SAYFALAR

22 Ocak 2014 Çarşamba

ŞANSIMA BAK

Emekliliğimin beşinci yılı Ramazanın son pazar günü öğleden sonra Kızım Yeşim ile birlikte Carrfour alış veriş merkezine gittik. Bir şey alacağımızdan değil de maksat zaman geçirmekti. Biraz dolaştıktan sonra bir iki sebze filan aldık ve onları tarttırmak için kuyruğa girdik. Kızım kuyrukta bende tartı yerinin yanında beklerken, kafadan bir bayan geldi ve elinde ki sebzeleri sıra bekleyen beş on kişiden önce teraziye koyup tartmalarını istedi. Böyle yerlerde tecrübelerim olduğundan bana bir haksızlık yapılsa dahi sineye çeker kimseye bir şey söylemem. Bu nedenle ve birazda çingene süratli olduğundan bela hazır diye bayana ben hiç ses çıkarmadım.

Başta bekleyen ve sırası alınan adam itirazda bulundu. Orada ki kantar başında bulunan Carrfour görevlisi de ikazda bulundu ve sıraya geçmesini söyledi. Bayan da onlara karşı bir şeyler söyleyerek itirazda bulundu ve elindeki sebzelerin önce tartılması için ille diretti. Bu bayanla münakaşaya başladılar. Kadın haklı olan adamı ve görevliyi bağırarak bastırdı ve haksız çıkardı. Olup bitenleri biraz seyrettikten sonra dayanamadım ve mecburen karışıp bayana haksız olduğunu söyledim. Vay anam kadın meğer bunu benden bekliyormuş. Elleri, kolları ve ağzı ile bana etmedik hakaret bırakmadı. Yanına gençten kendisi gibi çirkin bir genç bayan daha geldi. Birden iki kadın oldular. Çok korktum. Karşımda kadınlar vardı ve onlarla muhatap olamazdım. Orada ki diğer itiraz edenler aradan çekildi ve ben bu çirkef dilli kadınlarla baş başa kaldım. Onların bana söyledikleri laflardan utanarak oradan kaçıp uzaklaşmak istedim. Bu sırada elli yaşlarında belinde kılıfı ile tabancası açıktan asılı bulunan birisi el arabasını bırakarak hızla yanımıza koştu. Bana vurmak istedi. Kadın yalnız değilmiş anladım ve erkeği de görünce, kaçmadım, geri döndüm. Bütün Cearfour elemanları oraya toplandılar. Bu sırada o sonradan gelen çingene süratli genç bayan bana saldırdı, vurmak istedi. Kızım da kuyruk sırasından ayrılarak yanıma geldi ve o da kavgaya katıldı. Hatta kızıma kavgayı onun çıkarttığını söylediler. Ben daha kendime gelmeğe uğraşırken kimdi hala bilmediğim, uzun saçlı, uzun boylu, altmış yaşlarında bir adam geldi ve görevli güvenlikçilere benim haklı olduğumu söyleyerek çekti gitti. O adam kimdi, hızır mıydı? Hala bilmiyorum. Zaten güvenlikçiler ondan sonra biraz hafiften aldılar ve Karakolda da lehime şahitlik ettiler. O ilk sırada olup ta kadın tarafından sırası alınan adam kayıp oldu, bir daha hiç göremedim. Cearfourun içinde savaş başladı. Onlar altı kişi. Biz iki kişi.

Sol tarafıma baktığım zaman bir gencin bana havadan uçar tekme ile geldiğini gördüm. Bu da geç kalmış yetişmek için havadan geliyordu. Yerimden kaymak suretiyle bu tekmeden kurtuldum. Onlara bir şey diyen yok hepsi bize çullandılar. Kızımla ben korumalardan bir kaçını yere yıktık ve "geleni vururum" dedim. Biz ortada bütün millet bizim çevremizde öylece beklerken, bazı meraklılarda tiyatro seyreder gibi bizleri seyrediyorlardı. O ilk gelen adam çingene kadının kocası imiş ve orada ki güvenlikçilere "Ben Valiyim, alın bu adamı." dedi. Kızım da "Esas vali benim. Sen kim oluyorsun?" dedi.

Ne ise, yarım saat kadar bir mücadeleden sora ellerinden zor kurtulduk ve alacağımız şeylerden de vaz geçip eve gitmek için kaçarken Kızım bana; "Baba bu adamlardan korktuk ta mı kaçıyoruz?" diyordu. "Olsun kızım sen bela nedir bilmezsin, biz beladan kaçıyoruz." dedim ve tam dışarıda bulunan arabamıza binecekken bir sürü polisler yolumuzu kestiler. Başkomiser olduğumu görevli polislere söyledim. Polislerde adamın Çankırı Vali Yardımcısı olduğunu söylediler. Polislere arabamda silahımın yerini gösterdim ve olay sırasında yanımda olmadığını, arabamda olduğuna dair sonra şahit olmalarını söyledim. İki polis memuru benim arabama bindiler ve birlikte Batıkent Polis Karakoluna intikal ettik. Bize saldıranların hepsi orada oturmuş bizi bekliyorlardı. Benden şikayetçi olmuşlar ve kendilerine silah çektiğimi iddia etmişlerdi. Olay aslında doğruydu fakat ben polislere arabada ki ikinci silahımı gösterdiğimden polisi şahit tuttum ve bu iddialarını çürüttüm. O arada da iftar olmuştu. Daha uzatmayacağım bu adamlar kimler imiş biliyor musunuz? O çingene suratlı kadın Ankara Barosunda Avukat, genç olup ikinci çingene süratli olan avukat ile belinde silah olan o adamın kızı imiş ve bilmem bir yerde öğretmenlik yapıyormuş. İlk yanımıza gelen biraz yaşlı erkek bu kadının kocası ve Çankırı Vali Yardımcısı. Diğer şekilce biraz insana benzeyen genç Yüzbaşı o çingene kızlarının kocası yanı enişteleri. Eniştelerinin kız kardeşi de Öğretmen orada fakat o hiç karışmadı. Çocuk arabasında ki çocuğu ile uğraşıyordu. Elinde küçük çocuğu vardı. Biraz vcdanlı olduğundan bana haksızlık etmek istemedi, karakolda olayı görmediğini, olay hakkında bilgisi olmadığını söyledi. Bana vurmak için havadan uçan tekme ile gelen delikanlı da Çankırı Vali Yardımcısı ile Avukat hanımın çocukları, şimdi sıkı durun bu genç te Ankara Emniyet Müdürlüğünde Başkomiser.

Karşı beri biz onlardan, onlar bizden davacı olduk. Sonra o Başkomiser "Ben şimdi tanıdım bu arkadaşı, Poligon Amiri idi ve bizler bunun korkusundan Poligona giremiyorduk." dedi. Halbuki ben poligonda bütün meslektaşlarıma yardımcı olurdum. Bu nedenle de on beş sene kadar poligon amirliği yaptım. Karakol Amiri ılımlı davrandı, aramıza girdi ve karşı beri anlaştık. Konu Adliyeye intikal etmedi. Eve geldiğim zaman saat gece 12 ye geliyordu. Muhataplarımızı kısaca özetlersek; Avukat, Vali Yardımcısı, Öğretmen, Yüzbaşı, Öğretmen ve Başkomiser. Bizim taraf ise ben bir gariban Emekli Başkomiser ve bir de Siyasal Bilgiler Fakültesinde okuyan Öğrenci Kızım. Bizdeki bu şansa bakın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder