SAYFALAR

15 Kasım 2011 Salı

PARASI BENDE

Yıl 1992 yer Ankara Öğlen üzeri Cebeci de Mehmet ve Uğur iki arkadaş Red-kid birahanesinde içki içerlerken yanlarına bir şahıs yaklaşır. Önce bu iki kardeşe gayet saygılı davranarak selam verir. Ankara'nın yabancısı olduğunu, Adana dan geldiğini, hiç arkadaşı olmadığını, kendileri ile arkadaş olmak istediğini, bu nedenle yanlarına oturup muhabbetlerine iştirak ederek içki içmek için müsaade ister. Onlar da müsaade ederler, tanışırlar, kendini iki kardeşe İsmail diye tanıtır ve üçü birlikte muhabbetle içmeğe başlarlar.

Yeni gelen arkadaş İsmail Mehmet'e derki "Ben Adana'dan geldim. Bir araba sattım. Üzerimde bir miktar para var, Ankara da yatırım yapacağım ne önerirsin? Sence ne yapayım?" Diye sorar. Mehmet ve Uğur bazı öneriler de bulunurlar yeni arkadaşlarına ve zamanda bir hayli geçer. Üçü de kör kütük sarhoş olurlar. Saat 18.00 sıralarında kalkarlar fakat ayakta duramıyorlar. Lokanta sahibi bir taksi çağırır ve üçünü de bindirip yollar. Yolda İsmail cebinden çıkardığı lastikle tomar edilmiş bir miktar parayı Mehmet'e verir ve "ben Ankara nın acemisiyim çarparlar, param sende dursun." der. 

Taksiden Anafartalar da inerler bir birine sarılmış şekilde zor yürüyerek bir kuyumcuya girerler. Mehmet ile Uğur'un içkisine ne katılmış sa kendinden geçmiş durumdadırlar. Kuyumcuda oturdukları yere yanı kuyumcunun koltuğuna yığılır kalırlar. İsmail kuyumcu ile sıkı bir pazarlık eder ve 900gram altın tarttırır. Aldanmamak için başka bir kuyumcuya da tarttırmak istiyorum der. Kuyumcu ile altınlar elinde başka bir kuyumcuya giderken Adana lı bildiğimiz Ankara'nın acemisi olarak kendini tanıtan İsmail hemen bir taksiye atlar ve kaçar gider. Caddenin karşısından altınların sahibi sadece taksinin plakasını alabilir. Polis çağırdılar. Gittik olayı dinledik. Orada koltukta yatan ve abuk sabuk konuşan iki arkadaşını aldık Kısma getirdik. Zaten birazcık ayıkmışlar, akılları başlarına geliyordu. İki kardeş ten sakallı olan Mehmet "Biz şahsı tanımayız. İsmail olarak biliriz. Bugün tanıştık. Fakat saklamam için parasını bana vermişti. Endişelenmeyin parası bende" dedi ve Mehmet cebinden bir tomar para çıkarıp bize uzattı.

Kuyumcu da çok sevindi hatta gözleri fal taşı gibi açıldı. Öyle ya giden altınlarının hiç olmazsa bir kısmını kurtaracaktı. Para tomarının üzerindeki lastikleri çıkardık ve bir açtık ki para tomarının arkası ve önünde birer tane 50.00tl vardı, içi muntazam para boyunda kesilmiş gazete kağıtları ile dolu idi. Anlaşıldı ki ünlü bir dolandırıcı ile karşı karşıya kalmıştık. Ben on sene Ankara Hırsızlık Masasında çalıştım. Ne o hırsızı ne yakalayabildik, ne de o çalınan altınları bulabildik? Adam ruh gibi kayıp oldu gitti.

14 Kasım 2011 Pazartesi

ÇEK İLE ÖDEME

Yankesicilikten bahsedince yine enteresan bir dolandırıcı aklıma geldi.
1989 yılı yer Ankara Kızılay da Beymen Mağazasına giden karı-koca 4.000,00tl lık alış veriş ederler.
Top sakallı ve temiz giyimli olan beyefendi çek keser ve mağazacıya; "Bize çay söyleyin biz çayı içene kadar siz de çeki Yapı Kredi Bankasından tahsil edin gelin." der. Beymen Müdürü de çekin arkasını kaşeler ve tastık eder. Bunlar çay içerken mağazada çalışan görevli çeki az aşağıda kı Yapı Kredi Bankasına götürür. Banka da bakarlar çek in karşılığı olmadığını söylerler ve çek i olduğu gibi kesen adama geri verirler.

