SAYFALAR

27 Kasım 2020 Cuma

DOĞAL TAŞLAR VE FAYDALARI

Doğal taşların insanlar üzerindeki etkileri, eskiden beri bilinir ve araştırmalara konu olmuştur. Aslında eski Türklerde taşların bazı büyüleri yok ettiğine ve insana güç verdiğine inanırlardı ve üzerlerinde çeşitli doğal parlak taşları taşırlardı. Bir takım araştırmalardan sonra bazı taşların insanlara faydaları olduğu söylenmektedir.

Eski çağ bilgilerinden bahsedecek olursak, değerli doğal taşlar, renkleri ve göz alıcı parlaklıkları nedeniyle ilk çağlardan beri insanların ilgisini çekmiştir. O zamanlarda bile insanlar için değerli taşların özel bir anlamı var ve bazı hastalıklara faydaları olduğu inancı günümüze kadar gelmiştir.

Kızılderililer, üzerinde turkuaz taşıyan kişilerin kemiklerinin kırılmayacağına inanırlarmış ve savaşta bu taşı kalkanlarının üzerine işlerlermiş. Bazı kavimler de bu taşı kötü etkilerden korunma amaçlı olarak kullanırlarmış.

Hükümdarların ellerinde ki yüzüklerde bulunan parlak taşlar karşı tarafı korkutur ve itaat etmelerini sağlarmış. Tam olarak bilinmemekle birlikte taşların insanlar üzerinde ufak tefek etkileri olduğu kesin.

Şimdi doğada bulunan bu taşları tanıyalım, fayda ve özelliklerini kısaca anlamağa çalışalım ;


Akuamarin Taşı, Deniz ve gök mavisi renginde olur. Astım, bronşit gibi solunum yolu hastalıklarına iyi gelir. Sindirim sistemini düzenler. Öz güven, cesaret ve denge oluşturur.


Akik (Agat) Taşı, Her bölgede farklı renklerde olur. Faydaları saymakla bitmez. Canlılık veren enerjisiyle tembelliği giderdiği söylenir. Sıkıntılı anlarda cesaretlendiren ve olumlu bakış açısı sağlayan bu taşın aynı zamanda ağrıları giderici özelliği de bulunur. Cilt hastalıklarına karşı da iyi gelir.


Aleksandrit Taşı, disiplin ve kendini kontrol etme ile ilişkili bir taştır. Birçoğu öğrenme yeteneğini güçlendireceğine inanıyor. Akla huzuru getirdiği, kişinin düşüncelerini açıkladığı ve özgüvenini arttırma yeteneğine sahip olduğu söylenir. Ruslara göre sahibine iyi şanslar, servet ve sevgi taşıdığı bilinir. Güçlü, sıcak şifa veren enerjileri taşır ve yaratıcılığı, hayal gücünü ve sezgileri güçlendirdiğine inanılır.


Altın Renkli Yıldız Taşı, Eski dönemlerdeki medeniyetlerde yıldız taşı kullanımının insana neşe ve aşk getireceğine inanılmaktaydı. Günümüzde de yıldız taşının mutluluk ve huzur getirdiği bilinir. Kullanan kişinin ayrıca bahtının açacağına inanılır ve aşk açıcı doğal taşlar olarak ifade edilmektedir. İnsanın depresyona girme riskini azaltır yıldız taşı. Uyku sorunu olanlar için doğal ilaç sayılır yıldız taşı.


Amazonit Taşı, Duygusal olarak yaralanmış kişilerin iyileşmesine yardımcı olur. Kişinin aşk ve sevgiyle ilgili iletişim becerisini artırır. Hamilelik sonu doğumu kolaylaştırdığı bilinir. Kalbi korur kalp hastalıkları için faydalıdır. Kaslar ve sinir sistemi için faydalıdır. Aşırı heyecana, kızgınlığa ve öfkeye karşı etkilidir. Akıl gücünü ve anlayış gücünü arttırır bu özelliğiyle özellikle öğrenciler için faydalıdır. Kişinin yaşama sevincini arttırır. Başkalarıyla uyumlu bir şekilde çalışmaya yardımcı olur.






Ametist Taşı, Psişik durumlardan korur. Kişinin enerjisini sevgiye dönüştürdüğü bilinir. Negatif alanlarda kişinin pozitif olmasına imkan tanır. Ruhsal farkındalığı harekete geçirir, sezgiyi açar ve yetenekleri besler. Alkol, uyuşturucu ve sigara bağımlılıklarını azaltarak ayıklığa ve zihinsel uyanıklığa da teşvik etmektedir. Stres kaynaklı fizyolojik ağrılar üzerinde de tedavi edici özelliklere sahip olduğu söylenir.


Ametrin Taşı, mor ve sarı renklerden oluşan, tedavi amaçlı kullanılan, ametist ve sitrintaşlarının mükemmel birleşimiyle meydana gelmiş bir taştır. Oldukça etkili olan bu taş tedavi amaçlı kullanılmaktadır. Her şeyin en alt katmanına kadar inen ametrin, sorunların gerçek sebebinin ortaya çıkmasını sağlar. Güçlü arındırma özelliği vardır, toksinleri ve olumsuzlukları vücuttan uzaklaştırır.Kanı temizler, bağışıklık sistemini güçlendirir, DNA/RNA’yı dengeler. Ametrin kronik yorgunluk hastalığına iyi gelir. Sitrin taşının özelliklerini de taşır. Birlikte kullanılabilir. Ortamdaki negatif enerjiyi emer, Kas yapısını güçlendirir, hastalıklara karşı koruduğuna inanılır.


Apatit Taşı. Çok farklı ve faydalı şifası ile en kıymetli taşlar arasındadır. Kemik erimesi sorunu yaşayanlarda ise kemikleri güçlendirmektedir. Görüntüsü ve özellikleri ile takı sektöründe en çok kullanılan şifalı taşlardandır. Özgüven duygusunun oluşturur. Öğrenme ve kavrama yeteneğini artırır, yaratıcılık yeteneği verir. Kasları güçlendirir. Tansiyonu düzenler. Çalışma azmi verir. Yüksek ateşi düşürür ve sakinlik verir. Vücudun dayanıklılığını ve gücünü artırır. Kekemeliği azaltır, konuşmayı düzenler. Sarı ve altın sarısı renkler kemik hastalığı problemlerinde ve kemik erimesinde yararlıdır.


Araganit Taşı, En zor işlenen taşlardandır. Güçlü faydaları kişisel gelişim üzerine olan aragonit taşının 60 farklı iyileştirici gücü vardır. Konsantrasyon bozuklukları ve disiplin eksiliği karşısında çok etkili bir taş olan aragonit, duygusal anlamda bedeni dengede tutmaya yardımcı olur. Kemik hastalıklarına iyi gelir. Eklem ağrılarına çok iyi gelir. Ateş düşürücü özelliği vardır. Vücuttaki iltihabı azaltır. Sinirlilik ve gerilimi azaltır. Saç dökülmelerini önler. Enerjiverir. Soğuk algınlıklarına karşı iyi gelir. Hastalıklara karşı vücudu dirençli yapar. Kişiye iletişim gücü verir. Cilti yeniler. Yara ve yanıkları iyileştirir. İlaçların yan etkilerini azaltır. Huzur ve mutluluk hissi verir. Bilgisayar ve cep telefonu gibi radyasyon yayan cihazlara karşı az da olsa koruma sağlar. Vücutta taşındığı sürede ağrı ve sızıların azalmasına yardımcı olur. Sevgide, parada ve zamanda bolluk sağladığına inanılır.


Ay Taşı, Bu taşın kişinin duygusal karmaşıklıklar yaşamasını engellediğine inanılıyor. Lenf sistemini güçlendiren bir etkiye sahip olması da ay taşının faydaları arasında yer alıyor. Nazara karşı son derece etkili olan taşlardan biridir. Tokluk hissi vererek insanı oburluktan korur. Toksinlerin vücuttan atılmasına yardımcı olur ve cilt sağlığı bakımından da çok büyük faydalar sunuyor. İnsanların empati becerisini güçlendirdiğine inanılan ay taşı karşı tarafı anlamakta zorluk çekenler için en ideal değerli taşlardan biridir. Bu taş aynı zamanda beyin fonksiyonlarına iyi gelir ve zekayı geliştirmeye yardımcı olur.


Azurit Taşı, Doğada en kolay bulunan değerli taşlardan biridir. Mutluluk taşı olarak geçer ve oldukça parlak kristal bir yapıya sahiptir. Bilinçaltında yer alan olumsuzlukların giderilmesinde ve kişinin pozitif enerjiye sahip olmasına etki eder. İletişim kurma konusunda sorun yaşayan ve kendini ifade etmekte güçlük çeken kişilerin de yine düşüncelerini özgür bir şekilde ifade edebilmesini kolay hale getirir. Oksijen kullanımını çok daha verimli hale getiren bu taş, enerji akışını yükseltir. Uzun süre bilgisayar kullananlar için de tavsiye edilirken yorgunluğu da aldığı belirtiliyor.


Bakır (Malakit) Taşı, Pozitif etkileşimi ile bilinen bu taş, ağrıları gidermek için ağrıyan vücut bölgesinin üzerine aynı büyüklükte bir taş koymak suretiyle kullanılır. Sakinleştirici etkiye sahiptir. Psikolojik acıların çözümlenmesini sağlar. Korku ve suçluluk duygularını yok eder. Hafızayı tetikler, cesareti arttırır. Kalbi kuvvetlendirerek fizyolojik sağlığın güçlenmesine yardımcı olur. Baş dönmesi tedavisinde destekleyici sıfatıyla kullanılır.


Florit Taşı, İnsan sağlığına katkı verecek önemli taşlardan biridir. Bu yüzden fiziksel ve ruhsal açıdan tedavi amaçlı şifa niyetine kullanılan bir taştır. Boyun bölgesinde tutulduğu zaman insani zinde eder. Karmaşık düşünceleri ortadan kaldırır, doğru karar vermeği sağlar. Enerjisi ile yatıştırıcı ve huzur verici bir etkisi bulunmaktadır. Baş ağrılarını giderici bir etkisi bulunur.


Garmet (Lal) Taşı, Birçok farklı özelliği ile beraber öne çıkan en değerli taşlar arasında yer alır. Sevgi ve şefkatin sembolüdür. Koç, Oğlak, Kova, Aslan ve Akrep burcunun taşı olarak da bilinir. Negatif enerjiyi pozitif enerjiye dönüştürür. Cinsel hayatı düzenler. Bedene enerji verir. Kanı temizler. Bulaşıcı hastalıklardan korur. Zihinde ki gereksiz düşüncelerin atılmasını sağlar. Özgüven aşılar ve başarı getirir. Adet sancılarını azaltıcıdır. Bedensel ve zihinsel yorgunluklardan korur. İnsanı rahatlatır ve duygusal boşluğu doldurur.


Hematit Taşı, Oldukça özelliklere sahip bu taşın faydalarının en başında stres azaltıcı özellik gelir. Sinir sistemini düzenleyici etkiye sahiptit. Kişinin ani ruh hali değişikliklerine uğraması, aşırı heyecan ve endişe gibi etmenleri yumuşatır. Negatif enerjiyi sıfıra düşürür. Fizyolojik açıdan da kan dolaşımını düzenleme, böbreği koruma, kalbi muhafaza ederek tansiyonu düzenleme gibi özelliklere sahiptir. Saçları gürleştirir, dökülmesine ve yıpranmasına da engel olur.


Kan Taşı, Zihinsel, fiziksel ve ruhsal olmak üzere üç farklı faydaları var. İlgilerini toplamakta güçlük çeken kişiler bu taşı yanında taşıyarak bu problemden kurtulabilirler. Hafızayı da güçlendirir. Dikkati çok çabuk dağılan kişilerin yanında kan taşı bulundurmaları tavsiye edilmektedir. Kanı temizlemek için de kullanılan bu taş insan sağlığına birçok açıdan faydalıdır. Kişiyi çok daha enerjik ve pozitif yapar. Ametist ve akik gibi kan taşları da göz sağlığına iyi gelir. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Gırıp ve nezle gibi hastalıkların çok daha kısa sürede atlatılmasını sağlar. Kabus gören kişiler de kan taşı sayesinde korkularından ve gördüğü kabuslardan kurtulabilir. Kan taşının pozitif yüklü enerjisi zaman içerisinde bitebilir, onun için yılda en az bir kere toprağın altında bir gün süreyle bekletilmesi önerilir.








Kaplan Gözü Taşı, Enerjisi ile duygulara yön verir. Sevgililerin taşı olarak da bilinir. Koruyucu özelliği vardır. Budistler, Kızılderililer ve Şamanlar kötülüklerden korunmak amacıyla bu taşı kullanırlardı. Heyecanı ve korkuyu azalttığına inanılır. Cesareti artırır. Nazara iyi gelir. Nefes darlığı, mide bulantısı ve astım rahatsızlıklarına iyi geldiği de söylenir. Uykusuzluğa ve strese de iyi gelir. Ağrı giderir.


