SAYFALAR

27 Kasım 2025 Perşembe

ATATÜRK'Ü TUTUKLAMAK


Emekli Hava Albayı Kemal İntepe, hatıralarında anlatıyor:
“1941 yılında İngiltere'ye uçuş eğitimi için gitmiştik. Londra'ya vardığımızda, yaşlı bir İngiliz hava binbaşısı, irtibat subayı olarak görevlendirilmişti. Adı Mr. Salter olan bu subay Türkçe'yi bizlerden daha iyi konuşuyordu. Mr. Salter'i birkaç defa eşi ile birlikte çaya davet ettim. O da beni akşam yemeklerine evine çağırıyordu. Emekli Binbaşı Salter bir akşam bana şunları anlattı:"

"1919 yılında Piyade Binbaşı Salter olarak Samsun'daki İngiliz İşgal Kuvvetleri Tabur Komutanı idim. 18 Mayıs 1919 günü İstanbul'daki İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanlığı'ndan şifreli bir telsiz telgrafı aldım. Bu telgrafta, ‘16 Mayıs 1919 günü, Mustafa Kemal adında bir Türk generalinin, Bandırma Vapuru ile İstanbul'dan ayrıldığını, eğer Samsun'a inecek olursa derhal tutuklanarak İstanbul'a gönderilmesi' istenmekteydi.

Gerekli emirleri verdikten sonra Samsun'a indim. Şehir her zamankinden daha kalabalıktı. Bu kalabalık pazar kalabalığından farklı görünüyordu. Siyah çizmeli, külot pantolonlu ve siyah kalpaklı, sert bakışlı kimselerin çokluğu dikkatimi çekti. Sonradan bunların Türk subayları olduğunu öğrendim. Durum çok nazikti. Dört gün önce Yunanlılar İzmir'i işgal etmişler, Türkler buna çok sert bir tepki göstermişlerdi. Rum tercümanım çok korkuyordu. Bütün gece hiç uyuyamadım.

19 Mayıs günü sabah erkenden iskeleye gittim. Sabah namazından çıkan herkes sahile inmişti. Kurtarıcılarını bekliyorlardı. Askerlerimle çevreyi kordon altına aldım. Denizde, batı tarafında bir duman göründü. Sahildeki kalabalık heyecanlıydı. Bir de baktım ki, her askerimin arkasında siyah çizmeli, kara kalpaklı bir Türk subayı duruyor. Hepsi muhakkak silahlıydı. Vapur iyice göründü. Görevimi iskele üzerinde yapamayacağımı düşünerek motoruma atlayıp vapura doğru hareket ettim. Mustafa Kemal Paşa'yı orada tutuklayacaktım. Vapura ilk varan benim motorum oldu. Beraberimde getirdiğim iki erimi motorda bırakarak, tercümanımla birlikte vapurun iskelesine tırmandım. Güvertede beni selamlayan iki tayfaya: ‘Vapurdaki generali görmek istiyorum' dedim. Bir tanesi önümüze düşerek bizi salonun kapısına kadar götürdü. Kapıdaki görevli, durumu içeriye bildirdi ve geriye dönüp bizi salona aldı. Herkes ayakta idi.

Ortada, mavi gözlü, sert bakışlı kişi ile göz göze gelince, birden ne söyleyeceğimi şaşırdım. Sert bir asker selamı verirken ağzımdan şu sözler döküldü: ‘Taburum emrinizdedir!' Bunu nasıl söylemiştim? Daha önce hiç böyle bir şeyi aklımdan bile geçirmemiştim. Rum tercümanım da şaşırdı, bir an durakladı. Ben kendisine dönüp bakınca hemen toparlandı ve Türkçe olarak generale iletti. Mustafa Kemal Paşa'nın yüzünde hafif bir tebessüm belirdi, teşekkür etti ve beni de yanına alarak dışarıya çıktık.

Sanıyorum, bakışlarından etkilenip bir anda teslim olma kararı vermiştim. Gözlerinin, inanılmaz bir etkileyici gücü vardı. Öteki sandallar da vapura ulaşmışlar, çevreyi doldurmuşlardı. Mustafa Kemal Paşa, gemiye çıkan birkaç kişiyle tokalaştıktan sonra, vapurdan benim motorumla ayrıldık. İskeleye vardığımızda muavinime, taburu safta toplayıp silah çattırmasını ve hepsinin Türk makamlarına teslim olmasını emrettim. Biraz durakladı, sonra asker selamı verip ayrıldı ve emrimi aynen yerine getirdi. Taburu o siyah çizmeli, kara kalpaklı kişiler teslim almıştı. Bu yüzden, İngiltere'ye dönünce askeri mahkemede yargılandım. ‘Bir İngiliz subayı, nasıl olur da bir Türk generalin emrine girer? Bu vatan hainliğidir!' diyorlardı."

Mr. Salter, olayın devamını ve İngiliz Askeri Mahkemede ki savunmasını şöyle anlatıyor:

“Mustafa Kemal Paşa benim yanıma, o siyah çizmeli, kara kalpaklı kişilerden birini vererek kendi makam otomobilimle ve kendi şoförümle birlikte, misafir edileceğimi söyledikleri Ankara'ya gönderdi. Taburumun tutuklu erlerinin de, Çorum, Çankırı ve Kastamonu'da kurulan esir kamplarına yerleştirildiğini öğrendim.

Türklerin Kurtuluş Savaşı'nın sonuna kadar Ankara'da, Hacıbayram Camii'nin önündeki cadde üzerinde bulunan iki katlı ahşap evde kaldım. Hizmetimi göreceğini söyledikleri, fakat aslında gardiyanım olan ve sıksa suyumu çıkaracak kuvvetteki bir kadınla dört seneye yakın bu evde oturdum. Savaşın sonunda imzalanan anlaşma gereğince ben ve taburum, Malta'daki Türk esirlerle değiştirildik. İngiltere'ye döner dönmez tutuklandım ve vatana ihanet suçundan divanı harbe verildim. Hakkımda ağır hapis isteniyordu! Ben askeri hapishanede tutuklu iken ziyaretime gelen ailem ve ebeveynim, savunmamı yapabilmem için bana birçok gazete ve kitap getirmişlerdi. Onlardan yararlanarak, kısa fakat öz bir savunma hazırladım. Bana isnat edilen suç, taburumu hiç direnmeden teslim edişim idi. Savcı, teslimiyetimin vatana ihanetle eşdeğerde bir suç olduğunu iddia ediyor ve en ağır şekilde cezalandırılmamı istiyordu.

Yüksek Askeri Mahkeme'nin önüne çıktığımda savunmamı büyük bir soğukkanlılıkla okudum ve şu cümlelerle bitirdim:

"Sayın hâkimler. Başbakanımız Lloyd George, Avam Kamarası'nda şöyle bir soruya muhatap olmuştur: ‘Yunanlıları silahlandırarak 15 Mayıs 1919'da İzmir'e çıkarttık. Ve o tarihten bu yana milyarlarca sterlini bulan masraflar yaptık. Sonuç ne oldu? Yunanlılar İzmir'de denize döküldüler. Ayrıca Anadolu'daki bütün Rumlar atıldılar veya göçe zorlandılar. Bu olayda bizim kazancımız nedir? Hiç. Bu akılsızca bir gaf, korkunç bir hata, büyük bir felaket değil midir?'

Bu sert ve suçlayıcı soruya karşılık Başbakanımız Lloyd George şu cevabı vermiştir: ‘Yüzyıllar bir veya iki dâhi yetiştirir. 20'nci yüzyılın dâhisinin Mustafa Kemal adıyla Türkiye'den çıkacağını ben nereden bilebilirdim?' Görüyorsunuz sayın hâkimler. Karşınızdaki bu subay, Başbakanımızın bahsettiği 20'nci yüzyılın dâhisi ile hiç beklemediği bir anda karşı karşıya ve göz göze gelmişti. Ne yapabilirdi? Eğer ben o gün başka türlü hareket edecek olsa idim, bugün benimle beraber bütün taburumun mezarlarını ziyarete gelecektiniz. Fakat şimdi, eceli ile ölmüş olan üç erimizin dışında hepimiz sağ salim yurdumuza dönmüş, ailelerimize kavuşmuş durumdayız. Karar yüksek adaletinizindir."

“Beraat ettim ve terhise tabi tutuldum. Ailemle birlikte Türkiye'ye gidip Mustafa Kemal Paşa'yı ziyaret ettim. Paşa beni muhteşem nezaketiyle karşıladı. Tekrar görevli olarak İngiltere'ye çağırılmasaydım, Türkiye'de kalacaktım. İngiltere'ye döndüğümde beni, Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne aldılar ve İstihbarat Başkanlığı'nda önemli bir görev verdiler. Türkiye ile İngiltere arasında irtibatı sağlayan grupta görev yapıyorum.”

Emekli Hava Albayı Kemal İntepe anılarında Binbaşı Salter için “İki yıldan fazla bir süre birlikte olduk. Bu süre içinde her zaman bizleri savundu ve kendisini daima bizden biri saydı. Büyük bir Atatürk hayranıydı” diyor.



30 Ekim 2025 Perşembe

MUSTAFA MUĞLALI

Kahrından Ölen veya Öldürülen Bir Kahraman, ‘Orgeneral Mustafa Muğlalı’

İzmir Menemen’de bir asteğmendi. 23 Aralık 1930 günü ajanların idare ettiği, gericilerin başlattığı isyanı bastırmak üzere görev verildi. Kan dökülmesin diye çok uğraş vermişti Mustafa Fehmi Kubilay…

Olaya müdahale ettiği sırada bir kurşun ile göğsünden yaralandı. Yaralı bedeni isyancılar tarafından sürüklenerek cami avlusuna getirildi. Kör bir testere ile başı kesilerek, sancağın ucuna takıldı ve Menemen sokaklarında gezdirildi.

Bu olay için; 1 Ocak 1931 itibarı ile bölgede Fahrettin Altay komutasında sıkıyönetim ilan edildi. Divan-ı Harp kuruldu ve sanıklar yargılanmaya başladı.

24 Ocak 1931 günü iddianame okundu, 28 sanığın idamına karar verildi.

Zalimler, Kubilay’ı şehit ettikleri meydanda asılarak idam edildiler.

Kubilay’ı şehit edenleri yargılayıp, idam eden Menemen İstiklal Mahkemesi Başkanı idi Orgeneral Mustafa Muğlalı.

Yine; 1943 yılında İkinci Dünya Savaşının en hararetli günleri yaşanıyordu. Ülkemiz işgal tehdidi altındaydı.

Özellikle Doğu sınırlarımız sürekli olarak ajanlar tarafından taciz ediliyor, kaçakçı kılığındaki yüzlerce kişi ülkemize girip çıkıyorlar, cirit atıyorlar, espiyonaj faaliyetlerde bulunuyorlardı. Bu esnada 33 kaçakçı kılığında ki kişiler, İran sınırına doğru kaçarken vurulmuştu.

Emri veren bölge komutanı Mustafa Muğlalı Paşaydı. Dört sene geçtikten sonra 1947 yılında emekli oldu.

1948 yılında Demokrat Parti, bölgede bulunan oy potansiyelini lehine çevirmek için, Mustafa Muğlalı olayını meclise taşıdı. Öldürülenlerin masum köylüler olduğunu, suçsuz yere kurşuna dizildiklerini savundular.

1949 yılında tutuklanan Orgeneral Mustafa Muğlalı Paşa, kısa bir süre sonra serbest bırakıldı.

Sonuçta devlet güvenliğini korumak onun sorumluluğu altındaydı, görevini yapmış, sınır ihlalinde bulunan, kimliği belirsiz kişilere ateş açılması emrini vermişti.

1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti yönetimi, Muğlalı olayını yeniden gündeme taşıdı.

Yargılanmanın tekrar görülmesine karar verildi, Mustafa Muğlalı 70 yaşında tutuklandı ve idama mahkum edildi.

'Dayanamadı.' dendi, 11 Aralık 1951 günü hapishanede kahrından öldüğünde 70 yaşındaydı. Acaba öldü mü, öldürüldü mü? O da şaibeli.

1997 yılında itibarı iade edildi. Suçsuz olduğu güya anlaşılmıştı ama aradan 36 yıl geçmişti.

Askeri törenle naaşını devlet mezarlığına taşıdılar. Harp Akademileri Komutanlığının bahçesine heykeli dikildi.

Balkan harbine katılmıştı. 1. Dünya Savaşında, Adana Bölge Komutanlığı Kurmay Başkanı olarak görev yapmıştı.

Milli Mücadelenin en önemli birimleri olan, görevleri Anadolu da Mustafa Kemal kuvvetlerine, vatan kurtulması için; silah kaçırmak, istihbarat ve subay sağlamak olan, İstanbul teşkilatlarından Zabitan ve Yavuz gruplarına başkanlık yapmıştı.

Atatürk’ün arkadaşıydı. Şeyh Sait ve Tunceli isyanlarının bastırılmasında görev almıştı ve görevlerini yerine getirmişti.

Ve en önemlisi Kubilay’ı şehit edenleri yargılayıp, idam eden Menemen İstiklal Mahkemesinin başkanıydı Mustafa Muğlalı Paşa.

Yıllar sonra, Kubilay’ın katillerini idam etmenin bedelini ödettiler bu büyük kumandana.

33 kaçakçı için şiirler yazılan bu ülkede, Mustafa Muğlalı Paşanın adını bile öğretmediler bizlere. Kışlalardan tabelası ve Askeri Okullardan heykelleri kaldırıldı. İsmi verildiği yerlerden bir bir silindi. İzleri yok edildi.

Sahip çıkamadık. 70 yaşında, bir Kurtuluş Savaşı kahramanının kahrından veya şaibeli ölmesini evlatlarımıza anlatamadık.

Bu memlekette, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, vatan, millet ve cumhuriyeti sevenler, onlar için çalışanlara, bilerek ihanet edilmekte, intikam almağa çalışılmakta ve yok edilmek istenmektedir. İçerde ki hainler düşmanlarla iş birliği halindedirler ve düşmanlıklarını bilinçli bir şekilde sürdürmektedirler.




26 Ekim 2025 Pazar

BİR YÖRÜK HİKAYESİ

Zaman 1970 li yılların sonları .

İş: Batı Toroslar’da Burdur-Antalya arasında, çetinliğinden dolayı adına türküler yakılan 'Yol ver bana Çubuk beli geçeyim!' yılan gibi kıvrım kıvrım dolanan Çubuk Boğazı yolunun yeni bir güzergah ile yenilenmesi işi.

İşin Yüklenicisi yabancı bir şirket.

Sabahın ilk mesai saatleri..

Yabancı şirket, bünyesinde çalışan Türk harita teknisyenleri, Çubuk boğazının başlangıç mevkiinde, topoğrafya cihazları ile birtakım ölçümler, çalışmalar yapmaktadırlar. Bu çalışmaları dağın karşı yamacındaki çadırından izlemekte olan bir Yörük, ne yaptıklarını merak ederek yanlarına gider.

-Merhaba ağalar, kolay gelsin. Ne işlersiniz?

-Merhaba dayı. Arazide durum tespiti, eğim ölçümü gibi çalışmalar yapıyoruz. Çubuk boğazında yapılacak yeni kara yolunun güzergahını belirlemek için gerekli çalışmalar bunlar. Dağ çok yaman, boğaz da uzun. Şirket mühendisleri kaç gündür bunun için kafa yoruyor.

-Eee, nahal (nasıl) bellikleceniz (işaretleyeceksiniz) yeni yolu? Boğazın hangı yanından yol açmak niyetindesiniz ? Harita teknikeri yabancıları kastederek: "Ona şirket mühendisleri karar verecek, birazdan gelirler ama kolay olmayacak."

-Duroon (duradurun) dayım; ben size bi möhendiz getireen. Bi de onun dediine bakın. Soonacıma gine bildiniz gibi yaparsınız.

Yörük bu sözü söyleyip ayrıldıktan bir iki saat sonra bir eşekle tekrar gelir.

Bu arada yabancı mühendisler de sahaya gelmişler, sahadaki Türk teknisyenler yörüğün gelişini ve söylediklerini yabancı şefe aktarmışlar. Yabancı şirketin Şantiye şefi işlerine karışılmasından canı sıkılır ama Türk köylüsünü merak ettiğinden ve kendisi için eğlenceli olacağını da düşündüğünden onu dinlemeye itiraz etmez. Şef'in sözlerini Yörük Osman’a Türk çalışanlar tercüme ederek aktarır:

-Merhaba. Piposundan bir nefes çektikten sonra, dumanını üflerken eşeği işaret ederek , dudaklarında müstehzi bir ifadeyle, Bana senden söz ettiler. Buradakilere bir mühendis getireceğini söylemişsin ama sen arkadaşınla gelmişsin.

-Merhaba beyim. Heye, söylediydim. Hemi de getirdim. Eşeği göstererek..İşte getirdiğim möhendiz. İşittim ki boğazı nerden, nahal geçeriz diye kafa yorarmışsınız. Sizler helbet daha eyisini bilirsiniz emme bi de bu fukara möhendize kulak verin isterseniz.

