SAYFALAR

3 Nisan 2019 Çarşamba

EHLİYET ALDIM

1974 yılında Kısımda bütün arkadaşların ehliyetleri vardı ve araba kullanırlardı. Bir gün Kısım Amiri Cihat Bey “Hadi Recep al arabayı seninle bir yere gidelim.” Dedi ve çıktık. “Ehliyetim yok.” Diyemedim ve o gün geri gelinceye kadar çok korktum. Arkadaşlar ehliyetim olmadığını biliyorlardı ve almam için devamlı ikaz ediyorlardı. Bazı belgeleri zorla kendileri çıkartmışlar bir dosya tanzim etmişlerdi. Fakat nedense ben bu konularda çok tembel davranırdım ve o dosya bir yıla yakın ekip arabamızın göğsünde beklemiş, ha bugün ha yarın derken aradan bir yıl geçtiği için aldığım bazı belgelerin günü dolmuş, bazıları da durduğu yerde güneş ışınlarının etkisiyle yazıları silinmişti.

Evrakların bazılarını yeniden tekamül ettirip dosyayı yeniledim ve ehliyet almak için kesin karar vererek Adana Trafik Şube Müdürlüğüne gittim. Ohoo..beş yüz metreden uzun kuyruk vardı. Herkes ehliyet alacak dosyalar ellerinde kuyrukta bekliyorlardı. Benim o kuyruğu beklemem imkansızdı. Zaten öyle şeylerden sıkıldığım için de daha önce biraz ağırdan alıp tembel davranıyordum. O ilk sırada ki bekleyen vatandaştan izin aldım ve bankın arkasında oturmuş dosyaları alıp inceleyip kabul eden trafik polisinin önüne gittim. O Polis Memuru hiç kimsenin yüzüne bakmıyor, sadece elini uzatıp karşı taraftan dosyayı alıyor ve inceleyip sağ tarafa doğru diğer dosyaların üzerine savurup atıyordu. Elimde ki dosyayı polis memuruna uzatınca, memur yüzüme dikkatlice baktı. Hem beni bir şeye benzetemedi, hem de uzun saçlarımdan gıcık kapmış olacak ki; “Geç sıranın en arkasına, beni yerimden kaldırma ha.” Dedi. “Ayıp oluyor, devre. Öndeki arkadaştan izin aldım. Ayrıca ekip bekliyor. Bende Cinayet Masasında polisim.” Dedim. “Gel kardeşim dışarda ne duruyorsun?” dedi ve beni içeri yanına aldı. “Polis profesyonel ehliyet almaz." dedi ve dosya üzerine kırmızı kalemle 'ağır vasıta' diye yazdı. Dosyamı inceledikten sonra yan tarafa öbür dosyaların yanına atarak; “Bir hafta sonra gel, yazılı imtihana gir ve polis olduğunu söyle.” Dedi. Allah Allah bir de yazılı imtihan varmış. Bana birde kitap verdi. “Sorular bunlardan çıkacak, çalış gel.” Dedi. İyi ilk defa bir kere şansımız yaver gitmiş işlerimi kolayca halletmiştim. Zaten bütün memur suçlarına biz baktığımız için Adana da her kademedeki memurlar aslında bizden biraz çekinirlerdi.

Bir hafta sonra saat sekizde arkadaşlar Trafik Şube Müdürlüğü önüne beni bırakıp gittiler. Ben hiç çalışamadığım gibi verdikleri kitabı da imtihana giderken bulamadım. Belki kopya çekerim diye yanıma alacaktım. Artık nereye bıraktıysam bulamadım. İmtihan heyetinde hiç birinin yüzü gülmediği ve muhatap olmadıkları için polis olduğumu da söyleyemedim. Bizleri ‘L’ şeklinde bir salona aldılar. Beni de salonun ortasına oturttular. Motor, Karayolları, İşaret ve levhalardan bir şeyler sordular. Ben sadece okul bilgilerime dayanarak bir iki soruya cevap verdim. Öbür soruların cevaplarını bilmiyorum. Salonda bir Emniyet Amiri, iki Komiser, bir tanımadığım sivil Karayollarından görevli ve bir de benden o ilk müracaatımda dosyamı teslim alan Polis Memuru vardı. Polis Memuru ile biraz konuşmak istediysem de o pas vermedi. Anlaşılan beni tanımamıştı. Biraz sonra Emniyet Amiri masanın üzerinde sıra sıra dizili duran kitapçıklardan bazılarını sayarak o Polis Memuruna verdi. Bende kaş altından takip ediyordum. O Polis Memuru da benim arkamda oturan ve ehliyet almak için imtihana giren insanlara tek, tek dağıttı. Yerimden kalktım. Yanlarına gittim. Masanın üzerinde duran o kitapçıklara baktım. Üzerinde ‘Karayolları Ehliyet İmtihanı soru ve cevapları’ diye yazıyordu. Emniyet Amiri de “Ne oldu? Bitirdin mi?” diye bana soruyordu. Ben ona hiç cevap vermedim. O kitapçıklardan bir tane aldım ve yerime oturup açtım kitapçığı cevapları yazmağa başladım. Salonda ki denetçiler hepsi bir araya geldiler ve gizlice konuştular. İlk müracaatımda benden dosyayı alan Polis Memuru beni galiba söyledi ki kimse ses çıkarmadı. Tam yerimden kalktığım çıkacağım zaman Emniyet Amiri yanıma geldi ve “Bizleri açığa mı aldıracaksın?” dedi. “Eğer şikayet üzerine görev yapmağa gelseydim, doğrudur. Hapse bile girerdiniz, ama ben ehliyet almağa geldim. Ehliyet alacağım.” Dedim. Kağıdımın üstüne 92 puan yazdı ve “On beş gün sonra, direksiyon imtihanı için Baraj Yoluna gel." Dedi.

