SAYFALAR

7 Kasım 2012 Çarşamba

BEN KATİL

1998 yılında Çankaya da ki barlarda ekibimle uygulamalar yaptık ve çok sayıda şüpheli yakaladık. Emniyet Müdürlüğünde durumlarını tetkik ettikten sonra bir kısmını salı verip, bir kısmını nezarete attık.

Evime gitmek üzere saat 05.00 sıralarında Emniyet Müdürlüğü kapısından çıkarken, nizamiye nöbetçi memurlarıyla tartışan bir bayan gördüm. Bu güzel ve temiz giyimli bayan orada polislere bağırıp duruyordu. Polisler uzaklaştırmak isteseler de o gitmiyor, başlarına bela olmağa çalışıyordu. Yanlarına gittim ve ne istediğini sordum. Bu bayan Gürcü imiş ve Türkiye de randevu evi çalıştırıyormuş. Biz de farkında olmadan sermayelerinden bir bayanı yakalamışız. O nu görmek için gelmiş, polis memurları içeri almayınca bağırıyormuş. Bayanı arabamın yanına çağırttım. Yanıma geldi, polisleri bana şikayet ediyordu. "Sizin ne biçim polisleriniz var? Bazen yakalıyorlar, suç susuz bırakmıyorlar. Bazen da suçluyuz yakalamıyorlar. Veya yakalayıp bırakıyorlar.

"Ben şimdi arkadaşımı görmek için içeri girmek istiyor. Yalvarıyor, yok almıyor. Ben katil şimdi birini öldürdüm teslim oluyor, diyor, gene yok, almıyor. 'Sen şimdi git katil isen biz seni sonra yakalarız' diyorlar. Sizin polisleriniz ne biçim polis? Bey" diyordu bana. Onu da göz altına aldım. GBT sini sorduk kendisinin haberi yok. Yedi ay kesinleşmiş hapisliği vardı ve İnfaz Büro Amirliğince aranıyordu. Sermayesi serbest kaldı, kendisi cezaevine girdi. Hakikaten az evvel dediği oldu.

6 Kasım 2012 Salı

MEMO

Bizim Memo Diyarbakır'da doktora gider. Doktor muayene eder ve Memo'ya iki kutu hap yazar. "Bak oğlum kutuların içindeki hapların biri beyaz biri kırmızı renklidirler. Beyazları aç karnına, kırmızıları tok karnına, her sabah birer tane içeceksin." der. 

Memo muayene haneden dışarı çıkınca unutur ve geri döner doktora "Doğtor beg beyazı, yoğsam kırmızıyı aç karnına içeceğim?" diye sorar. Doktor " Beyaz önce, aç karnına, kırmızı sonra tok karnına" der. 

Memo doktorun yazıhanesinden ayrıldıktan sonra tekrar unutur, geri döner, doktora birdaha gider sorar ve öğrenir. Memo eve gelir tam ilaçları içecek ki aksilik ya yine unutur, Doktora muhtarın evinden telefon açar "Doğtor beg ben Memo, dün bana ilaç vermiştin ya. O ilaçların beyazını mı, yoksam kırmızıyı mı aç karnına içecektim? Unuttum" der. 

Doktor biraz sitem eder gibi "Oğlum beyazı önce aç karnına, önce, beyaz." diye tekrar tarif eder. Memo da gelir evine çıkarır ilaçları, fakat hay Allah yine hangisi önce unutur. 

Bu sefer Doktora pek yüzü yok ya, komşusu Şeyhmus'u gönderir Muhtarın evine, Şeymus doktora telefon açar. "Doğtur beg, dün bizim Memo sana gelmiş, sende ona iki ilaç vermiş. İlk içeceği beyazdır, yoğsam kırmızıdır?" der. Doktorda gına getirmiş ya zivanadan çıkar ve" Sizin Memo ZIKKIM içsin zıkkım" der telefonu kapatır. İkinci defa telefon çalar. Karşı taraftan Memo'nun komşusu Şeyhmus "Doğtur beg, bizim Memo zığğımı aç karnına mı yoksa toğ karnına mı içsin" der.

5 Kasım 2012 Pazartesi

BİZ HEMŞERİ

1998 yılında yeni Ahlak Büro Amiri iken gece saat 03.00 sıralarında Akayı yokuşunda Valentina pavyona baskın yaptık. Kontrollerden sonra hayretler içinde kaldım. Ben çok sayıda kaçak yabancı kadın yakalayacağımı düşünürken bir tek tane kartsız çalışan Türk konsomatris yakaladım. Zaten üç tane Türk vardı biri kartsız. O na da "Biz ikimiz de Türk'üz, hemşeriyiz, seni bağışladım, götürmüyorum. En yakın zamanda gel kartını çıkart" dedim ve bayanı bıraktım.

Bayan çok sevindi, yanımdan ayrılamıyordu. Belki de biz onlara yaptığımız iyiliklerin yüzü hürmetine sağ ve kazasız belasız kalabiliyorduk. Üç gün sonra aynı pavyona, aynı saatlerde şoförüm ile gittim. Bir masaya oturduk. Garsonlar hemen geldiler etrafımızda dolanmağa başladılar. 'Aviller geldi, nasıl üteriz' diye her gelen bir şeyler soruyordu. Birer tane orta şekerli kahve söyledik. Garsonlar gittiler epey bir zaman yanımıza hiç kimse gelmedi. Biraz sonra geldiler. Nerdeyse bizi döveceklerdi. Bir tanesi, müdürleri miydi bilmem; "Burası söğüt gölgesi değil, içki içeceksin, karı kaldıracaksın ki para kazanalım, Babalık." dedi. Ne ise korkudan işi viskiye çevirdik. Ben hiç içmedim öyle önümde durdu. Şoförüm gizli gizli viski yi götürüyordu. Garsonlar yanımıza öyle iştahsız gelip gidiyorlar fırsat kolluyorlardı fakat cesaret edip te bir şey de yapamıyorlardı.

Az içtiğimiz için biraz da rahatsız etmeğe başladılar. İçeride 100 kişiden fazla Rus konsomatris ve sanatçılar vardı. Halbuki kontrole gittiğim zaman bu sayı 10-15 kadar hepsi de bizden izinli idiler. Lavabodan üç ekibime anons ettim. "Hemen intikal edin ve Valantina da uygulama yapın" dedim. 15 dakika sonra içerinin ışıkları iki defa sönüp, yandı. Anladım, erkete ekiplerimi görmüş ve içeri haber vermişti. Neler olduğunu anlamak için şoförüm de ben de ayağa kalktık. Bir karışıklıktan sonra o kadar Nataşalar yok olmuştu. Hayret deprem veya yangın provası yapar gibi Nataşalar bir den bire kayıp olmuş ortalıkta hiç bir Nataşa kalmamıştı. Ekiplerim önce beni görmediler. Öyle üstün körü bir arama yaptılar. Hiç bir şey yok, her şey yasal. Hatta bir ekibimin Amiri Pavyon sahibine, beni kötüledi; "Dün akşamda burada uygulama yaptık. Bir noksanınızı yakalayamadık. Bir daha neden uygulama yaptırıyor anlamadım ki. Kusura bakma kardeş" dedi. Bazıları bu yerin müsteciri  ile sarmaş dolaş olurken, ekiplerimden bir memur beni tanıdı ve tam gideceklerdi ki ben meydana çıktım. Hiç kimseye bir şey sormadan yerimden kalktım gittim ve elbise dolabının yanında durdum. Kapağı çektiğim zaman kocaman bir kapı açıldı ve içeri girdim. İçerisi hangar gibi büyük, karanlık ve müthiş bir parfüm kokuyordu. Burası zula tabir edilen bir yerdi ve o kaçak Rus kızları her hangi bir tehlike anında bu gizli yerde saklıyorlardı.

Bu hangar gibi gizli yerde  100 den fazla kaçak Nataşa yakaladık. Bayanların hepsini aldım. Kaçak çalışıyorlardı. Hatta ikisinde AİDS hastalığı tespit edildi. İzinsiz yabancılar yurt dışı edildi. Pavyon yedi gün kadar kapatıldı. Pavyon sahibine yalakalık eden memurların da tabi icabına bakıldı. Çünkü ben Ahlaka gittiğim ilk gün onlara söylemiştim; "Ben para yersem siz iki misli yeyin, yemezsem yanımda sizlerde yiyemezsiniz" diye.