Eşeğin iki yanında ağzına kadar dolu birer saman hararı büyük çuval yüklüdür. Yörük Osman cebinden çıkardığı çakı bıçağıyla çuvalların altında birer ikişer çentik açar. “Dehh kızım !”diyerek eşeğe yol verir. Yolun, boğazın zaten yabancısı olmayan eşek ağır ağır, tıkır tıkır Çubuk Boğazı’ndan iniş aşağı bir yol tutturur. Osman, yabancı şef’e ve diğerlerine dönerek “Takip edin !” der. Başta yabancılar olmak üzere bütün saha ekibi ”bir eşekten mi akıl alacağız!” düşüncesiyle önce bozulurlar, aralarında sinirlenenler olur. Eşek, tatlı bir eğimle dura, döne yamaç aşağı Çubuk boğazının vadisine doğru ilerledikçe iki yanındaki çuvallardan yavaş yavaş dökülen samanlar geriden gelenlere iki şeritli bir yol işareti bırakmaktadır. Gördükleri karşısında şaşkınlıktan şaşkınlığa, hayretten hayrete düşen yabancı, yerli uzmanların fikri değişmeye başlar. Büyük bir yükten kurtulmanın rahatlığı ile Yörük Osman’a teşekkür ederler. Hemen, saman izlerine kalıcı işaretler koymaya başlarlar. Güzergah kaba taslak ortaya çıkar.

Boğaz içinde, bir dere kenarında kurmuş oldukları günlük kamp, şantiye çadırında Osman’a kahve, çay, kek vs ikram ederler. Osman, tercüman vasıtasıyla yabancılara “Bu çadırı yanlış yere kurmuşsunuz. Bunu buradan kaldırın; daaha şu yamaca kurun” diye yüz elli , iki yüz metre uzaklıkta ama emniyetli bir yeri işaret eder. Yabancılar "Neden ki?" diye sorarlar. “Çünkü burayı su basar. Akşama kalmaz yağmur var." der. Hava gayet açıktır ve gökyüzünde yaprak kadar olsun bir bulut yoktur. Bunun üzerine yabancı şirketin Şantiye şefi olan mühendis bir bizim yörüğe, bir havaya bakarak, kendinden emin bir tavırla "Mühendisine lafım yok ama Meteroloji’de zayıfsın. Biz o işi iyi biliriz. Bugün, yarın yağmur filan yok. Zaten kampı yarın başka yere taşıyacağız. Çadırı toplamamıza hiç gerek yok" der. "Pekey beyim, siz bilirsiniz…" der yörük; keçilerini toplamak üzere yanlarından ayrılır, gider. 

Öğleden sonra gökte bir küçük bulut görünür ve gitgide büyür. Büyüdükçe kararır, karardıkça büyür. Kırk beş dakika, bir saat içinde bardaktan boşanırcasına bir yağmur iner. Masum bir kuzu gibi sakin sakin yayılıp akan dere birden azgın bir sele döner.

Arazide çalışmakta olan yerli, yabancı mühendisler, işçiler kamp çadırına zor yetişirler. Eşyaların, önemli cihazların bir kısmını kurtarırlar, bir kısmı çadırla beraber sele kapılıp gider. O sırada, olacakları önceden sezen, onları tepeden izlemekte olan Yörük Osman koşarak yardımlarına yetişmiştir.

Rüzgar dinip, yağmur geçtikten sonra yabancı şef yine tercüman vasıtasıyla bizim Yörük Osman’a sorar:

-Hava açık ve gökyüzünde bir küçük bulut bile yokken, yağmur yağacağını, üstelik ”akşama kalmaz" diyerek nasıl bilebildin ?

-Çünkü yağmur yağacağı zaman benim hayalarım üşümeğe, kaşınmağa başlar. Ordan bildim.

Yörüğün bu sözü kendisine tercüme edilen yabancı şirketin şantiye şefi, bir kahkaha patlatacak ve bugün bile dilden dile dolaşan şu meşhur sözünü söyleyecektir:

“Mühendisi eşeğinden, Meteorolojisi ta*ağından olan bu millete akıl ermez, bunlarla uğraşılmaz!"      Alıntı.

21 Ekim 2025 Salı

POLİS’İNE SAHİP ÇIK


Emekli Emniyet Müdür'ü Yaşar Durmaz'ın Kaleminden

POLİSİNE SAHİP ÇIK…!

Diyarbakır’da geçtiğimiz gün Öcalan’a özgürlük talebiyle yapılan eylem sırasında megafonu eline alan bir kişi, Türk polisine dönüp “düşman” diye haykırdı. Bu sahne sadece birkaç saniyelik bir görüntü değil; bir zihniyetin ve bir niyetin dışa vurumuydu.

Polis…

Bu ülkenin güvenliği için gece gündüz nöbette.
Yağmurda, karda, sıcakta; bayramda, tatilde bile görevde.

Şehit veriyoruz, yaralanıyoruz, tehdit ediliyoruz…
Ama hâlâ birileri, devletin güvenlik güçlerine nefretle seslenebiliyor. Hem de kameralar önünde, meydanlarda, utanmadan!

Bu nasıl bir çelişki?
Bu nasıl bir “özgürlük anlayışı” ki, terör örgütünü övmek, polisi “düşman” ilan etmek normalleşebiliyor?

Kimse kusura bakmasın…
Bu mesele birkaç kişinin “aşırılığı” ya da “sözlü provokasyonu” değildir.

Unutmayalım: Polis, bu milletin evladıdır. Anadolu’nun dört bir yanından gelen, bu vatan için , ay yıldızlı bayrak için yemin etmiş insanlardır onlar.

Elbette ifade özgürlüğü demokrasinin temelidir.
Ama hiçbir özgürlük, terör övücülüğünü, nefret söylemini, devlete düşmanlığı kapsamaz.

Bir toplumun ortak vicdanına saldırı niteliği taşıyan bu tür eylemler karşısında sessiz kalmak, o vicdanın çöküşüne ortak olmaktır.

Son söz: Terör övücülüğüne, nefret söylemine ve devlete düşmanlığa cüret edenlere asla taviz verilmemelidir.

Şehit annelerine, nöbetteki polislerimize, canı pahasına huzurumuzu koruyan bütün güvenlik güçlerine selam olsun.

https://www.internationalhayathaber.com/polislerin-sabri-kalmadi/

YOUTUBE KAYNAK:

https://www.youtube.com/shorts/N4Jb4qSK9BE




14 Ekim 2025 Salı

KAŞİF KOZİNOĞLU

KOZİNOĞLU, AMBULANSA BİNDİRİLİRKEN KELİME-İ ŞAHADET GETİRİYORDU.
KOZİNOĞLU:

"BEN TÜRK DÜNYASI KONUSUNDA ÖZEL YETİŞTİRİLDİM"

Kozinoğlu’nun ambulansa bindirilirken son olarak neler söylediğini soruşturdu. Tanıkların anlatımına göre Kaşif Kozinoğlu bu sırada Kelime-i Şahadet getiriyordu.
Rahmetli Kaşif Kozinoğlu efsane bir kahramandı.

1978-80 arası Eğirdir Dağ ve Komando Okulundan tanıdım onu.
Uyduruk Ergenekon kumpası ile tutuklanıp Silivri'de katledilinceye kadar dostluğumuz sürdü.. 1979 da, Eğirdir Dağ ve Komando Okulunda teğmen iken, ABD de yapılan NATO üyesi Ülkelerin subayları arasında 12 daldaki savaş oyunlarının tamamında dünya şampiyonu olmuştu. Bu 12 branşın içinde, atıcılık, yakın boğuşma, dağcılık, tahrip, pusu, hayatta kalabilme(dayanıklılık), 32 km'lik tam teçhizatlı maraton koşusu..vs. var. Bu başarısından dolayı, TSK içinde hep Orgeneral muamelesi görürdü. Bunu bana o vakitler emir subayı olduğum paşam söylerdi.. Taa o vakitler Özel harp dairesinin de, vurucu tim komutanı idi. Mesai bitiminde tüm subay, astsubaylar askeri gazinoya giderken, o ekibiyle birlikte dağ, bayır demeden, karda kış 'ta saatlerce koşardı.. Arada bir gözden kaybolur, sonra tekrar ortaya çıkardı. Direkt Genel Kurmay Bşk. bağlı olarak, yurt içi ve yurt dışı operasyonlarda görev aldı. PKK nin çok baskın olduğu, 1990’larda, Ankara Gölbaşı’nda Polis Özel Harekat Merkezini kurdu. Korkut Eken'le birlikte 28 bin polise 6'şar ay Komando eğitimi vererek yetiştirdi ki, onlarla birlikte G. Doğuda PKK'yı bitirdi.

Ardından TSK ya bağlı olarak, Nahcivan'da Harp Akademisi kurup, burada Türk Cumhuriyetlerinin subaylarına kurmaylık eğitimi verdi.

Azerbaycan’da Ermenilere karşı, Çeçenistan'da Ruslara karşı, Bosna-Hersek’te Sırplara karşı savaştı.. Bu savaşlarda iki kez gazi oldu.. Rahmetli Elçibey’in de, Cevher Dudayev ’in de, Aliya Izzetbegoviç'in de, gizli Genel Kurmay başkanlıklarını yaptı.. 35 yıllık hizmetinin, 25 yılını hep yurt dışında ve çatışmaların içinde geçirdi. TBMM tarafından kendine 3 kez üstün hizmet ödülü verilmiştir. Ayrıca 32 devlet başkanı tarafından da üstün hizmet ödülü almıştır.. Öldürülmeden önce Silivri’de, kaldığı koğuşta, el yazısı ile yazdığı, "SIRLAR" isimli 2.000 sahife tutan itiraflarında, bu ödülleri hangi devlet başkanından, hangi hizmet karşılığı aldığını yazmaktadır. "SIRLAR"ın az bir kısmının yer aldığı bu kitap Kaynak yayınevinden temin edilebilir..

Mesela, ABD başkanı Bush, Afganistan'da El Kaidenin kaçırıp işkence yaptığı, CIA Orta Asya yetkilisini ölmek üzere iken, Bush'un, Demirel'e, Demirel'in de Kaşif’ten yardım istemesiyle son anda kurtarmasından sonra verilmiştir. O CIA yetkilisi daha sonra CIA'nın 2.bşk.olmuş, kendisine can borçlu olduğu, Kaşif Kozinoğlu'na, ifade vermek için Türkiye’ye gitmemesini, öldürüleceğini söyleyip uyarmıştır. Kendisi, Türkeş için, "Bana Afganistan, Azerbaycan, Kazakistan dağlarında yaşayan çobanlar başbuğ' dan haber soruyorlar. Ben ona nasıl başbuğum demiyeyim ki" diyen bir Ülkücüydü.. Çok kültürlüydü. "Ben, Türk dünyası konusunda özel yetiştirildim" demişti. İngilizce dışında, Arapça, Farsçayı da çok iyi bilirdi. Türk dünyasının tüm lehçelerine hâkimdi.

Dünya çapında ve tarih boyutunda bir kahramandı.. Özel hayatı hemen hemen hiç yoktu. Yemeyi, içmeyi, eğlenceyi pek sevmeyen, hep savaşmaya konsantre olmuş, savaşmaktan zevk alan bir yiğitti.. Bu hizmetleri yaparken hiç ön plana çıkmadı ama, Tüm hayatını bu milletin milli menfaatleri uğruna, savaşarak armağan etti. Kaşif Kozinoğlu'nu, tüm milletimizin artık yakinen tanıyıp bilmesi gerekmektedir. Alçak Feto'cular, böylesi bir kahramanımızı, Türk Milletinin elinden çalıp alçakça katletti. Onu katledenler kahrolsun, Kaşif'imizin mekanı cennet olsun...
-METEHAN TULPAR- ALINTI

25 Eylül 2025 Perşembe

SADDAM VE IRAK

Çok ilginç değil mi?
Amerika Irak'ı işgal ederken
Irak ordusu hiç ortada görünmedi.
Irak ordusunun savaş uçakları hiç kalkmadı.
Tek bir tankı sokağa çıkmadı.
Amerika pikniğe gider gibi elini kolunu sallaya sallaya Irak'a girdi ve ele geçirdi.
Tüm dünya buna şaşırdı.
Peki, neden Amerika bir direnişle karşılaşmadı?
Saddam Hüseyin direnmeden Irak'ı Amerika'ya teslim mi etmişti?
İşgalden sonra ne Amerika ne de CIA bu durum hakkında tek açıklama yapmadı.
Yıllarca bu konu ve soru insanların zihinlerini meşgul etti.
Bu sorunun cevabını bilmek için 1950'de
ABD tarafından CIA desteği ile Irak'ta büyütülen "Keşnizani Tarikatını" bilmeniz gerekir.
CIA desteği ile Irak'ta büyütülen bu tarikat
Avrupa, Amerika ve Orta Asya'ya kadar yayıldı.
Saddam darbe devrim ile Irak'ı ele geçirdiğinde Saddam'a tamamen itaat ettiler.
Saddam da onlara bir şey yapmadı.
Fakat Keşnizani Tarikatı ordu, bürokrasi, emniyet, istihbarata kadar her yere adamlarını sokup
ülkeyi içeriden ele geçirdi.
Genelkurmay Başkanından istihbarat başkanına,İç işleri Bakanından Emniyet amirlerine kadar çoğu kişi Keşnizani Tarikatına bağlıydı.
Tamamen CIA ve MOSSAD kontrolüne girmişlerdi.
Üstelik Saddam'ın eşi ve akrabaları da Keşnizani Tarikatına bağlanmıştı.
Ve Irak Amerika tarafından artık işgal edilebilirdi.
Kimse direnmeyecekti.
Ve Saddam...
Her şeyi anladığında vakit çok geç olmuştu..
Emperyalist ülkeler her zaman tarikatları kullanmışlardır,çünki o tarikatları kuran yine kendileridir.....
Prof. Dr. Yavuz Kaya diyor ki:
Bir kez daha düşünün, Bu ülkede;
-Neden ağır bir ekonomik yıkım yaratıldı?
-Neden varlıklarımız satıldı?
-Neden altın rezervimize kadar ihtiyat akçemiz harcandı?
-Neden inanılmaz bir dış borç yaratıldı?
-Neden Londra mahkemeleri yetkili kılındı?
-Neden maliyetinin çok üzerinde alt yapı çalışmaları yapıldı,30 yıllık garantiler verildi hemde enflasyona indeksli kur ile?
-Neden Atatürk ismi silinmeye çalışılıyor?
-Neden T.C. tabelası kaldırıldı?
-Neden sınır güvenliği yok ve vasıfsız milyonlarca sığınmacı ülkeye dolduruldu?
-Neden bir demografik bozulma yaratıldı?!
-Neden devlet kurumları yok edildi?
-Neden kuvvetler ayrılığı kaldırıldı?
-Neden denge-denetleme mekanizmaları kaldırıldı?
-Neden vergilerimizin akibetinin hesabı verilmiyor?
-Neden Milli Güvenlik Güçleri sistemi değiştirildi?
-Neden askeri okullar ve askeri hastaneler kaldırıldı?
-Neden bazı savunma sanayi kuruluşları satıldı
ve üretim yapamaz hale getirildi?
-Neden ülkenin telekomünikasyonu satıldı?
-Neden eğitim sistemi laik sistem dışına çıkarıldı?
-Neden orta ekonomik sınıf yok edildi?
-Neden üniversitelerin kalitesi düşürüldü?
-Neden sağlık sistemi kötü?
-Neden anayasa hükümlerine uyulmuyor?
-Neden uyuşturucu ve mafyanın merkezi olduk?
-Neden bağlı olduğumuz AİHM kararları uygulanmıyor?
-Neden tarikat ve cemaatler holdingleşip devlete yerleştirildi?
-Neden ortak akıl devre dışı bırakıldı?
-Neden yetişmiş insan gücümüzü kaybediyoruz?!
-Neden üretim ekonomisinden vazgeçildi?
-Neden kendimize yeten tarım ve hayvancılıkta
dışa bağımlı olduk?
-Neden bu kadar çok gaz, petrol nadir element kaynakları keşfedilirken (!) enerjide dışa bağımlılık arttı?
-Neden yıllar öncesinden bir varlık fonu oluşturuldu ve sorgulanamaz kılındı?! Yıllar öncesinden!…
-Neden Biden ile başbaşa yapılan görüşmeye dış işleri bürokratları alınmadı ve arkasından sınırlarda açık kapı politikası ile genç erkek Afgan.
Paki ve diğerleri akın akın ülkeye girmeye başladı?
Tek cevap: Emperyalist BOP projesi işliyor? Prof. Dr. Yavuz Kaya


23 Ağustos 2025 Cumartesi

ŞAMANİZM KÖKENLİ TÜRK ADETLERİ

1. Kurşun Dökmek

Kurşun dökme âdeti de Şamanizm geleneklerindendir. Şamanizm’de buna "kut dökme" denir. Kötü ruhlardan birinin çaldığı kutuyu "talih, saadet unsurunu" geri döndürmek için yapılan bir sihri ayindir .

2. Kırmızı Kurdele

Gelinliğin üzerine bağlanan kırmızı kurdeleler, nişan törenlerinde yüzüklere bağlanan kırmızı kurdeleler, okumaya yeni geçmiş çocukların yakasına takılan kırmızı kurdeleler; hep uğuru ve kısmeti temsil eder. Ayrıca kötü ruhların şerrinden korunma sağladığına inanılır .

3. Mezar Taşlarımız

Günümüzde toplumda ulu kabul edilen kimselerin ölümlerinden sonra ruhlarından medet ummak ve mezarlarının kutsanışı şaman geleneğin devamıdır.
Mezarlara taş dikilmesi ve bu taşın sanat eseri haline getirilecek kadar süslenmesi islam coğrafyasında sadece Anadolu’da görülmektedir..

4. Dilek tutmak

Dile tutmak da Şamanizm kökenli bir davranış şeklidir. Tabiat ruhlarının dileklerin gerçekleşmesine aracılık ettiğine inanılır.

5. Nazar inancımız

Anadolu’da halk arasında “nazar” olgusu çok yaygın bir inanıştır.
Bazı insanların olağandışı özellikleri olduğu ve bakışlarının karşılarındaki kimselere rahatsızlık verdiğine, kötülük getirdiğine inanılır. Bunun önüne geçmek için “nazar boncuğu” “deve boncuğu” “göz boncuğu” vb. Takılır. Bu inanış da Şamanizm’den kalmadır.

6. Kullandığımız kilim motifleri

Eski Türklerde bir şamanın giysisine yılan, akrep, çıyan, kunduz gibi yabani hayvan şekilleri çizmesinin, bu hayvanları topluluğun yaşam alanlarından uzak tutmaya yardımcı olduğuna inanılır.
Günümüzde Anadolu’da Türkmen köylerinde dokunan halı, kilim, örtü ve perdelere işlenen desenler, giysiler üzerinde kullanılan motifler bu inanıştan kaynaklanır.

7. Mevlit ve İlahiler

Şamanlar ayinlerinde davul ve kopuz kullanmışlardır. Müziksiz hayatın ve ayinlerin değişilmez bir parçasıdır. Oysa İslam dininde Kuran’ın müzikle okunması kesinlikle günahtır. Şaman geleneğinin devamı olarak Anadolu’da Hz.Muhammed’in Hz.Ali’nin hayatları müzikle okunmaktadır
Mevlit ve ilahiler sadece Anadolu’da uygulanan müzikli anlatımlardır. İslam dininde ölünün ardından mevlit merasimi diye bir uygulama yoktur.
Osmanlı tarihinde ilk mevlit, 1409–10 yıllarında Bursalı bir fırıncı ustası olan Süleyman Çelebi tarafından yazılmıştır.

8. Su İçerken Kafanın Elle Desteklenmesi

Bu da bir şaman geleneği kalıntısıdır. Şöyle ki, su içerken insan akli başından kaçabilir diye kafa elle tutulurmuş.

9. Mezarlardaki Küçük Suluklar

Mezarların ayakucunda bulunan küçük suluklar; ruhların susadıkları zaman kalkıp oradan su içmeleri inancına dayanır. Ayrıca kuşların, böceklerin o suluklardan su içmesinin, ölmüş kişinin ruhuna fayda edeceğine inanılır.
Not: şaman kültüründe, ayinlerde kullanılan yardımcı ruhlar, kuş biçiminde tasvir edilmişlerdir. Kuş biçiminde düşünülen bu ruhlar şamanlara, gökyüzüne yapacakları yolculukta yardımcı olmaktadır.

10. Yukarıda Allah Var

Tengrizm inancından kalmıştır. Bu anlayıştan dolayı dua ya da işaret ederken eller gökyüzüne açılır.

11. Sağ Ayak

Kapıdan çıkarken sağ ayağın önde olması da şaman kültüründen kalma bir ritüeldir. Sol ayakla geçmenin kişiye uğursuzluk getireceğine inanılır.

12. Su Dökerek Uğurlama

Şaman kültüründeki suyun kutsallığı olgusunun doğurduğu adettir. Su berekettir, kutsaldır. “su gibi çabuk dön, ak geri gel, ak çabuk, kazasız belasız git” demek için su dökülür gidenin arkasından.

13. Türbelere, Ağaçlara, Çalılara Bez ve Çaput Bağlamak

Şamanizm inancında dilek dileme şekli. Küçük kumaş parçaları genel olarak ağaçlara çok önem verildiğinden ve yaşamın sembolü kabul edildiğinden ve yaşam üzerinde muazzam etkileri olduğu düşünüldüğünden, bunların dallarına bağlanır ve dileğin gerçekleşmesi beklenir.

Günümüz Türkiye’sinde bu eski gelenek halen devam etmektedir. Temelinde ise doğadaki her varlığın bir ruhu olduğu inancı yatmaktadır.

14. Tahtaya Vurmak

Eski Türkler göçebe oldukları için, daha önce girmedikleri ormanlara girerken, ormandaki kötü ruhları kovmak için ağaçlara vurup bağırarak gürültü çıkarırlarmış. Bu davranış aynı zamanda doğa ruhlarına kötü olayları haber verip, onlardan korunma dilemek amaçlıdır. Tahtaya vurma adeti, sadece Türk kültüründe değil bir çok Avrupa kültüründe de vardır.

15. Ölünün Ardından Belirli Aralıklarla Toplanmak

Birisi öldükten sonra evinde toplanıp dua okumak, bu toplanma işini 7, 21, 40 günde bir tekrarlamak gibi eylemler de şaman kültüründen kalmadır.
Eski Türk inanışına göre ruh fiziki bedenini 40 gün sonra terk etmektedir. Vefat edenin “40’ın çıkması” deyimi vardır. Şamanizm’de ölen kişinin ruhu evi terk etsin, göğe yolculuğuna başlasın, öteki ruhlar doluşmasın diye insanlar ölen kişinin evinde toplanıp ayin yapar, yas tutarlar.

16. Çocuklara Doğadan Esinlenen İsimler Koymak

Orta Asya toplulukları (Eski Türkler) doğada bazı gizli kuvvetlerin varlığına inanmışlardır. Tabiat güçlerine itikad, hemen hemen bütün halk dinlerinde mevcuttur. Fiziki çevrede bulunan dağ, deniz, ırmak, ateş, fırtına, gök gürültüsü, ay, güneş, yıldızlar gibi tabiat şekillerine ve olaylarına karşı hayret ve korkuyla karışık bir saygı hissi eskiden beri olmuştur. Çocuklarımıza verdiğimiz isimlerin birçoğu da bu derin bağlardan kaynaklanmaktadır.

17. Ay Dede

Eskiden, Şamanist Türkler, ayın "Koruyucu/Sahip Ruhu"na, "Ay Ata" ya da Ay Dede derlerdi.
Onların orta Asya'dan Anadolu'ya göçen kısmı, hala çocuklarına ayı gösterip "Ay Dede" derler, binlerce yıl önce şamanların yaptığı gibi.

18. Akdeniz Karadeniz

Şamanist dönemde, Türkler için her yönün bir renk simgesi vardı. Kuzeyin simgesi kara, batı'nın simgesi ak renkti. Bu yüzden kuzeyimizdeki denizin adı Karadeniz, batımızdaki denizin adı "Akdeniz"dir.

Not: Akdeniz'in Yunanistan ile Anadolu arasındaki uzantısına "ege" demek çok yakın bir dönemde ortaya çıkmıştır. Atatürk'ün "ordular ilk hedefiniz Akdenizdir" dediği deniz, ege'dir.

19. Köpek Ulumasının Uğursuz Sayılması

Şamanizm’de köpek bir ruhun yaklaştığını uzaktan acı ulumayla haber verebilmektedir. Sıradan bir kişinin bu ruhu görmesi; onun pek yakında öleceğine işaret sayılır. Anadolu’nun kimi yerlerinde köpek uluması uğursuz sayılmaktadır. Köpeklerin bazı olayları önceden algıladıklarına ve bunu uluyarak anlattıklarına inanılır.

20. Albasması İnancı,

Albasan denilen görünmez bir kadına inanmak ve çocuğa sarı örtü kendine de metal iğne takmak.

Tarih ve Coğrafya Alıntı

19 Ağustos 2025 Salı

BİR GÜN BİR RUMELİ'LİYE SORMUŞLAR


Neden buradasınız?
Tuna boylarında Aliş’imiz var!
Yemen Türküsü’ne ağlayışımız,
Nasrettin Hoca’ya gülüşümüz var! ...

“Alı var” diyorlar “kırmızı güle”
Hasan’ım martini alıyor ele,
Ramizem’in evi kapılmış yele...
Yusuf’la Arda’ya dalışımız var! ...

Sevda yalan derler, sakın inanma!
Tuna’dan geliyor ince donanma!
Koca Yusuf seni unuttuk sanma!
Deli Ormanlar’da güreşimiz var!

Yunus gibi yüce pirlerim durur!
Sarı Saltuk gibi erlerim durur!
Anıttepe gibi yerlerim durur!
Samsun’dan yükselen güneşimiz var...

Akdeniz’de yüzer, Yavuz’umuz var!
Manastır içinde havuzumuz var!
Arda’da, Aras’ta, Zap’da kutlanır,
Nevruz Günü, Hıdırellez’imiz var!

Malkoçoğlu eyerler mi kıratı?
Eser zaman, yakın eder serhatti
Mostar imiş şu dünyanın Sıratı
Yıkık köprüsünde bir taşımız var! ...

Kızanlar hatıra getire bizi...
Balkanlar koynuna yatıra bizi...
Yıllardır yaşatır hatıra bizi...
Üsküp’te beş yüzyıl kalışımız var! ...

Uyduk mülteciye, döndük şaşkına!
Döndük bir bir muhacire, düşküne!
Yetiş beylerbeyi Allah aşkına!
Üç yüz yıl uykuya dalışımız var!

Küfür saydık, felsefeyi bilimi;
Ezberledik hurafeyi zulümü! ...
Hak etmeden katliamı, ölümü,
Üç yüz sene bozgun oluşumuz var!

Al bre, al bizi, al götür bu yaz!
Tuna’yı, Bosna’yı özledim biraz!
Sorma bre sorma ne işimiz var!
Tuna boylarında Aliş’imiz var!
Samsun'dan yükselen güneşimiz var!
Gök gözlü, nur yüzlü MUSTAFA KEMAL'imiz var.
                                                     Orhan Seyfi Şirin

Peki sizlerde düşünüp yazar mısınız? Anadolu da nelerimiz var?


3 Ağustos 2025 Pazar

İSTANBUL SEMT İSİMLERİ

Merak müthiş bir duygudur. Araştırmak, incelemek, derinlemesine.) Hadi gelin Tarih kokan Taşı toprağı altın dediğimiz İstanbul'un semt isimleri nereden geliyor.? Bakalım!

ŞİŞLİ- Şiş yapımıyla uğraşan ve Şişçiler diye anılan bir ailenin burada bir konağı olduğu ve 'Şişçilerin Konağı'nın zamanla değişikliğe uğrayarak 'Şişlilerin Konağı' hâline gelmesiyle semtin adının Şişli olarak kaldığı biliniyor.

PENDİK-Bizans Döneminde “her tarafı surlarla çevrili” anlamını taşıyan Pantecion, Latin egemenliğinde ise “duvar” anlamına gelen Peninda-kot ismini almıştır. Bu da bizi, Pendik'in egemen olan devletlerce bir savunma hattı olarak kullanıldığı anlaşılır.

SÜTLÜCE- Bugün Sütlüce semtinin olduğu yerde Süt Menbat isimli bir Rum köyü vardı. Köyün bir köşesindeki bakır bir kadın heykelinin memelerinden su akar; bu suyun, kadınların sütünü çoğalttığına inanılırdı. Bundan dolayı semt, Sütlüce olarak anılır.

AHIRKAPI- Marmara Denizi'nin kıyısında yer alan yedi ahır kapısından birisi olan bu semte, Padişah atlarının bulunduğu has ahırın yanında yer aldığı için Ahırkapı ismi verildi.

TAHTAKALE- Sözlük anlamı 'kale altı' olan Taht-el-kale'nin bozulmasıyla Tahtakale'ye dönüşen semtin, Mercan ya da Beyazıt dolaylarındaki eski sur benzeri yapının tahta olduğu için bu ismi aldığı tahmin ediliyor.

ŞAŞKINBAKKAL- Henüz yerleşimin olmadığı dönemlerde yaz günleri denizden yararlanmak için bölgeye gelenlere bir bakkal dükkânı açıldığını görenler, burada iş yapılmayacağını düşünerek bakkala "şaşkın bakkal" yakıştırması yaptılar. Bundan sonra da semt ismi Şaşkınbakkal olarak kaldı.

EMİNÖNÜ- Osmanlı döneminde çarşıdaki esnafı denetleme yetkisi 'Emin'lere aitti. Semt, adını burada bulunan 'Gümrük Emirliği'nden alıyor.

TAKSİM- Osmanlı zamanında sucuların; suyu, halka taksim ettikleri yer, Taksim olarak anılmaya başlandı.

ÜSKÜDAR- Bizans devrinde, Skutari denilen asker kışlaları, şehrin bu yakasında yer aldığı için semt Skutarion diye anılıyordu. Bu isim zamanla Üsküdar'a dönüştü.

ÇENGELKÖY- Eskiden gemi çapaları bu köyde yapıldığı için isminin buradan geldiği tahmin ediliyor.

GALATA- Gala, Rumcada "süt" anlamına gelir. Bir rivayete göre Galata'nın adı semtteki süthanelere gönderme yapılarak türetildi. Başka bir görüşe göre ise İtalyanca 'denize inen yol' anlamına gelen 'galata' kelimesinden bu isim verildi.

BOSTANCI- Semt, adını eskiden her türlü meyve ve sebzenin yetiştirildiği bostanlardan biri olmasından alır.

VELİEFENDİ- Hipodrom bir zamanlar Şeyhülislam Veli Efendi'nin sahibi olduğu topraklar üzerinde kurulduğundan semtin adı Veli Efendi'yle anılır.

ÇATLADIKAPI: Bizans zamanında yapılan surların Sidera adı bir verilen kapısı, 1532 tarihinde meydana gelen depremde çatlayınca, hem semt, hem de kapı Çatladıkapı olarak anıldı ve bu isim verildi.

FERIKÖY- Semt adını Sultan Abdülmecit ve Abdülaziz dönemlerinde yaşayan Madam Feri’den alıyor. Bölgede bulunan geniş topraklar padişah tarafından Madam Feri’nin eşine bağışlanmıştı. Ama eşi ölünce semt onun ismiyle anılmaya başlandı.

HORHOR: Fatih Sultan Mehmet bölge civarında yürürken yerin altından su sesleri duyar ve yanındakilere, “Buraya bir çeşme yapın baksanıza ‘hor hor’ su sesleri geliyor” der ve buraya bir çeşme yapılır ve o zamandan sonra çeşme de semt de Horhor ismiyle anılır.

UNKAPANI: Bazı satış yerlerinde Arapça’da ‘Kabban’ adını taşıyan büyük teraziler bulunduğundan, buraları Kapan adını taşırdı. Sahiline buğday ve arpa yüklü gemiler demirlediğinden, semt bu adı aldı.

OKMEYDANI: Fetih Ordusu kuşatmanın bir kısmını burada kurulan karargâhta geçirmiş. Semtin ismi de böylelikle Okmeydanı olarak kalmış.

KADIKÖY -Khalkedon, Kadıköy'ün eski adı. Hikayeye göre, milattan önce 7. yüzyılda, bir kavim kendilerine yeni bir yer arar yerleşmek için ama nereye yerleşeceklerini bilemez. Sarayburnu'na yerleşirler, Byzantion şehrini kurarlar ve karşı kıyıya da Khalkedon yani Körler Ülkesi adını takarlar. Kadiköy ismi de buradan gelir.

BEYOĞLU -Semtin isminin nerden geldiği konusunda çeşitli rivayetler bulunuyor. Bunlardan ilkine göre, Islamiyet'i kabul edip burada oturmaya başlayan Pontus Prensinden adını alıyor semt. Diğerine göreyse, 'Bey Oğlu' diye anılan Venedik Prensinin burada oturmasından geliyor semtin adı.

TUZLA-Osmanlı Döneminde ıstanbul'un tuz ihtiyacını karşılayan, burada bulunan Tuz Gölünden adını almaktadır. Yetmiş yıl evveline kadar bu gölden tuz çıkarılmaktaydı.

KARTAL-Kartal adını ilk defa Bizans zamanında sahilde balık avlamak için gelip buraya yerleşen "Kartelli" isminde bir balıkçıdan almıştır.