Kehribar (Amber) Taşı, Kıymetli taşlardan kehribar taşı en şifalı taşlar içerisinde yer alır. İnsan sağlığını olumlu yönde etkilemek suretiyle doğal şifaya sahip bir taş olarak bilinir. Vücuda olumlu yönde birçok farklı etkisi vardır. O yüzden değişik amaçlar doğrultusunda kehribar taşı günümüzde sıkça kullanılan ve Türkiye'de çıkarılan değerli taşlar arasında bulunuyor. Boğaz enfeksiyonları ile tiroid bezi oluşumunu engeller. Astım ve bronşit gibi solunum rahatsızlıklarını önler. Allerjileri önleyici tedbirleri vardır. Romatizma ağrılarına etkilidir. Bağırsakların düzenli ve sağlıklı biçimde çalışmasını sağlar. Depresyonu önler. Negatif enerjiyi ortadan kaldırır, pozitif enerji verir. Çıkardığı ısıyla soğuk algınlığını giderir. Vücutta ki çıbanları tedavi eder. Birçok farklı faydası ile beraber insan sağlığı açısından kehribar taşı büyük öneme sahiptir. Bedenle temas ettiği andan itibaren sıcaklık yayar ve sağlığı bu şekilde korur.


Krizopraz Taşı, Prostat bezi sağlığını korur. Kalp krizi riskini azaltır. Kan dolaşım sistemi için yararlıdır. Göz problemlerini giderir. Uykusuzluğa iyi gelir. Cinsel problemlerin ortadan kalkmasına yardım eder. Kadınlarda doğurganlığı artırır. Mide ve böbrekleri sağlıklı tutar. Öfkeyi ve korkuyu yatıştırır. Depresyon durum unda rahatlatıcı özelliğe sahiptir. Kıskançlık, dargınlık, bencillik, açgözlülük, kuruntu ve benzeri olumsuz duyguların temizlenmesine yardım eder. Akıl hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Hastalık hastalığı hastalarını iyileştirir. Yüksek ateş ve aşırı vücut ısının düşürülmesine yardım eder. Akciğeri sağlıklı tutar. Gut hastalığının tedavisine yardım eder.Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmaya yardım eder.


Kuartz Taşı, Beyin fonksiyonlarını uyararak, duygusal dengeyi sağlar. Pozitif enerjiyi depolar ve kuvvetlendirerek ortama yayar. Bedeni zinde tutar, güç ve canlılık verir. Öfke, korku, suçluluk ve kıskançlık gibi olumsuz durumlardan korur. Bulunduğu ortamda negatif enerjiyi ve elektronik cihazların yaydığı radyasyonu yok eder.


Labradorit Taşı, Gözler için faydalıdır. Aşırı kan basıncının düşürülmesine yardımcı olur. Ruhsal bakımdan gelişmemize yardımcı olur. İçimizdeki duygusal karmaşadan kurtulmamıza yardımcı olur.


Lacivert (Lapis, Lazuli, Afgan) Taşı, Üçüncü gözü açar ve boğazı dengeler. Aydınlanmayı teşvik eder, rüyalarla ilgili işleri ve psişik yetenekleri geliştirir. Kişisel ve ruhsal gücü uyarır. Stresi azaltır ve huzur verir. Ruhsal erişimin anahtarıdır. Vücut ağrılarına fayda sağlamaktadır. Baş ağrılarının giderilmesini sağlar. Solunum ve sinir sistemi sorunlarına iyi gelmektedir. Boğaz, geniz ve tiroid sorunlarına faydalıdır.


Mercan Taşı, Sedef hastalığı ve pek çok farklı cilt hastalığına iyi geldiğine inanılan mercan taşı yüzyıllardır şifalı taş olarak kullanılır. Kötü enerjiyi engeller. Ruhsal dengenin korumasına yardımcı olur. Kalbi ve dalağı güçlendirir. Hafızayı kuvvetlendirir. Kan dolaşım sistemine iyi gelir. Hormon seviyesini dengede tutmaya yardımcı olur.


Morganit Taşı, Merhamet, empati ve oto-kontrol sağlar. Duyguları dengeler. Astım için yararlıdır. Hücreleri onarıp yenileyerek bedeni gençleştirir. Kalbi korur. Sorunların çözümüne yardım eder.


Mozanit (Pırlanta)Taşı, Milattan önce yıllardan beri süs eşyası olarak kullanılır. En sert taşlardandır. Başka bir cisimle asla çizilmez.


Obsidyan Taşı, Vücuttaki negatif elektriği alarak kişiyi rahatlatır. Herkesin kendisini tanımasına ve sahip olduğu gücü ortaya çıkarmasına yardım etmektedir. Stresi azaltır. Heyecanlı hali yatıştırır. Kendine güven ve enerji verir. Karaciğeri temizler, fazla alkol ve kötü beslenmenin yol açtığı etkileri azaltır. Eklem ve kas ağrılarını azaltır.


Oniks Taşı, Oniks taşının fiziksel ve psikolojik yönden çok sayıda faydası bulunmaktadır. Stres azaltma üzerinde etkili bir taştır. Nazara karşı kişiyi korur. Rahatlatıcı özelliği vardır. Şans ve cesaret getirdiğine inanılır. Kadın erkek ilişkilerinde denge sağlayıcıdır. Gelecek hakkında pozitif olmamızı sağlar.


Elmas Taşı, Çok yüksek frekanslı taşlardır. Astronotlar bu taşı güneş ve venus taşları olarak görürler. Hemen hemen her rengi vardır. En kıymetlisi siyah olandır. Kullanıcıya cesaret ve güç verir. Hayal gücünü artırır. İç huzuru geliştirir.


Krizokol Taşı, Krizopras taşı İyimserlik,neşe ve iç huzur gibi duyguları arttıran bir taş olarak bilinir. Zafer taşı olarakta bilinir. Nürolojik hastalıkların tedavi süresini kısaltan bir taştır. Stres ve depresyona karşı etkili olan taşlardan bir tanesidir. Kendine güveni arttırır. Aşırı öfke ve sinire iyi gelir.


Peridot Taşı, Sahibine başarı, şans ve barış getireceğine inanılır. Kalp, pankreas, dalak, ciğer rahatsızlıklarına iyi geldiği ve doku bozulmalarını önleyici özelliği olduğuna inanılan bir taştır. Zihin dengesini sağlar. Kaygıyı düşürüp zihni açacar ve kişisel gelişmeyi hızlandığına inanılmaktadır.


Rodokrozit Taşı, Bu taş insanlığın en iyi dostlarından birisi kabul edilmektedir. Anlamı gül rengidir. Her daim bir pozitif enerji sağlamaktadır. Duygusal çöküntüleri onarmada ve iyileştirmede bire birdir. Kalp ve damar hastalıklarının, hipertansiyon ve solunum sitemi rahatsızlıklarının tedavisinde iyileştirmeye yardımcı amacı ile ve sindirim sisteminin düzenli çalışmasında destekleyici olabilir. İkili ilişkiler için muhakkak kullanılması gereken taşlardan birisidir. Bu taş sevgi ve denge kurma taşı olarak bilinmektedir.


Safir Taşı, Gökyakut olarak ta bilinen ve dünyanın en değerli taşlarından biri olan safir sert, ısıya dayanıklı ve genellikle göz alıcı mavi renktedir. En kıymetlisi berrak ve derin mavi olanıdır. Korindon grubundandır ve kırmızı olanı Yakut’tur. renksiz, gri, kahverengi, yeşil, pembe, sarı, turuncu renklerde de olabilir. Bayan erkek herkesin çok değer verdiği bir taştır. Kişilere güven veren etkisini yayar ve özgürlük hissi verir. İyileştirici özelliği bulunmaktadır. Sakinleştirici etkisi vardır. Bayanların genelde takı olarak kullanmayı tercih ettiği Safirin aşkta sadakati sağladığı bilinir. Pozitif bir zindelik verir. Dünya’nın en pahalı taşlarından biri olduğu için çok fazla ilgi görür. En değerli safirler Hindistan’ da çıkar. Böbrekleri kuvvetlendirir. Kalbi kuvvetlendirir. Salgı bezlerini harekete geçirir. Aşkta sadakati sağlar. Kişiye güven verir. Sezgiyi kuvvetlendirir. Sinirleri sakinleştirir.


Sitrin Taşı, Parayı bereketlendirdiğine inanılır. Bu nedenle “Tüccar Taşı” olarak da anılmıştır. Kuvars taşı ile birlikte kullanıldığında etkisini daha da arttırır. Eskiden yağmur dualarında da kullanılırdı. Duygusal dengeleyici özelliğe sahiptir. Aşırı kıskançlıkları ortadan kaldırır. Sinirleri yatıştırır. Cihazlardan yayılan radyonu toplar ve zararlı manyetik etkilerden korur. Bolluk ve bereketi kendisine çeker. Baş ağrılarını giderir. Birlik ve beraberlik sağlar. Cilde tazelik verir. Kalp, böbrek, akciğer ve karaciğer için yararlıdır. Vücuda enerji verir. Zehirli maddelerin vücuttan atılmasını sağlar. Dolaşımı hızlandırır. Yorgunluğu giderir. Rahat ve problemsiz bir uyku sağlar.


Siyah Kristal Taşı, Beyin fonksiyonlarını uyararak, duygusal dengeyi sağlar. Pozitif enerjiyi ortama yayar. Zihinsel formları düzenler. Bedene güç ve canlılık verir. Öfke, korku, suçluluk ve kıskançlık gibi olumsuz durumlardan korur. Elektronik cihazların yaydığı radyasyonu yok eder.


Topaz Taşı, Gündelik yaşamın şifacısı olarak da değerlendirilir. Ruhsal ve fiziksel gelişimi olumlu olarak etkiler. Mutluluk, hoşnutluk ve neşe getirir. Negatif enerjiyi üzerinizden atmaya yardım eder. Göz hastalıklarına iyi geldiğine inanılır. Yorgunluk giderir. Ağrılar üzerinde etkilidir. Kötü niyetli insanlardan koruduğu bilinmektedir. Sevgiyi ve aşkı bulmanıza yardımcı olur. Etkilerini gösterebilmesi için mutlaka ten ile temas etmesi gerekmektedir. Salgın hastalıklara da iyi geldiği bilinmektedir. Eski çağlarda veba hastalarını iyileştirdiğine inanılmaktadır. Büyüleri ortadan kaldırdığına inanılmaktadır. Aslan, başak, akrep, yay ve balık burçlarının uğurlu taşıdır. Renksiz, sarı, beyaz, mavi, gri, turuncu, kırmızı ve kahverengi renklerde bulunur.. Doğada oldukça nadir bulunur. Bu taş lüks ve zenginliğin sembolüdür.


Turkuaz (Firuze) Taşı, Kişiye şans ve uğur getirdiği bilinmektedir. Kaygı duygusuna karşı etkilidir. Başarı getirir. Nazara karşı koruyucu etkisi vardır. Tansiyonu dengeler. Kalp hastalıklarına karşı koruyucudur. Sindirim sorunlarına karşı iyi gelmektedir. Bilgelik güçlerini arttırdığına inanılır. Huzur duygusunu aşılar. Cinsel sorular için tedavi edici etkileri vardır.


Turmalin Taşı, Turmalin, olağanüstü metafiziksel özelliklere sahip bir mücevherdir. Kişinin faaliyetlerini birçok şekilde etkiler. Duygusal acıyı iyileştirir ve ilişkileri bozan olumsuz duyguları yatıştırır. Kişilerin dostluk kazanmasına yardımcı olur.


Yakut Taşı, Yakut taşı, Güneş’in etkilerini temsil ettiği için kullanıcısına sağlık ve güç kazandırır. Üzüntü ve dertleri sizden uzaklaştırır. Liderlik becerilerini de destekleyen bir etkisi vardır. Eerkek kullanırsa erkeklik ve asalet anlamına gelir. Kadınlar kullanırsa tutku ve gücü simgeler. Kan dolaşımını geliştirir. Güneş’in zararlı etkilerini yatıştırır. Kişiyi ün ve başarıya ulaştırır. Kendine güven duygusunu geliştirir. Mide hastalıkları ve hazımsızlık sorunları ile ilgili olarak yardımcı olduğu da bilinmektedir. İyi bir sağlığa sahip olmak isteyen ve şöhret arayan insanlar yakut taşını üzerlerinde taşımaları tavsiye edilmektedir.


Yeşim (Nefrit)Taşı, Birçok farklı faydası ile değerli taşlar arasında yer almaktadır. Sağlık ve şıklık üzerinden önemli faydaları vardır. Şans getirdiğine inanılır. Kötü enerji ve düşünceleri uzaklaştırır. Yaydığı enerji ile hayata daha pozitif bakma imkanı sağlar. Böbrek ağrılarını giderir. Migren ve benzeri ağrıları giderir.

Yıldız Taşı, En beğenilen değerli taşlar arasında yer almaktadır. Eski yıllarda tedavi ve şifa amaçlı kullanılırdı. Neşe ve aşk getireceğine inanılırdı. Mutluluk ve huzur yanında şans getirdiği de bilinir. Stresi atar rahat uyku çekilmesini sağlar. Duygu yumuşatıcı özelliği bulunur.


Zirkon Taşı, Huzur ve rahatlık vererek uyku dengesini düzenler. Sindirim sistemi üzerinde düzenleyici etkisi olur. Zihinsel gelişmeye etkisi olur. Enerji dengesini sağlar. Duygusal denge kurulmasına yardımcı olur.


Zümrüt Taşı, Ruhsal rahatsızlıkların bazılarını tedavi eder. Bereket ve neşe kaynağı olarak görülür. Sevgiyi artırır, yaşama sevinci verir. Evlilik, aile ve arkadaşlık bağlarını kuvvetlendirir. Aşk taşı olarak da bilinir. Sinir sistemini güçlendirir. Epilepsi ve dizanteri hastalarına olumlu etkileri görülmüştür. Kötü talih ve sefaleti önlediğine inanılır. Negatif enerjiyi yok eder. Yetenek, cömertlik, incelik ve zarafet verir. Resimler internetten alıntı.

 

20 Kasım 2020 Cuma

MAKAM ARABASI

Gördüğünüz bu araç, Mustafa Kemal'in makam arabası. Hem de ilk yapıldığı 1922 yıllarda, Mustafa Kemal bu aracı makam aracı olarak kullanıyor. Dünyada ya üç, ya dört tane var, bu arabadan.

Allah Allah bu araba zamanın en lüks, son model, Rolls-Royce marka arabası. İngiltere de yapılmış. Bir tanesi Türkiye de Mustafa Kemal’in makam arabası da öbürüler nerde bilemem. Kim bilir fiyatı kaç liradır? 

Olacak gibi değil. Ülke işgal altında, kurtarmağa çalıştığı millet, aç sefil perişan iken, asker cephede sade hoşaf suyu içerek savaşırken, vatandaş ayağında ki çorabı çıkartıp asker giysin diye verirken, Atatürk bu arabaya nasıl biner. Kaç para verip almıştı? Yoksa İngiltere Kraliçesi filan mı yollamış, hediye etmişlerdi? O zaman hasta adam dedikleri Türkiye ye kim ne hediye ederdi ki? Hiç biri de değildi. Acaba Mustafa Kemal bu arabayı nasıl elde etmişti?

İSTANBUL DÜŞMAN İŞGALINDAN NASIL KURTULDU?

Çanakkale savaşlarında Mustafa Kemal’in Birliğinde bir er vardı. Normal sıradan bir er. Savaşta ki gözü pekliği ve gösterdiği fedakarlıklardan dolayı Mustafa Kemal ona önce onbaşı, sonra da çavuşluk rütbeleri verdiği bir er. Sonra da askerlik bitmiş ordudan terhis olmuş bir er. Terhis olmuş, askeriye ile bir ilişiği kalmamış fakat Mustafa Kemal ile bağlarını hiç koparmamış bir er. Hatta Mustafa Kemal’in Şişli de ki evinde bazı zamanlar bir araya gelir, memleket meselelerini konuşurlar, ayrıca bu evin güvenliğini de bu adam sağlarmış. Çünkü savaşta aralarında oluşan bağ, memleket sevgisi bağları ve karşılıklı saygı sevgi ve birbirlerine güven hiç kopmamış, ilelebet devam etmiş, ta ölünceye kadar. 

Bu adam ilk okulu dahi bitiremeyen ve o haylazlıkları yüzünden okuldan kovulan bir adam. Askerliği çavuş olarak bitirmiş ama tanıyanlar ona 'Cambaz' derlermiş, Topkapılı Cambaz Mehmet. Mustafa Kemal Anadolu’ya geçerken, kazasız belasız vapura binmesi için baştan ayağa silahlı ve çeşitli kılıklara girmiş, elli gözü pek adamlarına önlem aldırır ve Atatürk ü vapura bindirerek Anadolu’ya sağ salim yolcu eder Topkapılı Cambaz Mehmet. En son ayrılırlarken Mustafa Kemal “Aman ha Cambaz gözünü seveyim. Göreyim seni. Tembihlerimi unutma. Umudum sensin ha. İstanbul sana emanet!” Diye hatırlatmalar yapar ve ayrılırlar birbirlerinden. Cambaz Mehmet İstanbul da kalır, Mustafa Kemal Anadolu ya gitmek üzere Samsun’a hareket eder İstanbul Galata Rıhtımından, Bandırma vapuruyla 15 Mayıs 1919 da. 

Topkapılı Cambaz Mehmet Mustafa Kemal'e verdiği sözü tutar ve kendisine bağlı emrinde, beş binden fazla hırsız, ipsiz, sapsız, dolandırıcı ve onlardan başka da normal işi gücü belli olan seksen yüz bine yakın adamı vardır İstanbul da ve Türkiye nin her yanında. Bu insanlarla birlikte bir örgüt kurar, M. M. G. Ö. Açık yazılışı ‘Milli Müdafaa Gurubu Örgütü’ dür. Sonraları bir çok subaylar ve paşalar da bu örgüte üye olurlar fakat başlarında bir çavuş vardır, Albay Mustafa Kemal’in Çanakkale Savaşında keşfettiği, yetiştirdiği ve asla yanılmadığı, ilkokulu bile bitirememiş, Topkapılı Cambaz Mehmet Çavuş. Herkes onun emrindedir ve severek çalışırlar.

Mart 1919 da İstanbul İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan, Yeni Zelanda Devletleri tarafından işgal edilince, İşgal Kuvvetleri İstanbul’a girer girmez çok büyük katliamlara başlarlar. Halbuki bilmezler ki İstanbulda Topkapılı Cambaz Mehmet vardır ve sanki İstanbul'a değil de işte bu Topkapılı Cambaz Mehmet’in Cehennemine girerler. Kısa süre sonra Topkapılı Cambaz Mehmet, İstanbul İngiliz İstihbarat sorumlusu Yüzbaşı Johnn Bennett’in emrindeki bir numaralı adamları Ermeni Arman Pandikyan, Papaz Robert Frew, diğer adları; Rahip Fru, Albay Emiling, İngiliz Kraliyet misyoneri olan bu rahip ve onun arkadaşı İngiliz Muhipleri Cemiyeti Başkanı Sait Molla’nın tavsiyeleri ile İngiliz İstihbaratının içine girer. Akla hayale gelmeyecek aldatmacalarla düşmana darbe üstüne darbe vururlar. 

Galatasaray’da kaçırılan, Bennet’in tercümanı, Arman Pandikyan efendi sorgulanır. Sorguda, soruların mahiyetinden, ülkenin içinde bulunduğu korkunç durumun farkına varan, kendi yaşamlarını hiçe sayarak kurtuluşa adayan Millicilerin zorlu savaşından etkilenen Ermeni asıllı Arman Pandikyan efendi İngilizler adına çalıştığı için utandığını ve gözünün boyandığını anlatarak milli mücadele saflarına şunları söyleyerek katılır:

“Ailemi, çocuklarımı size rehin ederken şerefim ve namusum üzerine söz veriyorum. Bu dakikadan itibaren hem düşmanın parasını alacağım, hem de emrinizde olarak vatanıma hizmet edeceğim.”

Sözünü tutan Arman Pandikyan efendi, kurtuluş mücadelesi başarıya ulaşana kadar verdiği ön istihbaratla önemli destek sağlar. Kendisinin verdiği önemli bilgilerden hareketle, Kuryeyle gönderilenler hariç, İngiliz istihbaratının bütün mektupları açılıp deşifre edilir, sahiplerine yollanır, elde edilen bilgilerle kurtuluş savaşı kazanılır.

İngiliz İstihbarat Başkanı Yüzbaşı Johnn Bennett’e suikast düzenlenir. Johnn Bennett ölmez fakat topal kalır geri memleketine kaçar gider. Gerçekten Topkapılı Cambaz Mehmet ve adamlarının şerrinden kurtulmak isteyen İşgal Kuvvetlerinin hepsi de 6 Ekim 1923 te geldikleri gibi çeker, geri giderler. İstanbul'u terk ederler.

Topkapılı Cambaz Mehmet, kendi gibi gözü pek arkadaşı Kadıköylü Şoför Murat ile birlikte bir gün İngiliz askeri üniformaları giyerek, General Harington’un aracının park ettiği Tepebaşında ki düşman Karargahının önüne giderler. Topkapılı Cambaz Mehmet'in 7 yaşında ki oğlu Ali de gözcülük yapar. İki arkadaş tabancalarını çekerek nöbetçilerin üzerine yaylım ateşi açarlar ve Şoför Murat General Harington’un yeni temizlenmiş gıcır gıcır makam arabasının direksiyona atlar. Gözcülük yapan küçük Ali'yi da arabaya alarak gaza basar. Beyoğlu Sokaklarında duman ve toz bulutu içinde araba ile birlikte kayıp olurlar. 

Arkada kalan General Harington’un adamları, herkes şaşkın ne yapacaklarını bilemezler.İşte o işgal sırasında, 1920 ile 1923 yılları arasında, İşgal Kuvvetleri başlarında bulunan Başkomutan İngiliz General Sir Charles Harington üç yıllık işgal süresinde adamlarıyla birlikte onlarda İstanbul’a kan ağlatmışlardır. Yukarıda görmüş olduğunuz Mustafa Kemal’in makam aracı Rols-Roys araba, işte o adama aittir. İşgal Kuvvetleri Başkomutanı General Sir Charles Harington’a. İngiltere den İstanbul‘a gelirken bu arabayı beraberinde getirmiş. İstanbul'u işgalleri sırasında makam aracı olarak kullanacakmış. Ancak az bir zaman kullandıktan sonra Atatürk'ün makam aracı olmuş. Hediye edilmiş fakat General Sir Charles Harington tarafından değil. O canını zor kurtarmış ve İngiltere ye zor kaçmış. E peki araba Atatürk'ün nasıl olmuş?

İşgal Kuvvetleri Komutanı İngiliz General Sir Charles Harington'un makam aracı artık Şoför Murat ile Cambaz Mehmet’in elindedir. Arabayı Şoför Murat Konya Akşehir'e kadar götürür ve orada Mareşal Fevzi Çakmak’a düşmandan zorla aldıkları bu aracı teslim eder. Araba Ankara’ya yollanır ve yakışanı olur. Mustafa Kemal’in makam aracı olur. İngiliz General Harington ondan sonra daha nere bindiğini bilemem. Zaten İstanbul da da duramaz kaçar gider.

Sizlerden ricam bu Topkapılı Cambaz Mehmet ismini hiç unutmayın. Çünkü bir çok yaptığı akıl almaz işleri ileriki zamanlarda yine anlatacağım. Çok ketüm olduğundan bu güne kadar yaptıkları hiçbir şeyi anlatmamıştır. Ancak bildiğimiz olayları yakın arkadaşları anlatmışlardır. 

Bağlanan o zaman ki 1500 tl maaşı kabul etmemiş, Kızılaya bağışlamıştır. Millet vekilliğini de kabul etmeyip sade bir vatandaş olarak yaşamağa devam etmiş; "Ben bütün bunları milletim ve Atam için yaptım." demiş, sadece bir 'Üstün Hizmet Madalyası'nı kabul etmiştir. Resimler internetten.

13 Kasım 2020 Cuma

YERALTI DÜNYASINDA DEĞİŞİM

Türk yeraltı dünyası,1960 yıllarında ilk defa kabuk değiştirmeğe başladı. Sicilya tipi mafya örgütlenmesinin ilk adımları İstanbul da cezaevinde atıldı.

Kabadayılar Kemal Uzun, Oflu Hasan ve Süleyman Sırrı Prodan, cezaevinde anlaştılar. Türkiye de artık uluslar arası gangsterlik kuralları hüküm sürecek ve Türk kabadayıları mafyaya katılacaklardı. Diğer bir ifade şekliyle dünyanın her yerinde gayrı meşru insanlar bir birlerini tanıyacak ve yeri geldiği zaman birbirlerine arka çıkacak, yardımcı olacaklar, mafya tek elden yönetilecekti. Bu da kendilerine büyük bir güç katacaktı.

Amerikan ve İtalyan mafyasıyla temas kurulmuş, bu konularda gizli anlaşmalar yapılmıştı. Böylece Türkiye de kabadayılığın mafyaya dönüşmesinin ilk adımı atılmıştı.

O yıllarda tüm ülkelerde uyuşturucu patlaması yaşanıyordu. Baz morfin, eroin ve LSD en çok tercih edilen uyuşturuculardı ve bunların bir çoğu Türkiye den elde ediliyordu. Uyuşturucu adresi Türkiye de Diyarbakır’ı gösteriyordu ve uzun süre devam etti. Böylece Türkiye de bu çarkın içine alınmış; kumar, haraç ve kaçakçılık ile gelişen Türk yeraltı dünyası, uyuşturucu alanındaki bu gelişmelerden de nasibini alacaktı.

Kabadayılar mafya babaları, adamları da tetikçi olacaklar, daha rahat çalışabilmek için ‘işadamı’ statüsünü seçecekler. Büyük şirketler kuracaklar. Kirli işlerini yasal işlerle kamuflaj ederek, üstlerini kapatacaklar ve ‘işadamı’ kisvesi altında daha rahat, kirli ve daha çok para kazanacaklar, kendilerine polis karışamayacaktı. Kaçakçılar nakliye şirketleri, kumarcılar ise otellerde kumarhane işletmeğe başlamışlardı. Türk yeraltı dünyası o eski kabadayılık yıllarından mafya yıllarına geçiş yapmıştı. Bu değişmelerden sonra para ve güç kazanmak için kan dökmekten çekinmeyen bir yapıya da sahip olmuşlardı. Silah, fişek ve uyuşturucu kaçakçılığı en büyük kazanç yollarıydı.

Dışarıda bu değişiklikler olurken cezaevi koşulları da değişmişti. İçerde en önemli racon volta kesmekti. Sonucu ölüm bile olurdu. Eskiden bileğine güçlüler 'Koğuş Ağası' olurlardı ve topladıkları kumar manoları ve uyuşturucu paralarıyla yoksul mahkumlara bakarlar, daha sonra da kirli işlerinde kullanırlardı. Sonraları parası çok olanlar koğuş ağası olmağa başladılar. Onlarda idare ile anlaşırlar içeri silah ve uyuşturucu getirtirler, içerde cinayetler bile işletirlerdi.

Yine olan polislere oldu;

Bu gelişmelerden sonra Türkiye'den uzaklaşması gereken bir mafya tetikçisi İtalya'ya gönderilmiş, orada İtalyan mafyası tarafından misafir etmişti. İtalyan mafyası da, başından savmak istediği bir Amerikalı tetikçiyi Türkiye ye göndermek istemiş ve Türk mafyasına bir haber yollamıştı; “Size bir arkadaş geliyor, onunla ilgilenin. Arkadaşımız papikçidir.”

‘apikçi’, hap kullanan, uyuşturucu müptelası demekti. İtalya’dan gönderilen kişi, sonradan ‘Camgöz Gary’ adıyla tanınacak olan Teksaslı Ralph Gary Bouldin adında Amerikalı bir gangsterdi. Amerika da ki Galbino çetesi, üzerlerinde ki polis baskısı nedeni ile tetikçi Ralph Gary Bouldin’ı İtalya’ya, İtalya mafyası da bu adamdan rahatsız olunca kurtulmak için Türkiye ye gönderiyorlardı. İtalyan sevgilisi Patricia Ann Seeds ile, Milanoda kiraladıkları bir Fiat arabayla Ralph Gary Bouldin Türkiye ye geldi. Bir kaç gün içinde Hatay, Mersin tarafları ve İstanbul da elde ettikleri uyuşturucuları, Türkiye den rahat çıkarabilmek için arabalarına uyuşturucu zulası yaptırmak istediler. ‘Zula’ uyuşturucuların arabada saklandığı gizli yerlerdir. Sirkeci de bir torbacıyla fiyat konusunda anlaşamayınca, ikinci bir torbacıya gittiler ve anlaştılar. İlk gittiği torbacı, ikinci torbacıyla anlaştıklarını öğrenince şahısları polise ihbarda bulundu.

28 Aralık 1968 Cumartesi, Bayramın birinci günü, polisler, Gary ve sevgilisi Patricia’yı, Fıat marka arabalarıyla Beyazit ta dolaşırlarken yakaladılar. Üst araması yapmadan bu şüpheli şahısları Karaköy Liman Lokantası'nın üstündeki Mali Şube Bürosuna götürdüler ve Nöbetçi Polis Memuru Ahmet Çetin’e teslim ettiler. Bir gözü takma olan Amerikalı gangster burada üst araması yapılacağı sırada, birden ayağa kalktı ve belinden iki silahını da çekerek etrafa rast gele ateş etmeğe başladı. Polislerde ateşle karşılık vermeleri üzerine dört saat süren silahlı çatışmada; Polis Memuru Ahmet Çetin, İngilizce konuşarak kendisini ikna etmeğe çalışan Emniyet Amiri Kemalettin Eröge ve o anda orada bulunan banka görevlisi Sadrettin Beksaç ile lokantada çalışan Kemal Barut olmak üzere toplam dört kişi, bu hippi gangster Gary'in tabancasından çıkan kurşunlarla can verdiler. Ayrıca altı kişi de yaralandı. ABD Büyük Elçiliğinden çağrılan iki CIA Ajanı, ölüm kusturan bu cani Ralph Gary Bouldin’ı makineli tabancalarla taradılar. Vücuduna altmış dört kurşun isabet etti ve orada öldürüldü. Bazılarına göre de O zaman ki Asayiş Şube Müdürü Saip Gözet’in vurarak öldürdüğü söylenir. Bu menfur olaydan gazeteler günlerce bahsettiler.
Baştan hatalı davranıp üst araması yapmayan Polis Memurları, hem arkadaşlarının, hem başkalarının canlarına, hem de bu olayın yaşanmasına sebep oldular.

Gary’nın İtalyan sevgilisi Patricia Ann Seeds o kargaşadan faydalanarak üzerinde ki iki kilo yedi yüz gram uyuşturucuyu olay yerinde koridora attı ve Mali Şubeden çıkıp kaçarak ABD Büyük Elçiliğine gitti.

Öldürülen Amerikalı saldırgan Ralph Gary Bouldin’in bir gözü takma olduğu için bizim gazeteciler hemen bir isim uydurdular ‘Camgöz Gary’. Yakınları Gary'nin cenazesine sahip çıkmadılar ve İstanbul da Feriköy Protestan mezarlığına gömüldü. Bu olay, on üç yıl kadar sonra İtalyan Trento Savcılığı tarafından yürütülen büyük bir eroin davası soruşturması esnasında bulunan, bir hatıra defterinde ki notlardan tam olarak anlaşıldı ve Galata vuku bulan bu katliam da tam olarak çözüldü.

12 Mart 1971 Muhtıra dönemi, babaları da operasyon kapsamına aldı. Ünlü ‘Babalar Operasyonu’ sırasında, hamalken babalığa yükselen Abuzer Uğurlu, Oflu İsmail, Dede Sultan ile Dündar Kılıç ve birçok ünlü isim cezaevine konuldu. Dündar Kılıç, Ankara'nın ünlü kabadayısı Kürt Cemali'nin öldürülmesine adı karışınca İstanbul'a kaçmış, kısa bir süre sonra o da ünlü kabadayı olmuştu.

Babaların cezaevine girmeleri, işlerine daha çok yaradı. Siyasi olaylar nedeniyle cezaevlerine atılan sözde aydın kişilerle tanıştılar ve mafya takımı ile aydın kişiler arasında bir dostluk oluştu. Bazıların dostlukları dışarıda da devam etti ve siyasi olaylarda teröristler silah ve cephaneleri bazı babalardan temin ettiler.

Aslında babalar operasyonun amacı, yeraltı dünyasını çökertmekti. Ancak tam tersi oldu. Babalar, cezaevinden daha da güçlenerek çıktılar. Parayı konuşturup, aşama kaydetmişlerdi. Sicilya geleneğini Türkiye'ye yerleştirmiş; adliyeden politikacısına, askeriyeden polisine kadar bir çok çevrede dost edinmişlerdi. Turgut Özal iktidarı zamanında babalar vergi iadesi için hayali ihracatçılığa da el attılar. Bu yoldan da çok büyük vurgunlar vuruldu. Yasalar mafyanın menfaati için değiştirildi. Kanunlardan genel müsadere cezası kaldırıldı. İstediğin kadar çal, çaldığını devlet elinden alamayacaktı.

Babalarla devlet iç içe olmağa başladı. Kalp krizinden ölen mafya lideri Oflu Hasan'ın cenazesi, bütün bu olanların kanıtıydı. Bu mafya babasının cenaze törenine, çok sayıda politikacı, emniyet müdürü, polis ve askerler katılmıştı. Dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın oğlu Kaya Sunay Oflu Hasan’ın ölümüne çelenk göndermişti.

Mezarlıkta, kumarhaneci Arap Nasri ile dönemin Çalışma Bakanı Ali Rıza Uzuner birlikte dua etmiş, gazeteciler tarafından görüntülenmişti. Zamanla meşhur silah ve uyuşturucu kaçakçısı Abuzer Uğurlu ile MİT arasında bir yakınlaşma olmuştu. Böylece o eski kabadayılar gitti, yerine mafya ve babalar, gangsterlik daha kanlı bir şekilde geldi.

