SAYFALAR

26 Mayıs 2018 Cumartesi

ASLI HU

Bir padişah Hızır Aleyhisselami görmeği çok arzular fakat biliyorsunuz bu işler arzuyla olmaz, bir türlü göremez. 
Bir gün bunun için tellallar bağırtır:
“Kim bana Hızır Aleyhisselami'ı gösterirse onu armağanlara boğacağım.” Der.
Hızır Aleyhisselam'i kim tanır ki, veya kim bilir ki Padişah’a 'Buyur Hünkarim Hızır Aleyhisselam’ı size ben göstereyim.' Desin.

Ama öyle olmaz, birçok oğlu uşağı olan, çok fakir bir adam bu işe talip olur.
Önce evde eşine der ki:
“Hanım ben Padişaha Hızır'ı bulacağımı söyleyip ondan size ömrünüz boyunca yetecek kadar yiyecek, içecek ve para alacağım. Sonra Hızır Aleyhisselam'ı bulamayınca  benim kellem gider, ama olsun hiç olmazsa siz geride rahat yaşarsınız.” Der.

Adamın eşi kanaatkarmış:
“Efendi biz nasıl olsa alıştık, böyle kıt kanaat geçiniyoruz. Bundan sonra da idare ederiz. Vazgeç bu tehlikeli işten. Bize para değil sen lazımsın!” der fakat vaz geçiremez.

Adam kafaya koymuş ya gider Padişaha Hızır Aleyhisselam'ı bulacağını söyler. Aramak için kırk gün izin, çok miktarda para, erzak, yiyecek ister. Padişah ta bu isteklerini kabul eder. Adam Padişahtan aldıklarını evine teslim edip kırk gün ortalıktan kayıp olur. Kırk günün sonunda ortaya çıkıp padişaha gider her şeyi itiraf eder: “Hünkarim benim aslında Hızır'ı falan tanıdığım veya bulacağım yok. Ailece sıkıntı çekiyorduk. Sizi kandırıp ailemin geçimi için sizden dünyalık almak için bu suçu işledim.” Der.
Padişah buna çok hiddetlenir:
“Padişahı kandırmanın cezasını hayatınla ödeyeceğini hiç düşünmedin mi?” diye bağırır.
Adam; “Hünkarim her şeyi göze aldım. Gereken cezama raziyim” Der ve suçunu kabul eder.

Bunun üzerine padişah yanında bulunan üç vezir yardımcılarından birine sorar:
“Padişahı kandıran bu adama ne ceza verelim?”
Birinci Vezir fikrini söyler;
“Efendimiz, bu adamın boğazını keselim, etini parçalayıp, çengellere asalım.” Der.
Bu sırada yanda peyda olan, beyaz sakallı bir ihtiyar, vezirin sözleri üzerine;
"Aslı Hu” der ve kayıp olur gider. Bu olaya padişah bir anlam veremez.

Padişah ikinci vezirine sorar:
“Bu adama ne ceza verelim?”
İkinci Vezir;
“Hünkarım bu adamı fırına atıp canlı canlı pişirelim.” Der.
Beyaz sakallı ihtiyar yine yan tarafta ortaya çıkar ve;
"Aslı Hu” diye tekrar bağırıp kayıp olur. Padişah buna da bir anlam veremez.

Padişah üçüncü vezirine sorar:
“Ey vezirim sen ne dersin? Padişahını kandıran bu adama ne ceza verelim?” der.
Üçüncü Vezir;
“Padişahım bana, göre bu adamı affedin. Size yakışan, sizden beklenen budur. Bu adam önemli bir suç işledi ama, sanıldığı kadar da kötü bir insan değil. Çünkü çoluk çocuğunun hayatını kurtarmak için kendini feda edecek kadar da, iyi yürekli bir insan”. Der.

Önceden aldığı önlemlere rağmen Beyaz Sakallı İhtiyar Adam yine orada peydah olur ve söze karışır:
"Aslı Hu" diye tekrar bağırır. Bu sefer padişahın adamları tarafından yakalanır ve padişahın huzuruna getirilir.

Padişah o Beyaz Sakallı İhtiyara sorar:
“Sen kimsin be adam? İkide bir tekrarladığın o laf ne demektir?”
Beyaz Sakallı İhtiyar Hünkar'a cevap verir:
“Senin birinci vezirinin babası da dedesi de kasaptı. Onun için kesmekten, etini çengellere asmaktan bahsetti. Yani aslını gösterdi. 
İkinci vezirin babası ve dedesi fırıncıydı. Onun için adamı fırına atalım.” Dedi. O da soyuna çekmiş.
Üçüncü vezirin ise babası adaletli bir vezirdi. O da soyuna çekmiş, büyüklüğünü gösterdi. 
Benim söylediğim söz "Aslı Hu, yanı Herkes aslına çeker" dediğim işte budur der.

Padişah hayretler içinde;
“Peki ya sen kimsin? Diye sorar bu garip adama.
Beyaz Sakallı İhtiyar:
“Asıl bir Vezir görmek istersen üçüncü Vezirine, eğer Hızır Aleyhisselam'ı görmek istersen, O benim işte, bana bak. Bu adamı mahcup etmemek için buraya geldim ve sana göründüm.” der ve yine ellerinden kurtulup, kaçar kaybolur gider.
Padişah ta kısa bir araştırmadan sonra bu ihtiyar adamın haklı olduğunu öğrenir ve kendisini kandıran adamı af eder. 

Yeri geldiğinde ‘ASLI HU, NESLİ HU’ derler. Belki sizler de duymuşunuzdur, eski bir tabirdir. Nesiller değişince tabirler de değişiyor ama kabuk ne kadar değişse de, öz yine aynı kalıyor, değişmiyor. Yani anlayacağınız bir insanın aslı, soyu neyse, yetiştirdiği nesiller de öyledir. İnsan aslından neslinden güç alarak yaşar ve asaletini dışarı aksettirir. İşte hikayemiz de bunu bize anlatıyor. Ve Türk gençleri bu nedenle ÖZ'ünden koparılmağa çalışılıyor. Saygılarımla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder