SAYFALAR

31 Mart 2015 Salı

ÖZLÜ SÖZLER

1. Dünyada en tehlikeli varlık insandır. Hiç bir canlı kendine dokunmazsan sana bir şey yapmaz. İnsanın ne zaman ne yapacağı hiç belli olmaz.
2. İnsanoğlu doyumsuzdur verdikçe ister. Kanaatkar olup şükretmeği bilmez.
3. Yapılan iyiliklere zamanla alışılır ve görev haline gelir. Her zaman yapılması istenir.
4. İnsana her zaman iyilik yaparsın hesapta olmaz, bir defa yapamazsın kötü olursun.
5. İnsan her zaman kahraman olamaz fakat her zaman insan olabilir.
6. Bütün husumetler yakın ilişkilerden veya en yakınlarından çıkar. İnsan her zaman ölçülü olmasını bilmeli.
7. Şu dünyada her şeyi hazmetmesini bileceksin. Bazı şeyleri hazmetmekle belalardan ancak kurtulabilirsin.
8. İnsan başkasından eleştiri ister, aslında duymak istediği övgüdür.
9. Başa gelen müsibetin bir iyiliği varsa, oda düşmanlarımızı ve gerçek dostlarımızı tanıtmasıdır.
10. Dostu da sev düşmanını da; çünkü dost ödevini, düşman ise gücünü gösterir.

30 Mart 2015 Pazartesi

İSTANBUL'A GİRELİM

Yenilmez Türk Askerleri
İzleyeniniz var mı bilmem. 27 Mart 2015 günü saat 18.00 Haber Türk Televizyonun da çok enteresan bir haber izledim. Komşumuz Yunanistan'ın resmi ordusu Deniz Komandoları, Yunanistan da eğitim sonrası Atına sokaklarında yürüyüş yaptılar ve slogan attılar; "İstanbul'a girelim. Bayrağımızı dikelim. Ayasofya yeniden Yunanistan'ın olacak." Cadde kenarlarında toplanan halk ta büyük bir coşkuyla tezahürat yaptılar. Kimden çesaret alıyorlar tam olarak bilemem. Düşünmüyorlar ki aynı gaye ile bütün akrabaları bir olup kaç defa geldiler, Çanakkale'yi Gelibolu'yu geçemediler. Türkiye'de ki yıkıcı faaliyetleri biraz etkisini gösterdi mi hemen cesaretleniyorlar. Yandaşları içerden "Halklara özgürlük, Türkiye'de Türk yok. Demokrasi, filan, fişman" sloganları ile karşılık veriyorlar ve birbirlerini cesaretlendiriyorlar. Hem içerde hem dışarda çok güzel organize olmuşlar. Kendilerinde öyle organize olacak ne kafa var nede cesaret, akıl verenleri kulaklarına üflüyor, onlarda uyguluyorlar. Hani Faşist düşmanları nerde dirler? Niçin seslerini çıkarmıyorlar? Yoksa Türk Ordusu aynı sloganı atsa Faşist olur kötü, Yunan Ordusu attığı için faşist olmaz iyi mi olur? Daha önce de olmadı mı? Kıbrıs ta Türkleri öldürüp öldürüp "Biz öldürmedik." demediler mi? Şimdi de "Hepsini temizleyemedik, Kıbrıs birleşsin ki geri kalanları da temizleyeceğiz." demek istemiyorlar mı? Sizlere soruyorum ey Vatan içinde ki satılmışlar. Tabii ki sizlerin de hoşunuza gidiyor gizli gizli gülüyorsunuz. Ama göstermelikte olsa çıkın söyleyin "Yunanistan Faşist tır, faşist uygulama yapıyor." diye. Yok kimse söylemez. Çünkü öyle karşılıklı paslaşa paslaşa yine Çanakkale kıvamına getirip onlar dışardan bunlar içerden gelip dayanacaklar "Bayrağımızı dikeceğiz." diye. Hanı bu Ülkede hiç Türk yoktu? Kimden korkuyorlar da niçin gelemiyorlar, bayrak dikmeğe? Yoksa öyle slogan atmakla kendilerini mi tatmin ediyorlar acaba?


24 Mart 2015 Salı

KRAL ÇIPLAK

Çok eski zamanlarda giyimine düşkün bir kral yaşarmış. Çok sayıda elbisesi olmasına rağmen yine de yeni bir elbisem olsun istemiş ve bütün terzileri toplamış; "Öyle bir elbise dikeceksiniz ki görenin ağzı açık kalacak. O elbiseden hiç kimsede olmayacak." demiş.

Ellerinde çeşit çeşit kumaşlarla gelen tezilerin diktiği elbiselerin hiç birini beğenmemiş ve bir çoğunun boynunu vurdurmuş. Uyanık bir terzi "Bana iki ay izin verin. Sana kendi ellerimle bir kumaş dokuyup öyle bir elbise dikeceğim ki dünyada eşi benzeri olmayacak. Görenlerin hayretten ağzı açık kalacak." demiş. Kral bu terziye sarayında bir tezgah vermiş ve bu eşsiz elbise için çalışmalara başlatmış.

Kendisi de her gün gider kontrol edermiş. Fakat tezgahta hiç kumaş göremez sadece bu uyanık terzinin bir şeyler yapıyormuş gibi el ve ayak hareketleri yaptığını görürmüş. Tezgahta hiç bir şey göremeyince bir gün terziye "Az zaman kaldı. Unutma. Elbiseyi teslim etmen lazım." demiş. Terzi "Efendim ben sana öyle bir kumaş örüyorum ki, bu kumaşı herkes göremez. Ancak akıllı insanlar görebilir." demiş. Demiş fakat aynı zamanda kumaşın özelliğini bütün halk ve komşu krallar da öğrenmiş. Yanı bütün halk sadece akıllı adamların bu kumaşı görebileceğini, akılsız aptalların hiç göremeyeceğini öğrenmişler. Günü gelince terzi kralın karşısına çıkmış ve güya elinde ki kumaşı yan tarafa bıraktıktan sonra kralın ölçülerini alarak bir kaç provadan sonra elbiseyi krala giydirmiş.

Aynaya bakan kral, üzerinde hiç bir elbise görememiş fakat bana aptal derler diye 'elbise yok' diyememiş. "Oh be eline koluna sağlık ne kadar da güzel oldu." demiş. Sarayda yaşayan ve kralı yeni elbiseleri ile gören bütün insanlar "Güle güle giyin kralım çok güzel olmuş ve sana çok yakışmış." demişler. Kral öyle sokağa çıkmış ve bütün avaneleri ile birlikte tören yerine doğru yürümeğe başlamışlar. Kralı sokakta gören bütün halk "Elbiselerin çok güzel olmuş ve size yakışmış, sayın kralım." diye bağırarak alkışlayıp tezahürat yapmışlar. Tam o sırada karşı taraftan annesi ile yürümekte olan bir çocuk "Anne, anne Kral a bak, Kral çıplak." diye başlamış bağırmağa ve ondan sonra herkes bağırmağa başlamışlar "Kral çıplak!"

23 Mart 2015 Pazartesi

BİLİNMEYEN HAYVAN TÜRLERİ

Dünya da bizler gibi yaşayan yanı görünen aleme ortak olan bir çok çeşit canlı vardır. Bunların yanında daha hiç görülmemiş, tanınmayan canlılar da vardır. Hatta ve hatta daha hiç bilinmeyen ve yaşayan insan toplulukları da vardır. Ne ise yaşayan yabanı insanların medeni insanları tanımamaları bence çok daha iyi. Çünkü en azından 'savaşmak' zorunda kalmadan kendi hallerinde yaşarlar. Bilinmeyen aşağıda ki hayvanlar da aynı şekilde insanlarla hiç karşılaşmadan şimdiye kadar yaşamışlar. Ben şahsen yeni görüyorum. Bilim adamları ile veya araştırmacılar ile de yeni tanışmışlar. Belki de daha hiç görülmemiş bilmediğimiz canlılar vardır.
                                                               Lütfen videoyu tıklayınız

18 Mart 2015 Çarşamba

KİMLİK

Bir insanın kimliği çok önemlidir. Bahsettiğim kimlik 'Nüfus Cüzdanı' değildir. Esas kimlik soy ağacıdır. İnsan hangi soydan geldiğini bilmelidir. Eğer bilmezse veya kimliği unutturulursa işte o zaman asimile edilmiş olur.