MECİDİYEKÖY -Abdülmecid, Sırbistan civarından gelen muhacirleri iskân etmek için, burada bulunan dutlukları onlara vererek bir köy kurmalarını sağlamıştır. Köye de Abdülmecid'in anısına; “Mecidiye Köyü” adı konulmuştur. Alıntı


22 Mayıs 2025 Perşembe

ŞAŞIP KALIYORUM

Arap İngiliz'le birleşmiş Türk'ü arkadan vurmuş.

Ermeni Rus'la birleşmiş, Doğu Anadolu'yu kana bulamış.

Rum Yunan'la, Yunan İngiliz'le birleşmiş, Batı Anadolu'yu ele geçirmiş.

Ülkenin mahvolmadık, yıkılmadık, yanmadık, kan dökülmedik, kül olmadık hiçbir yeri kalmamış.

Elde avuçta yok, İstanbul ile İzmir bile yok!..

Anadolu'nun altı yedi milyon nüfuslu en yoksul bölümüyle, yüzde doksan beşi okuma yazma bilmez,

Yorgun, yoksul, bitkin, ezik bir halk..

Nasıl kurtulmuşuz?..

Şaşıp kalıyorum...

Yunan'ı nasıl denize döküp hizaya getirmişiz?

İngiliz'i İstanbul'dan nasıl çıkarmışız?

Dünyanın süper güçleriyle masaya nasıl eşit oturmuşuz?

Yıl 1920

Anadolu'da 10-11 milyon savaş artığı yaşıyor; aç biilaç, parasız;

Yüzde 95'i elifi görse mertek sanacak kadar alfabesiz... .

Ne yapacaksın?..

Demokrasi yap!.. Nasıl yapacaksın?..

2000'li yıllarda Nurcu tarikatının ardına bu kadar adam takılmışken,

1923'ün yanmış yıkılmış Anadolu'sunda nasıl demokrasi yapacaksın?..

Kalan ne?

Yıl 1923

Komşunun komşuyu boğazladığı iç savaşlardan, Anadolu'yu mezbahaya döndüren dış savaşlardan yeni çıkmışsın.

Fabrikan yok,

İşçin yok,

İş adamın yok,

Mühendisin yok,

Doktorun yok,

Uzmanın yok,

Tüccarın yok,

Suyun yok,

Barajın yok,

Elektriğin yok,

Kadınların çarşafta çuvala giriyor,

Erkeğin dört karı alıyor,

Yurttaşlik yasası yok,

Üniversiten yok,

Banka yok,

Burjuva yok,

Proletarya yok,

İhracatçı yok,

İthalatçı yok,

Sermayen yok.

Kalkın bakalım...

Nasıl kalkınacaksın?...

Sermayesiz ekonomik kalkınmanın yumurtasız omletten ne farkı var?

Mustafa Kemal kuşağı ne yapmış?...

Yöneticiler devletçiliğe neden ve nasıl sarılmış?..

Türkler bankacılığı nasıl öğrenmiş?..

Merkez Bankası 1930'a değin neden açılamamış?..

Özel sektör nasıl oluşturulmuş?..

Yeni devlet nasıl kurulmuş?..

Çağdaş öğretime nasıl geçilmiş?

1920'de 10-11 milyon nüfusun yüzde 95'i alfabesizken savaş artığı bir toplumla, okuma yazma

seferberliği nasıl açılmış?

Kitaplıklarda kitap yokken, Ulusal kütüphane nasıl kurulmuş?..

Okullarda tarih kitabı bile yokken tarih nasıl yazılmış?..

Yok olmanın kuyusundan çıkıp var olmanın doruğuna nasıl tırmanılmış?..

Yunanlı ile dostluk nasıl kurulmuş?..

Avrupa'da saygınlık nasıl kazanılmış?..

Şaşıp kalıyorum...

2000'li yılları geçtiğimiz, yetmiş milyonluk Türkiye'nin haline bakıyorum...

Hiçbir şeyimiz yokken neler yapmışız?..

Her şeyimiz varken neler yapamıyoruz?..

Bir de bu ortamda, Mustafa Kemal'e saldıranlara bakıyorum..

Daha çok şaşıp kalıyorum. Alıntı. İlhan Selçuk



14 Nisan 2025 Pazartesi

KAFANA ÇAL TAŞINI

İsmet İnönü, muhalefet liderliği döneminde 1 Mayıs 1959 tarihinde Uşak'ta atılan bir taşla başından yaralanır. Bu çirkin olay üzerine şair Behçet Kemal Çağlar, taş atanı ağır şekilde kınayan “Kafana Çal Taşını!” adlı bir şiir yazar. 

O zamanda Beehçet Kemal Çağlar İstanbul Radyosunda çalışmaktadır. Dönemin iktidarı ise bu şiir nedeniyle Behçet Kemal Çağlar'ın İstanbul Radyosu’ndaki görevine son verir.
İsmet İnönü, bu olay üzerine Behçet Kemal Çağlar’a, 13 Mayıs 1959’da şu mektubu gönderir:

"Sevgili Behçet Kemal Çağlar,

Benim yüzümden sizi radyodaki hizmet imkanınızdan mahrum etmişler. Çok üzüldüm. En ayıp tecavüzlerin açıkça himaye edildiğine sadece bu olay başlı başına bir delildir. Siz hususi geçiminizle de sarsılmış oluyorsunuz. Size bütün ömrümde hiçbir faydam olmadı. Sebep olduğum üzüntülerden dolayı bir daha mahcup oluyorum.

Gözlerinizden sevgilerle öperim aziz kardeşim."

Behçet Kemal Çağlar ise 17 Mayıs 1959'da İnönü’ye şu cevap verir:

"Paşam,

Hayatımın en yüce, en manalı mektuplarından birini sizden almış bulunuyorum.

Ben, gönlümden kopan ve vicdanımdan yükselen o mısraları yazmış olmanın şevki ve gururu içindeyim.

Seviyesinin ve sanatının hakkını veren bir şair olarak haz içindeyim.

Maddi durumumda da hiç bir sarsıntı yok; hemen telafi ettim; üzülmeyin. Hem, siz bir yola hayatınızı korken ben bu kadar küçük bir fedakarlıkta bulunmuşum, çok mu?

Nasıl kaleminiz vardı da "size bütün ömrümde hiçbir faydam olmadı" diye yazabildiniz, a başarısı kadar tevazun da büyük adam: Ben, kurtardığınız vatanın çocuğu, harbe sokmadığınız neslin bir mensubu değil miyim? ..

Ellerinizden öperim........" Alıntı

27 Mart 2025 Perşembe

SORU VE CEVABI

Aşağıda ki yazı İstanbul Üniversitesi, İşletme Fakültesi, İşletme Matematiği kitabından birebir alınmış ve olduğu gibi yorumsuz şekliyle verilmiştir;

Kitap Adı: İşletme Matematiği

Yazar: Prof. Dr. Müh. Yılmaz Tulunay

Sayfa: 173

SINAVDA SORULAN SORU: 

Amerika'ya lisansüstü çalışmalar yapmak üzere giden Mehmet, iki kız arkadaş edinmiştir. Bunlar Mary ve Nancy'dir. Mehmet'e göre;

a-) Mary olgun bir kızdır ve klasiklerden zevk almaktadır. Böyle bir yerde onunla 3 saat birlikte olmak 12 dolara mal olmaktadır. Diğer taraftan Nancy daha çok popüler eğlenceleri yeğlemektedir. Onunla böyle bir yerde 3 saat birlikte olmanın maliyeti de 8 dolardır.

b-) Mehmet'in bütçesi gönül işlerine ancak ayda 48 dolar ayırmasına olanak vermektedir.

Ayrıca, derslerinin ve çalışma koşullarının ağır oluşundan dolayı, kız arkadaşlarına en fazla ayda 18 saatlik süre ve 40.000 kalorilik enerji ayırabilmektedir.

c-) Mary ile her buluşmasında 5.000 kalori enerji harcayan Mehmet, Nancy için bunun iki katını harcamaktadır. Eğer Mehmet'in Mary ile buluşmaktan beklediği mutluluğu 6 birim ve Nancy ile buluşmaktan beklediği mutluluğun da 5 birim olduğunu biliyorsak, mutluluğunu maksimize etmek isteyen Mehmet'in sosyal yaşamını nasıl planlaması gerekecektir?

Grafik ve cebirsel yoldan bulunuz.

*****

BİR ÖĞRENCİNİN CEVABI:

Sayın Hocam, Bu Mehmet şerefsizi buradan Amerika'ya lisans üstü çalışma yapmaya gitti de herifin s...nin derdi bize mi düştü? Biz burada tahsili bırakıp karıya, kıza dalsak bizi de böyle ballandıra ballandıra kitaplara yazar mısın? Neyse geçelim sorduğunuz sorunun cevabına;

a-) Bi kere bu Mehmet ibnesinde iki hatuna ayrı ayrı zaman harcayacak got de, para da yok, sıkarrrr... Ayrıca dünya piyasalarında saati 100 dolardan açılıp minimum 50 dolara kadar düşen tarifeler göz önüne alındığında, 3 saati 12 dolarlık ya da 3 saati 8 dolarlık karılardan hayır gelmez. Muhtemelen Mary 68, Nancy 79 yaşındadır ve ikisinin de bu güne kadar yattıklarının haddi hesabı yoktur. Bu durumda Mehmet'in hem vakit darlığı, hem kadınların hali, hem de para yokluğu sebepleriyle bu iki orospuyla grup seksi yapması gerekir.

b) Mehmet'in bütçesi (bu gönül işi tabirini ben anlamadım)sevişmek için ayda 48 dolara yetiyorsa zaten bu orospu çocuğunun mastürbasyon yapması daha uygun olur. Böylelikle iki ay para biriktirip bu çuvalların yerine doğru dürüst bir karıya zıplar ve ayırdığı 40.000 kaloriyi hakkıyla harcar.

Ama siz bu cevabı kabul etmeyeceğiniz için şöyle cevap verelim; Mehmet'in bütçesi 48 dolara yettiği için ancak grup seks yapılacağından pazarlıkla miktar iskontosu alınır ve bütçe rahatlatılır.Böylelikle ayda ayırdığı saati 3 saate bölersek 6 kez yapmış olur ve her sevişmede 40.000/6= 6700 (yaklaşık) kalori harcar. Bu hayvan bir seferde kesintisiz 3 saat zıplayabiliyorsa zaten Amerika'da kalması ve buralara dönmemesi hepimiz için hayırlı olur.

c-) Mehmet Mary ile her buluşmasında 5.000 kalori harcıyorsa yukarıdaki hesaba göre Nancy'ye sadece 6.700 - 5.000 = 1.700 kalori kalır ki bu da Nancy gibi falafoş bir motoru sadece gıdıklar. Bu durumda birinden 6, diğerinden 5 birim zevk alan Mehmet'in Mutluluğunu maksimize etmesi için kendisini de birilerine d..dürmesi gerekir.

Sonuç olarak bu işe alışan Mehmet'in bundan sonraki sosyal yaşantısını kaşarlı bir ibne olarak planlaması gerekir. Bu sayede ayda 48 dolar tasarruf sağladığı gibi üste para da kazanarak bütçeyi de düzeltir.

Saygılarımla arz ederim.

NOT : Sınıfta bir tek bu çocuk geçmiştir.!!!

2 Mart 2025 Pazar

AKILLI OLAN KAZANIR

Çok küçüktüm 8-10 yaşlarında, Ramazanda köydeki arkadaşlarla gece Teravih namazı kılmak için camiye giderdik. Kendim nasıl oruç tutardım tam olarak bilmem de arkadaşlarımın bazıları gece niyet eder öğle oldu mu oruçlarını açarlardı, ben de birkaç defa öyle yaptığımı hatırlıyorum. Eh ne yapalım çok acıkırdık.

‘Niyet ettin mi iftar olmadan oruç açılmaz. Açarsan 61 gün kefaret denilen cezalı olarak tutman lazım. Yoksa Cehenneme gidersin!’ diyorlardı. Sonra korkumdan 61 gün o kefareti bir defa tuttuğum da oldu. Canım çıkmıştı.

Ben ne bileyim? Hoca vaizde ne derse ona inanıyordum ve korkudan ölüyordum. Bir de ‘Hoca böyle yanlış dedi’ dediğimiz zaman ‘Sus çarpılırsın hocanın hakkında öyle konuşulmaz’ derlerdi. Bazı hocalarda kendilerini Allah’ın yerine koyar, kesin hüküm verirlerdi; “Sen Cehennemde yanacaksın. Vah yazık, senin için üzülüyorum.” Diyorlardı.

Bizim köyün Hocası Mutinoğlu Hilmi Amcaydı. O köyün yukarı taraflarında oturuyordu ve çok dürüst bir insandı. Vaiz ettiğini hiç hatırlamıyorum. Cuma günleri daha önce yazdığı kağıttan hutbe okurdu. Can kulağıyla dinlerdik ve sözünden hiç çıkmazdık. Sadece Cuma günleri ve bir de ramazanlarda gece camiye gelirdi, Teravih namazları kıldırırdı. Maaş filan almadan hocalık yapardı. Kimseden para filan yardım da toplamazdı. Ben sorardım; "Hilmi amca bugün çok zorlandım, iftardan önce orucu bozdum, 61 gün tutacak mıyım?" diye. O "Yok, sen çocuksun, tutabiliyorsan tut, bozsan da günah olmaz." derdi. Ama ben yine tedbirli davranır, tam iftara yakın 5-10 dakika kala 'oruca' niyet ederdim. Güya aklımca Allahı kandırırdım.

Gündüz Ağabeyim İrfan ile ağaç kabuklarından boru yapardık. İftar olduğu zaman o boruyu öttürür, başkalarının da oruçlarını açmalarını sağlardık. Birbirimizden önce boru çalmak için acele eder, beş on dakika önce boru çaldığımız da olur ve komşulara erken oruç açtırırdık. Ağabeyim biraz büyük olduğu için onun yaptığı borunun sesi iyi olur, benimki pek ses getirmezdi. Ben de gündüz onun borusunu sakladığı yerde bulur, benimki ile değiştirirdim ve Ağabeyim öttürürken anlar, beni döverdi.

Akşam iftar olduktan sonra camiye, teravih namazı kılmağa gitmek için can atardık. Sonrada köyün çocukları bir birimize övünürdük; ‘Ben hiç kaçırmadım, her akşam kıldım.’ Diye ve Cennete gideceğiz diye sevinirdik. Çünkü Cennette her şey serbestti ve her şey vardı. Biz içmezdik ama dereler, ırmaklar hep şarap akıyordu. Bir de Huri kızları ile evlenecektik. Sahi hiç düşünmezdik, bu dünyada yasak ta öteki dünyada niçin yasak değildi, şarap? Bu dünyada Huri kızları yok ta, öteki dünyada niçin var? Hem orada ki Huri kızları burada ki kızlardan daha iyi olduklarını kim biliyor? Gören tanıyan var mı ki? Öyle diyorlardı.

Temel'in bir fıkrası var;

Temel Kayserilinin koyununu çalar. Kayserili ye derler ki ver mahkemeye. Kayserili kurnaz ya, 'yok, o dar günüm de lazım olur, yedekte dursun.' der ve mahkemeye vermez.

Zaman geçer Temel ve Kayserili ikisi de ölürler. Cennete gitmek için Kayserilinin sevabı az gelir. Hemen Temel’in hırsızlığını hatırlar. Gider Temelden biraz sevap ister. Temel vermez. Hanı yalan dünyada Temel koyununu çalmıştı ya, Kayserili Temel'i mahkemeye verir.

Meleklerden hakim, savcı, oluşur mahkeme kurulur fakat Temel külliyen inkar eder. Ne kadar sıkıştırırlarsa “Ben koyun çalmadım” der.

Hakim “duruşmaya bir saat ara verir. Melekler gelir Temel’in yanına; “Sen yandın Temel! Duruşmaya neden ara verildi biliyor musun? Şimdi koyunu arıyorlar, bulup getirecekler. Koyun da "he Temel beni çaldı" diyecek. İnkarda edemeyeceksin. Sen yandın!” derler.

Temel; “Koyunda burada mıdur?” diye sorar. Melekler “Evet şimdi getirecekler.” Derler. Temel çok korkar;

“Uyii.. E ozaman koyonu verun Kayserili ye de, ben kurtulayım daaa..” der.

Bizde öyle korkuyorduk işte Allah tan, o korkuyla yetiştik. Ama o zamanlarda bazı arkadaşlarımızın teşvikiyle tabi ki ufak tefek bazı günahlarda işliyorduk. Çocukların ve gençlerin en çok sevdiği şey; gece Teravih namazı kılınırken muziplik etmek, milleti güldürmek, namazı bozmaktı. Ayakta süreleri okurken bazı arkadaşlar kapıda ki su borularını caminin tahta aralıklarından içeri sokarlar ve namaz kılanın kulağına denk getirir, yüksek sesle sorular sorarlardı. Bazen hocada şaşırıp 20 rekat kıldıracağı yerde bir iki rekat fazla kıldırdığı olurdu; “Arkadaşlar bu gece kazık yedik, bir iki rekat fazla kıldık” gibi sözler söylemeleri de öyle günahlardan dı tabi. 

Ama düşünüyorum da, o zaman çocukken bizim işlediğimiz o günahlar şimdikilerin yanında devede kulaktı.

Şimdi bakıyorum da hacı hocaların bir çoğu, en basiti yalan konuşup saf temiz insanları kandırıp paralarını alıyorlar. O paralarla villalarda oturup, son model arabalara biniyorlar. Kandırıp insanları tecavüz dahi edip, köle gibi kullanıyorlar. Koca bir devleti yıkıp, adamların vatanlarını ellerinden geri alıyorlar. Bundan daha büyük günah olur mu? Ama Allah ta hiç bir şey demiyor, onlara müsaade ediyor.

Allah kötülere niçin yol veriyor, bir şey yapmıyor? Ben bildim bileli tüm Müslüman ülkeleri zaten bu dünyada Cehennemi yaşıyorlar, öteki dünyada da Cehenneme gitseler ne olur yanı? Sanki Cehennem burada yaşadıklarından daha mı kötüdür? Hani Mahatma Gandri'nin bir sözü insanın aklına geliyor; 'Mustafa Kemal İngilizleri yeninceye kadar biz Tanrı'yı da İngiliz zannederdik!' demiş. Ne kadar da doğru bir söz değil mi? Neden Allah birazcık ta olsa Müslüman kullarını  korumuyor? Başlarına neden bombalar, mermiler yağıyor?

Hayatı zindanlarda geçen, Namık Kemal Sinop Cezaevine atılırken, kendisinden önce giren bir mahkumun, kapının üstüne yazdığı bir beyit görür;

'KİME ZULMEDERSE MEVLASI, 
ONA NASİP OLUR SİNOP MAPUSANESİ' diye.

Namık Kemal da izin alır ve altına şu cevabı yazar;

'HAŞA; KİMSEYE ZULMEYLEMEZ MEVLASI, 
İNSANLARIN ÇEKTİĞİ FİİL'İNİN CEZASI' diye.

İnsanlar kendi çıkarlarını düşünür ve kazanmak için sürekli olarak birbirlerini kandırmağa çalışırlar. Her insan hayatta mutlaka en az bir defa veya birden fazla defa kandırılmıştır veya kandırmıştır. Şu koskoca dünyada iki insan vardır; Aldatan ve Aldatılan. Aldatan zeki, akıllı, kurnaz insanlardır ve aldattıklarını daima kendi çıkarları için kullanırlar. Bütün yenilgiler, hezimetler akıl yokluğundandır. Onun için AKIL çok önemlidir. Akıllı olan ve aklı ile düşünüp hareket eden, başkalarına kanmaz, hayatta her zaman kazanır. Saygılarımla...



24 Şubat 2025 Pazartesi

GÜN GELİR

Gün gelir...
Hırsızlar zengin...
Metresler eş...
Serseriler adam olur...
Odundan kapı, taştan saray olur...

Gün gelir...
Kezbanlar destan...
Onları destan yapanlar mestan olur...

Gün gelir...
Çivisi çıkar dünyanın...

Konuşamayanlar hatip...
Şifa veremeyenler tabip...
Yazamayanlar kâtip olur...

Ama yine öyle bir gün gelir ki...
işler ters döner

Aldatan, bir gün sadakat için...
Çalan, bir gün adalet için...
Döven, bir gün şefkat için yalvarır...

‘Piyon’ deyip geçme, gün gelir şah olur....
Şaha da fazla güvenme…
Gün gelir mat olur.

İnsan yaratıcısına bile nankör iken
Sana vefalı mı olur?

Oluruna bırak her şeyi bak neler neler olur...

Bahar biter kış olur.
Gün biter gece olur.
Söz biter sükût olur.

Zenginlerde metelik,
Güzellerde cemal,
Güçlülerde kuvvet kalmaz olur...

Hayaller kaybolur...
Ümitler yok olur...

Hayat bazen
Boş olur, saçma olur,
Çekilmez olur, yalan olur...

Gün gelir ki sen bakmazken her şey hallolur...

Ve
Öyle bir gün gelir ki:
Hayat biter son olur...
Gün artık gelmez olur..    ÖMER HAYYAM


21 Şubat 2025 Cuma

HATIRLASIN

Bir zamanlar ABD Başkanı Türkiye'ye gelir. Her tarafı dolaştıktan sonra Trabzon'a da gitmek ister. Götürürler, Trabzon'u da görür ve o kadar hoşuna gider ki tam bir hafta Trabzon da kalır. 

Trabzon halkı da bu adamı çok sever. Ayrılmağa yakın bir toplantı yaparlar ve bir hediye vermek için görüşme yaparlar.

'Bir kısmı, bir kasa hurma' Öbürüler 'bir kasa hamsi verelim, yedikçe bizi hatırlasın!' derler. 

İleri gelenlerden biri; "Yok, olmaz. Hurmayı ve hamsiyi yer bitirir, onlar bittikten sonra da bizi unutur. Öyle bir şey olsun ki, her eline aldığı zaman bizi hatırlasın, hiç bir zaman unutmasın." der.

Hemen öbür taraftan Temel'in sesi duyulur; 

"SÜNNET ETTİRELİM."


12 Şubat 2025 Çarşamba

FİDEL CASTRO CEVAP VERİR

Fidel Castro'ya sorarlar;
-Siz bu ülkenin liderisiniz, Sokaklarda sizin heykelleriniz olması beklenir.
-Sosyalist önderler varken sadece Mustafa Kemal'in heykeline izin verdiniz NEDEN?
Fidel Castro cevap verir;
"Bizler devlet adamıyız, O İSE BİR KAHRAMAN. Sokaklara devleti yönetenler degil KAHRAMANLAR yakışır” der.
ve DEVAM EDER...
"Biz bağımsızlık ve devrim ruhunu Ondan ögrendik...
Evet bizde savaştık.
ANCAK bir devlete karşı savaştık..
O İSE Dünyanın en güçlü ordularının
HEPSİNİ birden yendi..
Hiç yenilgi almamış,
TEK ASKERDİR O” der...
Üstelik sadece
Cephede degil
Her alanda savaşmış
Ve başarılı olmus
Müthiş bir insan...

Yıllar sonra
FİDEL CASTRO
TÜRKİYE’ye gelince yine
Benzer sorular sorulur.
Şöyle cevaplar
“ Bende çok zorlu
bir savaşın içinden çıktım. Onca kitaplar okudum...
Ancak savaş meydanlarında kitap okuma rekorları kıran
başka bir asker görmedim, duymadım.
Herşeyi anladımda bunca güçlüğü ve değişimi nasıl başardı hafızam almıyor” der.
Bunlar o günlerin medyasında yer almıştı..
Dünyada, kendi topraklarını işgal ederken canlarını vermiş düşman askerlerinin analarına,
"Ey evlatlarını bu topraklarda kaybetmiş analar;
Silin gözyaşlarınızı, onlar artık bizim de evlatlarımızdır. Bırakın Mehmetçiklerle koyun koyuna uyusunlar”
DİYEBİLECEK RUHA SAHİP
bir tek devlet adamı ve asker gösteremezsiniz...
Dünya tarihinde,
"VATAN SAVUNMASI İÇİN YAPILMAYAN HER SAVAŞ BİR CİNAYETTİR” diyen başka bir lider, devlet adamı yoktur..."

Fidel CASTRO ne güzel tanımlamış ATATÜRK'ü.
Yazıklar olsun,
O büyük Devlet Adamını, Lideri, Üstün İnsanı, İnkılapçıyı, En Büyük Başkomutanı, Tek Adamı, İlk Cumhurbaşkanını, Tüm Varlığını Türk Milletine Adamış Tek Önderi
Fidel CASTRO kadar tanıma anlayışı ve vicdanını taşımayanlara!
ALINTI

24 Ocak 2025 Cuma

DOĞU KARADENİZ ESKİ YER İSİMLERİ

Doğukaradeniz Bölgesinde bulunan ve herkesçe merak edilen, eski yer isimleri, dünyada konuşulan dillerden tek tek araştırılarak çıkartılmıştır. İlk defa kimler tarafından konulup kullanıldığına dair tarihe de ışık tutacağı düşüncesiyle alfabetik sıraya göre bu sayfada yayınlıyorum. İsteyen ABD nin GENOM'una, isteyen tamamen doğru Google dayalı bilgiler olan bu araştırmaya inanır. Saygılarımla....
                                                                A
ABELAT: Hemşinde yayla ismi;
Türkmenler HARİKA, Uygur Türkleri HÜNERLİ, Tatar, Özbek, Çuvaş, Kazak, Azeri, Çeçen, Yakut Türkleri SONRADAN, 
ABU DERESİ: Dere boyu bir vadiye verilen ad. Yeni adı yok. Fındıklı'dan Arhavi-Artvin tarafına giderken, geçilen, köprünün altından Kara Denize karışan derenin; Kaçkar tepelerinde ki kaynağına kadar olan bölgenin adı Abu dur. 
ABU: Yerleşim yerleri;
Türkmen ve Azeri Türkleri ERKEK KARDEŞ, Avar, Çuvaş, Yakut, Kırgız Türkleri KÜL, Ermenice ABİ, Yunanca İTİBAREN 
AHPERİPOS: Yer ismi;
Yunanca MÜMKÜN DEĞİL,
AJUT: Hemşinde yayla ismi;
Azeri, Avar, Çuvaş, Kazak, Kırgız, Özbek, Tacik, Tatar, Uygur, Yakut, Türkmen, Çeçen Türkleri YARDIM, 
AKUP: Yayla yolunda dinlenme yer ismi;
Türkmen, Azeri, Tacik 
Kazak Türkleri BİR FİNCAN, Çuvaş Türkleri AKÜ, Kırgız Türkleri SATINALMAK, Ermenice TAMAM,
ALEVA: Yer ismi;
Azeri, Uygur, Kazak, Kırgız, Özbek, Tacik, Tatar, Türkmen, Uygur Türkleri, Yunanca ve Ermenice ALEV.
AMLAKİT: Yer ismi;
Çuvaş, Çeçen, Avar, Yakut Türkleri MAL SAHİBİ, Azeri, Türkmenler, Tatar, Özbek, Kırgız, Uygur Türkleri MÜLK, 
ARGEÇEKET: Oce ye ait bir yer ismi;
Yakut, Çuvaş Türkleri SIRT ÇANTASI, Türkmence ÇOK GEÇ, Kırgız ve Kazak Türkleri GEÇMİŞ, 
ARKİNÇ: Yayla yerleşim yeri ismi;
Uygur Türkleri ŞEMSİYE, Türkmenler ATKI, Kazak, Özbek Türkleri KEMER, 
AROVİH: Hemşinde Yer ismi;
Özbek Türkleri HAYALET,
ARPİK: Yer ismi;
Uygur, Özbek Türkleri ZIPKIN, Türkmenler KENEVİR-ESRAR, Azeri, Kazak Türkleri SOĞAN, Kırgız Türkleri DERE OTU, 
ARSAT: Yer ismi;
Çeçen, Avar, Çuvaş Türkleri DURDURULDU, Türkmenler BU MANTIKLI, Kazak, Tatar, Uygur Türkleri ARSA,
ASKAROKİÇ: Hemşinde yer adı;
Özbek Türkleri ASKER,

ASREVOS: Hemşinde yer ismi;
Türkmenler KAYDET,
AŞODONOVİS: Hemşinde yer adı;
Özbek Türkleri AŞÇI,
AYENG: Hemşince eğlence etmek, çok kapsamlı eğlenmek;
Avar, Çuvaş Türkleri SALLAMAK, Türkmenler IŞIK,
AZAB: Hemşinde yer ismi;
Azeri, Türkmen, Tatar, Tacik, Kazak, Kırgız, Özbek, Uygur Türkleri, Ermenice İŞKENCE, Avar, Çeçen, Çuvaş Türkleri KIYAMET, 
                                                                B
BABİK: Hemşinde y
er ismi;
Azeri, Türkmen, Tacik, Tatar Türkleri, Ermenice, Yunanca BEBEK. Avar Türkleri DOMUZ.
BADARA: Hemşinde yer ismi;
Avar, Çeçen, Çuvaş Türkleri HAVALİMANI, Kazak, Kırgız, Özbek Türkleri KÖTÜ,
BALAHOR: Yer adı;
Yakut, Çuvaş, Avar, Çeçen Türkleri DEĞERLİ, Azeri ÇOCUKÇA, Kırgız, Özbek, Türkmen, Tatar, Uygur, Kazak Türkleri, Ermenice ÇOCUK, Yunanca VAPUR,
BEYDİGÜZİ: Hemşinde Yayla yerşeim yeri;
Azeri Türkleri BEYAZ GÖZLÜ, Çeçen, Çuvaş, Yakut, Avar Türkleri BEYDİ GÜZELİ, Türkmenler AYÇİÇEĞİ, 
BODOLLU: Hemşinde yer ismi;
Çeçen, Çuvaş, Avar, Yakut Türkleri  APTAL, Tacikler DELİ, Türkmen SARHOŞ,  Yunanca YARIM ÇİZMELER,
BOLVAÇ: Hemşinde yer ismi;
Uygur Türkleri BÜYÜK, Türkmence, Avar, Çeçen, Tatar, Özbek, Çuvaş, Yakut Türkleri, Ermenice TAS, Yunanca BOĞA,
                                                               C
CAĞAK: Oce ye ait bir yer ismi;
Kazak Türkleri CAĞ, Tatar Türkleri TEKRAR, Türkmenler NE ZAMAN,  Azeri YAPACAĞIZ, Özbek Türkleri BEBEK,
CAĞALVER: Hemşin de yayla adı;
Tacik, Uygur, Özbek Türkleri, Yunanca ALÇAK, Azeriler AZARLAMAK, Tatar, Türkmen, Kırgız, Kazak Türkleri ÇOCUK, 
CART: Yer ismi;
Uygur, Türkmen, Yakut, Tatar, Tacik, Özbek, Kırgız, Kazak, Çuvaş, Çeçen, Azeri, Avar Türkleri ARABA, Yunanca KART,
CEMAK: Rize Ardeşen Oce ye ait bir yer ismi;
Azeri Türkleri BU KADAR, Çuvaş, Çeçen Türkleri ÇALI, Tatar Türkleri YAPMAK,  Türkmenler BÜTÜN,
CENLİPOS: Hemşinde yayla yerleşim yer adı;
Uygur, Kırgız Türkleri KIRKAYAK, Yunanca YAĞSIZ,
CERENCON: Yaylada yer adı; Hiç bir dilde kaydı yok.
CİRĞOL; Rize Fındıklı Ihlamurlu da Yer adı;
Çeçen, Avar, Çuvaş Türkleri KERTENKELE, Azeri, Tatar Türkleri TIRPAN, Kırgız, Tacik, 
Kazak Türkleri, Ermenice CERRAH,
COCON: Çamlıhemşinde yayla yerleşim yeri;
Azeri, Çeçen, Türkmen, Tatar, Tacik, Özbek, Kazak, Kırgız, Uygur Türkleri, Ermenice, Yunanca KOZA, Avar, Çuvaş, Yakut Türkleri HİNDİSTAN CEVİZİ,
COVK: Yer ismi;
Türkmen, Tatar, Tacik, Özbek, Kırgız, Kazak, Azeri, Uygur Türkleri Ermenice ADAM, Çuvaş, Çeçen, Avar Türkleri POLİS MEMURU, Yunanca HOROZ,  
CUTİNC: Köy adı;
Avar, Çuvaş, Çeçen, Türkmence, Tatar, Özbek, Kazak, Kırgız, Yakut, Uygur Türkleri Ermenice KISA-KESME, Yunanca YAVRU KEDİ, 
                                                              Ç
ÇAHÇOR: Yayla yerleşim yeri;
Türkmen, Kırgız, Uygur Türkleri ÇOCUK, Çuvaş, Avar, Çeçen, Yakut Türkleri UÇMAK, Kazak Türkleri TIRPAN, Tatar Türkleri İŞÇİ, Özbek Türkleri KARE, 
ÇALA: Yer, arazi adı;
Kazak, Tatar, Çuvaş, Azeri ve Kırgız Türkleri OYNAMAK, Tacik Türkleri DELİK, Türkmenler ESKİ,
ÇAMLIHEMŞİN: Rize de yerleşim yeri, İlçe,
Çeçen, Yakut, Çuvaş, Avar Türkleri ANANAS,
ÇAMPET-ÇANPET: Rize Fındıklı Yerleşim yeri, yeni adı Meyvalı Köyü,
Türkmen, Uygur, Tatar Türkleri ŞAMPİYON-İLAHİ, Tacik, Azeri, Çeçen, Tatar, Kazak, Kırgız Türkleri, Yunanca, Ermenice ŞAMPANYA, KAMP, Avar, Yakut Türkleri ÇANTA, 
ÇANAVA: Rize Hemşin de yeri köy ismi;
Avar, Çuvaş, Yakut, Çeçen Türkleri TENCERE, Azerice, Tacik, Tatar, Türkmen, Uygur, Özbek Türkleri KIZAK, Kırgız Türkleri SAMANLIK, 
ÇARĞANA: Hemşin dilinde YENGEÇ, 
Azeri, Ermenice ARABA, Çuvaş, Avar, Çeçen Yakut Türkleri KARGA, Tatar, Kazak Türkleri SİNCAP, Özbek, Uygur, Kırgız Türkleri ATIŞ, Tacikler DÖRT-TEKERLEK, Türkmenler TEKERLEK-ÇARK,
ÇAYGE ÇEGİLOT:
Rize Ardeşen yeni ismi Yeniyol Oce ye ait bir yer ismi;
Yakut Türkleri ÇAY İÇİN SAMAN, Azeri Türkleri ÇAYLAK, Kazak, Kırgız Türkleri ÇAY ÇEKİLDİ, Özbek Türkleri NEHİR DOLU, Türkmenler NEHİR,
ÇEMEROÇ: Yer ismi;
Kazak, Tatar, Kırgız Türkleri LİMON, Türkmen MAYDANOZ, Özbek Türkleri ÇEMEN OTU, Ermenice KİMYASAL, 
ÇENNET: Rize Fındıklı Yerleşim yeri
Kazak, Kırgız, Türkmen, Uygur Türkleri ZİNCİR, Azeri, Çeçen, Tatar, Tacik, Yakut, Özbek, Çuvaş, Avar Türkleri CENNET,
ÇENGUT: Zuğu Yaylasına ait hayvan otlak yeri;
Tacik, Azeri, Türkmen, Uygur Türkleri ÇANTA, Çuvaş Türkleri BÖCEK,
ÇETROZ: Yer ismi;
Tatar, Türkmen, Uygur, Azeri, Kırgız, Özbek, Kazak Türkleri, Ermenice DÖRT YAPRAKLI YONCA, Yunanca DÖRT TEKERLEKLİ ARAÇ,
ÇHUPE: Yeni adı Aslandere olan Abu Deresinde bir yerleşim yeri, köy;
Avar, Çeçen, Yakut Türkleri TENCERE, Tatar Türkleri SOPA, Türkmence KÜÇÜK, Uygur Türkleri HANTAL, 
ÇIĞAK: Yer ismi;
Çeçen, Çuvaş, Avar, Yakut Türkleri DIŞARI. Azeri ÇIĞ. Kazak Türkleri ÇIKIŞ. Kırgız Türkleri PİSLİK. Uygur, Türkmen, Özbek Türkleri KAR. 
 Tatar Türkleri BAHAR. Tacikler ve Yunanca ÇIĞIRTKAN,
ÇİRMONİMON: Hemşin ve Senoz de bir yayla yerleşim yeri;
Azeri, Türkmen, Tatar, Uygur Türkleri KİRAZ ÇİÇEĞİ, Kazak, Kırgız Türkleri KIRMIZI BİBER, Yakut Türkleri TÖREN, Özbek Türkleri ÇEKİRGE, Çuvaş, Avar Türkleri TÖREN,
ÇOÇO: Yer adı;
Kazak, Kırgız, Türkmen, Uygur, Tatar Türkleri BÜYÜK, Özbek Türkleri ÇOCUK, Çuvaş, Avar, Azeri, Çeçen, Yakut Türkleri ÇİKOLATA,
ÇORÇOL: Yer, arazi adı;
Türkmenler AĞ, Çuvaş Türkleri SERÇE,
ÇORKELOĞ: Yer adı;
Uygur Türkleri ARGO-KİLİSE, Türkmenler TAVUK-KİLİSE, Ermenice CADI,
ÇUKULİT: Yeni adı Beydere olan Abu Deresinde bir yerleşim yeri, köy;
Kazak, Tatar, Kırgız, Çeçen, Çuvaş Türkleri SERİN, Kazak, Tacik, Özbek Türkleri KÜÇÜK,
Uygurlar SAÇMA SAPAN,
ÇUMANİK: Yayla yerleşim yeri;
Tacikler SEN DELİSİN, Türkmenler İNSANİ, Kırgız, Tatar Türkleri ALÇAK, Uygur Türkleri APTAL, 
ÇUPE: Abu Deresinde bir yerleşim yeri;
Kazak, Türkmen, Tacik, Tatar, Özbek, Kırgız Türkleri ŞURUP, Çuvaş ve Kırgız Türkleri ÖPÜCÜK, Uygur Türkleri de ZIRVA,
ÇUPENDUZ - ÇOPENDOZ: Yer ismi;
Hemşin - Zuğa da yarışmalar yapılan geniş bir düzlük alan ismi ÇUPENDUZ ve yarışmaya katılıp kazananın ismi ÇOPENDOZ.
Türkmen, Kırgız, Özbek, Tacik, Tatar, Uygur Türkleri, ÇOBAN, ÇOBANLAR, ÇOBAN ÇANTASI, ÇİFÇİ ye ÇOPENDOZ der. Azeri Türkleri DOĞRAYICI Kazak, Tacik Türkleri de ŞEF e ÇOPENDOZ der.
ÇURÇEVA; Fındıklı da Piçhala Deresi Bölgesinde bir yerleşim yeri adı; yeni adı Çınarlı,
Kazak, Çuvaş, Tatar, Türkmen, Tacik, 
Kırgız Türkleri KİLİSE,
ÇUTNİS: Yer adı;
Yakut, Çeçen, Çuvaş, Avar Türkleri YAKMAK, Tatar, Özbek Türkleri TURŞU, 
                                                                  D
DAĞLARIPOS: Yer adı;
Avar, Kazak, Kırgız, Özbek, Tacik, Tatar, Türkmen, Uygur, Yakut, Çeçen, Azeri Türkleri Ermeni, Yunanca DAĞLAR,
DAVRAN: Rize Fındıklı da Yerleşim yeri adı.
Tatar, Azeri, Kazak, Kırgız, Türkmen Türkleri DAVRANMAK, Özbek Türkleri ARKANI DÖN, Tacikler DÖNÜŞ, Uygur Türkleri TAŞINMAK, Çuvaş, Avar, Yakut Türkleri BAŞINDAN SONUNA KADAR,
DELİNPOS: Yer ismi;
Çuvaş Türkleri SINIR, Yunanca POSTA-BAŞTAN ÇIKARICI BİR ŞEKİLDE,
DUMAYIN: Rize Ardeşen Oce ye ait bir yer ismi;
Tatar, Tacik, Çuvaş Türkleri DÜŞÜNME, Uygur, Kırgız Türkleri MERAK ETME, Azeri, Türkmenler SESSİZ OLMA, Kazak Türkleri UNUTMA, Özbek Türkleri TEREDDÜT ETME,
                                                                 E
EDİGÖL: Zuğu Vanağında krater göl kenarında hayvanların otlak yeri;
Yakut, Çuvaş, Avar, Çeçen Türkleri GÖL MÜYDÜ, Türkmence, Tacik, Özbek, Kazak, Kırgız Türkleri O BİR GÖLDÜ,
EĞNAÇOR: Yerleşim yeri;
Avar, Çeçen, Kazak, Yakut Türkleri ATEŞLİ, Kırgız, Türkmen, Uygur Türkleri ZARF, Azeri ALÇAK, Özbek Türkleri İĞNE,  
EĞZAR: Yayla yer ismi;
Uygur Türkleri ARGO, Türkmenler EŞEK, Özbek Türkleri SÜTTEN KESME, Kazak Türkleri AZARLAMAK, Azeri Türkleri BALTA, Yunanca İFTİRA,
ELEVİT: Rize Çamlıhemşin de Yer ismi;
Özbek, Çuvaş, Avar, Azeri, Çeçen, Tatar, Türkmen, Uygur, Tacik Yakut Türkleri YÜKSEK, Yunan, Ermeni YÜKSELİŞ,
ELUNAS: Yer adı;
Avar, Çeçen, Tatar, Yakutça, Çuvaş Türkleri AYLAR, 
                                                                F
FAROZ: Trabzonda yer ismi;
Avar, Çuvaş, Çeçen, Yakut Türkleri UZAKDOĞULU, Özbek Türkleri TAHMİN, Uygur Türkleri TALİH, Azeri Türkleri, Ermenice DENİZ FENERİ, 
FASO: Rize Çayeli Senoz Yayla da yer adı;
Avar, Azeri, Çeçen, Çuvaş Türkleri AŞAMA, Yunanca FASULYE, 
                                                                G
GLAÇOR: Yer adı;
Türkmenler KILIÇ, Tacikler, Ermenice KIZAK, Özbek Türkleri GÜL,
GOBAL: Hemşince saçı dökük, kel adamlara, saçı olmayanlara GOBAL derler.
Türkmence FAKİR, Çuvaş, Çeçen, Avar, Azeri, Tatar, Tacik, Özbek, Kazak, Kırgız, Uygur, Yakut Türkleri ve Ermenice DÜNYA-KÜRESEL, Yunanca KÜREK KEMİĞİ,
GOCGUD: Yer ismi;
Uygur Çuvaş Türkleri İYİ GÜNLER, Türkmenler TAVUK, Azeri, Tacik, Tatar Türkleri Ermenice HARİKA, Çeçen, Kırgız, Özbek Türkleri İYİ-ALLAH,
GOROBNİ: Rize Çamlıhemşinde yerleşim yeri;
Avar, Çuvaş, Yakut, Çeçen Türkleri DERİNLİK, Özbek Türkleri MEZAR, Türkmence KORUMA, Uygur Türkleri GECE, Tatar Türkleri, Ermenice KARGA, 
GÖLAP: Rize Ardeşen Oce ye ait bir yer ismi;
Türkmen, Uygur, Tatar, Azeri, Tatar, Türkmen, Uygur Türkleri GÖL, Kazak, Kırgız, Özbek, Çuvaş Türkleri KARANLIK,
GUNDENAĞPOS: Rize Çayeli Senoz da Yer ismi;
Türkmenler, Uygur Türkleri GÜNEŞLENEN,
GUNDİYAN: Rize Çamlıhemşinde bir yerleşim yeri;
Özbek Türkleri GÜNLÜK, Avar, Çuvaş, Çeçen, Yakut Türkleri TIKLAMAK, Türkmen, Kazak, Kırgız, Tatar, Uygur Türkleri KÖYLÜ, Yunanca KADIN,
GURUPİT: Yer ismi;
Avar, Çuvaş, Azeri, Yakut, Kazak, Kırgız, Özbek, Tacik, Tatar, Türkmen, Uygur, Çeçen Türkleri, Ermenice  GURUP, Yunanca GİDİŞ,
GÜLİNUN DÜZİ: Rize Fındıklı da yer adı,
Avar, Yakut, Çuvaş, Çeçen Türkleri TATLI RULO, Uygur Türkleri GÜL TUZU, 
Azeri, Türkmen, Tatar, Özbek, Kazak, Kırgız Türkleri, Yunanca, Ermenice GÜLÜN DİZİ,
Tacikler GÜLÜN BURNU,
GÜNDEGON: Çamlıhemşin yaylada yer adı;
Kazak Türkleri BUGÜN, Uygur, Tatar Türkleri TAKVİM, Türkmen GÜNDEM, Çuvaş, Özbek, Tacik, Azeri, Avar, Kırgız, Yakut, Çeçen Türkleri, Ermenice, Yunanca GÜNLÜK, 
                                                                Ğ
ĞABARGUT: Rize Fındıklı Ihlamurlu Yol boyu kısa süreli dinlenme yer ismi, semt
Uygur, Türkmen, Tacik, Özbek, Kırgız Türkleri KABARCIK, Azeri PÜRTÜKLÜ-GÖRÜNÜM, 
ĞAÇİNDUZ: Yer ismi;
Çeçen, Azeri, Avar, Çuvaş, Yakut Türkleri KIZDÜZ, Uygur, Türkmenler SEN GÜVENDESİN, Kazak Türkleri SİVRİSİNEK, Tatar Türkleri ŞAHİN,
ĞALDOZ: Yer ismi;
Türkmen, Uygur Türkleri KUYUMCU, Çuvaş, Avar, Azeri, Çeçen, Özbek, Yakut Türkleri KIZ, Kırgız, Kazak Türkleri DONDURMA, Ermenice TEŞEKKÜRLER,
ĞAVRA: Yer ismi;
Tatar, Uygur Türkleri ALGI, Türkmen KAVRAM, Ermenice NE-NEDİR?
ĞEMŞET Rize Fındıklı da yerleşim yeri
Kazak, Uygur Türkleri OYUN, Kırgız, Tacikler MÜCEVHERLER, Özbek Türkleri DEĞERLİ TAŞ SETİ,
ĞENÇKEL: Ağaç kabukları soyularak yapılmış elde taşınan, saplı, küçük yayvan kap;
Uygur, Kazak Türkleri YENİ, Türkmence, Tatar, Tacik, Özbek, Azeri, Çuvaş, Çeçen, Yakut, Avar, Kırgız Türkleri, Ermenice GENÇ, Yunanca JİNEKOLOG,
ĞODEÇUR: Yer adı;
Avar, Çuvaş, Yakut, Çeçen Türkleri GÜLE GÜLE, Azerice, Özbek, Kazak Türkleri TANRISAL, Kırgız Türkleri YETKİLİ, Tatar Türkleri İYİ ŞANSLAR, Türkmence ATIŞ, Uygur Türkleri KEÇİ, Yunanca VAFTİZ BABASI, Ermenice GÜVEÇ,
ĞORĞUT:  Rize Fındıklı Ihlamurlu ve Sulak Köyü yaylaları; Ğorğut Yaylası veya Ğorğut Vanagı
Türkmen, Çuvaş, Avar, Kırgız, Uygur Türkleri KORKU, Azeri HOMURDANMAK, Özbek Türkleri HORLAMA,
ĞOTOT: Rize Ardeşen Yukarı Yeniyol Köyünde bir semt.
Kazak Türkleri ÜTÜ, Tacikler HAYALET,
                                                                H
HAÇİPOS: Yer adı;
Türkmenler, Uygur Türkleri HAÇ, Yakut Türkleri ÇAPRAZ GÖNDERİ, Yunanca GEÇMEK,
HAÇİNTAŞ: Rize Çayeli Senoz yaylada yer adı;
Tatar Türkleri TAŞ, Türkmen, Uygur Türkleri GEÇMEK, Avar, Çeçen, Çuvaş, Yakut Türkleri HAÇ TAŞI, 
HAHON: Yer adı;
Çeçen, Çuvaş, Yakut, Avar Türkleri SORMAK, Türkmence, Uygur Türkleri  EVET, Tacik, Tatar, Azeri, Özbek, Kazak, Kırgız Türkleri, Ermenice, Yunanca HAHAHA,
HARDUMA: Çam, kestane ve gürgen ağaçlarının kısa kütükleri ince ince yarılarak kiremit yerine kullanılan ağaç parçası, 
Uygur Türkleri DEPO, Azeri, Kırgız, Kazak Türkleri, Yunanca, Ermenice SERT, Türkmen, Çuvaş, Avar, Özbek, Çeçen, Yakut Türkleri DAİMA, 
HEMŞİN; Rize de yerleşim yeri, Hemşin İlçesi.
Kazak, Kırgız, Özbek, Tacik 
Uygur Türkleri HER ZAMAN-AYRICA-DAİMATatar Türkleri DAİMA-HALA, Türkmenler HER ZAMAN-DAİMA-İKİSİ BİRDEN,
GÜMÜŞ-MÜCEVHER e de ĞEMŞEN derler.
HODOÇ: Yer ismi;
Avar, Yakut, Çeçen Türkleri YÜRÜYÜŞÇÜ, Azeri, Tacik, Tatar, Türkmen, Uygur, Kırgız, Kazak Türkleri GEZGİN, Özbek Türkleri HACI, Yunanca YÜRÜMEK, Ermenice YAYA, 
HOM: Yer ismi;
Azeri, Avar, Çuvaş, Kazak, Kırgız, Kırım, Tatar, Türkmen, Uygur, Yakut, Çeçen Türkleri, Yunanca, Ermenice EV, Özbek Türkleri ÇİĞ-ARKADAŞ,
HOVENDAŞ: Yerleşim yeri;
Avar, Çeçen, Tatar, Özbek, Kazak, Kırgız, Çuvaş, Yakut, Uygur Türkleri, ARKADAŞ,
HUBİYAR: Rize Hemşin de Yerleşim yeri;
Avar, Çuvaş, Çeçen Yakut Türkleri SANIRIM, Azeri, Kırgız Özbek Türkleri KOCA, Türkmenler UZMAN, Uygur Türkleri AMATÖR, Yunanca HAVUÇ-HAVYAR,
                                                                İ
İNCURLİK: Yer adı;
Azeri DELİLİK, Tacik, Çuvaş, Çeçen, Avar, Yakut Türkleri, Ermenice KIVRIMLI, Türkmenler, Uygur Türkleri YOKSULLUK, Kazak, Kırgız, Tatar Türkleri İNCİNME, Özbek Türkleri HASTALIK, 
İNSUZ:Yayla yolunda bir dinlenme yeri adı;
Kazak, Azeri, Kırgız, Tatar, Uygur Türkleri OLMADAN, Türkmenler ONSUZ, Özbek Türkleri SARHOŞ,
                                                                K
KAÇHUMA: Eve yapılan balkon, dışa doğru çıkıntı;
Türkmen, Azeri, Tatar, Kazak, Kırgız, Tacik, Özbek Türkleri KAÇMAK,
KALDIRIM: Rize Fındıklı Ihlamurlu ve Sulak köyleri yaylaları; Kaldırım Yaylası veya Kaldırım Vanagı;
Avar, Çuvaş Türkleri AYRILACAĞIM,
KALUNA: Zilkale yer ismi;
Çuvaş, Avar, Çeçen, Yakut Türkleri AY, Türkmenler, Uygur, Tatar Türkleri YAŞLI ADAM, Yunanca GÜZEL,
KARADEGNER: Yer adı;
Çuvaş, Çeçen, Yakut Türkleri MARANGOZ, Tatar Türkleri KARA YÜZLÜ, Kırgız Türkleri SİYAH SAÇLI, Özbek Türkleri KARA SAKAL, Türkmenler, Yunanca DEMİRCİ, Kazak Türkleri, Ermeni KARA GÜN, 
KARAP: Rize Çamlıhemşinde yayla yerleşim yeri;
Avar, Çuvaş, Yakut, Çeçen Türkleri SAĞ, Azeri, Tatar, Tacik, Özbek Türkleri SAZAN, Kazak, Türkmen, Uygur, Kırgız Türkleri, Ermenice KABUK, 
KARBAĞU: Rize Fındıklı Sulak Köyüne bağlı yerleşim yeri;
Çuvaş Türkleri HAVUÇ,
KAROS: Yayla adı;
Çeçen, Avar, Yakut Türkleri ATLI KARINCA, Türkmen, Azeri Türkleri ARABA, Uygur, Özbek Türkleri AŞK, Tatar Türkleri SAVAŞ, Yunanca ÖLÜM,
KAVRUN: Yer ismi;
Avar, Çuvaş, Çeçen, Yakut Türkleri KEÇİ, Azeri, Tatar, Tacik, Kazak, Kırgız, Uygur Türkleri KAVUN, Türkmence SİYAH, Özbek Türkleri İNEK, Yunanca KIZIL,
KEĞUT: Yerleşim yeri ismi;
Özbek, Uygur, Azeri, Kırgız Türkleri MAVİ, Tacik, Tatar, Kazak Türkleri KIRMIZI, Avar, Çeçen, Çuvaş, Yakut Türkleri TEREYAĞI, Türkmenler KAT,  
KENOYİN: Oce ye ait bir yer ismi;
Türkmence SORUN DEĞİL,
KOLİVA; Küçük kulube,
Çuvaş, Avar, Çeçen Türkleri ZEYTİN, Yunanca KULUBE, KABİN,
KOMİNOZ: Yer ismi;
Çuvaş, Avar, Çeçen, Yakut Türkleri YAYGIN, Türkmen, Azeri, Tatar, Özbek, Kazak, Kırgız, Uygur Türkleri, Ermenice TULUM,
KUMHALA: Yayla adı;
Çuvaş, Avar, Çeçen, Yakut Türkleri KALMAK, Uygur Türkleri BOŞ, Azeri, Türkmenler, Özbek, Kırgız Türkleri KUM, Yunanca ZİL,
KUROMOZ: Yer ismi;
Özbek Türkleri DEMİRCİ,
                                                                 L
LANGELANT: Oce ye ait bir yer ismi;
Türkmence MELEK, Kazak, Özbek, Tacik, Tatar, Uygurca, Azeri Türkleri UZUN BOYLU, 
Çuvaş Türkleri DİL,
LAZLAKAR: Yayla adı;
Azeri, Özbek, Türkmen, Uygur, Tatar Türkleri LEZZETLİ, 
LENGİLAT: Yer adı;
Yakut, Avar, Çeçen Türkleri KANATLAR, Kırgız Türkleri UZATMAK, Azeriler YAVAŞLA,
LEROZ: Yer adı;
Uygur Türkleri GÜL-PEMBE, Yakut, Çeçen, Çuvaş, Avar Türkleri KİRPİ, Yunanca YEŞİL,
LEVATÇAR: Eşya adı, Sığr veya at kuruğu kıllarından yapılmış süt süzgeçi veya yıkama süngeri,
Yakut, Avar, Çuvaş, Çeçen Türkleri KALDIRMAK, Azeri, Kazak Türkleri SOLAK, Türkmen, Uygur, Tacik, Tatar, Öbek, Kırgız Türkleri, Ermenice ASANSÖR, Yunanca KALDIRICI,
LİGOVİ: Yer adı;
Türkmen, Azeri Türkleri BAHÇE, Tacik, Özbek, Kazak, Kırgız, Uygur Türkleri, Yunanca, Ermenice LİG,
LİVROZ: Yer adı;
Türkmen, Azeri, Özbek Türkleri, Yunanca GÜL, Uygur, Yakut, Kazak, Kırgız, Avar, Çeçen, Çuvaş Türkleri, Tatar, Tacik, Ermenice KİTAP, 
                                                                 M
MANASTER; Rize Fındıklı da yer ismi, yeni adı yok.
Tatar Türkleri, Yunan ve Ermeni ÇEVİRİ,
MANDERMOS: Rize Fındıklı Ihlamurlu Köyüne bağlı küçük yerleşim ve kısa süreli dinlenme yeri.
Avar, Azeri, Çeçen, Çuvaş, Kazak, Kırgız, Özbek, Tacik, Tatar, Türkmen, Uygur, Yakut Türkleri, Yunanca, Ermenice MANDERMOLAR,
MANUTTAY: Patika yol boyu kısa süreli dinlenme yeri;
Çeçen, Yakut, Çuvaş, Avar Türkleri İZLEMEK, Türkmenler DAKİKA,
Yunanca KAYINVALİDE,
MAPAVRE: Yerleşim yeri; 
Avar, Çuvaş, Çeçen, Yakut Türkleri FAKİR, Türkmen, Uygur, Azeri, Kazak, Özbek, Tacik, Tatar, Kırgız Türkleri, Ermeni HARİTA, Yunanca HARİTA-LANET,
MARBUDOM: Rize Çayeli de köy ismi;
Azeri, Türkmenler CANIM, Çuvaş, Çeçen, Yakut, Avar Türkleri HAMİLE, Tatar, Kazak, Kırgız Türkleri MERMER, Uygur Türkleri AKRABA, 
MASAROD: Oce ye ait bir yer ismi;
Çuvaş Türkleri KATMAK,
MEÇOĞ: Rize Çamlıhemşinde yerleşim yeri;
Çuvaş, Avar, Çeçen, Yakut Türkleri KILIÇ, Özbek, Türkmen, Uygur Türkleri LAMBA, Kazak Türkleri ET, Tatar Türkleri KEDİ, Azeri Türkleri YAKACAK ODUN,
MEĞENİT: Bir yerleşim yeri adı;
Tatar Türkleri BAYILDIM, Kazak, Kırgız Türkleri BEĞENMEK, Uygur Türkleri EVET,
Türkmenler SIKI ÇALIŞMA, Yunanca AY, Ermenice ŞUNU SÖYLE,
MEKESKIR: Fındıklı da yer ismi
Çuvaş, Avar, Çeçen, Yakut Türkleri BİR TAMİRCİ, Özbek, Kırgız Türkleri KESKİN, Uygur Türkleri KÜÇÜK, Türkmenler KURNAZ; OLGUN, Tatar Türkleri YEŞİL,
MELESKUR; 
Yer ismi
Uygur, Türkmen, Tatar, Azeri Türkleri MELANKOLİ, Ermenice MELEK,
MELYAT: 
Yer ismi
Tatar, Kırgız, Uygur Türkleri ÖLÜM, Özbek MALEZYA, Avar, Çeçen, Çuvaş, Yakut Türkleri ERİMİŞ, Azeri Türkleri TIBBI, Kazak Türkleri MELANKOLİ, Türkmenler DEMİRCİ, Ermeni MAVİ, Yunanca BAL,
MESSASERT: Rize Çayeli Senozda yayla ismi;
Azeri, Kazak, Kırgız, Türkmen, Uygur, Özbek, Tacik, Yakut, Tatar Türkleri Ermenice MESAJ, Avar, Çeçen, Çuvaş Türkleri, Yunanca HABERCİ, 
METASKUR: Yerleşim yeri; Mezra
Azeri: Uygur, Tacik, Özbek Türkleri KARANLIK, Yunanca, META TIRPAN,
MEYSUG: Yaylada otlak yeri adı;
Uygur Türkleri TATLI, Türkmenler ÜZGÜN, Tatar Türkleri SEVGİLİ, Tacik, Kazak, Kıgız Türkleri AŞK, Ermenice BENİM ADIM, Yunanca KARIŞIK, 
MEZDAP: Yer adı;
Uygur, Türkmen, Tatar Türkleri TAPINAK. Tacik, Özbek Kazak, Yakut Türkleri ve Yunanca ORTADAKİ. Kırgız Türkleri PAZAR.
MEZRE: Geçici yerleşim yerleri;
Avar, Yakut, Çeçen, Çuvaş Türkleri AŞAĞILIK, Türkmen, Tatar, Kazak, Kırgız Türkleri MEZAR, Tacik, Özbek, Uygur, Azeri Türkleri, Ermenice KÖY, Yunanca KÜÇÜK,
MİÇİ: Yer ismi;
Türkmen, Tatar, Özbek, Kazak, Kırgız, Azeri, Uygur Türkleri, Ermenice FARE, Çeçen, Avar, Çuvaş Türkleri MİKROFON,
MİSAHOR: Yayla ismi;
Kırgız, Yakut Türkleri KARIŞTIRICI, Türkmenler, Uygur Türkleri ALKOLLU, Tatar Türkleri YABANCI, Özbek Türkleri İFTİRACI, Avar, Çeçen, Çuvaş Türkleri ÖĞRETMEN, Azeriler AYYAŞ, Yunanca MİSYONER, Ermenice KARIŞIK,
MOLENDİĞA: Semt, yer adı;
Uygur Türkleri ANAVATANA, Kazak, Kırgız, Azeri, Özbek Türkleri KÖSTEBEK, Türkmenler, Yunanca DEĞİRMEN,
                                                                        N
NECUNA: Yer ismi
Avar, ÇeçenTürkleri TORUNU, Azeri, Özbek Türkleri NASIL, Tacikler YAŞLI DEĞİL,  Türkmenler AYNEN,
NERZİNÇOR: Yer ismi;
Avar, Kırım Tatarcası, Çeçen Yakut Türkleri İNEK, Azeri, Özbek Türkleri SİNİR BOZUCU, Türkmenler, Uygur Türkleri HEMŞİRE, 
NOCAĞAN: Yer ismi;
Türkmenler ÇOCUK, Uygur Türkleri KIRIK, Avar Türkleri KAPIYI ÇALMAK, Kazak Türkleri HAYIR,
NOKAKOR: Oce de yer ismi;
Türkmenler BİLMİYORUM, Yakut, Çuvaş, Avar, Çeçen Türkleri HİÇ BİR YERDE, Özbek Türkleri EŞLEŞME YOK, Kırgız Türkleri HAYIR,
                                                                         O
OCE: Rize Ardeşen de bir köy. Yeni adı Yeniyol Köyü. Hemşinli yerleşim yeri;
Tatar, Azeri, Kazak, Çeçen, Çuvaş, Tacik ve Yakut Türkleri OKYANUS, Özbek Türkleri AH, Uygur ve Kazak Türkleri EKİM, Türkmenler YAKINDA,
OKURA: Zuğu'ya ait merze, yerleşim yeri.
Tacik, Kazak Türkleri TAMAM, Yakut Türkleri BÜYÜME,
OSKOR: Yerleşim yeri köy;
Türkmence HIZLI, Azeri, Avar, Çuvaş, Kazak, Kırgız, Özbek, Tacik, Tatar, Uygur Türkleri, Ermeni ve Yunanca. OSKAR,
ODKODRİ: Yer adı;
Abhazalar NADİREN, 
                                                                        P
PALOVİT: Yer ismi;
Uygur, Tatar Türkleri YARIM YAMALAK, 
PARAHOL: Yer ismi;
Türkmen, Uygur Türkleri RÜŞVET, Avar, Çeçen, Tatar, Özbek, Çuvaş, Yakut Türkleri ŞEMSİYE, Kazak, Kırgız Türkleri PARA, Ermenice ŞİFRE,
PARESTAN: Yer ismi;
Tacikler ve Ermeniler CENNET. Avar, Çuvaş, Çeçen Türkleri HOŞ GELDİN. Azeri, Özbek Türkleri YAŞLI ADAM. Türkmen, Uygur Türkleri HAPİHANE.
PAROKÇOR: Yer ismi;
Gürcüler, Uygur Türkleri RAHİP, Çuvaş, Avar, Çeçen, Yakut Türkleri MAHALLE, Azeri, Türkmen, Kırgız, Kazak, Tacik, Özbek, Yunanca KUAFOR, 
PELAT: Yerleşim yeri ismi;
Türkmen, Özbek, Yakut, Uygur, Kazak, Kıgız, Çuvaş, Azeri, Çeçen, Avar, Tatar Türkleri PLAKA, Yunanca SOYMAK,
PEŞALUD: Yer ismi;
Abhazaca VÜCUT, 
PENÇO;  Hemşinlilerin kullandığı bir ad, SÜMÜKLÜ BÖCEK, SALYANGOZ demek.
Çeçen, Çuvaş, Yakut, Tacik, Avar Türkleri, Ermenice, Yunanca KALEM, Tatar Türkleri KABAN, Özbek, Kırgız Türkleri YAĞMURLUK,
PERASTOR: Rize Çayeli de yerleşim yeri;
Uygur, Kırgız, Tacik, Kazak Türkleri VALİ, Azeri, Türkmen, Özbek Türkleri PAPAZ, Tatar Türkleri ZULMEDEN, 
PERKAM: Yerleşim yeri ismi;
Uygur ve Tatar Türkleri DİKMEK. Türkmence İYİ ŞANSLAR. Yunanca KAMERA. Yakut, Çuvaş Avar ve Çeçen Türkleri ZAMK.
PEŞALUD: Yer ismi;
Türkmence, Tatar Türkleri YOLCULUK, 
PİÇHALA DERESİ: Fındıklı Bölgesinde dere boyu bir vadiye verilen ad. Yeni adı yok. Rize-Ardeşen tarafından, Fındıklı'ya girişte geçilen köprünün altından Kara Denize karışan derenin; Kaçkar tepelerinde ki kaynağına kadar olan bölgenin adı Piçhala dır. Bu bölgede Lazlar ve Hemşinliler karışık yaşarlar;
PİÇHALA: Yer ismi;
Türkmen ve Özbek Türkleri TUTAM, Uygur Türkleri YÜZ, Azeri Türkleri KÜÇÜKKIZ,
Çeçen, Avar, Çuvaş Türkleri PİÇKURUSU,
PİLİHOZ: Rizede bir yer ismi;
Uygur, Azeri, Kazak, Uygur Türkleri, Ermenice, Yunanca HAP, Türkmence FİL, Yakut, Çuvaş, Çeçen Türkleri SEÇİCİ, Özbek Türkleri PİLAV, 
PİLİNÇUT: Yaylada yer ismi;
Avar, Çeçen, Çuvaş, Yakut Türkleri TESTERE, Türkmence BİBER, Uygur, Özbek Türkleri SARDALYA, Tacik, Azeri, Kazak Türkleri, Yunanca, Ermenice PİLİÇ, 
PİLONÇUT: Zuğu Vanagında hayvanların otlak yeri adı;
Çeçen, Çuvaş, Avar, Yakut Türkleri PİLOT, Türkmence PİLOT VURUŞU, Abhaza YASTIK, Ermenice APŞIRIK, 
PELAT: Yayla yer ismi;
Azeri, Avar, Çuvaş, Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen, Uygur, Yakut, Tacik, Tatar, Çeçen Türkleri, Ermenice PLAKA, Yunanca SOYMAK,
POĞUT: Zuğu Yaylasında hayvanların otlak yeri;
Türkmen, Uygur Türkleri ZAMAN, Avar, Çuvaş Türkleri ARKADAŞ, Kırgız Türkleri HAVA,
POSMUDUL: Oce ye ait bir yer ismi;
Türkmenler KESELİ SİÇAN, Ermenice DURUM,
POŞĞUT: Zuğu Vanağına çok yakın, yaylaya inip çıkarken dinlenip eğlence yapılan düzlük geniş yer;
Uygur Türkleri SORMAK, Türkmence DENEMEK, Azeri GÖSTERİŞLİ, Çuvaş Türkleri ARKADAŞ, Kazak Türkleri POSTALAMAK, Kırgız Türkleri İŞ, Özbek Türkleri İTMEK,  Tacik, Uygur Türkleri SORDU, Türkmence DENEMEK,
POTAMYA; Rize de Taşlıdere tarafında yerleşim yeri, yeni adı Güneysu.
NEHİR: Kazak, Kırgız Türkleri, Yunanca, Ermenice,
POZUT: Zuğu deresi patika yol boyu giderken kısa süreli dinlenme yeri;
Kazak, Azeri ve Kırgız Türkleri KIRMAK, Yakut Türkleri OLACAK,
                                                                      R
RASHOT: Çayeli Senoz da yer ismi;
Özbek Türkleri ZEVK, Tatar, Türkmen, Uygur, Yakut, Azeri, Avar, Çuvaş, Kazak, Kırgız, Çeçen Türkleri, Ermeni, Yunan DÖKÜNTÜ-KIZARIKLIK,
                                                                       S
SAĞERLİ: Yerleşim yeri;
Yakutça, Çuvaş, Avar, Çeçen Türkleri SAĞLIKLI, Tatar, Uygurca YERLİ, Türkmen BEYAZ, 
Kazak, Kırgız İYİ ŞANSLAR, Tacikler, Ermeniler BİLGE, Yunanca BİLGE,
SAL: Zuğu deresi patika ol boyu, kısa süreli dinlenme yeri.
Avar, Çuvaş, Yakut Türkleri ÇÖP, Özbek Türkleri BİRAZ, Türkmenler KOYMAK,
SALARHA: Rize Merkeze bağlı yerleşim yeri;
Avar, Çeçen Çuvaş, Yakut, Tacik Uygur Türkleri, Ermenice MAAŞ, Türkmence SALATA-BUNUN UĞRINA, Yunanca SALÇA,
SALERES: Zuğu Yaylasına çıkarken, yarı yollarda kısa süreli dinlenme yeri. İsmi bir çok dilde SATICILAR olduğuna göre eskiden pazar yeri olabilir. Burada hemen tepe üstünde küçük fakat çok derin ürkütücü bir krater göl var. Hemen yanından patika yayla yolu geçer. Biz yaylaya giderken 'taş atmazsan ağzın eğilir' derlerdi. Gölün etrafında çok miktarda altın gömülü olduğu söylendiğinden, zaman zaman yerli ve yabancı ziyaretçiler tarafından kazılmaktadır.
Kazak, Tacik, Tatar, Türkmen, Özbek, Kırgız, Azeri, Uygur Türkleri SATICILAR,
SALTASKUR: Okura da çocukluğumda gidip oynadığım ormanlık büyük düzlük alan, yer.
Tatar, Türkmen, Kırgız, Özbek Türkleri DANS, Azeri Türkleri ZIPLAMAK, Tacikler  KARANLIK, Çuvaş ve Yakut Türkleri TUZLUK,
SAMİSTAL: Rize Çamlıhemşin de yayla adı;
Azeri YARI KATI, Türkmen, Uygur, Özbek Türkleri Yunanca YARI KALICI, Tacikler YARI RESMİ, 
SARBENDAP: Rize Çayeli Senoz da Mezra adı;
Türkmenler DENETLEYİCİ, Yunanca YILANKAPI, 
SARIKOPA: Oce ye ait bir yer ismi;
Türkmenler, Kırgız Türkleri SARI,
SASTONDERE: Rize Çayeli Senoz da mezra adı;
Yakut, Avar, Çeçen Türkleri ETRAFLI, Türkmen, Kırgız, Özbek, Azeri Türkleri, Yunanca KÜSTAH, Kazak Türkleri KONUYA KADAR, Tatar Türkleri DUYULMAK, Uygur Türkleri YERE,
SENOZ: Rize Çayeli de yerleşim yeri;
Türkmen, Uygur Türkleri ÖZET, Avar, Çuvaş, Kazak, Çeçen Türkleri NÜFUS,
Yakut, Tatar, Avar Türkleri SİNÜS-BURUN,
SENOZLİ: Rize Fındıklı Zuğu Yaylasında otlak yeri adı;
Kazak, Kırgız Türkleri ŞEN ÖZLÜ, Türkmenler, Uygur Türkleri YAŞLANMIŞ-ÖZET, Azerice ANLAMLI, Uygur, Özbek Türkleri ŞEHVETLİ
SETOZ: Yer ismi;
Azeri, Özbek, Kazak, Uygur, Türkmen, Kırgız Türkleri, Yunanca KÜMES HAYVANI, Çeçen, Çuvaş, Tatar, Yakut, Avar Türkleri, Ermenice BEYAZ TOZ, 
SEVKED: Yerleşim yeri;
Türkmence SEVKİYAT, Yakut, Çuvaş, Avar, Çeçen Türkleri AŞK. Özbek, Uygur, Tatar, Tacik, Kazak, Kırgız Türkleri, GÖNDERİLMİŞ.
SİLİVA: Yer ismi;
Uygur, Yakut, Tatar, Tacik, Özbek, Çuvaş, Avar, Azeri, Çeçen Türkleri, Ermeniler GÜMÜŞ.
SUNGUR: Yer ismi;
Avar, Çeçen, Çuvaş, Yakut Türkleri KAYIP, Azeri, Kırgız Türkleri GÜNEŞ, Özbek Türkleri ŞİRİN, Tatar Türkleri ŞARKI SÖYLEMEK, Türkmen, Uygur Türkleri SÜNGER,
                                                                            Ş
ŞİMA: Yer adı; Arılar her zaman bu yerde çok kaliteli bal yaptıkları için, devamlı karakovan kurulan yer.
Tacikler BURADA, Özbek Türkleri PANTOLON, Türkmenler YOL, Tatar, Uygur Türkler KUZEY,
ŞARINÇOR: Yayla yerleşim yeri;
Kazak Türkleri SİNCAP, Çuvaş, Yakut, Türkmen, Tatar, Tacik, Kırgız, Avar, Azeri, Çeçen, Özbek Türkleri Ermenice KÖPEK BALIĞI,

                                                                          T
TAART; Rize Ardeşen Oce, yeni adı Yeniyol Köyü ne ait bir yer ismi;
Kazak, Uygur, Türkmen, Tatar, Azeri, Kırgız, Özbek, Tacik, Türkmen ve Uygur Türkleri, İTAAT ETMRK, Yakut Türkleri KEDİ,
TAHPUR: Rize Senoz ve Çamlıhemşinde yerleşim yeri;
Yakut, Çuvaş, Avar, Çeçen Türkleri ANAHTAR, Özbek Türkleri TURBAN, Yunanca HAVAİ FİŞEK, 
TAVLAĞONK: Yaylada yer ismi;
Azeri Türkleri TAVLA, Kazak, Uygur Türkleri MASA, Özbek Türkleri HADİ GİDELİM, Yunanca, Ermenice MASA TENİSİ,
TEHPUR: Yerleşim yeri;
Özbek, Kazak, Kırgız, Azeri, Tatar Türkleri ÇAYDANLIK, Türkmenler KAHVE, Uygur Türkleri ÇAY, Yunanca ATEŞ, 
TERERENK: Rize Çayeli de köy adı;
Çuvaş, Avar, Çeçen, Yakut Türkleri DÜNYEVİ, Uygur Türkleri ARAZİ, Türkmenler KARANLIK, Azeri, Özbek Türkleri KARASAL, Yunanca DÜNYA, 
TUKINUN YAMACI: Çayeli Senoz da yerleşim yeri;
Azeri, Tacik, Kırgız, Türkmence, Uygur Türkleri TEPENİN EĞİMİ, Avar, Çuvaş, Çeçen, Yakut Türkleri KIVRIM YAMASI, Özbek, Tatar Türkleri SAÇIN EĞİMİ, Kazak Türkleri ÇİMENLERİN EĞİMİ, 
TUTĞUL: Çayeli Senoz da bir yerleşim yer ismi;
Azeri KARANLIK, Avar, Çuvaş, Yakut, Çeçen Türkleri SIKIŞMAK, Türkmen, Kazak, Tacik, Kırgız Türkleri ESİR, Özbek Türkleri TUTULMA, Uygur, Tatar Türkleri MAHKUM,
TİTER: Hemşinlilerin kullandığı bir isim; KELEBEK.
Avar, Tacik, Tatar, Azeri, Kazak, Kırgız, Türkmen, Yakut, Uygur, Çuvaş Türkleri TİTREK,
TOLENİÇ: Yer ismi, köy
Özbek Türkleri FAKİR, Tatar Türkleri TAZMİNAT, Türkmence İNTİKAM, Uygur Türkleri ÖDÜL, 
TROVİT: Yer ismi;
Avar, Çeçen, Kazak, Kırgız, Tacik, Tatar, Yakut, Çuvaş Türkleri, Ermenice BULMAK, Uygur Türkleri HAZİNE, Yunanca TROL, 
                                                                          V
VANAG: Yaylada evlerin bulunduğu toplu yerleşim yeri;
Avar, Çeçen, Çuvaş, Kazak, Kırgız, Yakut Türkleri SADECE, Azeri, Özbek Tacik, Tatar, Türkmen, Uygur Türkleri, Yunan ve Ermenice ŞAHİN, Türkmenler BURADA
VARTAVOR: Günlerce süren eğlence yeri, şenlikler;
Çuvaş, Avar, Çeçen, Yakut Türkleri ÜÇ AYLIK, Özbek Türkleri BİR BEKÇİ, Kazak, Kırgız Türkleri, Ermenice KAPI, Tacikçe, Uygur Türkleri FİİL, Azeri, Türkmen, Tatar Türkleri DEĞİŞKEN, Yunanca OBUR,
VAYTEVOY: Hemşinlilerin toplu olarak, çok kalabalık, bazen günlerce süren, kemençe tulum ile türkü söyleyip, horon oynamak, eğlenmek için, toplandıkları yer;
Türkmen, Azeri, Çuvaş, Çeçen, Yakut, Özbek Türkleri, Yunanca BEKLE, Avar Türkleri DİKKAT, Tacik, Kazak, Tatar, Uygur, Kırgız Türkleri, Ermenice BEYAZ,
VERİÇUR: Yer ismi;
Azeri, Kazak, Kırgız, Özbek, Tacik, Tatar, Türkmen, Uygur Türkleri VERİCİ. Yunanca, Ermenice DOĞRULANMIŞ,
VETKAR: Oce ye ait bir yer ismi;
Kazak, Azeri, Kırgız, Özbek, Türkmenler KIDEMLİ, Tatar, Uygur Türkleri VETERİNER,
VEYİÇUR: Yer ismi;
Tatar, Türkmen, Kazak, Kırgız Türkleri RÜZGAR.
VEYSOR: Yer ismi;
Türkmen, Uygur Türkleri ÖN CAM. Azeri, Özbek Türkleri VEZİR. Kırgız, Kazak Türkleri RÜZGAR,
VİÇE; Fındıklı'nın ilk zamanlarında, Nahiye iken Hopa!ya bağlı olduğu zaman ki ilk adı.
Çuvaş, Avar, Azeri, Çeçen, Tacik, Tatar, Yakut Türkleri MENGENE, AHLAKSIZLIK, Özbek Türkleri KİBİR, Kırgız, Kazak, Uygur Türkleri, Ermeni, Yunan YARDIMCISI-AHLAKSIZLIK,
VİÇVONAG: Yaylada yer ismi;
Kırgız, Özbek, Kazak Türkleri ÇÖVEN, Tacik, Tatar Türkleri Yunanca ÇÖMEZ, Türkmenler AFEDERSİN,
                                                                             Y
YOMRA: Trabzon da bir yerleşim yeri ismi;
Türkmen, Tatar, Uygur Türkleri YUMURTA, Çuvaş, Avar, Çeçen, Yakut Türkleri BENİM, Özbek TATLI PATATES, Yunanca RİCA EDERİM, 
                                                                             Z
ZADİĞA: Rize Fındıklı Sulak Köyüne bağlı yerleşim yeri;
Tacik, Türkmen, Uygur, Azeri, Ermenice ASILZADE, Tatar Türkleri, Yunanca SOYLU KADIN,
ZARGİSTAL: Yerleşim yeri;
Özbek, Tatar, Kırgız, Kazak Türkleri, Ermenice İFTİRA, Uygur Türkleri SUÇLAMA,
ZENİMOŞ: Rize Fındıklı da yerleşim yeri köy;
Türkmence BİR KADIN, Özbek Türkleri KADIN,
ZOĞOPA: Yer adı;
Özbek Türkleri KIZILCIK. Çuvaş, Avar, Çeçen Türkleri UYUR.
ZUĞA: Hemşin de bir yer adı;
Kazak ve Tatar Türkleri DÜZ, DÜMDÜZ, KALP, Avar, Çeçen, Çuvaş, Tatar, Kırgız, Yakut Türkleri UZATMAK, Tatar ve Uygur Türkleri DOĞRUCA, Tatar Türkleri DENİZE
ZUĞU: Fındıklı da bir yerleşim yeri. Ihlamurlu ve Sulak Köylerinin eski adı. Hemşinli ve Lazlar birlikte yaşarlar. Burada yaşayan halkın çıktığı yaylanın adı ZUĞU VANAĞİ dir. Şimdi değiştirmişler SULTAN YAYLASI yapmışlar.
Kırgız, Tatar, Tacik 
Kazak Türkleri GÜNEŞ, KALP, Özbek Türkleri DİKEN, Avar, Çeçen, Çuvaş, Tatar ve Yakut Türkleri DAVUL, Azeri Türkleri KORNA, Türkmenler KAZA'ya ZUĞU der. Azeri, PİSLİK, KORNA, Tacik Türkleri KÜFÜR, Türkmenler NEŞE,
ZUĞU SUFLA: Aşağı Zuğu, Şimdi ki Sulak Köyü,
Tacikler GÜNEŞ PARLIYOR, Avar, Çuvaş Türkleri KÖRÜK, Azeri KAŞIKLA, Yakut, Çeçen, Kırgız, Uygur, Özbek, Kazak Türkleri DÜDÜK ÇALMAK,
ZUĞU ULYA: Yukarı Zuğu, sonra ki adı; Ğayna, şimdiki adı; Ihlamurlu Köyü,
Kırgız, Özbek, Tacik, Tatar, Türkmen, Uygur Türkleri BÜYÜK KARDEŞ, Kazak Türkleri ASLAN YELESİ, Azeri BÜYÜK KIÇ,
KAYNAK: DÜNYA DEVLETLERİ DİLLERİ SÖZLÜĞÜNDEN ÇEVİRİ

YORUMLARDAN BAZILARI;
Şakir Aksu
Tamamını inceleyemedim. Birkaç ilavem olacak.
Bodollu: 12 Türk boyunda Bozoklar kolundan olan Beğdili boyunun adı. Anadolu’da Beydili, Beydilli, Badıllı, ismiyle birçok köyden biri…
Badara: Bakü’nün batısında yerleşik bir Türk topluluğu. Yazın yaylalarda olan bu topluluğun kışın yaşadığı bölge adı Badar Kışlak.
Pos: geniş anlamı arazinin yamaç olan kısmı. Sırt…

Abu kelimesi için bir açıklama.
Yıllar önce Akçakoca’da yerleşik Hopa Hemşinlileri ile tanışmıştım. Orada ben de Hemşinli olduğumu söyleyince yaşlı bir kadının: “Sen dil biliyor musun?” sorusuna Hayır cevabı verince: “Sen Abuçisin” demişti.

Bunun ne olduğunu orada öğrenmiştim.
Abuçi Abu Deresi yerleşiminindeki Hemşinlilermiş ve bunların Türkçeden başka dili yokmuş. Dil bilenlere Higoiçi ve Ardalaççi derlermiş. Higoiçi Higoba, Ardalaççi Ardala bölgesi Hemşinlileri olup bunların Türkçeden ayrı dili varmış.

İsmail Akyıldız
Yönetici
Yıldız katkıda bulunan
Recep bey selamlar. Kutluyorum, elinize sağlık. Bu tür calismalarin artması dilegiyle. Henüz inceleyemedim çalışmanızı. Sadece "Senoz" yer adına bakayım dedim. Aşagida yapistirdim. Öncelikle burada "Senozli" bir yer adı değil Senozli Senoz'da oturanlar için kullanilir. Yani "Sonozlu" anlamina gelir. Yer adı: SENOZ'dur. Baskı hatası olabilir. "Senozli" için aşagida Türkçe karşılıklarıni bulduğunuz kitaplar, kaynaklari yazabilir misiniz? Hatta çalışmanizin "Kaynak" kitaplarini da bizimle paylaşabilir misiniz rica etsem?