Çok eskilerden bir gün, Ankara’dan Erzurum’a bir tren yola çıkar. Trenin bütün kompartımanları yolcularla tamamen doludur. Velhasıl tren Aşkale’yi geçer geçmez daha Erzurum garına gitmeden arıza yapar, yarı yolda kalır. Makinist ve ilgililer Daphan Ovası’nın yanı başında hareketsiz duran treni tamir etmeye çalışsa da boşuna, tamir edemezler.
Aslen Erzurum’lu
olan Kondüktör, durmakta olan trende, camlardan dışarı
bakan ve merakla neticeyi bekleyen yolculara durumu anlatmak için, önce birinci mevki
vagonuna gider ve oradaki yolculara şöyle seslenir;
“Çok kıymetli yolcularımız! Trenimiz
bilinmeyen bir sebepten dolayı arızalanmıştır. Bütün uğraşlarımıza rağmen arıza
giderilememiştir. Devlet Demir Yolları adına sizlerden özür diliyorum.
Hazırlıklarınızı yapın ve bekleyin, bir saate kadar otobüsler gelecek
ve sizleri Erzurum’a götürecek.”
Açıklamanın ardından Kondüktör birinci mevki vagonunu terk eder ve ikinci mevki nin olduğu vagonlara gider.
Onlara da şöyle
der;
“Beyler ve bayanlar! Trenimiz
arızalandı. Arızayı bir türlü gideremedik. Şu karşı tarafta Aşkale-Erzurum
minibüsleri geçiyor. Şimdi başınızın çaresine bakın ve treni tez elden
boşaltın.”
Fakir insanların bulunduğu üçüncü mevkide bir telaş vardır. Herkes başlarının
çaresine bakmak için çapa sarf etmektedirler. Tam bu sırada Kondüktör üçüncü
mevki vagonuna gider ve kapısını açar. Garibanlar trenden inmeye çalışırken Kondüktör
engel olur ve onlara seslenir;
“Hele durun bahalım... Nereye bele? Bu
telaş niye?”
İçlerinden
biri öne atılır ve derki;
“Ağabeyi! Belli ki tren arızalandı.
Anlaşılan o ki tamir edemediz. Bizde ufağ ufağ yürümeye başliyağ. Erzurum’a
daha çoğ yol var.
Kondüktör
vagonun kapısını sert bir şekilde tak diye kapatır ve oradaki yolculara şöyle
bağırır;
“OLA OĞLIM… SİZ GİDECEĞSIZ YA... BU
TRENİ ERZURUM’A KADAR KİM İTELEYECAĞ?"
Ben düşünüyorum da şimdi adamına göre muameleyi çok iyi bilen o saygıdeğer Kondüktör Devlet
Demir Yollarından emekli oldu, bir okul açtı da, siyasete atılacak olanlara ders
filan mı veriyor acaba? Kim bilir?