Son zamanlarda her şey bitti Türkleri asimile etmek için çok kapsamlı ve büyük bir kampanya başlatılmıştır. İki ay kadar önce CNN Türk Televizyonunda Şirin Payzın isimli bayan bir sunucu tarafından bir program yapıldı ve iki Ermeni bayan 'Dünya da hiç Türk yoktur' diye tartıştılar. Böylece bu milletin örf ve adetleri töreleri, ataları ve bütün kıymetleri kendilerine kalsa güya yok edilmeğe çalışıldı. Şimdi de çıkmış bir adam 'Türk değiliz Ermeni ve Rumların ortak çocuklarıyız.' diyor Ahmet Altan. Halbuki 'Ermeni ve Rumlar biz Türklerin çocuklarıdır.' dese daha doğru olmaz mı? Veyahut ta Türkleri işin içine katmadan 'Ben Ermeni ve Rumların ortak çocuğuyum' dese daha iyi olur. O adam o küçük beyni ile Türkleri ne bilir? O ancak kendini bilir. Türkler kimin çocukları olduğu bellidir. Çünkü çocuğu babasına çeker ve benzer. Dünya da Türk yoksa sizler kimden korkup yok etmek için bütün gücünüzle uğraşıyorsunuz? Dünya da başka bir ülke varmı ki? Hem kaymaklı ekmeğini yiyeceksin, hem de o ülkeyi alenen yok etmeğe çalışacaksın. Her zaman da haklı olacaksın.

Bizim ülkemizde bir insanın Ermeni veya Rum olması suç değil. Ancak çeşitli akıl almaz entrikalar ile bu ülkeyi yıkmağa, Türkleri yok etmeğe çalışmak suçtur. Bizler tarih boyu beraber yaşamışız. Ancak 'Türkler Ermeni ve Rumların ortak çocuklarıdır' denmekle bilinçli olarak tahrik ediliyor ve suç işleniyor. Ancak sağ duyulu halkımız bu tip insanların sözlerini nezer itibara almıyorlar. Onun her halinden Türk olmadığı ve olmamaktan rahatsızlık duyduğu belli. Aşağılık komleksine kapılıp başkalarını da aşağılamak istiyor. Bu ülkede her çeşit insan da canlı da yaşar. Sen de ağzını tut ve yaşa yaşayabildiğin kadar. Kimsenin bir şey dediği yok ki.

Her insan kendi kimliğini bilmeli. Yanı Irkını soy ağacını iyi bilmeli. Bu da çok okuyup araştırma ile mümkün olur. Bir de ideali olmalı. Yanı geleceğini kendisi yaratmalı. 'Bir insan nereden geldi? Nereye ve nasıl gidecek.' Çok iyi bilmeli. Gelecekte yeni nesillerine çok iyi bir gelecek ve vatan bırakmak için çok bilinçli hareket etmeli. Her 'Müslümanım' diyen veya her 'Türküm' diyenin peşinden gitmemeli. Unutmamalı ki Osmanlı İmparatorluğu da işte bu şekilde kandırılan insanlar tarafından yıkıldı.

Daha yakın bir tarihten örnek verecek olursak; Afganistan, Irak, Libya, Suriye de böyle halkları kandırılarak yıkıldılar ve şimdi o eskiden şikayetçi oldukları liderlerini mum yakıp arıyorlar. Bir daha söylemek gerekirse; insan kim olduğunu bilecek ve ona göre hareket ederek geleceğini hazırlayacak. Körü körüne başkalarının verdiği akıl ile vatanına ve milletine ihanet etmeyecek. Başkaları her zaman başkalarının sırtına basarak, seni kullanarak yükselirler.

17 Mart 2015 Salı

GÖREV

Yıl 1988 Ankara Emniyet Müdürlüğü Hırsızlık Bürosu; bazı önemli nokta ve istasyonlar dışında yanı Hırsızlık Bürosunda ki ekipler genelde gündüz çalışır gece sadece nöbetçi bir ekip olur. Bu ekip elinde yakalanacak suçlu kayıtları varsa bazı adreslere operasyonlar uygular bunun dışında yeni olay yerlerinde inceleme yaparlar. Genelde boş zamanları kalırsa derneklere gider okey oynamak bahanesiyle sabıkalı kişileri takip ederler.

Yine böyle görevli olduğumuz bir Ocak Ayında her taraf donmuş buz kar olduğundan, plakasız yarı döküntü Ford marka minibüs arabamızın da kış şartlarına uygun olmayışı nedeniyle böyle buzlu havalarda çok dolaşmaz açık mekanlarda eğleşir, gerektiği zaman arabayı kullanır adreslere giderdik. Siteler-Yıldız da gece bir dernekte eğleşirken saat 02.00 sıralarında Çankaya-Yıldız da bir ev de hırsızlık olduğu anonsu geldi. Hemen apar topar oraya gitmek ve olay yerinde inceleme yapmak için arabaya bineceğimiz sırada; yaşlı bir erkek, yaşlı bir bayan, genç bir delikanlı ve omuzuna yatmış uyuyan çocuklu genç bir bayan gecenin o soğuk saatinde yolun sağından buzların üstünde hızlı hızlı yürüyorlardı. Ben ilk olarak misafirlikten gidiyorlar sandım ve kendilerine kızarak "Çocukla bu saate niçin kaldınız? Çevrede hiç bir canlı yok. Siz nereye gidiyorsunuz?" diye arabadan bağırdım. Bizim arabamız mavi renkli, çok eski ve dökük olmasına rağmen öyle bizi yolda bırakmaz, kışta karda götürürdü.

O yaşlı adamla kadın zannederim Türkçe bilmiyorlardı. Genç delikanlı "Ağabey çocuk zehirlendi, doktora getiriyoruz." dedi. Etrafta da bizden başka hiç bir canlı gözükmüyordu. Oraya en yakın Dışkapı Çocuk Hastanesi o karda buzda düşe kalka ancak ertesi gün öğleye filan gidebilirlerdi. "Atlayın arabaya" dedim. O genç delikanlı "Ağabey bizim paramız yok" dedi. Bu aileyi Dışkapı Çocuk Hastanesine götürdüm ve onlara yardım etmesi için Cengiz Şutanrıkulu isimli bir polis memurum ile birlikte orada bırakarak ben olay yeri incelemek için Çankaya- Yıldızda ki hırsızlık olan eve gittim. Olay yerini inceledim. Geri döndüm. Tekrar hastaneye geldiğim zaman çocuğun midesi yıkanmış, taburcu edilmek için işlemleri bitmek üzereydi. Biraz bekledikten sonra onları tekrar alarak birlikte gidip evlerine bıraktık.

Yolda yaşlı erkek ve kadın yine hiç konuşmadılar, genç bayan anlattı. "Ağabey biz Tunceliliyiz ve Aleviyiz, bizim memleketlerde teröristler bizleri toplarlar ve siz polislerin askerlerin aleyhine kötü şeyler anlatırlar. Ben baştan sizi polis bilseydim belki de arabanıza binmezdim. Halbuki benim çocuğum sizlerin sayesinde ölümden kurtuldu.

Ben bunu unutmayacağım ve teröristler bir daha sizleri kötülerken ben onlara bu olayı anlatacağım. Sizler polis değil, Allah tarafından bize gönderilen Hızır Aleyhiselam sınız" dedi. Daha bilmem teröristlere biz polisleri anlatıp anlatmadığını, fakat tek şey bilirim ben görevimi yaptım ve onun için o günde ondan sonra ki günler de de vicdanen rahat oldum ve huzur içinde yoluma devam edip uyuyabildim.  
     

11 Mart 2015 Çarşamba

KAÇKAR DAĞLARI 12

(devam)
Kaçkar Dağlarının yüksek yerlerini gezdiler ve görüntülediler. Bazen bu sert iklimde ki yayla evlerini bazen de kervan geçmez kuş uçmaz boş kayalık ve karlarla kaplı kayalıkları, bazen de gökyüzü görünmeyen büyük çam ormanlarını en kötü tabiat şartlarında doğa kurallarına meydan okuyarak görüntülediler. Bazen çadırlarda bazen kaya köklerinde yorgunluk çıkartıp her türlü zorluklara göğüs gererek, acımasız dağ kurallarına karşı geldiler. 4000metre yükseklikte ki volkanik gölleri yakından gördüler görüntülediler ve bu göllerden su içtiler. Bazen ac gezip bazen geyik eti yediler. Bazen canlı yaban hayvanları bazen de ölü yaban hayvanları gibi bir çok sürprizlerle karşılaştılar. İşte Kaçkar Dağlarının amatör kameracılarla  yerli belgeseli. (devamı var)

                                                               Lütfen videoyu tıklayınız.

10 Mart 2015 Salı

SADIK DOST

Dünya da insanlara en sadık dost köpeklerdir. Öyle ki insanın köpeklere 'köpek' diyesi gelmiyor. Japonya da Tokyo Üniversitesinde bir Profesör un Haçiko isminde bir köpeği varmış. Her sabah üniversiteye gitmek için evden metroya yürüyen sahibine eşlik edermiş. Metronun kapısına kadar getirdiği sahibini uğurladıktan sonra kendisi eve dönermiş. 

Bir akşam Profesör üniversite dönüşünde metronun çıkışında Haçiko'yu kendisini beklerken görmüş ve çok şaşırmış. Bir yıl kadar Haçiko her sabah metroya bıraktığı sahibini her akşam iş çıkışında metronun önünde hiç saatını şaşırmadan beklemiş ve birlikte eve dönmüşler. Ama bir akşam Profesör gelmemiş. Haçiko adlı köpeği gözleri metronun kapısında sabaha kadar beklemiş. Bir sonraki akşam ve daha sonra ki akşamlar da da profesör hiç gelmemiş. 

Çünkü Profesör üniversitede kalp krizi geçirmiş ve ölmüş. Köpeği Haçiko her akşam sahibini metrodan gelecek diye haftalar aylar boyunca, tam dokuz yıl metronun kapısına giderek beklemiş. Haçiko on bir yaşındayken metronun kapısında sahibini beklerken ölmüş ve beklediği yere bu vefakar köpeğin heykelini yapmışlar. 1935 Ölüsünü de Profesör Hidesabura Ueno'nun yanına gömmüşler.
Başka bir Bobby adlı Skye Terier cinsi köpek ölen sahibini on dört sene mezarı başında beklemiş.

Daha geçenlerde yine şahit olduk Brezilya'da ambülansın peşinden sahibi için hastahaneye kadar koşarken yolda görevlilerce fark edilerek ambülansa alınan bir köpek. Hastahaneye gittikten sonra sedye üzerinde yatan sahibinin yanında oturarak olup bitenleri büyük bir merakla dört göz izleyerek bekliyor. İnsan böyle şeyleri gördükçe, duydukça çok duygulanıyor
                              

                                                           Lütfen videoyu tıklayınız
 

9 Mart 2015 Pazartesi

DAYANIŞMA

Bir Japon turist kafilesi Güney Afrika da Kruger Milli Parkını gezerlerken aslan sürüsü ile bufalo sürüsü arasında vuku bulan bir olaya şahit olurlar (Battle at Kruger = Kruger'de savaş). Japon turistlerin bir tanesi hemen zaten hazır olan kamerasına sarılır. Bu amatör kameraman bufaloların hep birlikte nasıl hareket ettiklerini ve yavru bufaloyu aslanların elinden nasıl kurtardıklarını baştan sona kadar videoya kayıt eder. İşte bufaloların kendi aralarında dayanışmaları ve hep birlikte hareket edip düşmanlarının üzerlerine çullanarak yavru bufaloyu kurtarmaları. Bu ilginç videoyu seyrederseniz eğer, lütfen bir de karşılaştırma yapınız. Acaba aynı olay insanların başına gelse böyle hareket edebilirler mi? Yoksa 'bana ne' deyip geçerler mi? Unutmamak lazım ki 'Saldırıya karşı direnmek zafere doğru bir adım gitmektir.'

                                                          Lütfen video üzerine tıklayınız.
 

7 Mart 2015 Cumartesi

KAÇKAR DAĞLARI 11

(devam)
Kaçkar Dağlarının yüksek yerlerini gezdiler ve görüntülediler. Bazen bu sert iklimde ki yayla evlerini bazen de kervan geçmez kuş uçmaz boş kayalık ve karlarla kaplı kayalıkları, bazen de gökyüzü görünmeyen büyük çam ormanlarını en kötü tabiat şartlarında doğa kurallarına meydan okuyarak görüntülediler. Bazen çadırlarda bazen kaya köklerinde yorgunluk çıkartıp her türlü zorluklara göğüs gererek, acımasız dağ kurallarına karşı geldiler. 4000metre yükseklikte ki volkanik gölleri yakından gördüler görüntülediler ve bu göllerden su içtiler. Bazen ac gezip bazen geyik eti yediler. Bazen canlı yaban hayvanları bazen de ölü yaban hayvanları gibi bir çok sürprizlerle karşılaştılar. İşte Kaçkar Dağlarının amatör kameracılarla  yerli belgeseli. (devamı var)

                                                               Lütfen videoyu tıklayınız.

6 Mart 2015 Cuma

İŞKENCE ALETLERİ

İnsanları zorla konuşturup bilgi alabilmek için veya yaptıkları bir eylemden dolayı canlarını yakmak için çok eski zamanlardan beri çeşitli yöntemlere baş vurulmuştur. Bunlardan bir yöntemin adına 'işkence' denir ve bu iş için kullanılan aletlere de 'işkence aletleri' denir. Bu aletler çok çeşitlidirler ve bunların hepsini tespit edip burada gösterme imkan yoktur. Ancak tarihin her döneminde yaşanan ve günümüze kadar süren işkence olaylarının Ortaçağlarda bile uygulandığı ve bir çok işkence aletleri kullanıldığı bilinmektedir. İşte tespit edilen Ortaçağ işkence aletlerinin bazıları.
                                                        Lütfen video üzerine tıklayınız

5 Mart 2015 Perşembe

BURASI RİZE

Memleketimiz Rize. Çocukluğumuzda terk etmemize rağmen bir türlü kopamadık. Adım attığımız yerlerde ki ayak izlerimizi bile unutamadık. Derelerden, tepelerden, yaylalardan ve kasabalardan beri dünmüş gibi her şey aklımızda duruyor. Bir türlü unutamıyor ve hafızalarımızdan silip atamıyoruz. Bizler uzaklarda olsak bile ruhumuz oralarda geziyor. Bu memleket insanlarının hepsi bir hadise, hepsi bir olay. Bir gün dolmuşla Fındıklı'dan Rize'ye giderken Trafik Polisleri durdurdular ve dolmuş şöforuna ehliyet sordular. Biraz yaşlıca olan Şöfor polislere "Verdunuz mi ki olsun" dedi. Daha sonra da biz yolculara anlattı. "Kırk defa değişik sahte isimlerle de imtihana girdim, bana bir türlü ehliyet vermediler. Ben de ehliyetsiz araba kullanıyorum. Şimdi de gelmiş ehliyet istiyorlar." dedi. Bunca fıkralar anlatılmasına rağmen hiç uslanmamışlar ve şimdi de mobese kameralarına çıkıyorlar. Bilmiyorlar ki onları artık insanlar değil kameralar takip ediyor. Yalnız şunu da söyleyim ki o yeni yapılan yolları çok anlaşılmaz bilmece gibi yapmışlar. İnsan nerden gideceğini bilemiyor. Galiba kimse geçmesin, veya geçen insanlar kaza yapsın diye yapmışlardır. İşte DHA nın videosu!
                                                        Lütfen video üzerine tıklayınız.
 

