Bilmem siz satrancı bilir misiniz, veya sever misiniz? Milattan sonra 550-600
yıllarında Hindistan’da bir Bilge ilk defa böyle bir oyunu icat etmiş. O
zamanlar savaşmayı çok seven bir kral varmış. Bu kralın en büyük zevki başka
ülkelerle savaşmakmış. Savaş yıllarca sürer, her iki ülke de karşılıklı büyük
zararlar görür fakat kral savaştan bir türlü vaz geçmezmiş. Halk onun için
savaşmak istemezmiş fakat bunu da krala bir türlü söyleyemezlermiş. Kral da hiç
boş durmak istemez sebepsiz yere başka ülkelere savaş açarmış.
Yıllarca süren bu savaşlar halkı bezdirmiş ve içten içe isyanlara
sürüklermiş ama yapacakları hiç bir şey de yokmuş. Çünkü krala karşı gelmek
öldürülmek veya iyi ihtimalle zindanda çürümek anlamına gelirmiş.
Bunalan halk çaresizlik içerisinde Hindistan’ın en bilgili kişisi olan ‘Bilge
Adam’ a gidip dertlerini anlatmışlar ve akıl danışmışlar. Bilge Adam gerçekten
çok bilgiliymiş. Evinin içerisinde yüzlerce kitap bulunur ve her gün kitaplar
okurmuş. İşte halk derdini bu Bilge Adama anlatmış ve bir şekilde kralı
savaşmaktan vaz geçirmeğe ikna etmesini istemişler.
Bilge Adam düşüncelere dalmış, çünkü kralı mantıklı bu davranışa ikna
etmenin zor olduğunu o da çok iyi biliyormuş. Günlerce yememiş içmemiş
düşünmüş. Bilge Adam içerde düşünürken halk da heyecanla kapıda onun vereceği
cevabı bekliyorlarmış. Bir, iki, üç, dört derken bir hafta geçmiş. Bilge Adam
bir hafta sonra koltuğunun altında bir tahta kutu ile evinden çıkmış ve halka “Beni
krala götürün” demiş. Onu hemen krala götürmüşler ve krala Bilge Adamın
geldiğini haber vermişler. Kral sevinmiş, çünkü ne kadar gaddar, acımasız olsa
da Bilge Adamı sever takdir edermiş ve iyi karşılamış;
“Hoş geldin Bilge. Bu ziyaretinin sebebi nedir?”
“Değerli kralım size bir hediye getirdim.”
“Çok sevindim. Eminim ki güzel bir şey düşünmüşsündür. Nedir o?”
Bilge Adam kucağında ki tahta kutuyu krala uzatmış.
“Bakalım siz ne olduğunu bilecek misiniz? Kralım” demiş.
Bilge Adamın kral ile konuşmalarını dinleyen izleyenler de çok merak etmeğe başlamışlar. ‘Acaba
kutunun içinden zehirli bir yılan çıkacak da kralı mı ısıracak? Yoksa kutuda ki
bir tuzak kralı mı öldürecek.’ diye düşünenler olmuş.
Hayır yılan çıkmamış. Tuzak ta yok. Bilge Adam hakikaten akıllı bir
insanmış ve sorunları barışçıl şekilde halledecek kadar da zekiymiş.
Tahta kutuyu açtıkları zaman içinden değişik şekilli iki değişik renkte taşlar
çıkmış. Kutuyu masanın üzerine koyup taşları kutunun üzerinde ki karelere
yerleştirmiş Bilge adam. Kral ne olduğunu anlayamamış çünkü o güne kadar böyle
bir şey hiç görmemiş. Bilge adam başlamış karala anlatmağa:
“Kralım siz savaşmayı çok seviyorsunuz. Bu sebeple size aynı gün içerisinde
defalarca savaşma imkanı bulacak bir oyun icat ettim ve onu getirdim. Bu ufak taşlar
askerleriniz. İki tane atlı birliğiniz ve iki tane de filli askerleriniz var.
Yine aynı şekilde iki tane savaş arabalarınız var. Siz de oyunda ortada ki şahsınız.
Ve de yanınızda baş yardımcınız vezir var. Askerlerin ve vezirin seni
koruyacaklar. Aynı şekilde karşınızda da düşmanlarınız var. Bu gördüğünüz
tahtanın üzerinde, aynı güçte ki karşıdaki düşman Kralla savaşacaksınız.” Der.
Kral hemen oyunla ilgilenir. Taşların nasıl hareket ettiğini sorar ve Bilge
Adam ile oynamağa başlar. Oyunu öyle sever ki bir daha komşularıyla hiç savaşmaz.
Satranç tahtasında savaşmak hem masrafsız, hem de daha eğlenceli gelir ona.
Hindistan halkı da böylece büyük savaşlardan kurtulmuş olur. Kral bu oyunu
öyle beğenir ki Bilge Adama “Dile benden ne dilersin?” der.
Bilge Adam “Para pul istemem kralım. Bana buğday verin yeter.” Der. Kral
bir kese altın verdikten sonra ne kadar buğday istediğini sorar. Bunun üzerine
Bilge Adam “Bu oyunun adı ‘SANTRAÇ’ oyunudur ve bu tahtanın üzerinde 64 adet kare
vardır. Siz birinci kareye bir buğday ikincisine iki, üçüncü kareye dört,
dördüncü kareye on altı ve sonra ki her kareye bir öncekinin karesi olacak
şekilde tahta üzerinde ki kareleri buğday ile doldurun ve bana verin, yeter.”
Der.
Kral Bilge ye biraz kızar. Çünkü buğdaydan bir şey çıkmayacağını, az
olacağını düşünür ve “Ben sana daha kıymetli altın, elmas, toprak verebilirdim.
Sen sadece buğday mı istiyorsun, hayret.” der.
Bilge adam “Hayır kralım siz bana dediğim şekilde buğday verin yeter. Ben
başka bir şey istemem.” der.
Kral hazinesinden sorumlu vezirini çağırtır, buğdayın hesaplanmasını ve
Bilge Adama verilmesini ister. Vezir bir hafta kadar hesap yaptıktan sonra
üzgün bir vaziyette kralın karşısına çıkar ve krala anlatır;
“Efendim bu hesaba göre Bilge Adama verilecek olan buğday tüm ülkemizin ve
askerlerimizin yedi yıl yiyeceği buğdaydır. Ancak şu anda bu kadar buğday da elimizde
yok.” Der. Kral ülkesinde ki hesap uzmanlarına tekrar tekrar hesap yaptırır.
Vezir haklı Bilge Adam ödeyemeyecekleri kadar buğday istemektedir.
Kral Bilge Adamı zekasından dolayı, çok tebrik edip daha çok saygı duyar ve
her zaman sarayında ağırlamak ister. Bilmem essah, bilmem yalan, satranç oyunu
için bu hikayeyi anlatırlar.