SAYFALAR

6 Mart 2012 Salı

FATİH BİLSE ÜZÜLÜR


Avrupa da liseler arası bilgi yarışması yapılıyor. Alman'ı, Fransız'ı, İtalyan'ı, İspanyol'u hepsi süper. Sorulan bütün soruları biliyorlar. Hiç bir okulu eleyemiyorlar. Sunucu artık hepsine kafadan sorular sormağa başlıyor. Öğrenciler o sorularında hepsine cevap veriyorlar. " Eyfel Kulesinin kuzeye bakan yüzü yapılırken, çalışan işçilerin çavuşlarının adı nedir? Söyleyin." diyor sunucu. Alman öğrencileri cevap verecekler ya; "Efendim gece vardiyasını mı, yoksa gündüz vardiyasını mı soruyorsunuz" diye sunucuya soruyorlar.

Bizim öğrencilerimiz de süper. Eskiden Anadolu da bir  liseye yeni tayin olan öğretmen öğrencinin birini tahtaya kaldırır ve sorar: "Söyle bakıyım İstanbul'u kim aldı?" Öğrenci cevap verir. "Vallahi ben almadım öğretmenim." Öğretmen şaşırır. Biraz sinirli bir sesle sınıfa soruyor: "İstanbul'u kim aldı çocuklar?" Sınıf ta ki öğrenciler hep bir ağızdan cevap veriyorlar " Biz almadık, öğretmenim" Öğretmen tamamen çıldırıyor ve sınftan çıkıp söylene söylene öğretmenler odasına gidiyor.

Öğretmen deliye dönmüş söylene söylene Öğretmenler odasına giderken Müdür Yardımcısı geliyor. "Ne o hocam yine seni delirttiler mi?" diye laf atıyor. Öğretmende sıkıntısını anlatıyor. Öğrencilerin yemin ederek İstanbul'u almadıklarını söylediklerini söylüyor. Ondan makul bir cevap beklerken, aa Müdür Yardımcısı da "Bu öğrenciler işte böyledirler hocam, yaparlar yapmadık derler, alırlar almadık derler" diyor. Öğretmen temelli deliye dönüyor. Oralarda bağırıp çağırırken Okul Müdürü geliyor. Öğrencinin dediklerini Müdür Yardımcısının dediklerini Okul Müdürüne bir güzel anlatıyor ve "Bunlar İstanbul'u kim aldığını bilmiyorlar Müdür Bey" diyor. Müdürden hemen kurtarıcı cevap geliyor. "Hocam sen hiç üzülme. İstanbul'u kim aldığını bir yazı yazar Bakanlıktan sorarız." diyor. Ve Bakanlığa yazı yazıyor "Okulumuzda merak konusu olduğundan, İstanbul  kim tarafından alındı ?Acele bildirilmesi arz olunur" diyor. Milli Eğitim Bakanlığından cevap geliyor. Sıkı durun. "Ödenek yokluğundan bizim dönemimizde İstanbul alınmadı. Bilgilerinize rica olunur." Şimdi gerçek söylüyorum. Herkes kendini yoklasın. İçimizde kaç kişi O şanlı Fatih Sultan Mehmed Hüdavendigar'ın babasının adını biliyor?

Fatih Sultan Mehmed'in babasının adını sormuştum. Bizim atalarımız fakat hiçbirimiz bilmeyiz. Bana ne Papua Yeni Gine'den, bana ne haga dansından, bana ne Suppililuluma dan, bana ne Labarnaş tan, Sezar dan, Kleopatra dan. Ben yaşam mücadelesi verebilmem için, hayatta kalabilmem için önce kendi tarihimi öğrenmeliyim ki, son 400 yıl dan beri bize uyguladıkları bir senaryoyu, yeni gibi her yeni nesle uygulamasınlar. Kim 400 yıl önce vaktiyle nasıl bir senaryo gibi hakkımızda oyun yazmış ise, yanı Türkiye yi yok etme planı yapmış ise, hep aynı oyun Türkiye mize on senede bir tezgahlanıyor. Bu oyun senaryosunu yazan şimdi yok. Ölmüş gitmiştir. Fakat, senaryoyu kim saklıyor? Nerde saklıyor? Gelecek nesillerine nasıl aktarıyorlar? Tüm Avrupa birbirlerine nasıl ulaştırıyorlar? sonra Türkiye ye gelip 'Demokrasi, özgürlük, hak, adalet, kürt, alevi, sünni diyerek bizi bir birimize nasıl vurduruyorlar? Biz başka devletlerden biri için böyle bir senaryo yazsak, vay derin devlet, vay faşist devlet, demediklerini bırakmazlar. Türkiye de çekiç güç askeri vaktiyle kaymakam dövmedi mi? Amerikan askeri iki subayımızı gemide füze ile öldürmedi mi? Alman ve Fransız avukatlar Diyarbakır'a gelip "Halklar kurtulsun" diye mitingler tertip edip mitinge katılmadılar mı?. Mitinge katılmayan Diyarbakır' lıları ölümle tehdit edip hatta öldürmediler mi? Kastamonu' da, Balıkesir'de yaşayan halk çok mu refah içinde? Ezilen halk oralar da yok mu? Oralara niçin gitmedi bu iyilik melekleri avukatlar da Diyarbakır' a gittiler? Fransa ve İsviçre de 'Türkler Ermenileri öldürdüler. İnkar edenler suç işliyor' deyip inkar edenlere ceza vermediler mi?

Bunlar herkesin bildiği ve unuttuğu şeyler. Daha bilinmeyen neler var? . Hanı onlara niçin kimse bir şey söylemiyor. Yahut söylerseniz kim dinler sizi. Herkes anlaşmışlar tek hedef Türkiye. Onlar zaten düşman, hak vermek lazım da, ya içimizde ekmeklerine yağ sürenlere ne diyeceksiniz? Dünyayı göz önüne alın var mı bizim gibi bir Ülke? Aslında ulusal güvenliği sağlamak için devlet doğru olanı yapar. Kim de ne konuşursa konuşur. Fransa kanun çıkarıyor konuşma hakkını elimizden alıyor. Kimsenin gıkı çıkmıyor. Fransa da "Ben ermeni öldürmedim diyeceğim suç olacak. Bizde çıkaralım Türkiye de hangi Fransız "Cezayir li öldürmedik" derse ceza verelim. Ben kendimi savunmadan sadece Türk olduğum için mahkum olacağım. Kıyaslayın beyler Fransa ile bizi, neyimiz eksik? Üstünüz bile. 'Kıbrıs ı birleştirip sorunu çözecekmişler' ne sorun varsa. Size kargalar güler be. 1974 yılından önce birleşik tı. Niçin sorunu ÇÖZMEDİNİZ ? Herkes biraz düşünürse anlayacak. Bir milletin var olabilmesi için devlet politikası şart. Hangi Avrupa Ülkesinin kanunları bizim tavsiyemizle yapıldı? Veya yapılır? Hiçbiri. Bizim Kanunlarımız? Bizim ülkedeki kanunları adamlar bizim için çıkarır mı? Belli ki kendi menfaatleri için çıkarırlar. Görüyorsunuz işte bütün kanunlarımız kendi menfaatlerine. İnsan iyi düşününce ayıptır be. Öyle de kötü, böyle de, bir de dediklerini yapmayalım bakalım, ne olacak? Yemin ederim ki çok iyi olacak. Özür dilerim yine uzattım fakat bitiremedim. Kalın sağlıcakla.

4 Mart 2012 Pazar

DEH DEYİNCE

Deh deyince yürürse AT,
Bir bardak su verirse AVRAT,
Hayirli çıkarsa EVLAT,
Düğün evinde ne işin var;
Düğün senin evinde,
        GİR OYNA - ÇIK OYNA.

Deh deyince gitmezse AT,
İsteyince, su vermezse AVRAT,
Hayirli olmazsa EVLAT,
Cenazede ne işin var,
Cenaze senin evinde;
          GİR AĞLA - ÇIK AĞLA.
Allah herkese birincisini nasip etsin.

şiir SEVDAMSIN

Karşılıklı anlayış, bizim mutluluk anahtarı,
Otuz beş yıldan beri, sen canımsın güzelim.
Durdun pencereler de, gözledin hep yolları,
Otuz beş yıldan beri ,sen bıkmadın güzelim.

Dert çektikçe sakladın, hiç kırmadın ki beni,
Ben kırdığım olmuştur, ille ki çok kere seni,
Her şeyi olgun karşıladın, tanışmış gibi yeni,
Otuz beş yıldan beri, sen ömrümsün güzelim.

O kederli günlerimde, teselli ettin, avundum,
Sen ikimize birden, sımsıcak bir yuva kurdun,
İçinde derdin olsa bile, bana neşeli göründün,
Otuz beş yıldan beri, sen kaderimsin güzelim.

Bazen beraber hasta olduk, birlikte iyileştik,
Göğüs gerdik her şeye, bütün zorlukları aştık,
Bir yastıkta yaşlandık, tek can gibi kaynaştık,
Otuz beş yıldan beri, sen sevdamsın güzelim.
                                           Recep Ali Öztürk