SAYFALAR

1 Ocak 2023 Pazar

TÜRKLERLE İLGİLİ TARİHİ SÖZLER

Türkler yalnız bugün değil geçmişte Büyük Hun İmparatorluğundan tutun da, Selçuklu, Osmanlı gibi kurdukları tüm devletlerde, kimseye hiçbir ayrımcılık yapmadan, sen-ben demeden başka milletten, dinden veya mezhepten insanlarla barış, huzur, güven ve uyum içinde yaşamayı bilmişlerdir. 

İşte tarih boyunca dünyaya hükmetmiş Türk devletleri ve Türk Milleti hakkında söylenen sözlerin bir kaçı. Bu sözleri ben söylemedim, araştırmacı ve bilim adamları, tarihçiler söylüyor. Keşke Yunan olsak diyenler iyi okusunlar.

Türkler ölmeyi iyi bilirler. Ben de ölmeyi bilen bir milletin yenilmeyeceğini bilecek kadar tecrübe sahibiyim. -Montecucco

Eğer bir Türk devleti olmasaydı mutlaka yaratmak gerekirdi. -Adolphe Thiers

Bana Türk'lerden kurulu bir ordu verin dünyayı rehin alayım. -Napolyon Bonaparte

Türkler öldürülebilir ama mağlup edilemez. -Napolyon Bonapart

Türkler dünyanın en temiz, en dürüst, en namuslu milletidir. -Pierre Loti

Irk ve millet olarak Türkler, geniş imparatorluklar içerisinde yaşayan kavimlerin en asilidir. -Alphonse de Lamartine


Dünyada iki bilinmeyen vardır. Biri kutuplar, diğeri Türkler -Fransız Albert Sorel

Türkler,devlet yıkmakta ve devlet kurmakta birinci sınıf üstatlardır. -Joseph von Hammer Purgstall

Kılıcı eşsiz bir maharetle kullanan Türk eli, mağlup ettiği insanların yarasını sarmakta da bir o kadar ustadır. -İngiliz Lord Byron

Savaşın zevkini almak isteyen herkes Türklerle savaşmalıdır. -Sir Charles Vere Ferrers Townshend

Haydi beni bir daha tutuklayın İngilizler! Ama görüldü ki tutuklama ve öldürmeyle iş bitmiyor! İşte Türkler, kendi cenaze merasimi için hazırlanan tabutlarını, sahiplerinin başlarına geçirdiler! -Mohandas Karamçand. Türk Kurtuluş Savaşı'nın Türklerin zaferiyle bitmesi üzerine söylenmiş.

Türkler öyle bir millettir ki, eğer saldırırsak tamamını yok etmemiz gerekir. Yoksa bir tane bile hayatta bırakırsak, yeni bir devlet kurar ve intikamını alır. -Adolf Hitler

On ulusun on yiğit adamın gücü tek bir kimsede toplansa yine bir Türk'e bedel olamaz. -Charles Mcfarlane

Türklerle dost ol, ama sakın düşman olma. -Gianni de Michelis

Eğer kendilerini tanımış olsaydınız, Türklere hayran olurdunuz. -İngiliz Sir Mark Sykes

Türklerle savaşmak talihsizliktır. -Sir Winston Churchill

Türk milleti iki bin yıldır profesyonel askerdir. Türklerin mesleği askerliktir. -Donaldson

Ey Türk, titre ve kendine dön! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, kim bozabilir senin ilini ve töreni! -Bilge Kağan

Biz Türk milleti temiz bir milletiz. Biat nedir asla bilmeyiz. Bundan dolayı Tanrı bizi aziz kılmıştır. -Alparslan

Ne Mutlu Türküm diyene! -Mustafa Kemal Atatürk







31 Aralık 2022 Cumartesi

DİVANÜL LÜGATİT TÜRK


DİVAN’ÜL LÜGATİ’T TÜRK İÇİN KAÇ BİLİM ADAMI ÖLDÜRÜLDÜ BİLİYOR MUSUNUZ?

Uzak yerin haberini kervan getirir. Kaşgarlı Mahmud

Kaşgarlı Mahmud tarafından yazılan meşhur eseri Divanü Lügati’t Türk’ü tercüme etmek isteyen çok sayıda Türk bilim adamı Rus ve Çinliler tarafından öldürüldü. İşte Rus ve Çinliler tarafından katledilen Türk bilim adamları…

Dünya üzerinde bir kitap, basımı için bu kadar çok sayıda bilim adamının can vermesine sebep olmamıştır. Bu kitabın ismi; Divanü Lügati’t Türk, yazarı da büyük bilgin Kaşgarlı Mahmud… Bu sene 1000′nci doğum yılı kutlanan ve 2008 yılı da kendi yılı ilan edilen Kaşgarlı Mahmud’un Türkçe’nin ilk büyük sözlüğü ve ilk Türk ansiklopedisi olan Divanü Lügati’t Türk, tam 800 yıl boyunca ortada yoktu; tıpkı bir diğer kitabı Kitab’ül Cevahir gibi…

Divan-ı Lügat’it Türk, geçtiğimiz yüzyılın başında, Ali Emiri tarafından bulundu. Avrasya Yazarlar Birliği Genel Başkanı Yakup Deliömeroğlu, kitabın bulunuşunu şöyle anlatıyor: “Kitabı sahaflarda Ali Emiri Efendi buldu. Ali Emiri Efendi, kitabı satın aldığında duyduğu sevincini şu şekilde dile getirir: ‘Bu kitabı aldım; eve geldim. Yemeği içmeği unuttum…

Bu kitabı sahaf Burhan 33 liraya sattı. Fakat ben bunu birkaç misli ağırlığındaki elmaslara, zümrütlere değişmem.’ Büyük bir coşku içinde olan Ali Emiri Efendi kitabını kimseye göstermek istemedi. Hem kitabı kıskanıyor ve hem de kaybolmasından endişe ediyordu. Devrin ünlü simaları Ziya Gökalp ve Fuad Köprülü gibi şahıslar, Ali Emiri Efendi’nin Divanü Lügati’t Türk’ü bulduğunu işitmiş ve görmek istemişlerse de Ali Emiri Efendi onları kitaba yanaştırmamıştı. Kitabı sadece çok güvendiği Kilisli Rıfat Efendi’ye gösteriyordu.

Ali Emiri Efendi satın aldığında, kitap hırpalanmış ve yıpranmış bir vaziyetteydi. Şirazeleri çözülmüş, formaları dağılmış, sayfaları birbirine karışmış ve numaraları da yoktu. Bu sebeple kitabın eksik mi, tam mı olduğu belli değildi. Ali Emiri Efendi bunun tespitini Kilisli Rıfat Efendi’ye yaptırdı. Kilisli Rıfat Efendi, iki ay müddetle kitabı üç kere okudu, karışmış sayfaları yerli yerine koydu ve numaralandırdı. Daha sonra da kitap Matbaa-i Amire’de üç yıl süren bir maceranın ardından basıldı.

Yakup Deliömeroğlu, kitabı kendi dillerine tercüme etmek isteyen çok sayıda Türk bilim adamının da bu yolda Rus ve Çinliler tarafından şehit edildiğini söylüyor. İşte Rus ve Çinliler tarafından katledilen Türk bilim adamları…

Dîvân ü Lügati’t Türk’ün Türk dünyasında ilk tercüme girişimi Azerbaycan’da oldu. Sovyet Bilimler Akademisi’nin Azerbaycan Şubesi, bu iş için Halid Said Hocayev’i görevlendirir. Hocayev, 1935-37 yıllarında bu görevi tamamlar. Fakat Hocayev ve yardımcılarının başarısının mükafatı, ölüm olur.

1937 yılında bu kez meşhur Uygur şairi Kutluk Şevki ve eğitimci şair Muhammed Ali Dîvân ü Lügati’t Türk’ü Uygurcaya tercüme ettikleri için katledilirler ve bütün çalışmaları yakılır. Kutluk Şevki, hac yolculuğu sırasında uğradığı İstanbul’dan Kilisli baskısını alarak ülkesine götürmüştür. Bilim dünyasına hizmet için giriştikleri iş, kendi sonlarını hazırlar.

Uygurlar, 1944 yılında Şarki Türkistan Devleti’ni kurduklarında, ilk iş olarak Dîvân ü Lügati’t Türk’ün tercümesi işine girişirler. Bu iş için meşhur âlim İsmail Damollam görevlendirilir. Birinci cildin tercümesi tamamlanmıştır ki, Rusya ile Çin anlaşarak Şarki Türkistan Devleti ortadan kaldırılır ve İsmail Damollam öldürülür. Şarki Türkistan’ın Kızıl Çin tarafından işgal edilmesinden sonra Uygur bölgesinde Sinjang Özerk Yönetimi kurulur. Kaşgar bölgesinin Valisi Seyfulla Seyfullin, maddi kaynak da ayırarak tanınmış şair ve tarihçi Ahmed Ziyaî’yi, Dîvân ü Lügati’t Türk’ün tercümesi için resmen görevlendirir. 1952-54 yılları arasında Divanın tercümesi tamamlanır ve Pekin’e basılması için gönderilir. Baskının giderleri de Kaşgar valiliği bütçesinden ayrılmıştır. Ancak Pekin 'karşı devrimcilik ve milliyetçilik' suçlamaları ile Ahmet Ziyaı’yi 20 yıl ağır hapse mahkûm eder ve Ziyaî cezaevinde işkence altında can verir, divanın bütün tercümeleri de yakılır.

Yılmayan Uygurların bir başka girişimi, 1960-63 yıllarında, Çin İlimler Akademisi Şincang Bölümü Müdür Yardımcısı Uygur Sayrami tarafından hayata geçirilir. Fakat hem Sayrani yardımcılarıyla birlikte öldürülür hem de tercümenin metinleri yakılır.

Uygurların Divan’a merakı bütün bu olanlara rağmen azalmamakta aksine artmaktadır. Halkın ve aydınların yoğun isteği ile Dîvân ü Lügati’t Türk İbrahim Muti’in yönetiminde Abdusselam Abbas, Abdurrahim Ötkür, Abdurrahim Habibulla, Abdulreşit Kerim Sait, Abdulhamit Yusufi, Halim Salih, Hacı Nur Hacı, Osman Muhammed Niyaz, Emin Tursun, Sabit Ruzi, Muhammet Emin ve Mirsultan Osmanov’dan oluşan 12 kişilik komisyon tarafından tercüme edilir. Bu tercüme ile Divan, 1981-84 yıllarında Urimçi’de 3 cilt halinde ve 10 bin nüsha basılır.

Divan’ül Lügat’it Türk, Kazakistan ve Azerbaycan’da ise SSCB’nin yıkılışından sonra yayınlanabildi.

Dr. Fahri Solak Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi https://akademiye.org/tr/?p=1884

23 Aralık 2022 Cuma

HER ŞEYİN BİR SEBEBİ VAR

Ömer Seyfettin yazdığı hikayeleri ile ünlü asker bir yazardır. Aynı zamanda Kurtuluş Savaşında da bir çok cephede savaşmıştır. 

Yazarın Filistin cephesinde savaşırken bir hatırasını kısaltılmış olarak aktarmak istedim;

PİÇ

"Almanların yenilmesiyle savaş bitmiş mütareke imzalanmıştı, Filistin'den çekiliyorduk. Bir kaç subay arkadaşla karşı tarafın subaylarıyla çekilme işlerini görüşmek için düşman karargahına gittik. Karşı tarafta Fransız üniformalı bir subay bana sık sık bakıyor gözünü benden hiç ayırmıyordu. Ben buna bir mana veremiyordum.

Fransız subay yerinden kalkıp bana doğru geldi ve "Nasılsın Ömer Seyfettin" dedi. Hayretler içinde kaldım ve; "Beni nerden tanıyorsun? Ben bir yüzbaşıyım öyle tanınacak kadar üst düzey bir kumandan değilim." dedim.

"Ömer biz seninle İstanbul da askerî lisede beraber okuduk. O zaman benim adım Ahmet Nihat'tı." deyince, ben de hatırladım. Hep dini Kur'an-ı eleştiren, Türkleri devamlı kötüleyen, vatan bayrak sevgisi olmayan, bir öğrenci idi amma yine de Fransız subayı olması normal değildi.

"Peki, nasıl Fransız subayı oldun?" dedim.

Dedi ki: "Ne zaman bir savaş olsa Türkler galip gelse içimde üzüntü oluyordu. Türkler kaybetse zarar görse içimde bir sevinç oluyordu, çoğu zaman kendimi ayıplıyor neden böyleyim diyordum. Bir gün Anneme ısrarla bunun sebebini sordum."

"Oğlum dayanamayacağım, anlatayım! İstanbul hastanesinde görevli bir Fransız doktor vardı. Hastaneye gidip gelirken onunla birlikte oldum ve sen o Fransız doktorun oğlusun. Babanın bundan haberi olmadı, şimdi sen öğrendin." dedi.

"Zaten babam bildiğim Türk çoktan ölmüştü. O hastaneye gittim. O tarihte çalışmış o isimde ki doktorun adresini çıkarttım. Fransa’ya gittim, esas babam olan o doktoru buldum. Olanları, Annemin sözlerini söyledim. 'Hiç bir şeyi unutmadım, anneni gerçekten sevmiştim' dedi ve beni kabul edip nüfusuna yazdırdı. Fransız okullarında eğitimimi tamamladım ve gördüğün gibi bir Fransız subayı olarak karşındayım Ömer Seyfettin!" dedi.

Ülkemiz de o kadar çok öyle adam var ki; şimdi milletini, bayrağını, Atatürk'ü, Cumhuriyeti eleştirenleri gördükçe Ömer Seyfettin'i ve yazdığı o hikayesini hemen hatırlıyorum. Alıntı.