SAYFALAR

15 Mart 2019 Cuma

HEP AYNI OYUN


Osmanlı İmparatorluğu yıkılmadan önce Tekke ve Zaviyeler gibi İslami ilim yuvaları da yabancıların ellerine geçmiş, hatta cami imamları bile Ermeni ve İngiliz Kilise görevlileri tarafından atanmışlar. Cami vaizleri Hıristiyan ajanların ellerine geçmiş, İmparatorluğu yıkmak için her türlü yollara baş vurmuşlardır.

Mustafa Kemal Atatürk bu durumları çok yakından ve çok iyi bildiği için böyle hocaları idam etmiştir. Bu idamlardan sonra ise bu durum bile bilmeyenlere yanlış anlatılarak halkı Atatürk ten soğutmak için yine düşmanların espiyonaj çalışmaları devam etmiş ve başarılı da olmuşlardır. Aslında Atatürk yeri geldiği zaman içki filan içmesine rağmen hutbe okuyup vaiz verecek kadar da dini bilgiye sahip Müslüman bir anne babanın çocuğu, Müslüman bir subaydır ve Erzurum kongresi sırasında Cuma hutbesini cami de kendisi okumuştur.

Anlaşılıyor ki savaş ile Osmanlı İmparatorluğunu yıkmayacağını anlayan düşmanlar, Türk halkı nere inanıyorsa onu ellerine geçirip, bir Müslüman Türk gibi görünerek içerden inançlarını kullanarak kandırmış, yıkmağa çalışmışlar ve başarılı da olmuşlardır. Bütün Arap Ülkeleri, Yunanistan, Bulgaristan ve Ermenistan Ülkeleri aynı yolla kurulmuşlar ve yine aynı yolla ülkemizin bütününe el koymak istiyorlar. İşte kendi ağızlarından yazılan gerçekler.

Gevont Turyan isimli Ermeni Rahip’in 1917 de yazdığı kitap ve daha önce haftalık dergi olarak çıkardığı ‘DADJAR’ da açıkladığı bazı gerçeklerden dolayı 1933 te Newyork ta bir kilisede ayin sırasında Taşnak Ermeni militanlarca bıçaklanarak katledilmiştir. İşte bazı ajanların ta eskilerden beri dini alet ederek ülkemizi esaret altına almak istediklerinin ve bu durumu hala daha sürdürdüklerinin kanıtı ve o dönemde Ermeni Papazın yazdıklarının bazıları:

"Dinî cemaatler, uzun zamandan beri, Ermeni İhtilâl Partileri'nin inkılâp ocakları olmuş ve en şeytanî programlar buralardan hazırlanmıştır. Dinî merkezler, silâh depoları ve komplo ocakları olmuştur. Dinî liderler, söz ve yazı ile, kendilerine güvenmiş olan halkı isyana teşvik ediyorlardı. Artık vaazlarda yüce sözler ve İncil'in doktrini zikredilmiyordu. Sadakat ve doğruluk yerine isyan; insanlık yerine kin ve intikam; ahlâk yerine alçaklık ve rezillik vaaz ediliyordu... Dinî liderler, komiteler tarafından organize edilmiş bayramlara, toplantılara, törenlere başkanlık ediyorlardı." (Sayfa 111)

"Ne Ermeniler'in en yüksek dinî lideri Eçmiyazin Katogigosu, ne Ermeniler'in kaderini omuzladığını iddia eden en yüksek Kilise yetkilileri, ne bu ihtilâl partilerinin yetkili şefleri, ne diğer Ermeniler, Türkiye dışında, bizim diğer hiçbir otoritenin hâkimiyeti altında varlığımızı korumaya muktedir olmadığımızı ne açıklayabildiler, ne de kavrayabildiler." (Sayfa 112)

"Ermeniler, 600 yıldan beri, başka hiçbir millet tebaasının ne gördüğü, ne tanıdığı geniş bir sosyal ve dinî hürriyetten istifade ederek Türkiye'nin toprağında Türkler ile yanyana yaşadılar. Bu hain nankörler (Komiteler), bu densizler, gerçekleri inkâr etmişler ve en itibarlı tebaa olarak, şanla, şerefle yaşama imkânı bağışlayan bu ülke üzerinde, kin, nefret ve ayrılık tohumları ekmişlerdir.” (Sayfa 113

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder