SAYFALAR

11 Nisan 2012 Çarşamba

KÖPEĞUN NESİSUN

Bizim yaylalarımız vardı, yaz aylarında Kaçkar tepelerine çıkar 2-3 ay yaylalarda kalırdık. İnsanoğlu olduğu yerde mutlaka anlaşmazlıklar olur. Vaktiyle bizim o taraflarda komşu köyle bir yayla davamız olmuş. "Senindir- benimdir" derken nerde ise adam vurulacakmış veya vurulmuş orasını tam olarak bilmiyorum da, iş mahkemelik olmuş. Mahkeme birkaç sene sürdükten sonra hakim ekibiyle birlikte yaylaya keşfe gitmiş.

Bir günlük katır üstünde ki yolculuktan sonra çok yorulmuşlar ve yaylada birazda saf olan Muhammet Amca ya misafir olmuşlar. Muhammet Amca çok saf dinimizin emrettiklerinden hiç dışarı çıkmazmış. Bu gelen hakim ve heyetine keçiler kesilmiş, en iyi bir şekilde ağırlanmışlar. Ve akşam çadırda yatana kadar Muhammet Amca ile hakim arasında da muhabbet koyulaşmış.

Muhammet Amca "Hakim Bey sen okumuş akıllı adamsın bilirsin" demiş. Ve hakime sormuş. "Ben senelerden beri keçilerimin zekatını şeriata uygun olarak tam veririm. Bütün köylülere verdim herkes sürü sahibi oldular. Başka verecek hiç bir adam kalmayınca, bir seferde zekatı mal köpeğim karabaşa verdim. Onun malı benim sürümün içinde çoğaldıkça çoğaldı ve 60 baş oldu. Fakat geçen sene köpeğim karabaş öldü. Şimdi sürüsü hala benim malımın içinde duruyor. Hak olmaması için bu 60 adet keçiyi kime vermem lazım? Bu mal kime düşer?" diye sorar. Hakimde bakar ki Muhammet Amca çok saf birisi kitapları karıştırır ve hemen fikrini söyler; "O mal benim hakkım bana düşer, verirsen vebal dan kurtulursun" der.

Muhammet Amca çocuklarına söyler ertesi gün ölen köpeğin keçilerini sürüden ayırırlar. Hakime teslim eder. Hakim sürüyü alır yürütür, götürürken Muhammet Amca arkasından seslenir. Hakimde geri döner bakar.

Muhammet Amca sorar "Ya hakim bey, eyi bu mal sana düşer. Öyle dedun, anladuk. Kabul ettik. Bizde sana verdik te meraktan sorayırum; sen bizum ölen köpek karabaş un nesi olduğunu söylemedun? Ha oni anlamaduk. Sen bizum köpeğin nesi sun da?" der. Yaa adama yedirmezler.

10 Nisan 2012 Salı

TORUN'UN ÖDESİN

Karadenizli bir lokanta yaptırmış ve üzerine yazmış; "Sen ye Torun'un ödesin."
Adam bu yazıyı görünce yanına bir de arkadaş alarak bu lokantaya gitmiş.
Garsonlar yemek yetiştiremez olmuşlar.
Tas kebabi, haşlama, güveç aklına ne gelirse birkaç günlüğü birden yemişler.
Kalkmış giderlerken lokantacı "Hemşerim hesabı ödemedunuz" diye hatırlatmış. Müşteri de "E uşağum Torunum ödeyecek ya öyle yazmış sunuz" demiş.
Lokantacı "Sen o zaman, dedenun yeduklerini öde de, senun yedüklerini sonra torun'un öder da" demiş.

9 Nisan 2012 Pazartesi

şiir ANKARA

Çok şanslıyım ki, yurdum oldun kalmağa,
Senin de hedefin dünyada, bir tek olmağa,
atakule
Sakın korkma düşmanına, karşı durmağa,
Sensin medeniyetin yuvası, güzel Ankara.

Gururlan ki, daha Ankara yok bu dünyada,
Ün saldın her yana, adın bilinir iki cihanda,
Atamız da bilmişti ki başkent etti herhalda,
Sen bütün dünyaya, örnek oldun Ankara.

Ne kadar yazılsan, yine de anlatılmazsın,
Değerin biçilmez, baha ile kazanılmazsın,
Dalgalanan ay yıldızlı bayrağını kıskansın,
Bayrağın gölgesinde zirveye yürü Ankara.

Milletin ile bütünsün, kimse inkar edemez,
Cumhuriyet sende kuruldu, geri dönülmez,
Sen olmasan bilki, başka yerde durulmaz,
Dünya nın başşehri sensin büyük Ankara,
                                      Recep Ali Öztürk