On beş gün sonra Baraj Yolunda direksiyon imtihan yerine gittim. Trafik Başkomiseri, Komiser ve Karayollarında görevli sivil bir adam beni eski, kaportası çürümüş bir Murat 124 arabanın içine oturttular. Komiseri o yazılı imtihan salonundan tanıyordum fakat o bana tanışlık vermeyince bende kendisine tanışlık vermedim. Hiç biri de polis olduğumu bilmiyorlardı. O kullanacağım Murat araba çok eski ve bozuktu. Arabayı boşta olup olmadığını kontrol ettikten sonra çalıştırdım. Anahtarı bir kaç defa çevirmekle marş bastı, çalıştı. O sivil Karayollarında görevli olan adam bana" Geri vitese tak ve geri geri gel." dedi. Debriyaja basıp biraz uğraştım. Araba bir türlü vitese geçmedi ve bazı dişli sesleri geldi. "Bu arabanın geri vitesi yok." dedim. Hepsi de gülüştüler. İçlerinden birisi "Geri vitesi yoksa sende ileri git kardeşim." dedi. Arabayı birinci vitese atarken şanzımandan yine acayip sesler geldi ve güç bela birinci vitese taktım. Gaz verip biraz götürdükten sonra bana "Dur." dediler. Frene birden bastım ve galiba debriyaji unuttum. Araba durdu ve istop etti. Arabada bulunan imtihan heyeti hızla öne doğru geldiler. Yanımda oturan Karayollarında ki görevli adam kafasını 'küt' diye ön cama vurdu. Ön cam kırılmadan olduğu gibi yerinden çıktı, büyük bir gürültü ile motor kaputunun üstüne düştü. Orada imtihana giren herkes başımıza toplandılar. O Karayollarından olan adam kafasını tutmuş, bir taraftan da bana; “Kardeşim bilmeden ehliyet almağa nasıl geliyorsun? On beş gün sonra öğren ve gel ehliyetini al. Ama sen benim sağlığımda sürücü belgesi zor alırsın. Bunu da bil ve hadi git şimdi.” diye bağırıyordu. 

Ben daha bir şey demeden, beni tanıyıp ta tanışlık vermeyen o Komiser gülerek “Sen ne yapıyorsun, arkadaş? Kanına mı susadın? Yarın öbür gün rüşvet aldın diye bu adamın karşısına dikilirsen ne cevap vereceksin? Bizim çoluk çocuğumuz var. Bu gördüğün ve hippiye benzettiğin genç Cinayet Masasında çalışıyor. Dedektiftir. ” Dedi o kafasını çarpan adama. Adam iki eli ile benim bir elimi tuttu ve “Sen Başkomiser Cihat Ağabeyin yanında, Cinayet Masasında mı çalışıyorsun? Tamam ehliyet aldın ama, kurban olayım, sakın şoför oldum diye trafikte araba kullanma ağabey.” Dedi. Ve böylece bende Sürücü Belgesi sahibi oldum. Sene 1975. Bu güne kadarda hiç kaza yapmadım. Sadece durduğum yerde birisi bana arkamdan vurdu. Onunda güneş gözlerini almış benim arabamı görmemişti. Ama şunu da söyleyim ki, o günden sonra, araba kullanmak için her arabaya bindiğim zaman korkudan dizlerim titrer.