Günümüze yakın zamanlarda ise bu gelişmeler daha da ilerledi ve uyuşturucu baronları engel tanımaz oldular. Türkiye de yasalmış gibi hareket edip uyuşturucu trafiğini idare ettiler. Sigara kaçakçılığından uyuşturucu baronluğuna yükselen Urfi Çetinkaya, göz boyamak için kazandığı uyuşturucu paralarıyla İstanbul da sekiz okul yaptırıp, Milli Eğitim Bakanlığına bağışladı ve devletten takdir aldı. Daha sonraları 'Son Tango' operasyonunda kendisini yakalayan jandarmalar hakkında 'Beni uyuşturucu kaçakçısı ilan ettiler.' diye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine suç duyurusunda bulundu ve Mahkeme Türkiye Cumhuriyeti Devletini 10 bin euro tazminat ödeme cezasına mahkum etti.

Daha sonra ki yıllarda Hüseyin Baybaşın, Nejat Daş ve Çetin Gören gibi baronlar tarafından kurulan şirketler kanalıyla uyuşturucu, tırlarla ve gemilerle sevk edilmeğe başlandı.

Günümüzde ise İran uyruklu ünlü uyuşturucu baronu Naci Şerifi Zindaşti'nin 'Uyuşturucu Kaçakçılığı' davasına bakan hakim Cevdet Özcan'ı telefonla arayarak, yargı üzerinde baskı kurup, tahliye olmasını sağladığı için, Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Üyesi Prof. Dr. Burhan Kuzu ve dava hakimi Cevdet Özcan hakkında soruşturma başlatıldığı, 18.03.2020 tarihli Sözcü gazetesi Haber Gündem de yer almıştır.

Eskiden beri uyuşturucu ve silah kaçakçılığından kazanılan milyarlarca dolarlar FETÖ, PKK gibi yıkıcı örgütlere aktarıldı. Bu arada bir çok kirli işleri kapatmak için, bir çok cinayetler işlendi, gemiler batırıldı ve olayların çoğu faili meçhul, üstü örtülü olarak kaldılar. Bu olayların bir kısmına bazı ülkeler de devlet desteği verdiler.

İşin en acı tarafı ise piyasaya sürülen uyuşturucuların ancak yüzde onu yakalanıyor olması. Yüzde doksanı ile insanlar zehirlenerek çok miktarda paralar kazanılması ve bu paraların da Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yıkılması için kullanılıyor olması.

6 Kasım 2020 Cuma

HAZİNE

 
Vaktiyle bir ülkede fakir bir adam yaşarmış. Bu adamın on beş yaşlarında bir de oğlu varmış. Ölmeğe yakın oğlunu yanına çağırır ve ona küçük bir sandık vererek; “Oğlum ben çok fakir yaşadım. Çok sefalet içinde büyüdüm. Senin de sefalet içinde yaşamanı istemem. Bu sandığı iki yıl kadar önce bir ihtiyar bilge adam vermişti. İçinde muazzam bir hazine var. O hazineye ben sahip olamadım. Ömrüm yetmedi. Sen sahip ol ve bolluk içinde yaşa. Sefalet içinde yaşama!” Der ve yaşlı adam bir zaman sonra düşer ölür.

Yalnız başına kalan yaşlı adamın oğlu bir kaç yıl daha sefalet içinde yaşadıktan sonra babasının verdiği sandık aklına gelir. Sandığı açar bakar ki, içinde bir kitap var. Genç kitabı itabı eline alır. Kitabın ilk kapağında; ‘Bu kitap çok kıymetli bir hazinenin yeri var. Hazineye ulaşmak için kitabı hiç sayfa atlamadan sabırla ve sırasıyla okumalısınız. O zaman hazineye sahip olursunuz. Sayfa atlarsanız, büyü bozulur ve hazineye ulaşamaz zengin olamazsınız. Hazine kimsenin ulaşamayacağı bir yerde saklıdır ve güvendedir. Kitap bittiği zaman hazineye ancak siz sahip olacaksınız.” Diye yazıyormuş.

Genç çok merak eder ve büyük bir heyecanla başlar kitabı okumağa. Türkçe yazan kitabı delikanlı büyük bir dikkatle okur. Kırk elli sayfa okuduktan sonra kitap konuyu İngilizce anlatmağa başlar. Hay aksi. Birkaç sayfa daha okur fakat okuyamaz. Çünkü delikanlı İngilizce bilmiyor. Tercümana götürüp okutsa, o hazinenin yerini tercüman öğrenecek ve delikanlıya söylemeden gidip hazineyi tercüman alacak. Ne yapsın?

Delikanlı hemen gitmiş uğraşmış, çalışmış, didinmiş İngilizceyi öğrenmiş ve kitabı okumağa devam etmiş. Aaa on beş yirmi sayfa kadar sonra kitap Almanca olarak anlatmağa başlamış. Yaşlı adamın oğlu gitmiş Almancayı da öğrenmiş. Daha sonra kitap Arapça devam ettiği için Arapçayı ve Çinceyi de öğrenmiş. Bu sırada da yabancı dilleri öğrendiği için geçimini tercümanlık yaparak sürdürmeğe devam etmiş. Bir süre sonra da genç adam o ülkenin en iyi tercümanlarından biri olmuş. Refah içinde yaşayıp sefaletten kurtulmuş. Kurtulmuş fakat o kitabı okumağı da bırakamamış, okumağa devam etmiş.

Kitabı okumağa devam ettikçe o kitapta ekonomiden tutunda değerli maden ve taşlara, inşaattan, ustalığa kadar her şeyi yazıyormuş ve delikanlı hepsini öğrenmiş. Ve artık geçimi için de öğrendiklerinin hepsini genel yaşamında uyguluyormuş. Çok zengin olmuş.

Bu delikanlının ünü az zamanda her tarafa yayılmış ve Kralın kulağına da gitmiş. Kral bu bilgisiyle ünlü genci görüp tanımak istemiş. Bir gün sarayına çağırmış. Sarayında tanıştıktan sonra ona görevler vermiş ve az zaman sonra danışman yapmış. Zamanla çok daha bilgili olduğunu görünce vezir ve baş vezir yapmış.

Önceleri sefalet içinde yaşayan bu delikanlı, artık çok refah ve rahat bir hayat yaşamağa devam etmiş. Kralın bir de çok güzel kızı varmış. Delikanlıya aşık olmuş. Delikanlı da ona aşık olmuş ve onunla evlenerek güzel bir yuva kurmuş, kralın kızıyla bu delikanlı.

Ben de yıllar önce bir mecmuada bu yazıyı okurken hep kitabın sonunu merak ederdim. Acaba bu kitabın sonun da ne yazıyordu? Hazine neredeydi? Delikanlı da merak etmiş olacak ki yine de devam etmiş, kitabı bitirmiş ve en son yaprağı çevirince;


“BİLGİ EN KIYMETLİ HAZİNEDİR !” diye yazıyormuş, kitabın sonunda.