Rize İli Fındıklı İlçesine bağlı Ihlamurlu Köyü; ilk zamanlar Artvin İli Hopa
İlçesi Viçe Bucağı Yukarı Zuğu (Zuğu Ulya) Köyüdür. Aşağı Zuğu (Zuğu Sufla) şimdiki Sulak Köyüdür ve Ihlamurlu Köyü ile Sulak Köyü ikisi birlikte 'Zuğu' diye bilinir. Daha sonra Zuğu ismi de değiştirilir ve Ğayna olur.
Ihlamurlu Köyü, eski yıllarda çok değişik kavimlere ev sahipliği yapmasına
rağmen, 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet Han tarafından Trabzon ile birlikte
Türklerin eline geçer, ancak bu köye Türklerin yerleşmeleri 1800 lü yıllara
rastlar.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra 1948 yılında Viçe Bucağının ismi Fındıklı
olarak değişmiş, ilçe yapılmış ve 4 Aralık 1953’te Rize İli'ne bağlanmıştır.
Zuğu Ulya ismi, Ğayna, sonra tekrar değişerek en son Ihlamurlu Köyü adını
almıştır. 1964 yılında köye araba yolu yapılmış, fındıktan başka geliri olmayan
çok fakir olan halk, yavaş yavaş canlanmağa başlamıştır.
Fındıklı'ya 10 km, Rize'ye 78 km uzaklıktadır.
Gevond Turyan Ermeni din adamı ve araştırmacı yazar 1917 de çıkardığı DADJAR
isimli Ermeni dergisinde ve Ermeni Kronolojisi kitabında; 1100-1200 yıllarında
Doğu Karadeniz Bölgesinde Rum, Ermeni, Rus, Gürcü ve çeşitli halkların
yaşadıkları, Arapların buralara gelerek çok kanlı savaşlar yaptıkları, bölgede
yaşayanların bir çokları öldüğü ve sağ kalanların bölgeyi terk etmek zorunda
kaldıkları, sonraları kimlerin, nerelere, ne zaman yerleştikleri tam olarak
bilinemediği anlatılmaktadır.
Yakın zamanlarda ki Ermeni gazeteci ve araştırmacı Ajanlar; Agop Jack Hacikyan,
Sergey Vartanyan, Haygazun Alvırtsıyan ve Lusine Sahakyan'ın bölge halkları
Lazlar ve Hemşinliler için yazdıkları tamamen siyasi amaçlıdır ve gerçeği
yansıtmamaktadır. Tamamen espiyonaj faaliyetledir. Onların dedikleri gibi
Hemşinlilerin katiyen Ermenilerle komşuluk ilişkilerinden başka hiç bir yakın
ilişkileri olmamıştır.
Köyde Hemşinli ve Lazlar bir arada yaşarlar. HEMŞİNLİ ler; Kıpçak (Kuman, Kun)
Türkleri, DURUT (DÖRTLER veya DÖRTOBA) boylarındandır. Kuman ve Kun olarak ta
bilinen Kıpçak Türkleri uzun süren Rus savaşlarından sonra, 1240-1250
yıllarında Kayılardan sonra Semerkant, Buhara üzerinden Anadolu'ya, ki bu
savaşlardan sonra meşhur Rusların 'İgor Destanı' yazılmıştır. 1400-1450
yıllarında ise ikinci dalga Kıpçak Türkleri Hazar Denizi Kıyılarından Aras
Nehrini takip ederek, Horasan-Erzurum-İspir üzerinden Doğu Karadeniz'e
geldiler. Hemşin ve Çayeli'ye yerleştiler. Aynı dönemlerde ikinci dalga
göçlerle, Oğuzların Bayındır boyundan Akkoyunlu Türkleri de geldi ve onlarda
Çamlıhemşin, Hemşin taraflarına yerleşerek bir süre yaşamlarını sürdürdüler.
Daha sonra Hopa'ya yerleşerek Hopa da ki Hemşinliler oldular.
Çok şen ve neşeli olduklarından kendilerine Hep-şen ismi verildi. Zamanla Hem
şen ve Hemşin oldu. Sonraları daha verimli araziler bulmak için diğer bölgelere
dağıldılar. Gittikleri yerlerde geldikleri yerin ismi ile yanı 'HEMŞENLİ'
olarak anıldılar. Zamanla Hemşin olarak değişti ve bugün Hemşin olarak bilinmektedir.
İşte Hemşinli diye tanıdığımız bu insanlar Kıpçak ve Akkoyunlu Türkleridir.
Ihlamurlu Köyünde yaşayan Hemşinliler de onların kollarından biridir.
Lazlar Kafkaslar üzerinden Doğu Karadeniz'e daha önce
gelerek yerleştiklerinden, bölge eskiden Lazistan olarak ta bilinirdi. Bazı
kaynaklar (Doç. Dr. Osman Karatay’ın 'Türklerin Kökeni' adlı kitabı) Lazların
da Kıpçak Türklerinin bir kolu olduğu ve o zamanlar 'ALAZ' diye bilindikleri,
zamanla değişerek 'LAZ' ismini aldıkları anlatılmaktadır. Doğu Karadeniz'e
sonradan gelen ve kendilerine Hemşinli denilen Kıpçaklar ile uyum içinde
yaşamışlar, hatta dış baskılara ve eşkıyalara karşı yaşam yerlerini birlikte
savunmuşlardır. Belki de bu oluşum eski akrabalıklarına dayanmaktan
kaynaklanır.
Tarih boyunca Ermeni ve Rumlarla da iyi geçinmiş birbirlerine kız alıp
vermişler. Sonraları dış güçlerin ve Rusların teşviki ile Ermeniler ve Rumlar
devlet kurmak bahanesiyle isyanlar çıkartarak, bu toprakları almak için bölge
halkına karşı korkunç katliamlar yaptıklarından araya düşmanlık girmiştir.
Yerleşim yerlerini; sineklerden kaçmak ve hayvancılık yapmak için yukarı
kesimlerden seçmişler. Zamanla yerleşim yerlerinden uzakta 'MERZE' dedikleri,
yaz aylarında gidip kaldıkları, hayvanlarına otlak olarak kullandıkları başka
mezralar açmışlardır. Halkın çoğu yaz aylarının çürük havasından kaçmak için
hayvanları ile yedi saat yol yürüyerek, Kaçkar Dağlarının 2000-3000 metre
yükseğinde ki yaylalara göç eder, burada 'ĞUĞ' dedikleri küçük evlerde 2-3 ay
kalarak Ataları Kıpçaklar gibi yarı göçebe bir hayat yaşarlar.
Yaylalarda da daha önce Ermeni ve Rumlar yaşadığı, hatta üstü güneş, alt
taraflarına koyu sis çöktüğü zaman dumanı deniz sanarak yüzmek için kayalardan
aşağı atladıkları ve öldükleri anlatılır. Hala evlerinin kalın duvar
kalıntıları vardır ve bazı yer isimleri de onlardan kalmıştır.
Bir rivayete göre 'KAÇKAR DAĞLARI' ismi Kıpçak Türklerin KOÇ anlamına gelen 'KOÇKAR'
isminden zamanla değişerek oluştuğu söylenir.
Lazlar Türkçe ve Lazca, Hemşinliler kaba bir üslup ile Türkçe konuşurlar. Ancak
Lazca, Rumca ve Ermenice öğrenip konuşanlar da vardır. Yakın komşuluk
ilişkileriyle başka milletlerin tesirinde kalarak dil ve kültürlerinin çok azı
değişime uğramış, başka milletler de onların tesirinde kalarak bir çoğu
Müslüman bile olmuşlardır. Çok şen ve neşeli olan bu insanlar bölgeye kemençe,
tulum ve horonu getirerek yayılmasına sebep olmuşlardır.
Bölgede yaşayan halk ilk zamanlar başta hayvancılık olmak üzere, arazisi
olanlar fındık üretir, çiftçilik yapar, orman ürünlerinden faydalanır, çok
fakir bir hayat yaşarlardı. Bütün alış verişleri veresiye yaparlar, 'Fındık
vakti' diye ödemelerine vade koyarlardı. Daha sonra Atatürk'ün teşvikiyle çay
üretilmeğe başladı ve halkın refah seviyesi çok yükseldi.
1917 de Mustafa Kemal Atatürk'ün emriyle Ali Rıza Beyin araştırmaları sonucu
Rize'de çay üretilebileceği tespit edildi. 1922 yılında Mustafa Hulusi Bey
tarafından Rusya'dan şemsiye demirinin borusu içinde, kaçak çay tohumları getirilerek
deneme üretimi başlatıldı. 1940 yılında ise Muğla Millet Vekili Zihni Derin
tarafından çay üretimi tam olarak geliştirilerek 1947 yılında ise Rize Fener
Mahallesinde ilk çay fabrikası kurularak çay üretimine tam olarak başlandı.
Ihlamurlu Köyünde ise ilk olarak 1949-50 yıllarında çay fidesi toprağa dikilmiş,
sonra ki yıllarda da üretimi başlamıştır. Şimdi kivi ve az da olsa yaban
mersini üretimi yapılmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu1830 yılından önce nüfus kayıtları tutmadığı için bu
bölgede bu tarihten önce kimlerin yaşadığı tam olarak bilinmese de, bu tarihlerden
sonra ki nüfus kayıtlarına göre; Ihlamurlu Köyüne; 1834 te, ilk olarak Kürdina
(Aksu) lar, ve sırasıyla 1836 da Mollaloğlu (Yılmaz) lar, 1837 de Beşli ler,
1844 te Taşçı (Öztürk) lar ve Peştamalcı (Güneş) lar, 1847 de Civelekler, 1861
de Mutinoğlu (Özmetin) ler, 1870 te Altuncu lar, 1871 de Hocoğlu (Özcihan) lar,
1873 te Musalar (Hafızoğlu, Gülten) ler, 1880 de Saidoğlu (Atasevim) lar, 1881
de Sırma, 1892 de Fikoğlu (Özgümüş) lar, 1897 Abdoğlu (Gegez) lar, 1906 da
Göçer ler yerleşmiş ve hala daha yaşamaktadırlar.
NOT: Yoğun ilgi ve istek üzerine bugüne kadar ki Ihlamurlu Köyünde yaşayanların
ve hala daha yaşamağa devam edenlerin nüfus kayıtları, 'HARDUMA' Blogu,
IHLAMURLU KÖYÜ SECERESİ' sayfasında kimlik numaraları silinerek
yayımlanmıştır. Merak eden herkes, kendi gerçek sülale secerelerini bu
kayıtlarda bulabilirler. Saygılarımla...
Yararlanılan kaynaklar:
Artvin ve çevresi Kıpçak Türk Tarihi: Kurat
,Akdes Nimet-Türk kavimleri ve Türk Devletleri,s83,84.Kırzıoğlu,kıpçaklar
s.148-M.Fahrettin Kırzıoğlu).- Çoruh boyu kıpçak Türkleri kitabı-M. Fahrettin
Kırzıoğlu ,Yukarı kür ve Çoruh boylarında kıpçaklar Ankara 1992. T.C. Rize Nüfus Müd. Akkoyunlular.