SAYFALAR

20 Kasım 2020 Cuma

MAKAM ARABASI

Gördüğünüz bu araç, Mustafa Kemal'in makam arabası. Hem de ilk yapıldığı 1922 yıllarda, Mustafa Kemal bu aracı makam aracı olarak kullanıyor. Dünyada ya üç, ya dört tane var, bu arabadan.

Allah Allah bu araba zamanın en lüks, son model, Rolls-Royce marka arabası. İngiltere de yapılmış. Bir tanesi Türkiye de Mustafa Kemal’in makam arabası da öbürüler nerde bilemem. Kim bilir fiyatı kaç liradır? 

Olacak gibi değil. Ülke işgal altında, kurtarmağa çalıştığı millet, aç sefil perişan iken, asker cephede sade hoşaf suyu içerek savaşırken, vatandaş ayağında ki çorabı çıkartıp asker giysin diye verirken, Atatürk bu arabaya nasıl biner. Kaç para verip almıştı? Yoksa İngiltere Kraliçesi filan mı yollamış, hediye etmişlerdi? O zaman hasta adam dedikleri Türkiye ye kim ne hediye ederdi ki? Hiç biri de değildi. Acaba Mustafa Kemal bu arabayı nasıl elde etmişti?

İSTANBUL DÜŞMAN İŞGALINDAN NASIL KURTULDU?

Çanakkale savaşlarında Mustafa Kemal’in Birliğinde bir er vardı. Normal sıradan bir er. Savaşta ki gözü pekliği ve gösterdiği fedakarlıklardan dolayı Mustafa Kemal ona önce onbaşı, sonra da çavuşluk rütbeleri verdiği bir er. Sonra da askerlik bitmiş ordudan terhis olmuş bir er. Terhis olmuş, askeriye ile bir ilişiği kalmamış fakat Mustafa Kemal ile bağlarını hiç koparmamış bir er. Hatta Mustafa Kemal’in Şişli de ki evinde bazı zamanlar bir araya gelir, memleket meselelerini konuşurlar, ayrıca bu evin güvenliğini de bu adam sağlarmış. Çünkü savaşta aralarında oluşan bağ, memleket sevgisi bağları ve karşılıklı saygı sevgi ve birbirlerine güven hiç kopmamış, ilelebet devam etmiş, ta ölünceye kadar. 

Bu adam ilk okulu dahi bitiremeyen ve o haylazlıkları yüzünden okuldan kovulan bir adam. Askerliği çavuş olarak bitirmiş ama tanıyanlar ona 'Cambaz' derlermiş, Topkapılı Cambaz Mehmet. Mustafa Kemal Anadolu’ya geçerken, kazasız belasız vapura binmesi için baştan ayağa silahlı ve çeşitli kılıklara girmiş, elli gözü pek adamlarına önlem aldırır ve Atatürk ü vapura bindirerek Anadolu’ya sağ salim yolcu eder Topkapılı Cambaz Mehmet. En son ayrılırlarken Mustafa Kemal “Aman ha Cambaz gözünü seveyim. Göreyim seni. Tembihlerimi unutma. Umudum sensin ha. İstanbul sana emanet!” Diye hatırlatmalar yapar ve ayrılırlar birbirlerinden. Cambaz Mehmet İstanbul da kalır, Mustafa Kemal Anadolu ya gitmek üzere Samsun’a hareket eder İstanbul Galata Rıhtımından, Bandırma vapuruyla 15 Mayıs 1919 da. 

Topkapılı Cambaz Mehmet Mustafa Kemal'e verdiği sözü tutar ve kendisine bağlı emrinde, beş binden fazla hırsız, ipsiz, sapsız, dolandırıcı ve onlardan başka da normal işi gücü belli olan seksen yüz bine yakın adamı vardır İstanbul da ve Türkiye nin her yanında. Bu insanlarla birlikte bir örgüt kurar, M. M. G. Ö. Açık yazılışı ‘Milli Müdafaa Gurubu Örgütü’ dür. Sonraları bir çok subaylar ve paşalar da bu örgüte üye olurlar fakat başlarında bir çavuş vardır, Albay Mustafa Kemal’in Çanakkale Savaşında keşfettiği, yetiştirdiği ve asla yanılmadığı, ilkokulu bile bitirememiş, Topkapılı Cambaz Mehmet Çavuş. Herkes onun emrindedir ve severek çalışırlar.

Mart 1919 da İstanbul İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan, Yeni Zelanda Devletleri tarafından işgal edilince, İşgal Kuvvetleri İstanbul’a girer girmez çok büyük katliamlara başlarlar. Halbuki bilmezler ki İstanbulda Topkapılı Cambaz Mehmet vardır ve sanki İstanbul'a değil de işte bu Topkapılı Cambaz Mehmet’in Cehennemine girerler. Kısa süre sonra Topkapılı Cambaz Mehmet, İstanbul İngiliz İstihbarat sorumlusu Yüzbaşı Johnn Bennett’in emrindeki bir numaralı adamları Ermeni Arman Pandikyan, Papaz Robert Frew, diğer adları; Rahip Fru, Albay Emiling, İngiliz Kraliyet misyoneri olan bu rahip ve onun arkadaşı İngiliz Muhipleri Cemiyeti Başkanı Sait Molla’nın tavsiyeleri ile İngiliz İstihbaratının içine girer. Akla hayale gelmeyecek aldatmacalarla düşmana darbe üstüne darbe vururlar. 

