‘Niyet ettin mi iftar olmadan oruç açılmaz. Açarsan 61 gün kefaret denilen cezalı olarak tutman lazım. Yoksa Cehenneme gidersin!’ diyorlardı. Sonra korkumdan 61 gün o kefareti bir defa tuttuğum da oldu. Canım çıkmıştı.
Ben ne bileyim? Hoca vaizde ne derse ona inanıyordum ve korkumdan ölüyordum. Bir de ‘Hoca böyle yanlış dedi’ dediğimiz zaman ‘Sus çarpılırsın hocanın hakkında öyle konuşulmaz’ derlerdi. Bazı hocalarda kendilerini Allah’ın yerine koyar, kesin hüküm verirlerdi; “Sen Cehennemde yanacaksın. Vah yazık, senin için üzülüyorum.” Diyorlardı.
Bizim köyün Hocası Mutinoğlu Hilmi Amcaydı. O köyün yukarı taraflarında oturuyordu ve çok dürüst bir insandı. Vaiz ettiğini hiç hatırlamıyorum. Cuma günleri daha önce yazdığı kağıttan hutbe okurdu. Can kulağıyla dinlerdik ve sözünden hiç çıkmazdık. Sadece Cuma günleri ve bir de ramazanlarda gece camiye gelirdi, Teravih namazları kıldırırdı. Maaş filan almadan hocalık yapardı. Kimseden para filan yardım da toplamazdı. Hep sorardım; "Hilmi amca bugün çok darlandım, iftardan önce orucu bozdum, 61 gün tutacak mıyım?" diye. O "Yok, sen çocuksun, tutabiliyorsan tut, bozsanda günah olmaz." derdi. Ama ben yine tedbirli davranır, tam iftara yakın 5-10 dakika kala 'oruca' niyet ederdim. Güya aklımca Allahı kandırırdım.
Akşam iftar olduktan sonra camiye, teravih namazı kılmağa gitmek için can atardık. Sonrada köyün çocukları bir birimize övünürdük; ‘Ben hiç kaçırmadım, her akşam kıldım.’ Diye ve Cennete gideceğimiz için de sevinirdik. Çünkü orada her şey serbestti. Biz içmezdik ama şarap dere gibi akıyordu. Bir de Huri kızları ile evlenecektik.
Hazır vaktı gelmişken Temel in bu konuyla ilgili bir fıkrası var onu da anlatayım;
Temel Kayserili birinin koyununu çalmış. Çalmış ama ağzına yüzüne bulaştırmış, görenler olmuş. Temel yine de koyunu kesip yemiş.
Kayserili ye demişler ki Temeli mahkemeye ver, parasını al. Kayserili kurnaz ya, yok demiş o dar günüm de lazım olur yedekte dursun.
Zaman geçmiş Temel ve Kayserili ikisi de ölmüşler. Cennete gitmek için Kayseri'linin sevabı az gelmiş. Cennete gidemeyecek. Hemen Temel’in hırsızlığı aklına gelmiş ve gitmiş Temelden biraz sevap istemiş. Temel de yok, vermem deyince; hanı yalan dünyada Temel koyununu çalmıştı ya, Kayserili mahkemeye vermiş.
Meleklerden hakim, savcı, şahitler oluşturmuşlar mahkeme ediyorlar fakat Temel külliyen inkar ediyor. Ne kadar sıkıştırmışlarsa “Ben koyununu çalmadım” diyor.
Hakim “duruşmaya bir saat ara vermiş. Bu sırada o koyunu çalarken gören şahit melekler gelmiş Temel’in yanına; “Sen yandın Temel! Duruşmaya neden ara verildi biliyor musun? Şimdi koyunu bulup getirecekler. Koyun da "he Temel beni çaldı" diyecek. İnkarda edemeyeceksin. Sen yandın!” demişler.
Temel; “Koyunda burada mıdur?” diye sormuş. Melekler “Evet şimdi getirecekler.” Deyince, Temel çok korkmuş;
“Uyii.. E ozaman koyonu verun Kayserili ye de, ben kurtulayım daaa..” demiş.
Bizde öyle korkuyorduk işte Allah tan, o korkuyla yetiştik. Ama o zamanlarda bazı arkadaşlarımızın teşvikiyle tabi ki ufak tefek bazı günahlarda işliyorduk. Çocukların ve gençlerin en çok sevdiği şey; Gece Teravih namazı kılınırken muziplik etmek, milleti güldürmek, namazı bozmaktı. Ayakta süreleri okurken bazı arkadaşlar kapıda ki su borularını caminin tahta aralıklarından içeri sokarlar ve namaz kılanın kulağına denk getirir; "Teravih bitti, Vitir namazına geçtiniz mi" gibi yüksek sesle sorular sorarlardı.
Bazen hocada şaşırıp 20 rekat kıldıracağı yerde bir iki rekat fazla kıldırdığı zaman, yattığı yerden birisisin “Arkadaşlar bu gece kazık yedik, bir iki rekat fazla kıldık” gibi sözler söylemeleri de öyle günahlardan dı tabi.
Ama düşünüyorum da, o zaman çocukken bizim işlediğimiz o günahlar şimdikilerin yanında devede kulaktı.
Şimdi bakıyorum da hacı hocaların bir çoğu, en basiti yalan konuşup saf temiz insanları kandırıp paralarını alıyorlar. O paralarla villalarda oturup, son model arabalara biniyorlar. Kandırıp insanları tecavüz dahi edip, köle gibi kullanıyorlar. Koca bir devleti yıkıp, adamların vatanlarını ellerinden geri alıyorlar. Bundan daha büyük günah olur mu?
Allah kötülere niçin yol veriyor, bir şey yapmıyor? Ben bildim bileli tüm Müslüman ülkeleri zaten bu dünyada Cehennemi yaşıyorlar, öteki dünyada da Cehenneme gitseler ne olur yanı? Sanki Cehennem burada yaşadıklarından daha mı kötüdür? Hani Mahatma Gandri'nin bir sözü insanın aklına geliyor; 'Mustafa Kemal İngilizleri yeninceye kadar biz Tanrı'yı da İngiliz zannederdik!' demiş. Yoksa bu söz doğru mudur? Neden kullarını korumuyor?
Şimdi bakıyorum da hacı hocaların bir çoğu, en basiti yalan konuşup saf temiz insanları kandırıp paralarını alıyorlar. O paralarla villalarda oturup, son model arabalara biniyorlar. Kandırıp insanları tecavüz dahi edip, köle gibi kullanıyorlar. Koca bir devleti yıkıp, adamların vatanlarını ellerinden geri alıyorlar. Bundan daha büyük günah olur mu?
Allah kötülere niçin yol veriyor, bir şey yapmıyor? Ben bildim bileli tüm Müslüman ülkeleri zaten bu dünyada Cehennemi yaşıyorlar, öteki dünyada da Cehenneme gitseler ne olur yanı? Sanki Cehennem burada yaşadıklarından daha mı kötüdür? Hani Mahatma Gandri'nin bir sözü insanın aklına geliyor; 'Mustafa Kemal İngilizleri yeninceye kadar biz Tanrı'yı da İngiliz zannederdik!' demiş. Yoksa bu söz doğru mudur? Neden kullarını korumuyor?
Hayatı zindanlarda geçen, Namık Kemal Sinop Cezaevine atılırken, kendisinden önce giren bir mahkümün, kapının üstüne yazdığı bir beyit görür;
'KİME ZULMEDERSE MEVLASI,
ONA NASİP OLUR SİNOP MAPUSANESİ'
Namık Kemal da izin alır ve altına cevabı yazar;
'HAŞA; KİMSEYE ZULMEYLEMEZ MEVLASI,
İNSANLARIN ÇEKTİĞİ FİİL'İNİN CEZASI' diye.
İnsanlar menfaatları için sürekli olarak birbirlerini kandırmağa çalışırlar. Her insan hayatta mutlaka en az bir defa veya birden fazla kandırılmıştır veya kandırmıştır. Şu koskoca dünyada iki insan vardır; Aldatan ve Aldatılan. Aldatanlar akıllı, kurnaz insanlardır ve daima aldattıklarını kendi çıkarları için kullanırlar. Bütün yenilgiler, hezimetler akıl yokluğundandır. Onun için AKIL çok önemlidir. Akıllı olan ve düşünüp hareket eden, hayatta her zaman kazanır. Saygılarımla...