SAYFALAR

3 Nisan 2022 Pazar

YAŞANMIŞ BİR OLAY


Eskiden A.B.D de işsiz bir genç, otomotiv sanayisinin öncüsü ünlü iş adamı Henry Ford'un bürosuna gider, iş için baş vuruda bulunmak ister. Sekreter sekiz ay sonraya randevu verir. Randevu saatinde sekreterin yanına giden genç; Henry Ford ile randevusu olduğunu hatırlatır.

Sekreter: "Ford şu an dışarı çıkıyor." der.

Henry Ford gelir, kapının önünde ki arabaya binerken, kendisini orada bekleyen genci görür ve yanına çağırır, ikisi birlikte arabaya otururlar. Araba hareket eder ve onlarda birlikte giderler. 

Yol boyu hiç konuşulmaz. Bir süre sonra bir meydanda araba durur. Henry Ford arabadan inip büyük bir mağazaya doğru yürümeğe başlar. Bu genç delikanlıyı da yanında götürür. Yanı ikisi birlikte giderler. Kapıdakiler ve mağaza yetkilileri Ford´u ve bu genci büyük bir saygıyla karşılarlar. Birlikte mağazayı gezdikten sonra, aynı gün aynı şekilde beş büyük mağazayı daha gezerler ve ardından tekrar aynı arabayla geri dönerler. 

Genç daha fazla dayanamaz;
"Sayın Ford, benimle iş görüşmesi yapmayacak mısınız?" diye sorar.
Henry Ford;
"Ya demek öyle? Pekiyi o halde!" der ve Ford arabayı durdurur, g
encin inmesini ister. 

Genç arabadan indikten sonra Ford oradan hızla uzaklaşır. Orası şehirden uzak tenha bir yerdir. Gencin cebinde ise hiç para yoktur. Sinirli bir şekilde söylenerek yürümeye başlar. Neden sonra kan ter içinde evine gelir. Bir taraftan da düşünür: Mutlaka Ford kendisine bir ders vermek istedi, ama ne? Günlerce düşünüp gizli mesajın ne olduğunu çözmeye çalışır.

Genç adam bir gün Henry Ford'un kendisine verdiği mesajı çözer ve hızla yerinden kalkar: Ford´la ilk ziyaret ettikleri o büyük mağazaya bu sefer yalnız başına gider. Genci gören mağaza sahibi ve yetkilileri genci ayakta karşılarlar. Büyük bir saygı ve iltifat gösterirler. Her sorusuna sanki karşılarında Henry Ford varmış gibi nezaketle cevap verirler.

Genç mağaza yetkililerine;
"Ürünlerinizi pazarlamak istiyorum." der.

Mağaza yetkilileri;
"Buyurun istediğiniz kadar alın, satın, parasını sonra ödeyin!" derler. 
Genç aynı şekilde diğer beş mağaza yetkilileriyle de anlaşır.

Bundan büyük yardım mı olur bir insan için? Sonra, tutun tutabilirseniz. Delikanlı 5 yıl içinde A.B.D´nin en iyi iş adamlarından biri olur. 
''Eh Ford'u bir ziyaret edeyim de kendisine teşekkürlerimi sunayım artık!'' diye düşünür.

Gidip Henry Ford'un sekreterinden tekrar randevu almak ister. Sekreterden aldığı cevap çok enteresandır:
-Buyurun efendim, Henry Ford sizi bekliyor. 

Henry Ford delikanlıyı kapıda karşılar ve ona şunu söyler;

"Aynı yerde arabadan indirdiğim ne ilk kişisiniz, ne de son. İçlerinden bir tek sen mesajımı anladın. O günden beri, hayranlıkla seni takip ediyordum!" der.

Hayatta karşılaşılan en ufak şeyler bile dikkatle takip edilmeli ve karşılaşılan olaylar iyi düşünülerek analiz edilmeli. İnsanoğlu hiç ummadığı yerlerde kim bilir ne büyük fırsatlar kaçırmış olabilir.



27 Mart 2022 Pazar

ORHAN BORANLI YILLAR

1960-70 lı yıllarda TRT radyolarında ve Televizyon ilk yıllarında çok esprili efsane bir adam vardı, Orhan Boran. Anlattığı fıkraların çoğuna hayalı olarak kayınçosunu karıştırır, ondan da bahsederdi. Bir de onun meşhur Yukı si vardı. Elinde beyaz bir mendil tutar, envayi çeşit fıkralar anlatır, hatta kendisini de fıkralara karıştırır, kendi başından geçmiş gibi, milleti gülmekten kırar geçirirdi.

Her neyse böyle nükteli insanlar günlük yaşam hayatlarında da bazen nükteli olaylarla karşılaşırlar. 

Bir gün Orhan Boran’ı bir program nedeniyle Ankara Radyosuna davet ederler. Orhan Boran İstanbul dan biner uçağa ve Ankara Esenboğa da iner. Saatine bakar ki programın başlamasına çok az bir zaman var. Hemen koşar bir taksiye biner ve “Beni Ankara Radyo Evine götür.” Der şoföre.

“Yok ağabey! Kusura bakma. Birazdan radyoda Orhan Boran programı başlayacak, ben onu izleyeceğim, sen başka taksi ile git.” Der şoför.

Bu cevap Orhan Boran’ın çok hoşuna gider, keyiflenir, fakat bir taraftan da programa geç kalıyor, gitmesi lazım.

“Kardeş buradan Radyo evine taksiler kaç lira alır?” diye sorar. Taksici; “10 lira ağabey.” Diye cevaplar.

Orhan Boran “Ben sana 50 lira veriyorum, hadi götür!” deyince,

50 lira o zamana göre çok iyi para tabi.

Şoför; “Atla ağabey, kim takar Orhan Boran’ı.” Der.

Belki olay gerçekten olmamış veya olmuşta olabilir. Fakat Orhan Boran öyle anlatıyor.

*********************************

Bir de kayınçosuyla konuşuyor. Kayınçosu ona anlatıyor;

“Ağabey yeni bir ilaç çıkmış, susuzluğu ve harareti anında yok ediyormuş. Çok mucize bir ilaç Çölde yaşayan insanlar ve turistler için yapılmış çok harika.”

Orhan Boran da soruyor; “Peki nasıl bir ilaç bu?”

“Valla küçük, beyaz, hap şeklinde, bir kutu içerisinde ve kutuda 30 tane var.” 

Orhan Boran tekrar soruyor;

“Peki nasıl kullanılıyor?”

Kayınço cevap veriyor;

“Ağabey susadığın zaman, bir büyük bardak soğuk su içerisine bu haplardan bir tane koyup iyice eridikten sonra içeceksin. İnsanda hiç hararet bırakmıyormuş.”

********************************
Orhan Boran aile büyüğü olarak kayınçosuna kız istemeye gidecekler. Bakar ki kayınçonun ayakları çok kokuyor, yanında durulmuyor, çoraplarını değişmesini söylüyor. "Kirli ve kokan çoraplarla kız istemeğe gidilmez" diye uyarıyor. 

Kayınço da yeni çorap alıp ayağına giyiyor ve kız istemeğe gidiyorlar. Kayınçonun ayağı yine dayanılmaz bir şekilde kokuyor.

Sonra geri gelirlerken Orhan Boran Kayınçoya soruyor; “Ne oldu, çoraplarını değişmedin mi?”

Kayınço cevap veriyor; “Ağabey ben seni dinlemez olur muyum? Değiştim, yeni çorap giydim fakat eski çorapları da ceketimin cebine koydum.” Diyor.

22 Mart 2022 Salı

SABIKA

Zabıta Memurları şehrin Pazar yeri yakınlarında, esnafı kontrol ederlerken, eşek arabasıyla pazarda satmak için bir kaç kasa üzüm getiren ihtiyar bir köylü adam görürler. 

Adamla dalga geçmek veya biraz bedava üzüm alabilmek için yaklaşan ihtiyara; 

“Hoop..Dur bakalım bey amca, arabayı sağa çek kontrol var” derler.

İhtiyar Köylü şaşkın bir vaziyette eşek arabasını sağa çeker, durdurur ve arabadan inip eşeği yolun kenarındaki korkuluğa bağlar.

Zabıta Memurları gelip başlarlar arabayı inceleyip ihtiyar adamı sorgulamağa;

“Bey amca ehliyetin var mı ?”

İhtiyar Amca;

“Ne ehliyeti, eşek için ehliyet mi olur?” der.

Zabıtalar;

“Yeni kanun çıktı, bundan sonra eşek arabası için ehliyet ruhsat lazım” derler.

İhtiyar adam;

“Yapmayın evladım, eşeğin ruhsatı mı olur?

“Bundan sonra ruhsatsız değil yola çıkmak, tarlaya bile gidemezsin” derler ve devam ederler;

“Bunun plakası da yok”

Yaşlı adam;

“Tövbe yarabbi. Eşek arabasının plakası mı olur”

Zabıtalar;

“Olmaz mı? Hem de cezası çok ağır. Yeni kanun çıktı. Yük taşıyorsun. Allah bilir sende ilk yardım seti, yangın söndürme, çekme halatı, reflektör de yok.” derler.

İhtiyar adam iyice çıldırır;

“Yok, hiçbiri yok” der.

“O zaman bey amca, kusura bakma ceza yazacağız. Senin adına yazarsak 100 tl, eşeğe yazarsak 50 tl. Hangisini tercih edersin? Kime ceza yazalım?” diye sorarlar ve bir kalem ile ceza makbuzu çıkarırlar.

İhtiyar Adam biraz üzgün görünerek ;

“Yazın evladım, eşeğe yazmayın, bana yazın.” Der.
Zabıtalar;

“Bak iyi düşün bey amca, sana yazarsak 50 tl zararın olur.”

İhtiyar adam;

“Olsun siz gene de bana yazın. Eşeğe yazmayın.” der yaşlı adam ve kimliğini uzatır zabıtalara.

Zabıtalar;

“Neden eşeğe değil de sana, bey amca?” diye tekrar sorarlar.

İhtiyar Köylü Amca hemen cevabı yapıştırır;

“Yeni kanun çıkmış evlat! Bu eşek okuyacak, ilerde ZABITA OLACAK, SİCİLİ bozulup, SABIKA almasın! Onun için bana yazın!” der.