan hiç Türk veya Arap yok mu? Tarihler boyunca oralarda at koşturan adamların torunları nerelere gittiler? Akkoyunlular, Karakoyunlular, Karamanoğulları, Selçuklular, hatta Moğollar ve daha bir çok Türk ırkı ve başka ırklar bu bölgelerde yaşadılar, devletler kurdular, hala daha yaşamaktadırlar. Şimdi onlar görmezden geliniyor ve 'KÜRT' diyorlar. Kendi ülkemizde bunları bize yapanlar düşünün yarın kendi ülkelerinde neler yapmazlar ki.

Osmanlı, Ermenileri dillerini ve dinlerini değiştirmeden her türlü hareketlerinde serbest bırakarak kendilerine eşit tutmuşlar, sadrazam bile yapmış, hiç ayırım yapmadan payı tahta ortak etmişlerdir. Fakat onlar ihanet ederek Osmanlı İmparatorluğunu yıkmak için akla gelen her şeyi, her türlü oyunu yapmışlardır. Osmanlı 1835 yılından önce hiç bir kayıt tutmamış, o zamanlar İstanbul da yaşayan araştırmacı yazar Ermeni Rahip Gevond Turyan 1917 de Ermeni isyanlarının gerçek yüzünü anlatan bir kitap yazmış. Türklere oynanan oyunları bir bir anlatmış. 

Osmanlı da bütün isyanların kiliselerden yönetildiğini belirtmiş; "Dinî cemaatler, uzun zamandan beri, Ermeni İhtilâl Partileri'nin inkılâp ocakları olmuş ve en şeytanî programlar buralardan hazırlanmıştır. Dinî merkezler, silâh depoları ve komplo ocakları olmuştur. Dinî liderler, söz ve yazı ile, kendilerine güvenmiş olan halkı isyana teşvik ediyorlardı. Artık vaazlarda yüce sözler ve İncil'in doktrini zikredilmiyordu. Sadakat ve doğruluk yerine isyan; insanlık yerine kin ve intikam; ahlâk yerine alçaklık ve rezillik vaaz ediliyordu. Dinî liderler, komiteler tarafından organize edilmiş bayramlara, toplantılara, törenlere başkanlık ediyorlardı. (Sayfa111)" Bu Rahip bunları açıkladığı için 1933 te New York ta bir Ermeni Kilisesinde ayın sırasında Ermeni militanlar tarafından bıçakla katledilmiştir.

Osmanlı Devleti ve Ordusunda görevli Hıristiyan olan Ermeni mebuslar ve paşalar çeteler kurmuş halka akla gelmedik katliamlar yapmışlardır. Yine Osmanlı Ordusunda görevli Paşalar Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşları sırasında 200 bin asker ve mühimmatları ile Erzurum, Kars sınırında Rusların Kafkasya Cephesi Ordusuna katılmışlar. Sivil Ermeni militanları da yanlarına alarak bu yörelerde Osmanlı Ordusuna ve sivil halka saldırmış çok büyük katliamlar yapmışlar. Türkleri canlı canlı toprağa gömmüşler, camilere doldurup toplu halde yakmışlardır.

1914-18 yıllarında 2 milyon Türk başka illere göç etmek zorunda kalmışlardır. Rahip Gevond Turyan'ın yazdıklarına göre; Elçilerle Kilise Papazları irtibat kurarak bu şekil ihanetler daha önceden kiliselerce hazırlanıyordu. Türk Milletine yaptıkları soykırım ve katliamları 'Türkler bize yaptı' diye anlatıyorlar. Dünya devletleri biliyor fakat bilmezlikten geliyorlar. Ermeniler, Ermeni yurttaşlarımızı bile hunharca öldürüyorlar, ve 'Türkler öldürdü' diyorlar.

Aşağıda resimleri bulunan ve Osmanlı İmparatorluğunun kilit noktalarında görev yapan Ermenilerin bazılarının ihanetleri neticesinde Osmanlı İmparatorluğu yıkılmıştır. Ve bunlar gibi ihanet edip te resmi olmayan yüzlerce Ermeni vardır. Bunların yanında Aşağıda ki resimlerin hepsi Erivan da ki Ermeni Soykırım Müze ve Enstitüsünden alınmış, Osmanlı'ya ihanet eden Ermenilerdir.

http://www.genocidemuseum.am/trk/online_exhibition_8.php

Güya kendilerine kalsa Osmanlı İmparatorluğu bu kişilerin sayesinde ayakta kalmış ve dünyaya hükmetmişler. Öyle kabul etmektedirler ve bunun kanıtı içinde bu belgeleri tespit etmiş Erivan Müzesinde muhafaza etmektedirler. Halbuki Osmanlı sayesinde ekmek yemişler ve sonrada ihanet etmişler. Bu konularda Osmanlı hiç bir kayıt tutmamış. Bütün kayıtlar yabancılar tarafından tutulmuştur. Yine dikkat ederseniz, bunlar Ermeni kayıtları ve Ermenistan da müzede muhafaza edilmektedir. Bakın bakalım Osmanlı en üst rütbelerde kendi ülkesinde imtiyazlı bir şekilde çalıştırdığı ve ülkeyi kendilerine teslim ettiği halde hiç birinin dinine ve isimlerine karışmış mı? Adamlar Osmanlı da paşa, isimleri ve dinleri Ermeni. İşte Osmanlı o kadar demokrat ve adil davranmışlar ve yaşadıkları topraklarda tam bir hürriyet uygulamışlardır. Ama bu iyiliğe karşı onlar ihanetle cevap vermişlerdir. Şimdi olduğu gibi devletten maaş alıp anlı şanlı yaşamış, devleti de yıkmağa çalışmışlardır.

Tabii hepsi değil. İhanet etmeyen Türk milletine sahip çıkan Ermeniler de vardır. Fakat bunlar çok azınlıktadır. Mesela İngilizler İstanbul'u işgal ettikleri zaman İngiliz İstihbarat subayı John Benett'in en güvendiği elemanı, Ermeni asıllı Türk vatandaşı Arman Pandikyan sonraları pişman olmuş ve Türklerin zorlu savaşından etkilenerek İngilizler adına çalıştığından utandığını anlatarak; “Ailemi ve çocuklarımı size rehin ederek şerefim ve namusum üzerine söz veriyorum. Bu dakikadan itibaren hem düşmanın parasını alacağım, hem de emrinizde olarak vatanıma hizmet edeceğim.” Demiş ve o andan itibaren Milli Mücadele saflarına katılmış, meşhur Kabadayı Tulumbacı Topkapılı Cambaz Mehmet ile birlikte çalışarak İngilizlere darbe vurmuşlardır. Topkapılı Cambaz Mehmet İngiliz işgal kuvvetleri Komutanı General Charles Harrington'un makam aracını ele geçirerek, Ankara ya götürmüş ve Mustafa Kemal'e teslim etmiş. Araç uzun süre Mustafa Kemal'in makam aracı olarak kalmış. Telkis ve Ohannes Ermeni asıllı İngiliz ajanları, takma adları Mehmet Efendi ve Ramis Efendi olarak Atatürk e suikast için Yüzbaşı Benet tarafından Ankara ya gönderilmiş. Türklere çalışan Ermeni Berç Keresteciyan ve Arman Pandikyan tarafından Tophaneli Cambaz Mehmet’e haber verilerek Mustafa Kemal’e yapılacak olan suikastler önlenmiştir. Milli mücadele döneminde eksiksiz istihbarat sağlayan Arman Pandikyan Efendi, Berç Keresteciyan, Terziyan, Hogasyan Efendiler gibi on kadar Ermeni asıllı Türk vatandaşları hizmetlerinden dolayı İstiklal Madalyası ile taltif edilmişlerdir.
İşte aşağıda gördüğünüz Ermemiler de Osmanlı İmparatorluğunda en iyi görevlerde kendi kimlikleri ve kendi dinleri ile hiç zorlamadan çalışıpta, ihanet eden kalleş Ermeni Türk vatandaşları;


Karekin Pastırmaciyan (Armen Karo) Osmanlı Mebusu. Mebus olmadan önce 28 Ermeni ile İstanbul da Osmanlı Bankası soygununu yapmış ve bu soygunda 125 askerimiz şehit olmuş, çok sayıda sivil ölmesine rağmen ölen sivil sayısı bilinmiyor. Damat Ferit Paşa Hükümeti zamanında Avrupa nın baskısıyla af edilerek mebus olmuş. Dört sene mebusluktan sonra Tero ve Haço çetelerini kurarak, Dedesi Kaçatur Pastırmacıyan gibi terörist olup Erzurum dan tüm Ermeni isyanlarını idare ederek, Doğu ve Güneydoğu İllerimizde çok büyük katliamlar onun emriyle yapılmış, daha sonraları da ödül olarak ABD Ermeni Büyükelçisi olmuştur. (Aynen şimdiki Amerikalı Papaz Pastör Andrew Brunson olayı gibi.)


Hamparsum Boyacıyan, Osmanlı Mebusu Karekin Pastırmacıyanın (Armen Garo) yardımcısı Türk ve Kürt katlıamcıları


 
Armen Garo Ermeni çetelerle toplantı halinde ki hatıraları


19 Nisan 1915 Ermeniler ele geçirdikleri toplarla Kürt Köylerine saldırıyorlar.

 
1915 Ermeni çetelerine gönüllü toplanıyor

Erzurum taraflarında atlı Ermeni çetelerinden biri.

 
Aram Manokyan Van isyanları idare edeni ve lideri

1915 Van isyanında Ermeni savunma hattı. Organize edenler Osmanlı da görevli Ermeni asker ve Paşalar


Van şehrinin çatışmalardan sonra ki halı
 
1915 Urfa isyanında Kürtleri katleden Ermenilerden bir gurup.


Andranik Ozanyan Paşa Şebinkarahisarlı. Doğuda Ermeni İsyanları yöneticilerinden


Ermeni Sadrazam Damad İbrahim paşa


İmparatorluğun Barutçubaşı Ohannes bey Dadyan (1798-1869)

İmparatorluğun Barutçubaşı Boğos bey Dadyan (1800/01- 1863)


İmparatorluğun Barutçubaşı Simon Amira Dadyan (1777-1834)

Osmanlı ordusu miralay Boğos bey Dadyan (1862-1934)

Stepan paşa Aslanyan (1822-1901) 1870y.y. Harbiye Nezareti

Toros bey Gisak Osmanlı Donanma Miralayı,


Miralay Grigor bey Taguoryan (?-1884)

Anton Yaver paşa Tınkıryan (1812-1908) Osmanlı donanma miralayı

Andranik paşa Krçikyan (1819-1894) 1855/56 Askeri Yüksek Tıbbiye Mektebi yüzbaşı

Anton Nafilyan Paşa(1834-1912) Haydarpaşa hastanesi baş doktoru


Miralay Tigran Papayyan Paşa (1861-1939)


Miralay Gaspar Sinapyan Bey (1814-1872)

Yovsep Vardanyan ( Vardan paşa) (1815-1879)

Artin bey Devletyan Balkan savaşında baş doktor. Birinci Dünya savaşı askeri baş doktoru
(1852-1937)



Tiran Papazyan Paşa(1858-1926) Osmanlı 2 ordunun baş doktoru

Tigran Peştimalcyan Paşa (1837-1894) İkinci Sultan Abdul Hamid'in Yaveri


Vahan Manuelyan Paşa (1847-1902) Askeri Yüksek Tıbbiye öğretmeni ve saray doktoru


Komitas Minasyan Bey(1837-1903) Harbiye Nezareti

Gabriel Sevan Paşa(1822-1900) Osmanlı donanması askeri doktoru


Osmanlı Ordusu Ferdi Tercimanyan Paşa


Osmanlı Ordusu Ermeni ast subayları A. soldan; Yervand Hekimyan, Matteos Mamuryan, Gaspar Hayrapetyan B. Vardan Stambolyan, Şavarş Hırşılyan, Anania Abrahamyan

Osmanlı Ordusu Ermeni subayları


Harbiye okulu Sebastiyalı Ermeni talebeleri, 1910-1914

Harbiye okulu Ermeni öğrencileri gurubu 1913

Ermeni subayların bir grubu, Constantinople Harbiye okulu 1914 mezunları Mesrob Kacberuni, Martiros Zurikyan, Mkrtiç Haçyan ve Mkrtiç Şalçyan

Osmanlı ordusu Ermeni subayları Galust Siurmenyan, sağda outran Ohannes Sahakyan

Osmanlı ordusu Ermeni subayları Grigor Sarrafyan, Galust Siurmenyan, Şahen Tatikyan 1913

Constantinople Harbiye okulu öğrencileri A. Alçyan

Osmanlı ordusu’ndaki Ermeni subayları Hakop Siruni ile birlikte

Osmanlı ordusu’ndaki Ermeni subayları kurumu derneği 1915/1916

Harbiye okulun Sebastiyalı Ermeni talebeleri, 1910-1914

Osmanlı Harbiye Okulu Ermeni Öğrencileri 1913 (Sonra hepsi isyanlara katılmışlardır.)

Osmanlı ordusu subayı Hayk Cizmecyan ve Tigran Hoyyan, 1917

Constantinople Harbiye okulu öğrencileri ortada isyancı A. Alçyan

Avetis Cepecyan Osmanlı ordusu asker doktoru Dardanel ve Filistin olaylarına iştirak etmiş, 1915

Miralay Boğos bey Dadyan

Galust Siurmenyan Osmanlı subayı, 1913

Beniamin Ketikyan (Lakap Afion-Garahisarlı Martiros)

Nişataş’da Hastahane-i Hümayün eczacısı Mihran Kalemkaryan

Osmanlı ordusunun Ermeni askeri Levon, 21 ekim 1917

Garagin Yolcyan Osmanlı ordunun subay giysiyle


Suren Azizyan Osmanlı ordusunun asker doktoru, 1914

Osmanlı Ordusunda ki Ermeni Askerleri



Spor Öğretmeni Artin Bey


Bitliste Ermeni isyanları sırasında 120 bin Türk vatandaşını katlettikleri sırada öldürülen, Ermeni katliam çeteleri. 1915

Bitlis te isyana karışmış ve öldürülmüş Ermeni Osmanlı Askerleri 1915-16



Bitlis'te ihanet eden isyancı Ermeni askerlerin cesedi 1915-16

Grigor Aharonyan 1915 te ihanet edip isyan yaptıkları sırada çatışmada ölen Ermeni.

Hakob Zaturyan 1921 de katıldığı Adana isyanında 80 bin Türk Vatandaşını öldürdükten sonra çatışmada ölmüş. Osmanlı Ordusunda Asker.

Hovhannes Feramyan Osmanlıya ihanet edip, isyanlara katılarak çatışmada ölen ermeni. 1915 Osmanlı Ordusunda Asker.

İhanet ederek isyana karışan Sebastiya’da Ermeni eczacısı Dr. Yeğyazar Mesyayan 1915

Martiros Terzyan 4. Ordu da asker iken 1921 de isyana katılmış Adana da öldürülmüş.

Melkon Tağlıyan 4. Ordu da görevli iken 1915 te ihanet ederek isyanlara katılan Osmanlı Ermeni asker

İhanet ettikleri için Osmanlı ordusundan atılan ve isyanlara katılan Ermeni askerleri, 1915

Ruben Yalınızyan 1915 te Osmanlıya ihanet edip isyanlara karışan Osmanlı 4. Orduda görevli Ermeni asker çatışmada öldü

NOT: Kaynak Resimler Ermenistan Erivan Cumhuriyet Milli Bilimler Akademisi, Ermeni Soykırım Müzesi ve Enstitüsünden alınmıştır. http://www.genocide museum.am/trk/online_exhibition_8.php