SAYFALAR

18 Aralık 2020 Cuma

KOZMİK ODA

İlk olarak çuvalla başladılar. 4 Temmuz 2003 Cuma günü Kuzey Irak Süleymaniye de Türk Özel Kuvvetler Birliğine Amerikalı askerler tarafından görev yerlerinde iken baskın yapıldı ve burada görevli bulunan bir Binbaşı komutasında ki 11 Türk Askeri, Müttefik Amerika Birleşik Devletleri Askerleri tarafından yakalanarak başlarına çuval geçirildi ve derdes merkezlerine götürülerek göz altına alınıp sorgulandılar.

Türk Askerleri Komutanları ile birlikte üç dört gün kadar göz altında tutularak her türlü hakaretlere maruz kaldıktan sonra suçsuz bulunarak serbest bırakıldılar. Müttefik bir ülke askerlerimizi neden tutuklayıp başına çuval geçirdiler. Madem tutukladılar neden bir suç bulamayıp serbest bıraktılar. Böyle bir olay dünyanın hiçbir yerinde, hiç bir milletinde daha önce görülmüş mudur. Sağlam deliller olmadan, günahsız yere böyle tutuklamalar olur mu? Biz aynı durumu Amerikan askerlerine veya Yunan askerlerine yapabilir miyiz? Yapsak dünya ayağa kalkar. Bu yapılanların hesabını kim soracak ve kim verecek? Bu askerlerin şahsı suçları mı var, yoksa görevleriyle ilgili suçları mı var? Emir ile bir suç işledilerse devlet suçlu sayılır. Yanı kendileri mi suçlu, yoksa devlet mi suçlu? Bu askerler neden böyle bir olayla karşılaştılar? Bu askerlerin sahipleri yok mudur? Ben şahsen şimdiye kadar öğrenemedim ve bir türlü kabullenemiyorum.

Sonra Ergenekon, Balyoz gibi uydurma hayalı örgütler kurularak, Amerika Birleşik Devletleri CIA Ajanlarının isteği doğrultusunda Türk askerleri dolaylı yollardan yalan ihbarlarla suçsuz yere göz altına alınarak yargılandılar. Bir çok komutanlar hastalandı, bir çoğu cezaevlerinde öldüler ve bir kaç tanesi de gururlarına yediremeyip intihar ettiler. O devrin Türkiye Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Bey “Askeriye bağırsaklarını temizliyor.” Dedi. Askeri Okullar, Askeri Hastaneler, Askeri Adli Kurumlar kapatıldı. Başka bir deyimle Türk Ordusu tasfiye edildi. Ardından ‘Böyle bir örgütler yok diye Adli Merciler tarafından kararlar verildi ve hiç sebepsiz yere hapis yatan askerler serbest bırakıldı. Bunların hesabını kim soracak ve kimler verecek?

Genel Kurmay Başkanlığı Seferberlik Tetkik Kurulunda mühürlü hiç kimsenin uzaktan bile bakmağa cesaret edemediği Kozmik Oda var. Kozmik Oda her ülkede vardır ve ülkelerin can damarıdır. Çünkü savaşta, seferberlikte ve hatta barışta bile neler yapılacağı, bir ülkenin geleceği, ulusal bütünlüğü için bütün planlar ve notlar burada muhafaza edilir. Bu birimde görevli olsalar bile her hangi bir kayıt cihazları ile değil girmek, elli metre civarında bulunamazlar bile. Bulunanlar o ülkenin ulusal birliğine ve egemenliğine kast etmiş olurlar. Bunu da ancak o ülkenin yıkılmasını isteyen birinci derece düşmanları yaparlar.

19 Aralık 2009 saat 14.50'de güya Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünü bir erkek kişi telefonla arar ve şunları söyler, sonra bu ihbarın da asılsız olduğu ortaya çıkar:

“Çukurambar'da, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın evine geliş gidişlerinde, evinin civarında 06 BH… plakalı gri Renault ile 06 …Y 48 plakalı araçları görüyorum. Araçlardan ve içindekilerden şüpheleniyorum. Arınç'a suikast yapacaklarından şüpheleniyorum.” diye ihbar olur.
  


Sanki ihbarı yapan çok uzman güvenilir bir kişi, her dedikleri oluyor da bu söylediği de doğru. İşte hikaye bu. ABD İstihbaratı CIA ve Fetullah Gülen Terör Örgütü'nün devletin en mahrem yerine girdiği operasyon böyle başlar.

