1876 yılında Dedem Ali doğmuş ve o da Babası Büyük Dedem Yakup gibi taş ustası olarak bu köyde yaşamağa devam etmişler. Soyadı Kanunu çıkmadan önce, babalarının ismi ve yaptıkları işle anıldıklarından, bizlere de Taşçıalioğlu demişler. Cumhuriyetle birlikte 'Öztürk' soyadını almışız. Bazı akrabalarımız sonradan tekrar 'Taşçı' soyadını almışlardır. Osmanlı 1831 ve 1844 yıllarından önce sivil insanlar üzerinde sağlıklı bir sayım yaparak nüfus kayıtları tutmadığından, daha önceki nüfus kayıtları, kesin olarak bilinmemektedir.
Dedem Ali, o zaman ki adı Zuğu Sufla şimdiki Sulak Köyünden geniş araziler çevirerek imar etmiş. O zaman ki ihtiyaçlara göre her tarafta fındıklar dikmiş, geniş bahçe dedikleri tarlalar açarak mısırlar ekmişler ve geçimlerini sağlamışlar. Amcam Hüsnü'ye kalan 'Sarının Kapısı' dedikleri yerlerde fındık dikerken, Sulak köyü Muhtarı Kazim Bayraktar yanına gelir ve kendisine sulus vererek askere çağrıldığını söyler. Dedem Ali çapayı elinden atar ve oraya oturur. Kaçak tütünden birer sigara sararak içerlerken Muhtara "Gidişi var dönüşü yok, Kazim." der. 1913 yılının Kasım ayında, 37 yaşında iken, altı yıl kadar önce kaçırarak evlendiği Hanife'yi çocukları ile geride bırakır ve o yöreden toplanan 20 kişi ile birlikte klavuz eşliğinde yaya olarak Okura Bayırı yolundan Kars-Sarıkamış'a askere giderek Osmanlı Kafkas Ordularına katılır. Ya donarak şehit olduğu, veya Ruslara esir düşerek Hazar Denizinde Nargin Adasında zindanlarda aç susuz şehit olduğu tahmin edilmektedir.
Dedem Ali, o zaman ki adı Zuğu Sufla şimdiki Sulak Köyünden geniş araziler çevirerek imar etmiş. O zaman ki ihtiyaçlara göre her tarafta fındıklar dikmiş, geniş bahçe dedikleri tarlalar açarak mısırlar ekmişler ve geçimlerini sağlamışlar. Amcam Hüsnü'ye kalan 'Sarının Kapısı' dedikleri yerlerde fındık dikerken, Sulak köyü Muhtarı Kazim Bayraktar yanına gelir ve kendisine sulus vererek askere çağrıldığını söyler. Dedem Ali çapayı elinden atar ve oraya oturur. Kaçak tütünden birer sigara sararak içerlerken Muhtara "Gidişi var dönüşü yok, Kazim." der. 1913 yılının Kasım ayında, 37 yaşında iken, altı yıl kadar önce kaçırarak evlendiği Hanife'yi çocukları ile geride bırakır ve o yöreden toplanan 20 kişi ile birlikte klavuz eşliğinde yaya olarak Okura Bayırı yolundan Kars-Sarıkamış'a askere giderek Osmanlı Kafkas Ordularına katılır. Ya donarak şehit olduğu, veya Ruslara esir düşerek Hazar Denizinde Nargin Adasında zindanlarda aç susuz şehit olduğu tahmin edilmektedir.
Gerçekten gidişleri olmuş, dönüşleri olmamış. Hepsi şehit düşmüşler. Babam Veyis beş yaşlarında, Amcam Hüsnü annesinin karnında yetim kalmışlar. Bir de Recep isminde babamın amcası var. Onun kayıtları hiç yok. Yedi-sekiz yaşlarında ağaçtan düşerek ölmüş. Ayşe Halamdan başka, Havva isminde 1899 doğumlu bir Halam daha var. Ancak yedi-sekiz yaşlarında yanarak öldüğü söylenir. İşte nufüs kayıtlarımız.
Lütfen üzerine tıklayınız
Lütfen üzerine tıklayınız