Bu çeki kesen müşteri güya bankadakilere kızar ve satın aldığı paketlenmiş eşyaları orada sahiplerine emanet bırakır, "Bunlar burada ben gelinceye kadar dursun. Ben çeki bozdurur gelir alırım." der ve çek i geri alır Beymen mağazasından ayrılır. Yine Atatürk Bulvarında az aşağıda bulunan İGS Mağazasına gider. Buradan 600,00tl lik alış veriş eder ve para yerine Beymen den tasdikli
karşılığı olmayan çek i verir. Onlar da kabul ederler ve çek in üstü 3.600,00tl parayı ve satın aldığı eşyaları da adama verirler. Adam kayıplara karışır. Her zaman söylerim dolandırıcılar çok zeki insanlardır.

HIRSIZIN ANISI

1976 yılında siyah beyaz televizyonlar yeni çıkmış sanatçılar tarafından çeşitli programlar yapılıyor ancak pek fazla da mevzu bulamayınca spiker sanatçıya veya program yaptıkları adama sorardı; "Unutamadığınız bir anınız var mı, anlatır mısınız? diye. Biz de Cinayet sanığı olarak bir kap-kaççı yakalamıştık. İfadeleri filan alınıp her işlemi tamamlandıktan sonra Adliyeye çıkarmak için bekletirken, herhalde bu televizyon programlarından etkilenmiş olacak ki bir polis arkadaşımız bu hırsıza öyle dalga geçerek sordu: "Unutamadığınız bir anınız var mı? Anlatır mısınız?" dedi. Adana da nezaretteki Veysel isimli bir dolandırıcılıktan sabıkalı şahıs unutamadığı anısını anlattı.

On-on beş yıl kadar önce ben çok hızlı bir yankesici idim. Bir gün üstü başı düzgün bir adam gözüme takıldı ve o adamı çarpmak için tanımadığım bu adamı takibe aldım. Bir kaç saat sonra adam Ziraat Bankasına gitti ve 10.000,00tl para çekerek mendile bohça etti. O para bohçasını da kese kağıdına koyarak elindeki çantaya yerleştirdi ve bankadan ayrıldı. Ben de arkasından ayrıldım tabi. Hakikaten çok doğru bir hedef seçmiştim ve her halükarda adamı çarpıp 10 bin lirasını alacaktım ve benim de param olacaktı. Pavyonlara gidip kadınlarla filan para yiyecektim. Akşama kadar uğraştım parayı bir türlü çarpamadım. Adam Lüks otele gitti tek yataklı oda yoktu, iki yataklı bir oda tuttu. Hemen arkasından bende giderek tek yataklı bir oda istedim. Otel katibi "Tek yataklı odamız kalmadı." dedi ve yürüyüp gitmekte olan bu paralı adama seslenerek "Şu beyefendiyi yanınıza vereyim kabul eder misin?" dedi. O da kabul etti. Çünkü ben kendimi polis tanıtmıştım. Artık adamın parasını çalmak çantada keklikti. Gece aynı odada birlikte yatacaktık. Adamı yine de göz hapsinde tutarak yemeğimizi filan yedikten sonra saat 23.00 sıralarında adam odaya girdi. Bende on beş dakika sonra odaya girdiğim zaman adam yatağına yatmıştı. Çantayı cam tarafında yere koymuş soldaki yatakta yatıyordu. Çok az konuştuk, yorgun olduğunu söyledi ve yattı.

Ben hiç uykuya geçmedim. Hep 10 bin liranın hayalını kuruyordum. O uykuya geçtikten sonra yerde bıraktığı ve daha önce parayı içine bıraktığı çantasına baktım para içinde yok kuru bir küçük parça ekmek vardı. Adam gece tuvalete kalktı. Yatağının altını, yastıklarının altını ve içini aceleyle yokladım oralarda da para yok. Geri yattım fakat çıldıracaktım. Sabaha kadar parayı düşündüm. Sabah adam önce kalktı lavaboya gitti. Ben her tarafı adamın cepleri bile dahil olmak üzere ikinci defa didik didik ettim, aradım parayı bulamadım. Yattığım yatağın üzerine oturdum adamı bekledim.

Adam geldi, kendisine yankesici olduğumu, bankadan para çektiğini bildiğimi ve takip edip kendisinden çalacağımı, fakat bulamadığımı, nerede sakladığını merak ettiğimi sordum. Adam hiç telaş filan etmedi. Sanki olacakları biliyormuş gibi gayet sakin davrandı ve bana "Kaç senedir yankesicilik yapıyorsun?" diye sordu. "Üç-dört sene" dedim. "Ben de yankesiciliği bırakalı on bir yıl oluyor. Emekli oldum. Ayağa kalk ve bu gece üzerinde yattığın yatağı kaldır." dedi. Olduğu gibi kese kağıtı ile para benim yattığım yatağın altında karyola demirlerinin üstünde duruyordu. Ben akıl edip kendi yatağımın altına bakmamıştım. Ve cebinden 50 lira çıkarıp bana uzattı "Git bununla karnını doyur. Bir daha da bilir bilmez adamlara bulaşma." dedi,
diye anlatmıştı.