Güya önceden bilmiyorlarmış gibi o civarda bir kaç sokak üzerinde polis inceleme yapar ve ihbarda bildirilen o iki şüpheli aracı, park halinde cadde üzerinde bulurlar. Yan tarafa pusu atarlar. Amaç acilen Bülent Arınç Bey'in hayatını kurtarmak. Üstelik Bülent Arınç Bey de Ankara da yok. Manisa ya gitmiş. Yarım saat kadar sonra iki aracında sahipleri hiç bir şeyden habersiz gelip araçlarına binerken polisler adamları yakalarlar. Şahıslar ikisi de üzerlerinde hiçbir silah bulunmayan subay. Türk Subayları. Hemen gözaltına alınırlar. Gözünü seveyim. Sen dedektifliğe bak hele! Plakalar bile sahte değil, trafiğe kayıtlı, hem de subaylar silahsız. Bülent Arınç Bey de evinde yok, Manisa da.

Bu sebepten dolayı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Kozmik Odasına karar alınır ve girilir 26 Aralık 2009. Kim girdi? Hiç ilgi ve alakası olmayan Türkiye Cumhuriyeti Devletinde güya Adalet dağıtan Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili ve yine Türkiye Cumhuriyeti Mahkemelerinde adalet dağıtan Hakim Kadir Kayan. Bunlar her ikisi de Türkiye Cumhuriyeti Devletinden maaş alan devletin memuru. İkisi de askeriyenin içinde saklanan ve yeri dahi kimseye söylenmeyen, üzerinden kuş dahi uçmasına izin verilmeyen Kozmik Odaya katipleri ile birlikte girdiler. Kim girdirdi? Onu da bilen yok. 25 gün boyunca aralıksız çalışma yaparak burada ki bütün bilgileri ‘Hard Disk ve Hafıza Kartlarına yükleyerek dışarı çıkardılar. Ne için? Bilen yok. Soran da yok. Bu ülkenin Genel Kurmay Başkanı veya başka bir sorumlusu yok mu? Güya Bülent Arınç Bey'e suikast yapacaklarmış. Kim yapacakmış? Askerler. Hem de Türk Askerleri Herhangi bir girişim veya teşebbüs var mı? Yok. Sadece o civarda askerler arabaları ile dolaşırken görülmüşler. Allah Allah.

Askerler suikast düzenleyecekse Kozmik Odaya ne? Niçin girdiniz? Korumakla yükümlü olduğunuz ve millet tarafından sizlere emanet edilen, ulusal güvenliğimizi tehlikeye düşürecek sırlar sizin izninizle aleni olarak alındı. Şimdi düşmanlarımızın elinde. Suçlular yakalandı mı? Suikast suçluları yakalanmadı. Çünkü öyle bir şey yok. Yalan. Kozmik Odaya girenler? Evet girenlerden Savcı Mustafa Bilgili yakalandı, içerde. Hakim Kadir Kayan? Yok hala yakalanmadı. Şimdi Avrupalarda keyif çatıyor. Ya diğerleri? Perde arkasındakiler? Ben duymadım, yakalanmadılar.

O civarda bir iki askerler dolaşıyormuş. Güya yakalanınca üzerlerinden ev krokisi çıkmış. Hepsi yalan. Onlarda sonradan açıklandı. Askerler Levazım da çalışıyor, görevleri icabı alış veriş için oralara gitmişler. Kroki de bir bilgisayar tamir yerine aitmiş. Ve bu sebepten Kozmik Odaya girip arama yapmışlar.

Ne yanı Çukurambar da Bülent Arınç Bey oturuyor diye o bölgede Türk askeri hiç gezmeyecek mi? Oldu ki gerçektir. Suikast işi tamam. Yakaladığınız adamları konuşturup, suç aletleri ve delillere el koyup adamları hapse tıktınız mı? Silahları dahi olmayan iki asker Çukurambar da dolaşırlarken ‘yakalandı’ diye Türkiye nin kalbi Kozmik Odaya girilir mi? Ve girip devletin en mahrem yerlerinde 25 gün boyunca arama yapılır mı? Ne aradınız ve bilgileri aldınız? Başta Genel Kurmay Başkanı olarak yetkilikler girilmesine niçin izin verdiniz? Ben bunu bir türlü kabul edemiyorum.

Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili ve Hakim Kadir Kayan bu adamlar bir araya nasıl getirildiler? Bu senaryoları kim kurdu ve kim uyguladı? Ortada delil yoksa, delil olsa bile öyle eften püften şeyler için Kozmik Odaya neden girildi? Yurtdışında ve yurtiçinde mahrem yerlerde çalıştıkları Kozmik Odaya girildikten sonra deşifre edilip te öldürülen 848 vatan sever, görevli vatan evlatlarının hesabını kim verecek? Bir türlü bunu da kabul edemiyorum.

Bülent Arınç Bey, Başbakan Yardımcılığı sırasında; “Öğrenci yurdundayken namaz kılan üç arkadaş. Biri Abdullah Öcalan” deyip Abdullah Öcalan’ı milletin gözünde yüceltmiş ve ona ‘Sayın’ demeği yasallaştırmıştı. Diğer iki isim Durmuş Yılmaz ve Yakup İnce’yi de şahit göstermişti 18 Aralık 2012 de. Sonra PKK lı Şıvan Perwer ve Salih Müslim'i karşıladılar Habur Sınır Kapısında. Bir zamanlar 'bende olsam dağa çıkardım.' diyerek, Türk halkını teröre özendiren bu adama suikast olacakmış. Onun için girilmiş her türlü devlet sırlarının saklı olduğu Kozmik Odaya. Şimdi anladınız mı Kozmik Odaya niçin girildiğini? Ben hala daha anlayabilmiş değilim de!

Akla gelen bazı soruların cevapları verilmesi lazım. Hesapları da sorulması lazım tabi. Bir de Eğitimci yazar ALİ ÇAM'ın bu konu da yazdığı bir yazı var. O yazının okunması lazım.

Kaynak: http://fetogercekleri.com/kumpaslar/kozmik-oda-ihaneti/
© FETÖ Gerçekleri

Vatan – Kozmik Oda’dan Hangi Belgeler Çıktı? Odatv – En Derin Sırları Bilen Hakim Kim?


11 Aralık 2020 Cuma

FAYDALI SÖZLER

Ders alınması gereken, daha önce söylenmiş taktire şayan sözler:

1- Sevinçli anında kimseye vaatte bulunma, öfkeli anında kimseye cevap verme!

2- Kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir.

3- Tanrı bütün insanları mesut olmaları için yaratmış, bedbaht oluyorlarsa kendi hatalarındandır.

4- Dünyada her büyük başarı, önce bir hayaldi. En büyük çınar bir tohumdu. En büyük kuş bir yumurtaydı.

5- Kararsızlık ve gecikme, başarısızlığın sebebidir.

6- Güzel olan sevgili değil, sevgili olan güzeldir.

7- Küçük masraflardan kaçınmayın. Bazen ufak bir delik koca bir gemiyi batırır.

8- Yiğit harpte, dost dertte, olgun adam hiddette belli olur.

9- İstediğiniz kadar yüksek sırıklar üzerine çıkın. Her koşulda kendi bacaklarınızla yürüyeceksiniz!

10- Başkalarının yolunda yürüyenler, ayak izi bırakmazlar.

11- İnsan düşünmek, araştırmak, inanmak, daha da önemlisi sevmek için dünyaya gelmiştir.

12- Ne yaparsan yap. Yengeç yengeçtir, doğru yürümez.

13- Hiçbir zaman çıktığın kapıyı hızla çarpma, geri dönmeğe mecbur kalabilirsin!

14- Duyularımız bize asla gerçeği göstermez, ancak edindikleri algıyı yansıtırlar. ‘Gerçek’ duyularımızın çok ötesinde bir şey olmalı !

15- Herkes hata işleyebilir, yalnız ahmaklar hatalarında ısrar ederler!

16- Bir nal bir atı, bir at bir yiğidi, yeri geldiği zaman bir yiğit bir vatanı kurtarır.

17- Düşünceniz ne ise yaşamınızda odur, yaşamınızın gidişini değiştirmek istiyorsanız düşüncelerinizi değiştiriniz.

18- Yaşamımızda işlediğimiz hataların çoğu düşünmemiz gereken yerde hissetmekten, hissetmemiz gereken yerde düşünmekten ileri gelmektedir.

19- Akil susunca düşünce durur, düşünce durunca, hareket durur, hareketsizlik, çürümenin eşiğidir.

20- Herkesin istediğini yapabileceği bir yerde, hiç kimse istediğini yapamaz.


4 Aralık 2020 Cuma

TEYO NUN AV MACERASI


Doğu Karadeniz de Temel ile Dursun var. Gerçekten var mı? Yaşamışlar mı bilmem? Türkiye de duymayan ve en az on-on beş fıkrasını bilmeyen kimse yok. Canımız sıkıldığı zaman onun akıl almaz fıkralarını anlatır güleriz.

Erzurum’un da böyle bir adamı varmış. Gerçekten yaşamış. Sizler biliyor musunuz bilmem. Gerçek adı Tayyip İde. Erzurum Hasankale, Ağaçminare Mahallesi'nde dünyaya gelmiş Tayyip. Dışardan yardımlarla geçinirmiş ve 88 yaşlarında rahmetli olmuş. Herkes onu Teyo Pehlivan olarak bilir, onun uydurup anlattıkları hikayeleri dinlemek için can atarlarmış. Bazen meclislerine çağırır konuştururlar, konuştuklarına da hep gülerlermiş. Öldüğü zaman bile cemaat cenaze namazını kılarken tam beş defa abdest tazelemişler. Gülmekten abdestleri bozulmuş.

Teyo Pehlivan’ın kıymeti her zaman olduğu gibi öldükten sonra anlaşılmağa başlanmış. Şimdilerde bütün anlattıkları hikayeler toparlanmağa çalışılıyor. Hasankale Belediye Başkanı Teyo’nun bir de büstünü yaptıracakmış ilçenin girişine. Söze başlarken en büyük ikazı 'Bende yalan yoğ, hılafta yoğ haa.' dermiş ve aslında olmayan olayları olmuş gibi anlatmağa başlarmış. Ancak hayal dünyası içinde en zengin kişi kendisidir. Dünya liderleriyle konuşur. Pahalı otellerde kalır. Lüks arabalara biner ve ünlü artistlerle düşer, kalkar. Sanal bankasında milyarlarca doları vardır. Hatta, Amerikan Merkez Bankası, Teyo Emmi nin emrinde çalışır.

Teyo Pehlivan, bir gün kahveye gider. Kahvede oturanlar yine başından geçen hikayelerden bir kaçını anlatmasını isterler. Teyo Pehlivan da bir sürü maceralar var fakat söz döner dolaşır bir av hikâyesine gelir. Teyo bu ya, ille olmayan şeyleri olmuş gibi uydurup başlar anlatmağa, işte anlattığı başından geçen av hikayesi, kendi diliyle:

-Arkadaş, bir gün av sırasında ele bir zor duruma düşdüm ki sormayın getsin. Dağın tepesinde birden önüme gurtlar çıhdi. Ben gurtlara ateş ederken bahdım ki arhamdan bir ayi gelir. Dağın tam kellesi, bir yanım uçurum, bir yanım gayalıh. Re ileri gidebülirem, re geri, re de yanlara. Reyse, ayiya birgaç el ateş ettim. Ayağından vurdum ama ölmedi. Can havlıyla ayi üzerime atladı. Bu arada gurtlar da beni sıhışdırmaya devam ediyiler.

Tam bu sırada durur, sesini keser ve etrafındakilerin kendisini dikkatle dinleyip dinlemediklerini gözler. Dinleyenler de bu hikâyenin nasıl sonuçlanacağını çok merak ederler ve sabırsızlanarak 'Eeee Teyo, sonra, sonra ne oldu?' deyip neticeyi öğrenmek isterler.

Teyo biraz daha düşünür, bir sigara yakar ve sözlerine devam eder:

-Ağa reyse, lafi fazla uzatmiyah ayi beni orda tutti, öldürdi, yedi, diye noktayı koyar.

Tabi etraftakiler hemen gülmeye başlar ve gırgır geçerek:

-Teyo nasıl olur? Ayi seni yese şimdi yaşamazdın. Sen yanımızda konuşuyorsun derler.

Bunun üzerine Teyo hiç istifini bozmadan cevabi yapıştırır:

-Ula oğlım, siz buna yaşamah mi diyirsiz, ben zaten yıllardır öliyem, öli. der. Resimler internetten alıntı.