Galatasaray’da kaçırılan, Bennet’in tercümanı, Arman Pandikyan efendi sorgulanır. Sorguda, soruların mahiyetinden, ülkenin içinde bulunduğu korkunç durumun farkına varan, kendi yaşamlarını hiçe sayarak kurtuluşa adayan Millicilerin zorlu savaşından etkilenen Ermeni asıllı Arman Pandikyan efendi İngilizler adına çalıştığı için utandığını ve gözünün boyandığını anlatarak milli mücadele saflarına şunları söyleyerek katılır:

“Ailemi, çocuklarımı size rehin ederken şerefim ve namusum üzerine söz veriyorum. Bu dakikadan itibaren hem düşmanın parasını alacağım, hem de emrinizde olarak vatanıma hizmet edeceğim.”

Sözünü tutan Arman Pandikyan efendi, kurtuluş mücadelesi başarıya ulaşana kadar verdiği ön istihbaratla önemli destek sağlar. Kendisinin verdiği önemli bilgilerden hareketle, Kuryeyle gönderilenler hariç, İngiliz istihbaratının bütün mektupları açılıp deşifre edilir, sahiplerine yollanır, elde edilen bilgilerle kurtuluş savaşı kazanılır.

İngiliz İstihbarat Başkanı Yüzbaşı Johnn Bennett’e suikast düzenlenir. Johnn Bennett ölmez fakat topal kalır geri memleketine kaçar gider. Gerçekten Topkapılı Cambaz Mehmet ve adamlarının şerrinden kurtulmak isteyen İşgal Kuvvetlerinin hepsi de 6 Ekim 1923 te geldikleri gibi çeker, geri giderler. İstanbul'u terk ederler.

Topkapılı Cambaz Mehmet, kendi gibi gözü pek arkadaşı Kadıköylü Şoför Murat ile birlikte bir gün İngiliz askeri üniformaları giyerek, General Harington’un aracının park ettiği Tepebaşında ki düşman Karargahının önüne giderler. Topkapılı Cambaz Mehmet'in 7 yaşında ki oğlu Ali de gözcülük yapar. İki arkadaş tabancalarını çekerek nöbetçilerin üzerine yaylım ateşi açarlar ve Şoför Murat General Harington’un yeni temizlenmiş gıcır gıcır makam arabasının direksiyona atlar. Gözcülük yapan küçük Ali'yi da arabaya alarak gaza basar. Beyoğlu Sokaklarında duman ve toz bulutu içinde araba ile birlikte kayıp olurlar. 

Arkada kalan General Harington’un adamları, herkes şaşkın ne yapacaklarını bilemezler.İşte o işgal sırasında, 1920 ile 1923 yılları arasında, İşgal Kuvvetleri başlarında bulunan Başkomutan İngiliz General Sir Charles Harington üç yıllık işgal süresinde adamlarıyla birlikte onlarda İstanbul’a kan ağlatmışlardır. Yukarıda görmüş olduğunuz Mustafa Kemal’in makam aracı Rols-Roys araba, işte o adama aittir. İşgal Kuvvetleri Başkomutanı General Sir Charles Harington’a. İngiltere den İstanbul‘a gelirken bu arabayı beraberinde getirmiş. İstanbul'u işgalleri sırasında makam aracı olarak kullanacakmış. Ancak az bir zaman kullandıktan sonra Atatürk'ün makam aracı olmuş. Hediye edilmiş fakat General Sir Charles Harington tarafından değil. O canını zor kurtarmış ve İngiltere ye zor kaçmış. E peki araba Atatürk'ün nasıl olmuş?

İşgal Kuvvetleri Komutanı İngiliz General Sir Charles Harington'un makam aracı artık Şoför Murat ile Cambaz Mehmet’in elindedir. Arabayı Şoför Murat Konya Akşehir'e kadar götürür ve orada Mareşal Fevzi Çakmak’a düşmandan zorla aldıkları bu aracı teslim eder. Araba Ankara’ya yollanır ve yakışanı olur. Mustafa Kemal’in makam aracı olur. İngiliz General Harington ondan sonra daha nere bindiğini bilemem. Zaten İstanbul da da duramaz kaçar gider.

Sizlerden ricam bu Topkapılı Cambaz Mehmet ismini hiç unutmayın. Çünkü bir çok yaptığı akıl almaz işleri ileriki zamanlarda yine anlatacağım. Çok ketüm olduğundan bu güne kadar yaptıkları hiçbir şeyi anlatmamıştır. Ancak bildiğimiz olayları yakın arkadaşları anlatmışlardır. 

Bağlanan o zaman ki 1500 tl maaşı kabul etmemiş, Kızılaya bağışlamıştır. Millet vekilliğini de kabul etmeyip sade bir vatandaş olarak yaşamağa devam etmiş; "Ben bütün bunları milletim ve Atam için yaptım." demiş, sadece bir 'Üstün Hizmet Madalyası'nı kabul etmiştir. Resimler internetten.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder