SAYFALAR

12 Mart 2013 Salı

DAĞITIN

Avrupa birliği başkan yardımcısı telaşla başkanın odasına girer. Aralarında bu konuşma geçer.
- Efendim Türkiye isteklerimizi yerine getiriyor. Onları Avrupa Birliğine alacak mıyız?
Avrupa Birliği Başkanı;
- Yok canım! Olmaz öyle şey. Türkçe yi yasaklayın. Herkes İngilizce konuşsun.
- Efendim bu uygulama daha önce yapıldı, İngilizce konuşuyorlar.
- O zaman kokoreç yemeği yasaklayalım. Sokaklar hep kokoreç kokuyor diyelim.
- Kokoreçte altı sene önce yasaklandı, artık yemiyorlar.
- Kınayı yasaklayın, ellerine kına yakmasınlar.
- O da yasaklanalı çok oluyor. Kontrol ediyoruz kimse kına yakmıyor.
- Daha ne kaldı? Avrupa Birliğine almamak için neyi şart koşabiliriz?
- Aklıma gelen hiç bir şey yok. Her ne emredersek gözleri kapalı harfiyen yerine getiriyorlar.
- O zaman Avrupa Birliğini DAĞITIN.

9 Mart 2013 Cumartesi

NAÇİZANE

Bir insan beğendiği, taktir ettiği, hatta hayatını birlikte geçireceği kişiyi bir anda bulur. O nu sevmek ve arkadaşlık işi, bir veya iki gün içinde olur. Sonra O nu unutabilmek için bütün bir ömrünün geçmesi gerekir. Yaşarken iyi veya kötü hiç bir şeyin unutulması mümkün olmaz. Hatta kendisine faydası olmadığını bilse bile. Hatta O kişi hayatını kayıp etmiş olsa bile. Onun için karşılaştıklarınızla iyi diyaloglar kurmağa özen gösteriniz. Karşınızdaki iyi niyetli ise asla ona karşı kötü niyetli olmayınız. Karşınızda ki kişinin kötü niyetli olduğunu anlarsanız önce iyilikle yola getirmeğe çalışınız. İnsan yaşlandıkça unutacağı yerde, geçmiş zamanlarını, yaşadığı eski yerleri ve eski arkadaşlarını daha çok özlüyor ve arıyor. Unutamıyor.

TÜRK İŞİ

(Öykünün konusu internetten)

Ülkeler arası kayık yarışları yapılmış. Yarışı Japonlar 500 metre farkla kazanmışlar. Türkiye yarışçıları bitiş yerine yarım saat sonra varmışlar. Yanı en sonuncu dan da sonra. İddialı bir yarışma olduğu ve onurlarına dokunduğu için yarışı 'İnceleme Komisyonu' kurmuşlar.

Komisyon incelemiş ve rapor vermiş. Japonların yarış kayıklarında, yarış esnasında on bir kişi olduğunu, on kişinin kürek çektiğini, bir kişinin de dümen tuttuğunu,
Türk takımında ise; yarış esnasında kayıkta sekiz kişi bulunduğunu, bir kişi kürek çektiği, yedi kişinin dümen kullandığını tespit etmişler. Tabii ki çözüm bulunması gerek.

Bu rapora göre hemen önlem almışlar. Adı 'Yeniden Yapılanma' . Buna göre Türk Kayık Yarış Takımını yeniden yapılandırmışlar. Buna göre yarış kayığı içerisinde on bir kişi bulunacak ve görevleri şöyle olacak:
1. şahıs: Yarış Kayığı Müdürü,
2. 3. şahıslar; Yarış Kayığı Müdür Yardımcıları,
4. şahıs Dümen Müdürü,
5. 6. şahıslar; Dümen Müdür Yardımcıları,
7. 8. şahıslar; Dümenciler,
9. şahıs; Kürek Müdürü,
10. şahıs; Kürek Müdür Yardımcısı,
11. şahıs; Kürekçi. Yanı yine tek kişi kürek çekecek. Gördünüz değil mi? Ne kadar güzel bir yapılanma. Organizasyon çok güzel, bakalım öbür yarış ve bundan sonra neler olacak?

Ertesi yıl ki kürek yarışmasında yine Japonlar büyük bir farkla birinci olmuşlar. Yarışa katılan diğer ülkeleri boş verin. Biz kendi takımımızı inceleyelim. Sonra ne olmuş. Türk takımı sondan birinci olmuş. Bu zaten belli idi fakat gel yetkilileri inandır. Onlar birincilik bekliyorlarmış.

Peki uzattık gitti en sonunda ne olmuş? Buyurun hep birlikte öğrenelim.
Türk takımı; yarışın kaybedilmesinden sorumlu olan kişiyi, yanı Kürekçiyi iyi kürek çekip kazanamadığı için işten kovmuşlar. Sorunun çözümüne katkılarından dolayı Müdürlere ve diğer sorumlulara birer maaş ikramiye vermişler.

Hikaye sanmayın, buna benzer olaylar gerçekten çok var. 1978 yılında artan terör olaylarını incelemek üzere Türkiye ye gelen İngiliz Araştırma adamlarının raporlarında mevcuttur. Türk Polisini inceleyip yazmışlar. Bizim arşivlerimizde var mı bilmem. 

'Masa başında çalışan, teröristlerle karşılaşmayan Amir ve Müdür personelin bellerinde iyi sağlam on dörtlü tabancalar ve ellerinde telsizler olduğu halde, sokakta görev yapan polislerin el telsizleri ve sağlam tabancaları olmadığı' şeklinde raporlarında yazılıdır. 

Aynen doğrudur. Bizzat şahit olduğum olaydır. O rapor yazıldığı zaman polis memurlarının yeni gelen on dörtlü tabancaları alması hiç mümkün değildi. Çünkü amirlerin sayısı tabancalardan fazla idi. Bu kayık yarış meselesine bariz bir örnektir. 
 
Şimdi bu durum düzel dimi? Ben inanmıyorum. Gidin Türk fabrikalarına, öğle yemeğini işçi müdürün makam odasına götürür. Avrupa ve Japon fabrikalarında müdürleri de personel ile kuyruğa girerler. Çünkü bizim memlekette küçük çocuklarımız büyürken 'Oku, mevki sahibi ol ki rahat yaşayasın' derler. Avrupa ve Japonya da çocuklarına 'Oku, kendini yetiştir, mevki sahibi ol ki, vatanına ve milletine faydan olsun' derler. Aramızda ki fark bu bence.