SAYFALAR

23 Ekim 2013 Çarşamba

MERAK

Bazen düşünüyorum da bu dünyayı, yeri göğü, görülen her ne varsa Allah yaratmış. Ona hiç şüphe yok. Çünkü bu dünya, yer gök, her şey o kadar mükemmel yerli yerinde tasarlanarak hiç kusursuz yaratılmış ki, tesadüfen olmasına hiç imkan ve ihtimal yok. Bütün bu gördüklerimiz, şahit olduklarımız kendiliğinden olabilir mi? Hiç mümkün değil. Çünkü Allah bazı akıllı adamların yaptıklarını da istemezse bozuyor.

Yalnız Allah niçin bizlere görünmüyor? Merak ediyorum. Belki de görünüyor da biz anlayamıyoruz. 'Canlı cansız her şeyde Allahtan bir parça vardır.' derler. Bizleri ve bu alemi de niçin yarattı? Bu da ikinci merak konusu. Acaba bu alemi seyredip eğlenmek zaman geçirmek için mi yarattı. Biz neyiz? Nerden geldik ve nereye gideceğiz. Allah her iki tarafında hakimi olduğuna göre insanlar ha bu dünyada yaşamış, ha öteki dünyada yaşamış onun için hiç fark etmiyor. Her iki dünyada, veya varsa başka bir dünyada da Onun elindeyiz, Allahtan kaçıp kurtulmak yok. O sadece akıl fikir vermiş onları yerli yerinde kullanmayanları takip edip hak edene gereğini yapıyor.

Çok saygı duyduğum bir din adamına sordum: "Allah Amerika da veya Afrika da ki karınca ile Türkiye de ki bir karınca veya canlıyı mesela bizleri aynı anda nasıl görüp biliyor?" diye. Bir değil bir kaç hocaya sordum da bir tanesi bana da çok uygun görülen şu cevabı verdi: "Şu anda görüyorsun televizyonda filim veya diziler oynuyor ve bizler seyrediyoruz. Yanı açıkçası bizler onları görüyoruz. O televizyonda oynayan seyrettiğimiz kişiler, dizi kahramanları bizleri görebiliyorlar mı? Tek kelime ile çok harika bir cevap oldu. Hakikaten biz filim ve dizidekileri heyecanla takip edip seyrediyoruz. Fakat o filim ve dizi de oynayanlar bizleri göremiyorlar. Değil mi?

Bu televizyon örneği insanların kullandığı teknoloji. Ki daha başka da bu şekil teknolojiler var. Mesela bilgisayar. En basit herkesin alıştığı ve artık merak dahi etmedikleri Uçakların uçuşu. Bunlar insanların kullandıkları teknolojiler. Kim bilir Allahın daha nasıl teknolojileri var. Bizlerin kaz kafası almıyor ki. Teşbihte hata olmasın günah işliyorsam Allahım beni af etsin. Bektaşi gibi onun işine karışmıyorum da benim ki sadece merak.   

20 Ekim 2013 Pazar

SEVDALIK


Veyis te gençliğinde Sabriye Civelek ile sevdalıklar çekmişler. Hatta daha 16 yaşlarında iken birbirlerini kaçırmışlar. Saklanmak için Veyis kaçırdığı kızla birlikte dayısı Hasan Çavuş'un yanına sığınmışlar. 

Dayısı Yeğeni Veyis ve kaçırdığı kızı saklamamış. Sabriye'yi geri iade etmiş. Fakat o sevdanın yangınları uzun süre kendilerini bırakmamış. Hatta sevdalık çekerlerken birbirlerine attıkları ve sonradan başkalarından duyduğumuz, bir kaç türküler var. Her ikisi de başkaları ile evlenmelerine rağmen bir türlü birbirlerini unutamamışlar. Aşağıda ki türküler tamamen kendi ağızlarından karşı beri söylenmiştir.

Erkek:
-Verduğun çiçekli çurab odamda duvardadur,
Kız:
-Sevduğun senun içun bi bilsen ne haldadur?
Erkek:
-Seni kaçıracağım, evdekiler hep razı.
Kız:
-Öyle mi biliisen, onların cinsi cazı.
Erkek:
-Kız senun sebebune dağa çıkarum dağa,
Kız:
-Came kapılarında ederler su vermağa
Erkek:
-Belumde barabenli, başlatmayın atmağa,
Kız:
-Sen kurşun nerde buldun, güli adam vurmağa
Erkek:
-Alurum başkasını, kız seni çatlatmağa,
Kız:
-Kapıları düz eyle, kocakarı gezmağa.
(Kendi yerine yaşlı bir bayanı vermek istiyorlarmış, kocarkarı onun için diyor.) 

Kızı tebrik etmek lazım. Nasıl biliyormuş.? Hanı kaçırmışta sonra geri vermişler ya. Hakikaten bilmiş ve türkü de de söylemiş:

'Öyle mi biliisen Onların cinsi cazı'

19 Ekim 2013 Cumartesi

şiir BEĞENEMEZ


Bir lokmanın yarısını, yar benimle yer misin?
Başka bir şey istemem, seviyorum der misin?
Yerin değişti sanma, kalbimde aynı yerdesin
Yoksa o yerini sen, yarım beğenemez misin?