SAYFALAR

26 Ocak 2023 Perşembe

HAYAT KURTARAN CÜMLE

Yanda ki levhada Osmanlı Türkçesiyle ne yazıyor biliyor musunuz? Osmanlıca bilen varsa okusun, tercüme etsin. Bilmeyenler beklesinler hikayesini anlatacağım.

Bu yazı Berlin de yaşayan bir Ermeni evinin salonunda bulunmaktadır ve hikayesi oldukça ilginçtir.

Olayın kahramanları 1930'lu yıllarda İstanbul Bakırköy'den Berlin'e göç eden Ermeni Aram Peştemalcıyan ve ailesidir. Aile, İstanbul dan gider, Almanya'ya yerleşir. Bir halı mağazası açar. Düzenini kurar, Berlinde yaşamağa başlarlar. İşleri de gayet iyi gitmekte, iyi para kazanmaktadır ama bir süre sonra ikinci dünya savaşı patlak verir.

İlk başlarda Almanya lehine gelişen savaş daha sonra Naziler için bir yıkım olur ve 1945 yılının Mayıs ayında Kızıl Ordu, Berlin'i işgal eder. Bu sırada Adolf Hitler intihar etmiştir. Sovyetler Birliği Hükümeti Berlin'de yaşayan bütün halka, ev ve dükkanlarının Sovyet askerlerine açık tutulmasını emreder. Sovyet askerleri her yeri kontrolden geçirip yağma etmeğe başlarlar. Tecavüzlerin, yargısız infazların, talanların ardı arkası kesilmez devam eder gider.

Aram Peştemalcıyan ailesi de burada halı mağazalarının arkasındaki iki göz odada yaşamaktadır ve hem mağazanın hem de evlerinin kapılarını, verilen emir gereği Rus Askerlerine açarlar. Bir gün, iki Sovyet askeri gelir kontrol için evlerine girerler. Aram Peştemalcıyan ve eşi Milena korkudan ne yapacaklarını şaşırırlar. Askerlerden biri, ailenin genç kızına yaklaşır, elinden tutup kendine doğru çektiği sırada Aram dayanamaz babalık güdüsüyle askerin üzerine atılır. Diğer asker hemen silahını Aram Peştemalcıyan'ın kafasına çevirir ve ona vurduğu dipçik darbeleriyle yere yıkar. Dipçik ve tekme darbeleriyle yere düşen ve çaresiz kalan Aram, hemen hanımı Milena'ya çağırır ve Osmanlı Türkçesiyle;

"Şimdi b.ku yedik Milena!" diye bağırır.

O anda bir mucize olur.
Bu sözleri duyan Rus askeri, silahını indirir ve:
"Ne dedung? Ne dedung?" diye sorar Aram Peştamalciyan’a. Peştemalcıyan askerin Türkçe anlamasına şaşırır ve ne dediğini aynen Rus askerine bir daha tekrar eder. Karşılarında Türkçe konuşanları gören askerler;
"Türk müsünüz?" diye sorar.

Asker ani bir hareketle silahını indirerek yıllar sonra bir dostunu görmüş biri gibi büyük bir sevinçle Peştemalcıyan’ın boynuna sarılır.

Peştemalcıyan şok üstüne şok yaşar.

Olayı kavramaya çalışır ve askerin Kırgız Türkçesi ağzıyla, "Miz gan gardaşiz, min sinig gardaşmam" yani "Biz kan kardeşiyiz, ben senin kardeşinim" derken sevinçten çılgına dönmesini hayretler içinde seyreder.

Orayı basanlar, Rus ordusundaki Kırgız askerlerdi ve karşılarında Türkçe konuşanları görünce onlarda büyük şaşkınlık yaşamışlardı.

Olay anlaşılıp şok atlatılınca, Peştemalcıyan ailesi rahat bir nefes alır. Askerler özür dilerler. Çaylar içilir ve dostluk başlar. O iki asker diğer arkadaşlarına da dükkanı öğretirler ve sonraki günlerde mağazaya hiç bir Rus Askeri zarar vermez.

Bu iki asker, Rus ordusundaki Kırgız Türkü askerleridir ve çat pat Türkçe bilmektedirler. Bu sayede Aram Peştamalcıyan’ın ailesi ve halı dükkanı zarar görmeden kurtulur.

Olaydan çok etkilenen Ermeni Aram Peştemalcıyan, yıllar sonra bu olayı Almanya'da bir Türk gazeteciye anlatır ve olay sırasında söylediği o sözü tabela şeklinde yazdırıp dükkanına asmak istediğini söyler.

Gazeteci İstanbul'da hattat Emin Baran’a hikayeyi anlatır ve bu ebruyla süslenmiş ve 'celi sülüs' yazı çeşidiyle bir levha yazmasını ister. Hattat da 'şimdi b.ku yedik' cümlesini hat sanatı ile yazıya döker. Kenarları da süslenen levha, Peştemalcıyan ailesinin artık dostu olan gazeteci tarafından Berlin’e götürülür ve 17 Temmuz 1966 tarihli Yeni Gazete de 'Levhaya Bir Ailenin Hayatını Kurtaran Argo Cümle Yazıldı' başlığıyla haber olur. Almanya Berlin de Aram Peştemalcıyan'a teslim edilen o tabela, hayatını kurtaran o cümle, çerçevelenip evinin salonuna ve dükkanına asılır.

Hayat bu işte. Ne gibi sürprizler sunacağını bilmiyoruz ki ona göre kendimizi ayarlayalım. Bu ülkenin tümünün birbiriyle sarmaş dolaş kardeş olması ne kadar güzel bir şey olurdu. Vatanı bir gemiye benzetirsek hepimiz birlikte bu geminin içinde bulunuyoruz. Hep bir olup canımız pahasına bu gemiyi korumalıyız ve birbirimize sahip çıkmalıyız. Eğer gemi batarsa içinden kurtulan olmaz.

18 Ocak 2023 Çarşamba

BİR ÇÖKÜŞÜN ANATOMİSİ



Altı yüzyıl dünyaya hükmetmiş ülkesinde güneş batmayan bir hükümdarlığın, Devlet-i Aliyye-i Osmaniye'nin kurduğu bir tek fabrika var mı? Ne yapmış altı yüz sene? Ülkeleri istila etmiş, o istila ettiği yerlerin bekçiliğini yapmış. Onun haricinde de neler yaptığını sevgili hocam aşağıya sıralamış. Ben de bir ufak ekleme yaparak okuyucuların bilgilerine sunuyorum.

Devir: “Devlet-i Aliyye-i Osmaniye..”
1500’lü yılların sonu:
- Takiyüddin’in İstanbul Tophane sırtlarında kurduğu ve Avrupa’da eşi benzeri bulunmayan gözlem evi Kadızade efendilerin “Uğursuzluk getirir, yıkılmalıdır” şeklindeki kışkırtmalarıyla yıkıldı..

1600’lü yıllar:
Hezârfen Ahmed Çelebi kanat takarak Galata Kulesi'nden Üsküdar'a kadar 3358 metre uçarak gitmesi üzerine zamanın Seyhülislamı Padişah'a "Bir gece uçarak gelir sizi sarayda öldürür." demesi üzerine şahıs zindanlara atıldı.
- Osmanlı medresesinde fen bilimleri ve matematik öğretiminin meşru olup olmadığı tartışıldı.
- Osmanlı’da, Hızır peygamberin sağ olup olmadığı tartışıldı.
- Osmanlı’da, Hazreti peygambere saygı olsun diye “Sallallahu aleyhi vesellem” demenin gerekip gerekmediği tartışıldı.
- Avrupa’da Harvey kan dolaşımını buldu..
- Toriçelli, cıvalı barometreyi buldu.
- Alman Kepler güneş sistemi yasalarını keşfetti.
- Gueriche ilk jeneratörü yaptı.
- Thomas Savery de ilk buharlı makineyi yaptı.
- Pascal, ilk hesap makinesini buldu.
- Newton, yerçekimi yasasını buldu.

