Osmanlı döneminde bir İngiliz Tekirdağ taraflarında büyük bir arazi satın alır ve oraya yerleşir. Bir üzüm bağı kurup üzüm yetiştirmeğe başlar. Trakya topraklarında büyük bir şarap malikanesi kurup, buradan dünyaya şarap satacak. Bu vesileyle çok bakımlı ve iyi verimli bir üzüm bağı yapar.
Bir Ermeni Papaz, bir Türk ve bir Kürt, üç samimi arkadaş birlikte bir yere giderlerken tesadüfen bu İngiliz'e ait üzüm bağının önüne gelirler.
İyice yorulan bu üç arkadaş bağda olgunlaşmış üzümleri görünce canları çeker, ağızlarının suyu akar ve bağa girip bu üzümlerden toplayıp yemeğe başlarlar. Bu sırada bağın sahibi İngiliz uzaktan bağına giren üç kişiyi görür ve bir hışımla koşarak yanlarına gelir. Bu adamlara fena halde kafası bozulur fakat üçüne birden gözü kesmez. Onun için alttan alır üç arkadaşı iyice konuşturur, kim olduklarını anlar.
İngiliz üzüm bağına giren bu üç kişiyi konuşturduktan sonra Türk, Kürt ve Ermeni Papaz olduklarını anlar ve önce Ermeni Papaz’a;
"Bu adamlar Müslüman biz Hristiyaniz ama, ben Müslümanları daha çok severim. Üstelik bir de Türkiye de yaşıyorum. Onlar yesinler, Türk ve Kürt'e helali hoş olsun. Sen üstelik papazsın, nasıl olurda bir din kardeşinin malını çalarsın" der ve Ermeni Papaza girişerek döver komaya sokar.
Kürt ile Türk'ün hoşlarına gider. İki Hristiyan birbirlerine düştüler diye gizli gizli de gülerler, hiç seslerini çıkarmazlar. Hatta hareket ve bakışları ile adeta İngiliz'e yardım ederler. Biraz sonra İngiliz, feci şekilde dövdüğü Ermeni Papazı yerde uzatır ve Türk'e döner.
"Kürt yedi ise benim dostumdur, tarihler boyunca kardeş sayılırız. Ona helal olsun, yesin. Sen kim oluyorsun da benim üzümümü yiyorsun? Hem Müslümanlıkta çalmak günah değil mi?" der ve Türk'ü de aynı Ermeni Papaz'ı dövdüğü gibi döverek komaya sokar ve onu da Papaz'ın yanına uzatır. Bu durum bu sefer Kürt'ün hoşuna gider. 'İngiliz benim dostum' diye sevinir ve yine için için de güler.
Türk’ün işi de bittikten sonra bağ sahibi İngiliz, Kürt'e döner: "Sana dostum dediysem ‘sen benim bağıma gir, üzümümü ye’ demedim. Bir de pis pis sırıtıp duruyorsun ve arkadaşlarını da satıyorsun." der ve Kürt'e de girişir, onu da feci şekilde döver. Kürt te yere Türk ve Ermeni Papaz'ın yanına düşer. İngiliz her üçünü de yerde boylu boyunca uzatır, yanlarında oturup piposunu dumanlamağa başlar.
Bir Ermeni Papaz, bir Türk ve bir Kürt, üç samimi arkadaş birlikte bir yere giderlerken tesadüfen bu İngiliz'e ait üzüm bağının önüne gelirler.
İyice yorulan bu üç arkadaş bağda olgunlaşmış üzümleri görünce canları çeker, ağızlarının suyu akar ve bağa girip bu üzümlerden toplayıp yemeğe başlarlar. Bu sırada bağın sahibi İngiliz uzaktan bağına giren üç kişiyi görür ve bir hışımla koşarak yanlarına gelir. Bu adamlara fena halde kafası bozulur fakat üçüne birden gözü kesmez. Onun için alttan alır üç arkadaşı iyice konuşturur, kim olduklarını anlar.
İngiliz üzüm bağına giren bu üç kişiyi konuşturduktan sonra Türk, Kürt ve Ermeni Papaz olduklarını anlar ve önce Ermeni Papaz’a;
"Bu adamlar Müslüman biz Hristiyaniz ama, ben Müslümanları daha çok severim. Üstelik bir de Türkiye de yaşıyorum. Onlar yesinler, Türk ve Kürt'e helali hoş olsun. Sen üstelik papazsın, nasıl olurda bir din kardeşinin malını çalarsın" der ve Ermeni Papaza girişerek döver komaya sokar.
Kürt ile Türk'ün hoşlarına gider. İki Hristiyan birbirlerine düştüler diye gizli gizli de gülerler, hiç seslerini çıkarmazlar. Hatta hareket ve bakışları ile adeta İngiliz'e yardım ederler. Biraz sonra İngiliz, feci şekilde dövdüğü Ermeni Papazı yerde uzatır ve Türk'e döner.
"Kürt yedi ise benim dostumdur, tarihler boyunca kardeş sayılırız. Ona helal olsun, yesin. Sen kim oluyorsun da benim üzümümü yiyorsun? Hem Müslümanlıkta çalmak günah değil mi?" der ve Türk'ü de aynı Ermeni Papaz'ı dövdüğü gibi döverek komaya sokar ve onu da Papaz'ın yanına uzatır. Bu durum bu sefer Kürt'ün hoşuna gider. 'İngiliz benim dostum' diye sevinir ve yine için için de güler.
Türk’ün işi de bittikten sonra bağ sahibi İngiliz, Kürt'e döner: "Sana dostum dediysem ‘sen benim bağıma gir, üzümümü ye’ demedim. Bir de pis pis sırıtıp duruyorsun ve arkadaşlarını da satıyorsun." der ve Kürt'e de girişir, onu da feci şekilde döver. Kürt te yere Türk ve Ermeni Papaz'ın yanına düşer. İngiliz her üçünü de yerde boylu boyunca uzatır, yanlarında oturup piposunu dumanlamağa başlar.
O sırada Papaz ın yanında yerde yatan ve aklı biraz başına gelen Türk kendinde konuşma gücü bulur ve Kürt'e alçak sesle seslenir:
"Yaaa.. Kürt kardeş.. Biz baştan yanlış yaptık. Papazı dövdürtmeyecektik." der.
"Yaaa.. Kürt kardeş.. Biz baştan yanlış yaptık. Papazı dövdürtmeyecektik." der.
Ey Türk Milleti ve Türkiye de yaşayanlar, düşmanın sözüne uyup ta, kendi vatanında acı ve tatlı günleri, yıllarca birlikte yaşadığın, aynı örf ve adetleri paylaştığın komşularını, kader arkadaşlarını sakın satma. Eğer satarsan er geç pişman olacaksın fakat iş işten geçmiş olacak. Saygılarımla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder