SAYFALAR

29 Aralık 2024 Pazar

HEMŞİN, ZUĞA, ZUĞU VE OCE

Atalarımızın gelip te bilinen ilk yerleşim yerleri vardır, Hemşin ve Zuğa. Hep merak etmişimdir fakat Zuğa'yı gidip yakından görmek hiç nasip olmadı. Bilmiyorum bu yerleri duymayan var mı? 

Daha sonra buralardan ayrılarak, yine  Kara Deniz Bölgesinde Ardeşen, Fındıklı, Hopa'ya, hatta başka bölgelere de gidip yerleşmişler. Yerleştikleri bu yeni yerlerde de, özlerinden hiç kopmamış, Hemşin'den geldikleri için hep aynı isimle Hemşinli olarak tanınıp kalmışlar ve hala daha da Hemşinli olarak tanınıp yaşamlarını sürdürüyorlar.

Bu insanların ilk yerleşim yerleri 'Hemşin, Zuğa, Senoz, Zuğu, Çhupe ve Çukulit' gibi eski isimlerin kökleri ile, mutlaka bir bağlarının olduğunu düşünerek, necedir, ne demektir? diye çok araştırdım fakat hiç bir yerde doğru dürüst bir cevap bulamadım.

Fındıklı da ki Hemşinli köylerden Ihlamurlu ve Sulak Köyleri eskiden ikisi bir köydü ve adı 'Zuğu' diye bilinirdi. Hatta kendi aralarında Zuğu Ulya, Zuğu Sufla diye ikiye ayrılırlardı. Zuğu; Hemşinde ki eski yerleşim yeri Zuğa'ya da çok yakın bir isim olmasına rağmen onunda bir türlü anlamını bulamamıştım, hep merakımda kalmıştı.

Anti parantez bir örnek vereyim, ABD uzaya ilk gittikleri zaman gördüklerini kayıt edememişler. 
Çünkü mevcut kalemlerin içinde ki mürekkep, uzayda yer çekimi olmadığı için aşağı akmamış ve gördüklerini yazamamışlar. Binlerce dolar harcamış, yer çekimi etkisi olmayan, uzaydan etkilenmeyen kalemler icat etmeğe çalışmışlar. Yeni icat ettikleri o çok pahalı kalemlerle ancak kayıt edebilmişler. SSCB uzaya gittikleri zaman bu sorunu nasıl çözüp, notlar almışlar biliyor musunuz? Çok basit. Hiç masrafsız, kurşun kalem kullanmışlar. ABD nin aklına bu basit fikir gelmemiş.

Ben de anlattığım meraklarımı gidermek için çalışmalar yaparken aynı şekilde cevabı hep uzaklarda, zor şartlarda aramışım. Sorunun cevabının çok zor olduğunu sanmışım. Benim gibi bir çokları da aynı hatayı yapmış olacaklar ki, hiç kimse bu bağı düşünüp anlayamamış, veya aklına gelmemiş ki sorun çözülsün. Bu bahsettiğim kelimelerin internette doğru dürüst bir karşılığı yok. Çıkmıyor. Ben bulamadım. Kimse de bulamaz herhalde.

Halbuki dünyada konuşulan dillerde sorunun cevabı saklıdır. Merak edilen bu yer isimleri kelimeler, Dünyada konuşulan dillerde araştırılınca, Türk Boylarının konuştuğu dillerde cevap şak diye çıkıyor ortaya. Ben araştırdım, aşağıda ki neticeleri buldum. Kesin olarak doğruluğundan da hiç bir kuşkum, şüphem yoktur.

Önce 'HEMŞİN' kelimesine bakalım. Türk Dünyası dillerinde ki Hemşin kelimelerinin karşılığı nedir? Ne demektir? Onu araştıralım;

1- HEMŞİN = HER ZAMAN; Kazak, Kırgız, Özbek, Uygur, Tacik, Türkleri dillerinde 'HEMŞİN' kelimesinin karşılığı 'HER ZAMAN' demektir. Yanı bize bir şey sorulduğu zaman nasıl ki 'HER ZAMAN' diyoruz, bu Türk devletleri insanları da 'HEMŞİN' diyorlar. 
2- HEMŞİN = HALA; Tatar Türkleri dilinde ise, 'HEMŞİN' kelimesi 'HALA' demektir.
3- HEMŞİN = AYRICA: Türkmen ve Uygur Türkleri de 'AYRICA' kelimesinin karşılığı olarak 'HEMŞİN' derler.

HEMŞİN adının anlamı ve esas cevabı, şimdi sizler bulun. Bence 1. sırada ki 'HER ZAMAN' da saklıdır. 'Biz artık her zaman burada kalacağız' anlamında 'HEMŞİN' denmiş ve yer ismi bu şekilde takılmıştır.

'ZUĞA' nın da kelime olarak işte Türk Dünyasında ki anlamları;

1- Dümdüz-Düz: Kazak, Tatar ve Tacik Türkleri. 'DÜMDÜZ veya DÜZ' yere 'ZUĞA' derler.
2- Doğruca: Tatar ve Uygur Türkleri.
3- Uzatmak: Avar, Çeçen, Çuvaş, Tatar, Kırgız ve Yakut Türkleri.
4- Hemen: Özbek ve Türkmen Türkleri.

Zuğa'nın anlamı da1. sırada ki 'DÜMDÜZ' kelimesi Kazak, Tatar, ve Tacik Türkleri tarafından kullanıldığına göre, bu isim 'Dümdüz Yer' anlamına gelen 'ZUĞA' olarak bu Türkler tarafından söylenmiş ve buraya verilmiştir.

İşte Şakir Bey'in yorumda bahsettiği ZUĞA daki düzlük yer ve  'ÇOPENDÖZ ve ÇUPENDUZ' un Türk dünyasında ki karşılığı;
Kazak, Uygur, Kırgız, Tatar ve Tacik Türklerinin dillerinde 'ÇOPENDOZ'='ÇOBAN' demektir. 
Türkler buldukları uygun yerlerde spor mahiyetinde her zaman savaş oyunları yapmışlardır ve ÇUPENDUZ de düzlük yerde oynanan bir savaş oyunudur.

Demek ki Amerikalıların Kovboyları olduğu gibi, Türklerinde eskiden aynen ona benzer ÇOPENDOZ dedikleri, bizim ÇOBAN dediğimiz kahramanları vardır. Türkler aynı zamanda doğadan ve diğer canlılardan da esinlenerek hareket etmişler, Türk Ordusunda ki düşmana karşı kapama savaş taktiği, Kurtların avlarını yakalamak için hilal ay şeklinde halka olup, av ortaya girdiği zaman halkayı kapatma suretiyle yakalama taktiklerinden alınmıştır. 

'SENOZ' Rize Çayeli de yerleşim yeri;
1- Şen özlü: 
Kazak, Kırgız Türkleri Uygur, 
2- Yaşlanmış-Özet: Türkmenler, 
3- Anlamlı: Azerice,
4- Şehvetli: Uygur, Özbek Türkleri,

Rize Fındıklı Ihlamurlu Köyü'nün eski adı 'ZUĞU' nun anlamı da Türk Boyları dilleri arasında araştırıldığında anlamları şöyledir:

1- Güneş: Kazak, Tatar ve Tacik Türkleri.
2- Kaza: Türkmence.
3- Korna: Azeri Türkleri.
4- Davul: Avar, Çeçen, Çuvaş, Tatar ve Yakut Türkleri.

Bu isim de 1. sırada 'GÜNEŞ ALAN YER' e 'ZUĞU' veya 'ZUGU' dediklerinden, Kazak, Tatar veya Tacik Türkleri tarafından bu yerlerde yaşanmış ve bu ad verilmiştir. 

Rize Fındıklı Aslandere ve Beydere Köyleri eski adları; 'ÇUKULİT ve ÇUPE' Türk Boyları arasında ki dillere göre kullanılan isimleri şöyledir:

ÇUKULİT; 
1- Serin: Kazak, Tatar, Kırgız, Çeçen ve Çuvaş Türkleri.
2- Küçük: Tacik, Özbek ve Kazak Türkleri. 
3- Saçma sapan: Uygur ve Tacik Türkleri.
ÇHUPE;
1- Şurup: Kazak, Tatar, Tacik, Özbek, Kırgız ve Türkmenler.
2- Zırva: Uygur Türkleri.
3- Öpücük: Kırgız ve Çuvaş Türkleri.
Bunlarında büyük bir ihtimalle 1. sırada ki Türkler tarafından bu isimlerin verildiği söylenebilir.

Rize Ardeşen yeni adı Yeniyol Köyü, eski adı 'OCE' nin anlamı; Türk Boyları dillerine göre hemen hemen her boyda mevcut olup anlamı 'OKYANUS' demektir.

1- Okyanus: Kazak, Tatar, Azeri, Çeçen, Tacik, Çuvaş, Kırgız ve Yakut Türkleri.
2- Ah: Özbek.
3- Ekim: Uygur ve Kazak Türkleri. 
4- Yakında: Türkmenler

Oce ismi de 1. sırada ki 'OKYANUS' tan bu Türkler tarafından verilmiştir. Çünkü Oce'nin neresinden bakarsan bak Kara Deniz ayaklarının altında Okyanus gibi serilmiştir ve bugün Turist Cenneti haline gelmiştir.

Hopa'da bulunan Hemşinli köyler; Çay Fabrikası, Güvercinlik,  Koyuncular ve Çavuşlu Köylerinin eski adlarını bilmediğim için araştırma yapamadım. Saygılarımla. 
Son güncelleme: 31.12.2024

YORUMLAR:
Şakir Aksu
Recep Bey Zuğa konusunda bir bilgi daha vermek isterim.
Hemşin ilçesinden Zuğa’ya giden yolda büyük bir düzlük vardır. Bu düzlük alanın adı ÇUPENDÜZ’dür.
Afganistan Türklerinin oynadığı bir oyun vardır. Büyükçe bir meydanın ortasına bir kazık çakılıp bu kazığa da bir buzağı veya oğlak bağlanır. Meydanın her iki başında atlı gruplar atlarını bu buzağı veya oğlağa doğru sürüp onu kendi alanlarına getirmeye çalışırlar. Avlarını birbirine kaptırmamak için mücadele ederler. Bu oyunun Afganistan’daki adı Buzkaşi’dir. Türkiye’de Kars, Erzurum, Sivas gibi illerimizde oynanır ve adı Gökbörü’dür.
İşte bu oyundaki savaşçı, yiğit at binicilerinin adı ÇOPENDOZ’dur.
Pazar sahilinden yaylalara kadar olan bölgede bu oyunun oynayabileceği tek düzlük alan ÇUPENDUZ’dur…
'ÇUPENDUZ' Kazak, Uygur, Kırgız, Tatar ve Tacik Türklerinde 'ÇOBAN' demektir.



7 Aralık 2024 Cumartesi

UYARI

 

Yüce Türk Milletine Uyarı

“Türk Milletine taaruz eden düşman, önce Türk Subayını aşağılamak, halkın gözünde küçük düşürmek ister”

Mustafa Kemal Atatürk’ün, 31 Temmuz 1920 tarihinde, Afyonkarahisar Kolordu Dairesi’nde subaylara hitaben yaptığı konuşmanın tam metni:

Efendiler!

Eski silah arkadaşlarımla böyle yakından ve samimi temasta bulunmaktan büyük vicdani zevk hissediyorum. Sizinle oturup uzun hasbıhal etmek isterdim. Fakat çoksunuz; müsait yer de yoktur. Bu sebeple hissiyatımı birkaç cümle ile mülahaza etmekle yetineceğim.

Arkadaşlar! İNGİLİZLER ve YARDIMCILARI milletimizin bağımsızlığını imhaya karar vermişlerdir. Milletler bağımsızlıklarını hiç kimsenin lütuf ve atıfetine borçlu değildir.

Hiç kimse kimseye, hiçbir millet diğer millete hürriyet ve bağımsızlık vermez.

Milletlerde tabiaten ve yaratılıştan mevcut olan bu hak, milletlerce kuvvetle, mücadele ile mahfuz bulundururlar. Kuvveti olmayan, dolayısıyla mücadele edemeyen bir millet, mahkum ve esir vaziyettedir. Böyle bir milletin bağımsızlığı gasp olunur.

Dünyada hayat için, insanca yaşamak için bağımsızlık lazımdır. Bağımsızlık sahibi olmak için kuvvet sahibi olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icap eder.

Kuvvet ordudur. Ordunun hayat ve saadet kaynağı, bağımsızlığı takdir eden milletin, kuvvetin lüzumuna olan vicdani imanıdır.

İngilizler, milletimizi bağımsızlıktan mahrum etmek için, pek tabii olarak evvela onu ordudan mahkum etmek çarelerine giriştiler. Mütareke şartlarının tatbikatı ile silahlarımızı, cephanelerimizi, bütün müdafaa vasıtalarımızı elimizden almaya çalıştılar. Sonra kumandalarımıza ve subaylarımıza tecavüz ve taarruza başladılar. Askerlik izzetinefsini yok etmeye gayret ettiler. Ordumuzu tamamen lağvederek, milleti bağımsızlığını muhafaza için muhtaç olduğu dayanak noktasından mahrum etmeye teşebbüs ettiler. Bir taraftan da müdaafasız, ordusuz bıraktıklarını zannettikleri milletin de izzetinefsine, her türlü haklarına ve mukaddesatına taarruzla milleti alçaklığa, boyun eğmeye alıştırmak planını takip ettiler ve ediyorlar.

Herhalde ordu, düşmanlarımızın birinci taarruz hedefi oldu. Orduyu imha etmek için mutlaka subayını mahvetmek, aşağılamak lazımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta engeller ve müşkülat kalmaz.

Bu hakikat karşısında ve içinde bulunduğumuz vaziyete göre subaylar heyetimize düşen vazifenin mahiyeti, ehemmiyeti ve kıymeti kendiliğinden meydana çıkar.

Milletimiz hür ve bağımsız yaşamak lüzumuna tam bir iman ile kani olmuş ve buna kati azim ile karar vermiştir. Zaman zaman şurada burada üzüntü verici karaktersizliklerin görülmüş olması hiçbir vakit milletimizin genel kanaatine, hakiki imasına sekte vurmamıştır ve vuramayacaktır.

Dolayısıyla kuvvetin, ordunun vücudu için lazım olduğunu söylediğim kaynak -ki milettin vicdani imanıdır- mevcuttur. Ordu ise arkadaşlar, ancak subaylar heyeti sayesinde vücut bulur. Malum bir askeri hakikat, felsefi hakikattir. Ordunun ruhu subaylardadır. O halde subaylarımız, düşmanlarımız tarafından yıkılmak istenilen ordumuzu tamir edecek ve canlandıracak ve ordu ve milletimizin bağımsızlığını muhafaza edecektir.

Millet, bağımsızlığının muhafazasından ibaret olan hayati gayesinin teminini ordudan, ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler. İşte subayların yüce vazifesi budur.

Allah göstermesin, milletin bağımsızlığı ihlal edilirse bunun vebali subaylara ait olacaktır. Subaylar, izah ettiğim yüce, mukaddes ve bütün açılarda üzerlerine düşen vazife itibariyle, bütün mevcudiyetleriyle ve bütün dikkat ve ferasetleriyle giriştiğimiz bağımsızlık mücadelesinde, birinci derecede faal ve fedakar olmak mecburiyetindedirler. Şahsi ve hususi hayatları itibariyle de subaylar, fedakarlar sınıflarının en önünde bulunmak mecburiyetindedirler. Çünkü düşmanlarımız herkesten evvel onları öldürürler. Onları aşağılar ve hor görürler. Hayatında bir an bile subaylık yapmamış, subaylık izzetinefsini, şerefini duymuş, ölümü küçümsemiş bir insan, hayatta iken, düşmanın tasarladığı ve reva gördüğü muamelelere katlanamaz. Onun yaşamak için bir çaresi vardır: Şerefini korumak! Halbuki düşmanlarımızın da kastettiği, o şerefi ayaklar altına almaktır.

Dolayısıyla subay için “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM” vardır. Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz. Bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız. Milletimizi daima bağımsız görmekten bahtiyar olacağız. Atatürk’ün Bütün Eserleri, 9. cilt

Bu sözleri anlamak, iyi değerlendirmek ve yorumlamak, olaylarla karşılaştırıp ders almak, yüce Türk milletinin ilk görevidir. Saygılarımla.

5 Aralık 2024 Perşembe

EN BÜYÜK LİDER


Adı; Arnold LUDWIG; ABD’li bir Psikiyatri Profesörü. Bu adam hayatında Türkiye'ye hiç gelmemiş.

Bir kitap yazmış, kitabın adı; 'KING of the MOUNTAIN'

Kitapta bir bölüm var; 'In one of the most comprehensive and insightful studies of political leadership ever undertaken.'

İsminden anlaşılacağı üzere, dünyada ülke yönetmiş politikacılarla ilgili bir kitap. Tam 18 yıl araştırmış.

20. yüzyılda Dünya liderleri ile ilgili bir seri araştırmayı kapsıyor kitap. Dünyadaki liderler arasında 2000 (iki bin) kişiyi belli ama aynı ölçütlere göre değerlendirmiş.

Ülkeleri yönetmiş, Saddam’dan Kaddafi'ye, Mao'dan Roosevelt'e, De Gaulle'den Nehru'ya, Churchill'den Hitler'e, Mussolini'den Mandela'ya, Stalin'den Nasır'a ve Arafat'a hepsini incelemiş.

Kitap çalışması tam 18 yılı geçmiş bile.

Bu kapsamlı araştırma sonunda öne çıkan belli başlı 377 devlet adamını belli ölçütlere göre değerlendirmiş. Öne çıkan liderlerin hepsine aynı olmak üzere 200 kadar değişik kıstas uygulamış. Bu kıstaslara göre, 1'den 31'e kadar değişken puanlar verip değerlendirmiş ve bir sıralama yapmış.

Uyguladığı testin tam adı, “Political Greatness Scale” (PGS) olarak tanımlamış.

Buna göre;

Örneğin; en çok Roosevelt ve Mao 30’ar puan almışken, Nehru 25, Churchill 22, Golda Meir 12, Fidel Castro 23, Lenin 28, Khomeini 23, Kennedy 15 puan almışlar.

Sadece tek bir lider 31 puanla ilk sırayı almış.

Bu lider de 'Visionary' sıfatıyla, 20. yüzyılın gelmiş geçmiş en büyük devlet adamı unvanına layık görülmüş. Kim olabilir diye merak ettiniz haklı olarak. Evet işte o lider devlet adamı, Mustafa Kemal ATATÜRK ! Yanı 18 yıllık çalışması sonucunda dünyanın en büyük devlet adamı olarak Mustafa Kemal Atatürk'ü tespit etmiş.

En ilginç olan husus, yazılı ve görüntülü Türk basını bu haberi duyurmamış olması. Türk halkı, gurur duyduğu Atası hakkındaki bu güzel haberden mahrum bırakılmış.

Bizim asıl görevimiz, sizden saklanan bu gerçek bilgileri sizinle paylaşmaktır. Ey büyük Türk Ulusu, işte görün, en büyük lidere nasıl saygısızlık ediliyor. Ancak bu saygısızlık, onun yüceliğini daha da artırıyor. Saygılarımla... Alıntı.