SAYFALAR

11 Haziran 2014 Çarşamba

TALTİF

1974 yılı Adana Cinayet Masası. Yeni polislik ve Cinayet Masasında çalıştığım yılların hızı ile, daha önce zanlısı yakalanmış ve 7-8 ay dan beri hala cezaevinde yatan bir olay, Mahmut Şallı cinayeti. 

Şahit ifadeleri ve aleyhinde bazı deliller nedeniyle Adiyeye sevk edilip tutuklanan ve hala cezaevinde yatan sanığın gerçek sanık o olduğuna kanaatim bir türlü gelmedi. Olay gasp amaçlı cinayetti. Adana'nın sayılı zenginlerinden Mahmut Şallı, Şallı İşhanında ki evinde öldürülmüştü. Hem de hunharca. Kaynı İsmet Kayseri de yakalanarak Adana ya getirtilmiş ve Maktulün mallarına sahip olmak için öldürttüğü, zannıyla olayın faili olarak cezaevinde yatıyordu.

İsmet'in bu cinayeti işleyeceğine hiç kanaatim gelmedi. Tek başıma ve kendi kendime, arabasız, bazen belediye otobüsleri ile gidip gelerek bir ay kadar bir çalışma yaptım. 

Maske yapılıp olay yerinde bırakılan, bir pantolon bacağından, bu pantolonu dört sene kadar önce diken terziyi tespit ettim. Terzinin defter kayıtlarından esas sanığın ismi, vücut ölçüleri ve deftere toplu iğne ile tutturulmuş, aynı kumaşın parçasına Adana Yurt Mahallesinde ki bu terzide ulaştım. 

Terzinin ifadeleri ve defter kayıtları ile olayı tam olarak delillendirdim. Bacağından maske yapılan bu pantolonu İhsan isimli bir kahveciye dikmişti. Hatta parasını tam olarak ödememiş, bir kısmının üstüne yatmıştı. Adı geçen İhsan'ı çevresinden araştırdım. Esrar filan içip gece alemlerine düşkün birisiydi. Böyle insanlardan zaten her şey umulur. En azından bir incelenmeğe değerdi. 

Bir akşam üzeri İsmail'in kahvesine gittim. Çünkü böyle adamlar gündüz uyur mekanlarına gece gelirlerdi. İsmail zayıf, çelimsiz, mıymıntı birisiydi. Kendimi tanıttıktan sonra hakkında şikayet olduğunu Kısma gideceğimizi söyledim. Hiç itiraz etmedi ama rengi biraz katığını hissettim. Bir taksi çağırdım ve Kısma geldik. Daha önce hiç kimseye ekip arkadaşlarıma hatta Kısım Amirimize bile hiç bir şey bahsetmemiştim. İsmail de bana Kısma gelene kadar hiç bir şey sormadı. Elleri titriyor, konuşurken kekeliyordu. Kısma girdik. Kısım Amirimiz Cihat Bey daha gitmemişti. Önce herkese bir çay söyledim. Sonra bir notla birlikte elimde ki delilleri Cihat Bey'in önüne koydum. Cihat Bey aldığım ifade ve fotokopileri iyice inceledikten sonra ayağa kalkıp, gök gürültüsü gibi kendisine "Anahtarlar nerde lan?" diye bağırır bağırmaz "Tamam ağabey, her şeyi anlatacağım." dedi ve anlattı. Tespit ettiğim bu kesin delillerle ve şahsın verdiği ifadelerle kayıp olan kasanın anahtarı da bulunması üzerine gerçek sanığın bu şahıs olduğu anlaşıldı ve şahıs tevkif oldu.

Aynı olaydan cezaevinde tutuklu bulunan İsmet isimli şahıs salıverildi. 

Bu çalışmamdan dolayı bir maaş karşılığı para ile taltif edildim. Kısım Amirimiz Cihat Yalım iki maaş, Şube Müdürümüz Adil Yazıcıoğlu da iki maaş ile taltif edildiler. Bir ay kadar sonra Bakanlıktan ödeme emirleri geldi. 

Paraların ödenmesine sıra gelince Emniyet Müdürlüğü Mutemedi Naci Şahin ile Fehmi Tulubaş beni çağırdılar. O zamanlar da 1974 Sayılı Personel Kanunu yeni uygulamağa başlanmıştı. Önce 654 sayılı Devlet Memurları Kanuna göre maaş alırken sonra 1974 Personel Kanununa göre maaş alıyorduk. Mutemetlerde bana ödeyecekleri taltif ikramiyesini eski usul 654 sayılı Kanunun geçerli olduğu zamanda yazıldığı için, o zaman ki maaş üzerinden hesaplayıp, vergi ve kesintilerini ise yeni 1974 Sayılı Personel Kanununa göre hesapladıklarından, onlar bana değil de, benim onlara borçlu olduğumu, on iki tl ödemem gerektiğini, eğer şimdi ödemezsem maaşımdan keseceklerini söylediler.

Haydaa bize göre bir maaş ikramiye verecekler, benden on iki tl istiyorlar, ben devlete borçlu çıkıyor muşum. Kısım Amiri ve Müdüre çok maaş ikramiye yazıldığından onlar yakayı kurtarıp para bile alabiliyorlardı, bana bir maaş yazıldığı için borçlu kalıyordum. 

"Taltifi istemiyorum, devlete bağışlıyorum." diye dilekçe verdim. Az kalsın üstlerini eleştirmekten ceza da vereceklerdi. Üç dört ay kadar uğraştım, dilekçeler verdim ve yeni Personel Kanununa göre hesap yapıp bana da bir maaş para ödediler. Ondan sonra taltif yazılacağı zaman gidip mutemede hesaplatıp öyle yazdırıyordum.

     

10 Haziran 2014 Salı

BARIŞ İÇİN

Buyurun sizlere bir örnek daha. Birlikte analiz edelim. 07.06.2014 günü Vatikan da toplantı yapmış barış severler. Son üç günde bütün görsel ve yazılı basın bu haberden bahsediyor. 'ORTADOĞU 
(resim alıntı)
BARIŞI İÇİN VATİKANDA BULUŞTULAR.' İlk bakışta sevindiniz değil mi? 'Barışacaklar.' diye. Hayır orada daha çok olaylar olacak ve kan akacak. Güya Katolik Hırıstıyan Papa Francis; İsrail Devlet Başkanı Simon Peres'ı, Filistin Lideri Mahmut Abbas'ı, Fener Rum Patriği Bartholomeos'u Vatikan a davet etmiş ve Ortadoğu da barış için dua etmişler. Vay anasını çok duygulandım. Ne kadar da iyiymişler. Sizler hayret etmediniz mi? Ortadoğu da ki olayları gökten gelip uzaylılar mı yapıyor? Filistin de çocukları gözaltına alıp hapise uzaylı yaratıklar mı atıyor? Orada masum insanları evlerinde otururken uzaylılar mı öldürüyor? Orada yaşayan halkın evlerini yıkıp Yahudilere uzaylılar mı villalar yapıyor? Bu kadar komik şey olur mu? O bölgeyi kan gölüne çevirenler kamu oyunu kandırmak için 'Barış Toplantısı' yapıyorlar. Orada katledilen Filistin halkının seçtiği lider de inanıyor, o toplantıya katılıp boy boy poz veriyor ve "Allahım sana yakarıyorum." diye duasını bitiriyor. Yaptıkları duanın çok etkili olduğunu söylüyorlar. Bana sorarsanız onların duasını Allah bilir ama belki de Allah hiç dinlemez bile. Çünkü onların hepsi zulüm yapıp, 'Yapmadık' diye herkesi kandıran uyanık adamlar. Görün bakın Ortadoğu da çok daha büyük olaylar daha vahim olarak devam edip gidecek. Uyanıklar dünyayı kandırıyorlar. Daha uyanıklar işlerine geldiği için kıs kıs gülüyorlar. Bizim gibi uyanıklar da bu senaryolara inanarak 'Vay be' deyip, koyun gibi başlarına geleceği bekliyorlar. Vatikan da ezanda okumuşlar. Hem de Hz. Muhammedi çıkararak. Yanı resmen günah bile işlemişler. Yanı anlayacağınız Müslümanlarla ve Allah ile dalga geçmişler. Yoksa Papazlar da Müslüman oldu diye az kalsın ben de sevinecektim. Allah aşkına Google ye 'Vatikan' diye bir yazın neler çıkacak? Küçük dilinizi yutacaksınız. 'Çocuk Tacizi, İstismarcı Papaz, Sahte Kardinal v.s. 848 Papaz da meslekten men edilmiş.' bunlar bilinip su yüzüne çıkanlar. Daha neler var Allah bilir.  


9 Haziran 2014 Pazartesi

ÇAY KAÇ KURUŞ?

Şimdi sizlere içeceğiniz bir bardak çay fiyat tarifesini Karadeniz usulü  vereceğim. 'Karadeniz usulü' dedim. Aslında yanlış oldu. 'Usulü' değil, 'Tam Karadeniz işi' demem gerekirdi. Çünkü görmekte olduğunuz yanda ki fiyat tarifesini Rize İli Fındıklı İlçesinde bir çay ocağından aldım. Bu çay ocağını Ihlamurlu Köyünden Nizamettin'in oğlu Kadir ve Yener G. kardeşler çalıştırıyorlar. Bakınız içecek olduğunuz bir bardak çayın fiyatı, isteme şeklinize göre iki liradan başlayarak elli kuruşa kadar nasıl düşüyor? Olur da yolunuz düşerse sakın tarifeyi okumadan çay içmeyiniz. Dede Korkut'un anlattığına göre, eskiden Deli Dumrul da köprüden geçişler için buna benzer bir tarife kullanmıştı. Görünce hemen onu anımsadım. Hepinize afiyet olsun