Ağuiçen ocağı.
Osman Coşkun'dan alıntı
İSYANLARIN YORUMU-1
Jwaldeh:
“İngiltere (günümüzde ABD) Türkiye’ye zarar vermek için hep Kürtleri
kullanmıştı; Cihan Harbi’nde, Türkiye’yi sırtından vursunlar diye Kürtleri
ayaklandırmak için ajanlarını, Lawrence ve Noel’i, göndermişti; aşiretleri
silahlandıran ve kışkırtan ajanları yine ordaydı.”
Armstrong:
“İngiltere Musul’u ve onun petrolünü istiyordu. Musul’un ve Irak petrolünün
anahtarı da Kürtlerdi. Gizli faaliyetlerle İngiltere, Türkiye’yi Musul’dan
vazgeçirmeye çalışıyordu. Şeyh Sait Padişah-Halife’nin, vatan haini Vahdettin’in
uğruna savaşa girmemiş miydi? İngiltere’yle o yaşlı dalkavuk arasındaki
bağlantıyı herkes biliyordu. Ve muhalefet liderleri cumhuriyeti parçalamak ve
onların Türkiye’sini mahvetmek üzere bu çeteye katılmışlardı.”
Kürtçü
ırkçıların iddia ettikleri tersine, isyanların hiç birinin Kürtçülüklerle ilgileri yoktur.
Koçgiri isyanı, Yunanlılara karşı mücadele verildiği sırada patlak verilmişti.
Bu isyana Sünni Zazalar ve Kürtler destek vermemiştir. Hatta Koçgiri aşiretine
mensup bazı alt kollar bile isyana katılmamıştır.
Şeyh Sait
isyanına Kürt-Zaza Alevileri destek vermediği gibi Türk kuvvetleri yanında yer
aldılar. Bu isyan, açıklandığı gibi hilafetin kaldırılmasına karşı mollaların
isyanı görünse de arkasında Musul meselesi yüzünden İngilizlerin parmağı
vardır.
Ayrıca Şeyh
Sait isyanına hala Terakkiperver partisi içindeki halifesever kafalar da el
altından destek olmuştur.
Seyit Rıza
isyanı sırasında da Türkiye Hatay meselesi ile uğraşıyordu. Bu isyana da Sünni
Kürtler ve Sünni Zazalar destek vermemiştir. Hatta Dersim’deki çok az sayıdaki
aşiret isyana katılmıştır. Sonuç olarak hiçbir isyan Kürt devleti kurmak için
yapılmamıştır.
Bu
isyanların hiç biri Kürtler değil, Zazaların çıkardığı isyanlardı. İsyanlarda
asla dil ve milliyet belirleyici olmamıştır dolayısıyla Kürtçülükle ilişkileri
yoktur.
Soileau:
“Dersimi’nin anlatımlarında "Kürt ordusu", "Kürt
kuvvetleri", "Kürt askeri", "Kürt subayı", "Kürt
Askeri Divanı Harbi", "Kürt askeri heyeti" gibi, bir devlete ait
olduğu izlenimini veren birimler/ terimler kullanarak, meydana gelen olayları
"Kürt bağımsızlık savaşı" olarak lanse etmek istemiş ve milliyetçi
ideolojisini meşrulaştırma amacıyla abartılarla kurgulamıştır. Zira Dersimi'nin
anlatılarını ne resmi arşiv belgeleri ne de yerel sözlü kaynaklar doğrulamaktadır.”
Ticareti,
sanatı, parayı elinde tutan Ermenileri ve Rumları geçmiş yüzyılda kışkırtan ve
Türklere karşı savaşmaları için her desteği veren Batı, tehcirde Ermenilere ve
mübadelede giden Rumlara yardım yapmamıştır. Çünkü istediği Anadolu’yu onlardan
boşaltmak, boşalan yerlerini kendi şirketleri ile doldurmaktı ve öyle de
yaptılar.
Yanlışa
karşı çıkmak, yeni yanlışlar üretmek için olmamalıdır. İsyanların temelinde
yeniliklere karşı çıkan, halkı yüzlerce yıldır sömüren feodal yapının
temsilcilerini emperyalizmin tetiklemesiyle oluşturduğu gerici hareketlerdir.
Emperyalizm bugün olduğu gibi dün de her fırsatta Kürt kartını sahaya
sürmüştür.
Devlet
içinde devlet olan ortaçağ zihniyeti aşiret yapısını yıkarak halkı kulluktan
özgür yurttaş olmaya, okullarla tanıştırmaya ve dünyaya açmak için aşiret
yapılanmasının yıkılması şarttı. Mustafa Kemal, halkı bu gerici, ilkel ve
karanlık zihniyetin elinden kurtarmak için kararlıydı.
Astahov:
“Kürtlerin ezici bir çoğunluğu milli harekete katılmaktan uzak durdular; zaman
zaman da tam tersine, TBMM'ye karşı İngiliz ve Konstantinopol entrikalarının
etkisinin eksik olmadığı bir dizi isyana giriştiler.”
Dersim
milletvekili Aygün:
“Dersim 1938'e dair Komünist Enternasyonal tarafından yapılan ''gerici aşiret
isyanı'' şeklinde değerlendirmektedir.”
Meydan:
“Şeyh Sait isyanında Kürtçü faşistlere göre 100 bin kişi katledilmiştir.”
Gül:
Dersim’de, [1938 yılının 10 ağustosunda binlerce insan kurşuna
dizilmiştir. Casus olarak gönderilen bir kadın yakalanmış (O zamanın
Dersim’inde kadın Türkçeyi biliyor ve asker-eşraf arasına casusluk yapabiliyor)
1938’de onlarca kadın kendini asmış veya uçurumlardan atmış. Nehir insan
cesetleri ile dolu olduğu için su içemeyen askerler susuzluktan öldü.]
İnsan
cesetleri baraj olmuş gibi koca nehri tıkadı, aşağı su sızdırmadı ve su
bulamamış askerler (aylarca susuz kalmış olmalı) susuzluktan ölmüşler. Bu kirli
bilgiler belge-tarih diye kitaplaştırılıyor ve bu ve benzeri yalanlara tepki
gösteren dürüst bir Kürtçü ortaya çıkmıyor.
Mollaların,
şeyhlerin, seyitlerin… alanı genişledikçe, halkın ıstırabı büyüyordu.
Cumhuriyet idaresine karşı halkı aldatmada, kandırmada ve şuursuzca isyana
sürüklemede din adına din adamları olmuştur.
Kürtçü ırkçıların arzuladığı gibi Dersim; şeyhlerin, seyitlerin, pirlerin yönetiminde
olmuş olsaydı eğer, halk hangi çağı yaşardı?
Dersim isyanı bastırılırken elbette görevini kötüye kullananlar, masumlara
zulüm yapanlar olmuş ama bir katliam yaşanmamıştır.
Kürtçü
ırkçıların siyasi oluşumu parti dinden geçinen dinci geçinenler gibi Atatürk’ü
anma, cumhuriyet kutlamaları gibi etkinlikleri asla hazetmezler ve hatta
katılmazlar, anmazlar, kutlamazlar.
Çünkü geçmişte Atatürk’e karşı isyan eden şeyhlerin, seyitlerin, ağaların
torunlarıdır da ondan.
“Şeyh Sait olayının hazineye verdirdiği kayıp 25 milyon liradır. Sadece Irak
petrollerinin gelirinden, İngiltere lehine vazgeçmenin bedelinin (yılda) 500
bin Sterlin olduğu düşünülürse, işin vahameti anlaşılacaktır. Harekâttan on yıl
sonra bile 1948’de, “yalnız Dersim merkezi için yılda 3 milyon lira”
harcanmaktadır.”
Halkın
yanında olan bir zihniyet, halkı ezen, sömürenlere karşı cephe alması
gerekmiyor mu? Hem halkın yanında hem reislerin, seyitlerin yanında. Hem
ezilenden, sömürülenden yana, hem ezenden, hem sömürenden yana… Binbir surat
gibi.
Cavadbeyli:
“Kürtler saf ve eğitimsizler; bunun içinde bütün yabancı güçlerin oyununa
geliyorlar.”