SAYFALAR

1 Aralık 2014 Pazartesi

DERSİM İSYANI

Dersim isyanı tartışmaları son gaz sürüp gidiyor. Yok katliam yapılmış, yok kan akıtılmış. Ne için akıtılmış? Devlet durup dururken canı sıkılmış 'Hadi gidip Dersim'e bomba atalım' mı demiş. Peki bunlar konuşulurken orada isyancıların öldürdükleri asker ve vatandaşlardan hiç bahseden var mı? Yoksa yine o askerlerin değeri hiç yok mu? İsyancılar daha mı değerlidir? Kimse onları niçin kınamıyor?

İşte her zaman söylerim, yine söyleyim 'bizim üzerimize ölü toprağı serpmişler.' Olayları etraflı bir kaç defa düşünüp adil karar vermek için bir soru soralım kendimize; Türkiye de asker niçin var? Polis niçin var? Hemen cevabi verelim: Vatanı korumak için var. Başka bir cevap vermek isteyen varsa lütfen bana da yazsın öğreneyim. Peki vatan nasıl korunur? Verilen demeçlerle mi? Hayır alınan önlemlerle. Önlemler nasıl alınır? Devletin diğer kurumları ile. Ulusal güvenlik tehlikeye girdiği zaman asker ve polis devreye sokulur ve vatan kurtarılır. Asker ve polis devreye sokulmazsa ihanet olur ve devlet yıkılır. Asker ve polis devreye girdi mi yalvarmaz, zor kullanır. Bu zor esnasında da ölenler olur. İsyan bastırılır. Daha sonrada devlet isyancılara "Özür dilerim, isyanınızı bastırabildim, beni af edin." filan demez. Bir isyan bastırılmış, işine gelmeyenler 'katliam' diyorlar. Şu gördüğünüz resme devlet hiç insanlarını teslim eder mi?

Onun için net söyleyim, Dersim de de devlet isyan bastırmıştır ve asla suçlu değildir. Kenan Evren de isyanları önlemiş fakat uygulamalarda haksızlıklar yapmıştır. Eğer bu vatanı savunmayacaksak ne gerek var asker ve polise hepsini kaldırıp herkes istediği gibi hareket etsin. Kanunlar zaten herkesin lehine yorumlanır ve kimse ceza almadan kolayca bu vatanı yok edebilirler. Daha o övündüğümüz Çanakkale, Gelibolu savaşları niçin yapılmış? Bazılarına göre Kurtuluş savaşlarını yapanlar da suçludur. Onların da cezalandırılmaları gerekir. Yavaş yavaş sıra ona da gelecek bekleyin.

Asker ve Polis fazla, görünüşte var fakat yetkileri alınmış. Millette düşünce diye bir şey yok. Onlar nasıl yönlendirilirse öyle gidiyorlar. Bir zamanlar Abdullah Öcalan'ı aklamak için ne demişlerdi? "Koca üniversite yurdunda namaz kılan üç kişi vardı; Yakup İnce, Durmuş Yılmaz öbürü de Abdullah Öcalan." Halbuki Öcalan Ermeni asıllı ve Hırıstıyandır. Ve bekleyin O bir kaç yıl sonra kandırılan o Müslüman halkın başına, belki de devlet başkanı olacak.

26 Kasım 2014 Çarşamba

TEK BAŞINA

Kumar oynandığını haber alan polis bir mekana baskın yapar, dört kişiyi yakalar. Şahıslar oyun kağıtlarını sobaya atar delili yok ederler. Polis itiraflarını almak için sorguya baş vurur. 

Adamların kimliklerini tespit eder. Şahıslardan biri papaz, biri Haham, biri İmam diğer şahısta sıradan vatandaş Temel.

Polis Papaza sorar:
"Kumar oynuyordunuz değil mi?"
Papaz bakar ki rezil olacak "Haşa ben din adamıyım. Kumar oynamam" der ve inkar eder.

Polis bakar ki söylemeyecek Haham'a döner:
"Sen söyle Haham Efendi, kumar oynuyordunuz değil mi? Suçunu itiraf et." der. Fakat Haham da büsbütün inkar eder, söylemez.

Polis İmamı alır karşısına ve sorar:
"Kumar oynuyordunuz, bir de utanmadan inkar ediyorsunuz." der.
İmam da "Allah çarpsın ki kumar filan oynamıyorduk. Hem bizler din adamlarıyız, kumar filan günahtır. biz kumar oynamayız. Sohbet ediyorduk." der.

Polis son çare olarak sıradan vatandaş Temel'i alır karşısına:
"Söyle bakıyım, biliyorum kumar oynuyordunuz, boşuna inkar etme." der.

Sıradan vatandaş Temel cevap verir:
"Vallah memur bey, bunlar oynamıyorsa, ben tek başıma kumar nasıl oynarım da.?" der ve acemi polis suçlarını itiraf ettiremez.




 

25 Kasım 2014 Salı

YOKSULLUK


Karaman İline bağlı Ermenek İlçesinde 28 Ekim 2014 te bir maden kazası oldu. On sekiz kişi hayatlarını kayıp ettiler. Geriye de gözü yaşlı ailelerini bıraktılar. Bunların hepsi de yoksul insanlardır. Yoksul olmak ayıp değildir. Günahta değildir. Hele kader hiç değildir. Onları yoksullaştırmak ve öyle yoksul tutmak günahtır, ayıptır.

Yoksulluk insana her şeyi yaptırır. Suç işleyenlerin bir çoğu yoksulluk nedeniyle mecbur kalınca işlenmiş suçlarda çok vardır. Doğuya yapılan yatırımların onda biri Anadolu ve Batıya da yapılmalı. Vatandaşa balık yemek değil, balık tutmak öğretilmeli. Halkın çalışıp iş sahibi olacağı iş sahaları açılmalı. Ermenek Maden kazasında ölen Tezcan Gökçe'nin babası 75 yaşında ki Recep Gökçe yi ve annesi Ayşe'yi ayağında ki yırtık kara lastikleri ile tanıdık. Kaymakam 7.5 liralık yeni bir kara lastik yollayarak güya yardım etmiş. Daha sonra Vali, Kaymakam, Belediye Başkanları hepsi ayağa kalkmışlar. Peki bunlar daha önce nerde imişler. Bir dolaşsınlar Türkiye yi ki kaç tane böyle yırtık kara lastik giyen, bir gün, iki gün lokma yemeyen Recep Gökçeler var. Sonra herkes bu adamın yırtık kara lastikleri ile ilgileniyorlar. Bu adamın ne yiyip ne içtiğini bilen var mı? İşte esas önemli olan bu sessiz ağlayan, sessiz çığlık atanlardır. İşte bu ve bunlar gibilerin ahı insana tutar ve ebedi iflah aldırmaz. Bu insan hiç hilesiz devlete karşı bütün yükümlülüklerini yerine getirmiş fakat devlet efendi de bunlara sahip çıkmayıp, böylelerinden aldıkları vergileri, çarçur edip yandaşlara peşkeş çekmiş.

Devlet her şeye muktedirdir ve mazlumun yanında olmalı, kanunsuzlukların karşısında olmalı. Eskiden Padişahlar ve Krallar bile halklarının yaşantılarını anlamak için kıyafet değiştirip tebdili kıyafet halkın arasında gezerlerdi. Onların nabzını anlar ona göre hareket ederlerdi. Şimdi araştırma yapılsa Türkiye de binlerce hatta milyonlarca Ayşe-Recep Gökçe çiftine benzer aileler vardır.