4 Mart 2015 Çarşamba

KAÇKAR DAĞLARI 10

(devam)
Kaçkarların 3000 metreden yüksek yerlerini gezdiler. Bazen bu sert iklimde ki yayla evlerini bazen de kervan geçmez kuş uçmaz boş kayalık ve karlarla kaplı kayalıkları en kötü tabiat şartlarında doğa kurallarına meydan okuyarak görüntülediler. Bazen çadırlarda bazen kaya köklerinde yorgunluk çıkartıp her türlü zorluklara göğüs gererek, acımasız dağ kurallarına karşı gelerek 4000metre yükseklikte ki volkanik gölleri görüntülediler. Bazen ac gezip bazen geyik eti yediler. Bazen canlı yaban hayvanları bazen de ölü yaban hayvanları gibi bir çok sürprizlerle karşılaştılar. İşte Kaçkar Dağlarının amatör kameracılarla  yerli belgeseli. (devamı var)
                                                               Lütfen videoyu tıklayınız.
                                                                                   

3 Mart 2015 Salı

DEVE ÖRÜMCEĞİ (SARI)

Sadece Kuzey Irak ta yaşayan bir hayvan göreceğiz. Bu hayvanın adı daha yeni kondu.  'Deve örümceği' bir de siyah renkli olanı var. Ona da 'Deve örümceği' derler. Bu iki hayvan aynıdırlar. 

Sadece renkleri ayrı biri sarı diğeri siyah renklidirler. Adları daha yeni takıldı dedim, çünkü varlıklarından daha önce kimsenin haberi yoktu. Bu hayvanlar bilinmiyordu. Varlıkları ABD Askerlerinin Irak'a girmesinden sonra tespit edildi. Iraklıların yapamadıklarını bu hayvanlar yaptı. Isırdıkları bir çok Amerikan askerlerini öldürdüler. Bunlar bir insanı ısırırlarsa hiç bir kurtuluş yolu yok. Ne ilaç, ne panzehir bunların zehirlerini yok edip insanı kurtaramıyor. Hayatta yaşamak istiyorsanız bu hayvanlardan uzak durun. Veya düşmanlarınızdan kurtulmak istiyorsanız bu hayvanlardan birer ikişer besleyebilirsiniz. Etle beslenirler ve günde bir kiloya yakın et yerler.
                                                            
                              Lütfen video üzerine tıklayınız


2 Mart 2015 Pazartesi

DEVE ÖRÜMCEĞİ (SİYAH)

 
Sadece Kuzey Irak ta yaşayan bir hayvan göreceğiz. Bu hayvanın adı daha yeni kondu.  'Deve Örümceği' bir de sarı renkli olanı var. Ona da 'Deve örümceği' derler. Bu iki hayvan aynıdırlar. Sadece renkleri ayrı biri siyah diğeri sarı renklidirler. Adları daha yeni kondu dedim, çünkü varlıklarından daha önce kimsenin haberi yoktu. Varlıkları ABD Askerlerinin Irak'a girmesinden sonra tespit edildi. Iraklıların yapamadıklarını bu hayvanlar yaptı. Isırdıkları bir çok Amerikan askerlerini öldürdüler. Bunlar bir insanı ısırırlarsa hiç bir kurtuluş yolu yok. Ne ilaç, ne panzehir bunların zehirlerini yok edip insanı kurtaramıyor. Hayatta yaşamak istiyorsanız bu hayvanlardan uzak durun ve hiç yaklaşmayın. Veya düşmanlarınızdan kurtulmak istiyorsanız bu hayvanlardan birer ikişer besleyebilirsiniz. Etle beslenirler ve günde bir kiloya yakın et yerler.
                                                            
                                                          Lütfen video üzerine tıklayınız