SAYFALAR

25 Haziran 2015 Perşembe

BİTUMİ VERUN

1958 yıllarıydı. Fındıklı Orta Okulu hemen Kaymakamlığın önünde, şimdiki Emniyet Müdürlüğünün bulunduğu yerlerde bir yerdeydi. Bizim öğrencilik zamanlarımızda, okulda sık sık temizlik muayenesi yapılır, hatta müdür ve öğretmenler gece evlerimize bile baskınlar düzenler, sigara içip içmediğimizi kontrol ederler, gelecek için faydalı birer vatan evlatları yetiştirmek için ellerinden ne gelirse yaparlardı. 

Temizliğe çok önem verirler, uymayanları cezalandırır, hatta döverlerdi.  

Bir Pazartesi sabahı ders zili çaldıktan on dakika kadar sonra Okul Müdürü İbrahim Pehlivanoğlu, Müdür Yardımcısı Birsen Hanım ve Yurdanur Kumman, birkaç öğretmen ve bir sağlık görevlisi ile birlikte 1B sınıfına gelerek anı baskın yaptılar. Hepimizi ayakta bekleterek tek tek biz öğrencilerin tırnaklarımıza, üstümüze, başımıza, gömleklerimizin içine dikiş aralarına, sigara için ceplerimize ve her tarafımıza bakarak inceden bir muayene yaptılar.

Ben şahsen üzerim de bit pire gibi haşereler çıkabilir diye tır tır titriyordum. Çünkü o zamanlar çok yoksul zamanlardı ve her şey olabilirdi. Günlerce banyo etmez, öyle gezerdik fakat genç olduğumuzdan mı bilmem yine de üzerlerimiz mis gibi kokardı. Ellerimizin gerileri de simsiyah kirli ve tırnaklarımız uzun olurdu. Genelde tırnak makası kimsede bulunmaz, tırnaklarımızı kesmez bıçak veya orakla keserdik.

Artık bu temizlik muayenesinin bitmesine çok az kişi kalmıştı ve hiç kimse de bir şey çıkmamıştı. En son bir iki kişi kalmıştı ki arama yapan bir görevli "Bakın, bakın! Ne buldum?" diye bağırdı. Bir arkadaşımızın gömleğinin dikiş arasında beyaz renkli yarıdan aşağısı siyahlaşmış irice bir bit bulmuştu. 

Temizlik muayenesi yapanlar biti ellerine aldılar. Bit başına geleceklerden haberi olmuş gibi sağlıkçının avucunun içinden hızlı adımlarla sanki sahibini arar gibi veya kaçıp kurtulmak ister gibi omzuna doğru yürüyordu. Bir an için sınıfta bir durgunluk oldu ve herkes üzerinde bit çıkan Kani isimli arkadaşımıza bakıyorlardı. Öyleya üzrinde bit çıkmış arkadaşlarına ve hocalarına karşı mahçup olacak üzülecek diye düşünüyorlardı. Görevlilerde biti ellerinde tutmuş birbirlerine göstererek öyle ayak üstü biraz bakıp inceledikten sonra küçük bir cam şişe çıkardılar ve içine koyup mantar kapağını kapatarak incelemek için alıp götüreceklerini söylediler. Bit üzerinde çıkan arkadaşımız Kani hemen itiraz etti: 

"Hayır. Ben bitumi vermem." 

Herkes şaşırmıştı. Öyle ya nasıl olurda sen bitini vermezsin? "Üzerinde bit bulunması hem suç, hem de çok ayıp. Seni disipline yollarız. Okuldan atılırsın" dediler. Çocuk ille tutturdu: "Hayır. Ben bitumi vermem."  

Önce yalvardılar yakardılar, cebine bir kaç kuruş para da soktular. Yok çocuk Nuh dedi Peygamber demedi onu kandıramadılar. 

"Ben bitumi vermem de vermem." dedi. 

Öğretmenlerden biri çocuğun eline bir iki cetvelle vurduktan sonra üzerinde çıkan biti, zorla aldılar ve gittiler. Çocuk geride kendini yerlere attı, yüksek sesle ağlıyor ve bir taraftan da sayım sayıyordu 

"Benum bitumi veruuun, benum bitumi veruun. Sonra pişman olacaksız. Benum bitumi geri verun" diye. Herkes çocuğun bu haline çok üzülmüş hatta bazı arkadaşlar ve öğretmenler "Sen ağlama sana başka bit bulacağız, yine bitin olacak." diyorlar ve gülüyorlardı. Çocuk bitini alabilmek için bir iki saat aralıksız ağladı ve yüzü gözü davul gibi şişti. 

Arkadaşımız Kani başka bitler edindi mi bilmem, fakat bir daha o bitini hiç göremediği kesin! Bit o kadar kıymetli bir şeymiş te meğer ben bilmiyor muşum. Hatta o çocuk öyle direndiği zaman, bende de bit bulunmadığı için bayağı bir üzülmüştüm. Çocuk bitine öyle sahip çıkmıştı ki elinden gelse vermeyecekti. Boş yere dememişler 'Bit yiğitte, pire itte olur.' diye.
 

