SAYFALAR

8 Aralık 2021 Çarşamba

YOK EDİLMEK İSTENEN BİR ULUS

Orta Avrupa da bir zamanlar bir devlet var. Tam 600 yıl Orta Avrupada yaşamış bir Türk devleti Avar İmparatorluğu. Avrupalılar tıpkı Osmanlıya yaptıkları gibi onlarıda içten yıkarak tarihten silmişlerdir. Şimdi bu Türk Devletinin varlığını bilen kalmamıştır ve o topraklardan tamamen silinmişlerdir. Şüphesiz hala daha o topraklarda yaşıyorlar fakat Türk olduklarını bilmeden başka bir kimlikle yaşıyorlar. Yok edilmek istenen büyük bir ulus onlarda Türklerdir.

Almanya’daki “İnsan Tarihi Bilimi Enstitüsü” Türkçe’nin 9 bin yıl önce de konuşulduğunu kanıtladı.

Bakın ABD li tarihçi yazar ne diyor? “Türk tarihi ile uğraşan bütün Avrupalı tarihçilerin biricik gayesi vardır, o da Türkleri tarihlerinden koparmaktır.” Arthur Mills Perce Stratton.

Tarihimizi bizden öylesine sakladılar, öylesine çarpıttılar ki, insanlarımız ancak yabancılar söyleyince inanır oldular! O zaman bir de bizden dinler misiniz?

Bize, Türklerin Anadolu’ya ilk geliş tarihi olarak 1071 Malazgirt Savaşıyla olduğu söylendi. Halbuki 1071’de Anadolu’ya gelen Türkler, Müslümanlığı kabul etmiş Türklerdi. Ya daha önce gelenler? Onları kimse söylemiyor. Çünkü tarihi çarpıtarak eskiden olduğu gibi bir ulusu, Türk milletinin varlığını tarihten silecekler. Bütün çalışmalar bu yönde yapılıyor.

Ön-Türkler, milattan önce 13 bin yılında Anadolu’ya geldiler ve Anadolu’nun dip kültürünü oluşturdular.

Esas önemli olan, Anadolu’ya gelen Ön-Türkler; Göçebe olarak değil, göçmen olarak geldiler. O tarihte resim-yazıyı biliyorlardı.

Tanrının birliğine inanırlardı. M.Ö 14 bin yılında ORAL Dağlarındaki Şölgen Taş Mağarasında, Rus ve Fransız araştırmacılar buldukları yazıtlarda bu ispatlanmıştır.

Kırgızistan Saymalıtaş Vadisinde bulunan eserlerde, Türklerin tekerleği icat ettikleri, tekerlekli sabanla çift sürdükleri, geyik-at-köpek gibi hayvanları ehlileştirdikleri ispat edilmiştir.

Çoğumuz, Prof. Dr. Afif Erzen tarafından 1967 yılında Van’da kurulan ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine bağlı “Van Bölgesi Tarih ve Arkeoloji Araştırma Merkezini” ve yaptığı hizmetleri bilmeyiz.

Yine çoğumuz, Prof.Dr Erich Feigl, Prof.Dr Justin McCarty, Andrew Mango, Normon Stone, Stanford Shaw, Kazım Mirşan, Servet Somuncuoğlu, Prof.Dr Semavi Eyice, Ord. Prof. Dr. Ali Tanoğlu gibi isimleri ve çalışmalarını bilmeyiz. İşlerine gelmez, öğretmezler ki!

Çoğu rahmete kavuşmuş bu değerlerimiz, Ön-Türkler ve Türkler konusunda mevcut tarihi alt-üst edecek buluşlara imza attılar.

Prof. Dr. Erich Feigl ve Stanford Shaw Yahudi’dirler. Bu ikili Ermenilerin soykırım yalanlarına öyle darbeler vurdular ki, Ermeniler onların evlerini yaktılar, defalarca suikast düzenlediler.

Ön-Türklerin M.Ö 13 bin yılında Anadolu’ya geldiğini, İstanbul Üniversitesi Senatosunun “Şeref Doktoru”, Türk Tarih Kurumunun “Onur Üyesi” payesi ile ödüllendirdiği Afif Erzen, yıllar süren araştırmalarını 1984 yılında yayınladığı “Anadolu ve Urartular” kitabında bilimsel olarak kanıtlamıştır.

Kazım Mirşan’ın incelediği, Doğu Anadolu’da mevcut yazı öğelerini içeren kaya resimleri ve kaya yazıtları, rahmetli Servet Somuncuoğlu’nun Orta Asya’dan Anadolu’ya yıllar süren araştırma boyunca belirlediği on binlerce kaya yazıtı, kaya resimleri ve Damgalar, Ön-Türklerin Anadolu’ya M.Ö 13 binli yıllarda geldikleri kesin olarak ispat etmişlerdir.

Göbeklitepe M.Ö 12 bin yılında kurulmuştur. Göbeklitepe Dikilitaşlarının üzerine resmedilmiş çok sayıda hayvan ve insan figürlerinin, damgaların

Türk Dikilitaşlarındakilerle birebir aynı olması, Ön-Türklerin Anadolu’ya geliş tarihini doğrulamaktadır.

Fakat dikkat ederseniz dünya basını ve tarihçiler, dünya tarihini alt-üst edecek bu gelişmeler karşısında nedense sessiz kalmayı tercih ettiler!

Bir an için M.Ö 13 binli yıllardaki bulguların Ermenileri ve Rumları işaret ettiğini düşünün. “Türkler, Anadolu’da işgalcidir” yaygarası tüm dünyayı inletirdi…

Peki, Ön-Türkler M.Ö 13 bin yılında Anadolu’ya gelmiş de, Hıristiyanlar ne zaman gelmiş?

Hz. İsa’nın Havarilerinden Saint Paul M.S 40’lı yıllarda Anadolu’ya (Tarsus) gelmiş ve Anadolu’nun Hıristiyanlaştırılması çalışmalarına başlamıştır.

Ön-Türkler Anadolu’ya, Hıristiyanlardan 13 bin yıl evvel gelmiştir.

Böylelikle, yabancı kaynaklar ve art niyetli bilim insanlarının “Anadolu Medeniyetinin beşiği Helen-Roma-Bizans medeniyetleridir” iddiasının YALAN olduğu ve boşa düştüğü belli olmuştur.

Anadolu, Türklerin öz be öz vatanıdır. Türkler, Anadolu’da yeşermiş medeniyetlere beşiklik etmiştir. Başka bir deyişle; Türkler, Anadolu’da can bulan medeniyetlerin hem anasıdır, hem de babasıdır…Türk Tarih Tezi kitaplarını geri getirmek ve Damgalarımıza sahip çıkmak vazifedir! Tolunoğulları (868-905)

2-Ihşidoğulları (935-969)

3-Eyyubîler (1171-1250)

4-Mısır Memlüklüleri/Devletü’t-Türkiyye=Türk Devleti / (1250-1517)

Ortadoğu ve Kuzey Afrikada kurulan bu devletleri kuranlar Türklerdi, ama Araplaşıp yok oldular!

Lütfen DAMGALARIMIZA SAHİP ÇIKALIM artık! DAMGALAR NEDEN ÖNEMLİ?

Yukarıda ki şu 'dört koç başlı mezar taşının' biri

Rize'de,

diğeri Ovacık'ta,

bir diğeri Doğu Beyazıt'ta,

en altta solda ki ise, en eskisi ve taa Hakasya'dan.

Hani Doğu Karadeniz Yunandı-Rumdu! Bunu diyenler belki şimdi biraz utanırlar. Sakalar, İskitler  

Kaynak: Gizlenen Eski Anadolu Halkı

4 Aralık 2021 Cumartesi

ARKADAŞ

Eski Türk savaşçılarda arkadan gelecek saldırılar hep problem olmuş. Bu saldırıları def etmek, korunmak için daima sırtlarını bir ağaca, bir kayaya, sağlam bir yere yaslamış ve o şekilde ok atıp kılıç kullanmışlar.

Devamlı bozkır hayatı yaşadıklarından, tehlike ile karşılaştıkları her yerde veya savaşırlarken her zaman sırtlarını verecek sağlam yerler bulamadıklarından, genelde arkalarına bağladıkları düz bir taş taşırlarmış ve bu taş sayesinde arkadan gelecek saldırıları önlemiş olurlarmış. Arkaya
 bağlanan bu taşa da 'ARKA-TAŞ' derlermiş. 

Zamanla bu taşları sırtlarından kaldırıp atmışlar, daha bağlamamışlar fakat ismini atamamışlar. Bu isim az bir değişiklikle 'ARKA-DAŞ' olmuş ve günümüze kadar gelerek dilimize de yerleşmiş. Her ikisinin maanası aynı; 
'BİRLİKTE HUZUR DUYULAN, GÜVENEBİLECEĞİMİZ, SAĞLAM, SEVGİLİ, DOST, ' anlamına gelir.

Hayatınızda ve çevrenizde gerçek 'ARKADAŞ'larınız olması dileği ile.

29 Kasım 2021 Pazartesi

ÖNEMLİ TESPİT

Neden Japonya'daki çocuklara kahvaltı da çok yumurta yediriyorlar?

Osmanlı Devleti'nin son 200 yılı dahil olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'nin gıda politikasını Emperyalistler dizayn ettiğinden beri zihinsel olarak sağlam bir gençlik maalesef yetişmiyor.
Asıl sorunun kaynağına hiç inilmedi, tartışılmadı.

Japonya'da çocuklara 7 yaşından itibaren kahvaltı saati en az 2 yumurta yediriyorlar. Ekmek genellikle yok, varsa da çok az. Her akşam ise kesinlikle sofrada deniz ürünü yani balık kesin oluyor. Japonya ve Güney Kore'de ceviz ithalatı son 50 yılda %140 artmis. Çocuklara durmadan ceviz yediriyorlar. Ceviz çocukların kafalarını çalıştıran en önemli besin kaynağıdır. Günde en fazla iki öğün yemek yiyorlar. Tamamen protein odaklı bir beslenme var.

ABD'de teknolojik üretimin merkezi "Silikon Vadisi'nin" nasıl beslendiklerini anlattılar, şok oldum.

1950'lerdeki Alman Devleti'nin gıda politikasını araştırın. Güney Kore'de Japonya'yı örnek almaya başladı. Bu ülkeler resmen çocuklara nasıl beslenmesi gerektiğini öğretiyor, dayatıyor. Şeker, ekmek
(Tam buğday, kepek farketmez) odaklı beslenme beyin hücrelerini öldürüyor, beyin gelişimini mahvediyor.

Marketlerdeki karbonhidratlı paketli ürünler tamamen operasyon aracı olmuş. ABD halkı da gerizekalı, obezite olmuş. Çünkü aynı beslenmenin esiri olmuşlar. Sadece Beyin Göçü ile farkı kapatıyor yada özel olarak seçtikleri bireylerin beslenmesine önem veriyorlar. Buradan net olarak söylüyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nde milli bir gıda politikası olmadan kalkınma imkansızdır.

Türkiye'de protein bazlı ürünler pahalı iken karbonhidratlı ürünler neden daha ucuz? En büyük protein bazlı ürün olan kuzu etini Turkiye'de kaç kişi yiyebiliyor? Hayvancılık neden bitirildi? Asıl milli mesele budur. Beka sorunu budur. Matematik zekası olmayan, kod yazmasını bilmeyen gençliğin olduğu ülke yazılımda ilerleyemez. Yapay zeka maalesef geliştiremez. Anne, babalara sesleniyorum. Çocuklarınızdan şekerli ürünleri, ekmeği uzak tutun. Bu ülkeye yazık etmeyin. Şahsen denedim. Bir aydır ekmek, şeker yemiyorum. Acıkmamaya başladım. 6 kg verdim.

Geçen gün test ettim. Bir kitapta bir sayfayı 32 saniyede okuyup anlarken şimdi 21 saniye de okuyup anlamaya başladım. Bu tesadüf olamaz! Alıntı Prof. Sami Ateş