1700’lü yıllar:
- Osmanlı’da, Hz. peygamberin anne ve babasının mümin kabul edilip edilmeyeceği tartışıldı.
- Osmanlı’da, Firavunun imanla ölüp ölmediği tartışıldı.
- Muhyiddin Arabî’nin Şeyh-i Ekber 'Büyük Şeyh' kabul edilip edilmeyeceği tartışıldı.
- Osmanlı medresesi, kandillerde toplu olarak namaz kılınıp kılınamayacağını tartıştı.
- Avrupa’da Newton, ”Optik” adlı kitabını yayımladı.
- Volta, ilk elektrik bataryasını yaptı.
- J.Watt, uzun süreli çalışan buharlı makineyi yaptı.
- Montgolfier kardeşler ilk uçan balon yolculuğunu gerçekleştirdiler.
- Lavoisier kimyaya nicel yöntemleri yerleştirdi ve kütlenin korunumu yasasını buldu.

1800’lü yıllar:
- Osmanlı da kahve ve tütünün haram olup olmadığını tartışıldı.
- Osmanlı da ezanı güzel sesle okumanın gerekli olup olmadığını tartışıldı.
- Kanuni’den sonra yozlaşmaya başlayan Osmanlı medresesi türbelerin ziyaret edilip edilmeyeceğini tartıştı.
- Osmanlı medresesi Yezit’e lanet etmenin gerekip gerekmediğini tartıştı.
- Osmanlı medresesi “Selamlaşırken eğilmeli mi?” gibi (!) çok önemli bir soruya yanıt aradı.
- Avrupa’da Trevithick, ray üzerinde giden ilk treni yaptı.
- Dinleme cihazı stetoskop bulundu.
- Ampere, elektrik akımını ölçen ampermetreyi yaptı.
- Faraday, elektromanyetik kuramları geliştirdi.
- Londra’da ilk yer altı treni (metro) yapıldı.
- Plante, kurşunlu akümülatörü buldu.
- Graves Otis asansörü buldu.
- Cooke ve Wheatstone ilk elektrikli telgrafı buldu.
- Avogadro Birleşen Hacim Oranları Yasası’nı buldu ve kimyada yeni bir çığır açtı.
- J.J.Thomson atomun yapısındaki elektronları keşfetti.

Özetle:
- Bilimden, felsefeden ve akıldan uzaklaşıldı..
- Yetişmiş ilim ve irfan sahibi aydınlara düşmanlık yapıldı..
- Akıllı ve gelişmeye önem veren yöneticiler aforoz edildi cezalandırıldı..
- Dünyadaki gelişmelere ayak uydurmak yerine hurafe ve zevki sefaya önem verildi. Rusya, İngiltere, Fransa gibi bazı ülkeler, fabrikalar kurarak çağ atlarken, kendi güvenlikleri için atom bombası ve nükleer silahlar yaparken, Osmanlı sadece medreseler yaptı ve dış güçlerin tam istedikleri gibi hareket etti.
Sonuç malum..

Atatürk’le birlikte büyük bir şans yakalayan ülkemiz maalesef ölümüyle birlikte hızla eski ayarlarına geri döndü!.
Zihniyet değişmediği sürece de tarihin tekerrürden ibaret olduğu görüldü.. Dr. Vecdet Öz Not: İnternetten alıntıdır.

6 Ocak 2023 Cuma

BOZKURT VE TÜRKLER

    
Türk boyları, soyun bir kolu Gökkurt’tan, diğer kolu ise Gökgeyik’den geldiğine inanırlar. Kurt sürülerinin başında bulunup liderlik eden bozkurtlara da Gökkurt denilir. Kaskır ve Börü kelimeleri de değişik lehçe ve şivelerde kurt demektir. Bozkurt gökyüzünü temsil eder. Alageyik ise yeryüzünün simgesidir.

Göktürklerin gök mavi bayraklarında kurtbaşı resmi vardır. Savaşçılığı ve savaş ruhunu, özgürlüğü temsil eder. Türk ulusunun başına bir iş geldiğinde, bir tehdit belirdiğinde, o kurt ortaya çıkar ve yol gösterir.

Ruslar ayıyı, İngilizler aslanı, Amerikalılar kartalı, İspanyollar boğayı milli sembol saymışlar.

Türkler, neden başka bir hayvan değil de Gök yeleli Bozkurt’u sembol edinmişler? Belki de bozkurtlar ile Türkler arasınada ortak bağlar vardır.

İşte sebepleri;

1 - Bozkurtlar atasına ve töreye bağlıdırlar;

Bozkurtlar, karakurtlarla birlikte yaşarlar amma ikisi arasında çok belirgin ayrılıklar var. Bozkurt sürüsünden ayrılan bir erkek bozkurt karşılaştığı bir karakurt sürüsüne girer. Ve girdiği sürünün liderliğini alır. Fakat karakurt sürüsünden ayrılan bir kurt bozkurt sürüsüne giremez. Bozkurt dişisi asla bir karakurtla çiftleşmez. Bozkurt sürüsünden ayrılmış bir bozkurtta tekrar o sürüye geri alınmaz.

2 - Bozkurt özgürlüğüne düşkündür;

Dünyada evcilleştirilemeyen tek hayvan Orta Asya bozkurtlarıdır. Asla evcilleştirilezler. Yakalandığında gırtlak kısmında bulunan öd denen keseyi parçalar ve intihar eder. Bozkurt esareti kabul etmeyen bir varlıktır. Bozkurt’un boynuna tasma takıp bir kafese koyamak imkansızdır. Bozkurt ölümü kabul eder, asla teslim olmaz, esaret altında yaşamaz.

3 - Bir bozkurt bir sürüye girerse sadece yiyeceği kadar avlar; 

Yavrusu olan bir hayvana asla saldırmaz. Bozkurt leş yemez. Kendi avını kendisi avlar ve yer, asla başkasına yedirmez. Başka hayvanların avladığı avı da yemez. Diğer kurtlar bir sürüye girerse hepsini öldürürler.

4 - Bozkurtlar eşlerini kıskanırlar;

Bozkurt dişisi asla bir kara kurtla çiftleşmez. Bozkurt yaşamında tek eş seçer. Başka bir eş ile asla bir araya gelmez.

5 - Bozkurtlar savaşçıdır, asla yenilgiyi kabul etmezler;

Bozkurt sürüsü sağdan ve soldan giden öncüler, akabinde de göbekten gelen ana kuvvetle saldırır düşmanlarına. Bozkurt cesaretli ve ölümüne mücadele eden bir yapıya sahiptir.

Kışın aç kaldıkları zaman avlarını yakalamak için taktikler uygularlar. Bu taktiklerden biri; kurt sürüsü iki guruba ayrılır. Birinci gurup birkaç kurt fedai gurubu; ikinci gurup ise kalabalık pusu gurubudur. Fedai gurubu köpeklerin bulunduğu yerleşim yerine girer ve köpeklere görünür. Sonra yenilmiş gibi davranıp köpeklerden kaçmağa başlar. Köpekler de kurtların ardından onları kovalamağa başlarlar. Ama köpekleri bir sürpriz beklemektedir. Çünkü kalabalık olan pusu gurubu, onları yerleşim yerinin dışında hilal biçiminde dizilmiş ve iyice gizlenmiş şekilde beklemektedirler. Fedai kurtlar, köpekleri kurnazca bu hilalin ortasına çekerler. Köpekler hilalin içine tümüyle girince, pusu gurubu bozkurtlar hilali uçlarından kapatır ve köpekler bir çember içine alınmış olur. Artık köpeklerin kurtuluş şansı yoktur. Zafer kurtlarındır ve karınlarını doyurmak için avlarını parçalarlar.

Eski Türkler, kurtlarda gördükleri bu oyunu bir savaş manevrası durumuna getirmişler ve yaptıkları birçok savaşta kullanmışlardır. Bu savaş manevrasına ‘Kurt Oyunu , Hilal Taktiği, Turan Taktiği’ gibi adlar verilir.

6 - Bozkurtların bir lideri vardır ve sürü o liderin emrinden çıkmaz;

Bozkurt liderine bağlıdır, dinlenme anında da lideri etrafında koruma tedbirleri alır. Bozkurtların avlanmaları, toplu yaşama kurallarına uyma açısından bir sistem içerisindedirler, yani asildirler, kendi törelerine uyarlar.

7 - Bozkurtlar planlı ve organizeli hareket ederler;

Karda yürüyen 35-40 kadar bir Bozkurt grubunu takip etseniz ancak, beş, altı ayak izi görebilirsiniz, o kadar dikkatli, kurnaz ve organizedirler. Grup önde giden öncü bozkurtlar ve lider bozkurt’un ayak izlerine basarak ilerlerler. Bozkurtlar asla organizesiz ve plansız hareket etmez, avlanmazlar.

8 - Bozkurtlar merhametlidir ve bir birlerine sahip çıkarlar;

Sürü de bir yavrunun hem annesi, hem de babası ölse yavru hayatta kalır. Grup hiyerarşisi o yavrunun bakımı, beslenmesi ve hayatta kalmasını sağlar. Diğer grup üyeleri yavruyu evlat edinir ve kendi yavruları gibi büyütürler.

9 - Türklerin sembolü, Gök yeleli bozkurttur, yani 'Gökbörü' .

Gerçekten de Türk milletinde asırlarca bozkurt gibi şahsiyetler yetişmiştir ve yukarıda ki özellikler Türk milletinin genlerinde vardır.

Türkler, Bozkurtlar ile aynı karaktere sahip olduklarından sembol edinmişlerdir. Bozkurt sadece Ortaasya da yaşar ve tarih öncesi dönemlerden beri Türkler tarafından kutsal sayılır. Türk Milleti bozkurt soyundan geldiklerine inanırlar. 

Bozkurt Atatürk tarafından da ulusal sembol kabul edilmiş ve birçok yerde bozkurt resmi kullanılmış, bozkurt soyadları verilmiştir. Cumhuriyet'in ilk yıllarında Türk parası üzerine bile bozkurt resimleri basılmıştır.

Dünyanın her yerinde avcılık yapmış ve ölmeğe yakın av maceralarını kitaba dökmüş ABD li bir avcının, Ural dağlarında yaptığı avcılık esnasında yaşadığı ilginç bir olay şöyle anlatılır;

Bir avcı ekibi, 2 rehber ile Ural Dağları eteklerinde bir Bozkurt sürüsü ile karşılaşırlar. Bozkurt cinsi her yerde bulunmadığı için hepsini avlayıp mumlamak isterler. Avcıları fark eden sürü, kaçar ormana girer. Sürü ormana girdikten sonra içlerinden üçünün geri geldiğini görür avcılar. Sanki vurulmağı istiyorlarmış gibi oracıkta öylece dururlar ve t
abii ki üçü de avcılar tarafından vurulur. Sürüyü kaçırmak istemeyen avcılar, diğer kurtları da öldürmek için peşlerinden ormana girerler. Avcılardan biri yılan sokması neticesinde ölür ve av yarım kalır, sürüye ulaşamazlar. Dönüşte vurdukları 3 bozkurtu almaya gelirler. Kitabın yazarı ölene kadar unutamayacağı bir manzara ile işte burada karşılaşır.

Kurtlardan biri ölmüş, birisi ise ölmek üzere ve acı çekiyor. Sonuncu kurtsa kaburgasıyla kalça kemiği arasındaki bölgeden yara almış, ayakta durmakta zorluk çekmesine rağmen, ölen bozkurtu yemeye gelen 4 karakurt ile cenk ediyor. 4 Karakurt ise yaralı bozkurt yüzünden ölü bozkurta yaklaşamıyor.

Avcıları gören karakurtlar kaçıyorlar. Onların uzaklaştığını gören Bozkurt, ağır yaralı olan ve acı çeken diğer Bozkurtun boğazını ısırıyor ve onu öldürüyor. Sonrada kendi düşüp ölüyor. Ölen ilk Bozkurtun da boğazındaki diş izlerini farkedince, daha fazla acı çekmemesi için arkadaşı tarafından öldürüldüğünü anlıyorlar.

Üzerlerine doğrulmuş namludan korkmayan bozkurtlar ve diğer gördükleri, avcılarda hayranlık ve büyük saygı uyandırıyor. Kurtları doldurmadan vaz geçip, toprağa gömmeyi daha uygun buluyorlar. Gömme işlemi bittikten sonra avcılardan biri yerde kar üzerinde ki bozkurtlardan akan kanlara dakikalarca bakıyor, gözleri yaşarıyor ve bıçağı ile koluna bir yara açıp, bozkurtların mezar taşına kendi akan kanıyla tek bir kelime yazıyor “SORRY” (ÜZGÜNÜM)


1 Ocak 2023 Pazar

TÜRKLERLE İLGİLİ TARİHİ SÖZLER

Türkler yalnız bugün değil geçmişte Büyük Hun İmparatorluğundan tutun da, Selçuklu, Osmanlı gibi kurdukları tüm devletlerde, kimseye hiçbir ayrımcılık yapmadan, sen-ben demeden başka milletten, dinden veya mezhepten insanlarla barış, huzur, güven ve uyum içinde yaşamayı bilmişlerdir. 

İşte tarih boyunca dünyaya hükmetmiş Türk devletleri ve Türk Milleti hakkında söylenen sözlerin bir kaçı. Bu sözleri ben söylemedim, araştırmacı ve bilim adamları, tarihçiler söylüyor. Keşke Yunan olsak diyenler iyi okusunlar.

Türkler ölmeyi iyi bilirler. Ben de ölmeyi bilen bir milletin yenilmeyeceğini bilecek kadar tecrübe sahibiyim. -Montecucco

Eğer bir Türk devleti olmasaydı mutlaka yaratmak gerekirdi. -Adolphe Thiers

Bana Türk'lerden kurulu bir ordu verin dünyayı rehin alayım. -Napolyon Bonaparte

Türkler öldürülebilir ama mağlup edilemez. -Napolyon Bonapart

Türkler dünyanın en temiz, en dürüst, en namuslu milletidir. -Pierre Loti

Irk ve millet olarak Türkler, geniş imparatorluklar içerisinde yaşayan kavimlerin en asilidir. -Alphonse de Lamartine


Dünyada iki bilinmeyen vardır. Biri kutuplar, diğeri Türkler -Fransız Albert Sorel

Türkler,devlet yıkmakta ve devlet kurmakta birinci sınıf üstatlardır. -Joseph von Hammer Purgstall

Kılıcı eşsiz bir maharetle kullanan Türk eli, mağlup ettiği insanların yarasını sarmakta da bir o kadar ustadır. -İngiliz Lord Byron

Savaşın zevkini almak isteyen herkes Türklerle savaşmalıdır. -Sir Charles Vere Ferrers Townshend

Haydi beni bir daha tutuklayın İngilizler! Ama görüldü ki tutuklama ve öldürmeyle iş bitmiyor! İşte Türkler, kendi cenaze merasimi için hazırlanan tabutlarını, sahiplerinin başlarına geçirdiler! -Mohandas Karamçand. Türk Kurtuluş Savaşı'nın Türklerin zaferiyle bitmesi üzerine söylenmiş.

Türkler öyle bir millettir ki, eğer saldırırsak tamamını yok etmemiz gerekir. Yoksa bir tane bile hayatta bırakırsak, yeni bir devlet kurar ve intikamını alır. -Adolf Hitler

On ulusun on yiğit adamın gücü tek bir kimsede toplansa yine bir Türk'e bedel olamaz. -Charles Mcfarlane

Türklerle dost ol, ama sakın düşman olma. -Gianni de Michelis

Eğer kendilerini tanımış olsaydınız, Türklere hayran olurdunuz. -İngiliz Sir Mark Sykes

Türklerle savaşmak talihsizliktır. -Sir Winston Churchill

Türk milleti iki bin yıldır profesyonel askerdir. Türklerin mesleği askerliktir. -Donaldson

Ey Türk, titre ve kendine dön! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, kim bozabilir senin ilini ve töreni! -Bilge Kağan

Biz Türk milleti temiz bir milletiz. Biat nedir asla bilmeyiz. Bundan dolayı Tanrı bizi aziz kılmıştır. -Alparslan

Ne Mutlu Türküm diyene! -Mustafa Kemal Atatürk