23 Haziran 2015 Salı

TECRÜBE

Her işi doğru yapan bir adama başarısının sırrını sormuşlar,
- İki kelime, demiş.
- Doğru kararlar.
Herkesten farklı olarak doğru kararları nasıl alabildiğini sormuşlar.
- Tek kelime, demiş.
- TECRÜBE.
- İyi de kardeşim bu 'Tecrübe' denen şey nedir? İnsana doğruyu nasıl yaptırır? demişler.
Adam;
- Daha önce ki alınan YANLIŞ KARARLAR, demiş.

3 Haziran 2015 Çarşamba

KİMİN AKLINA GELİR

1980 yılında T. C. Stockholm Büyükelçiliğinde nöbetçi olduğum bir sırada iki İsveç polis memurları geldiler. İsveç te yaşayan İzmirli bir Türk aile hakkında bilgi topluyorlardı. Konu dolandırıcılık. İsveç polisi o olaydan suç bulup işlem yapamıyor fakat 'başka suçları var mı?' onu araştırıyordu. Biz de kendileri e yardımcı olduk.

Olay şöyle gelişmiş:
Evin de doğalgaz kullanan İzmir li Kıvırcık lakaplı Kemal isimli şahısın doğalgaz saatinin doğalgaz şirketi elemanları tarafından her kontrol edildiği zaman 1-2 yıldan beri her ay sadece 10.00 Kron luk doğalgaz kullandıkları, bu değerin aşağı yukarı hiç değişmediği nedeniyle kendilerini şüpheye düşürmüş ve incelemeye almışlar. Gizli takip ve kontroller yapmalarına rağmen bir türlü gerçeği anlayamamışlar. Yani ev sahibi tarafından yapılan hileyi anlayamamışlar. Şirket durumun aydınlatılması için polise baş vurmasına rağmen onlarda hiç bir şey anlayamamışlar. Ev sahibinin her ay on liralık doğal gaz kullanması kendileri için tamamen kuşkulu bir durum olmuş ve bu şekilde bir müddet devam etmişler.

Sonra ki bir ayda şirket görevlileri doğalgaz saatinin sayacını kontrol edip kullandıkları doğalgaz miktarını tespit edip fatura yazacakları sırada, ev sahibinin değil de doğalgaz şirketinin ev sahibine 10,00 Kron borçlu olduğunu görmüşler. Bu nasıl olabilirdi; ev sahibi bir ay doğalgaz kullanacak, kendisi değil de doğalgazı kendisine veren şirket borçlu olacak. Kesin olarak anlarlar, bir dalavere var fakat ne? Doğalgaz saatini değiştirip teknik olarak incelemişler hiç bir kuşku verecek durum yok. Üstelik yeni taktıkları saatte borç yine 10 Kron olarak devam etmiş. Bariz bir şekilde yolsuzluk var fakat hiç bir delil ve emare yok. Tabi bu sırada zaman da geçiyor ve bu aile doğalgazı bedava kullanmağa devam ediyor.

Şirket yetkilileri çaresiz kalınca ev sahibi Kıvırcık Kemal'i karşılarına alıp konuşmağa karar vermişler ve bazı sorular sormuşlar. En ufak bir şüphe çekecek durum tespit edememişler. Kemal'e "Kesin bir hile var fakat biz yakalayamıyoruz. Sen bu olayı bize açıkla, İsveç te kaldığın müddetçe kullandığın doğalgaz sana bedava olacak." demişler. Kemal önce inkar ettiyse de sonra kabul etmiş ve bedava sözleşmesi yaptıktan sonra Kemal hilesini şirket yetkililerine açıklamış. Herkesin ağzı açık kalmış.

Ne yapıyormuş biliyor musunuz? Doğalgaz hortumunu ocağa takılı olduğu yerden çıkarıp, bisiklet pompası ile geri hava basıyor, sayacı geri sardırıyormuş. O geçen bir ayda çok fazla pompa vurabildiği için şirkete borçlu olacağı yerde yanlışlıkla şirketi kendisine borçlu yapabilmiş. Şimdi bilmem fakat o zaman doğalgaz Kemal'e bedava idi. Şirkette bisiklet pompası ile hava basıp geri sardırılamayacak yeni sayaçlar imal etmiş ve bu sayaçları kullanarak yolsuzluğun önüne geçmişti.       

2 Haziran 2015 Salı

İÇİNİ YERSİN

İstanbul da bir iş yerinde çalışmakta olan Hemşenli 10 yaşlarında ki bir çocuğa kötü niyetli patronu 10 lira verir ve "Git öyle bir şey al gel ki, ben yeyip doyduktan sonra yine 10 liraya satayım." der.
Çocuk nerde ne alacağını bilmeden öylece caddelerde biraz dolandıktan sonra bir kasaba gider ve içi dolu kuzu işkembesi alarak patronuna getirir, verir.
Patronu "Bu nedir?" diye sorunca
"İşkembedir. İçini sen yersin, dışını yine 10 liraya satarsın." der.