SAYFALAR

10 Aralık 2021 Cuma

MEÇHUL ASKER

13 Şubat 2003 tarihi, bir sabah saatleri.. Orta yaşlı iki adam, ellerinde kadife kaplı bir kutu ile, Avusturalya T.C Melbourne Büyükelçilik önüne gelir. Yüzlerinde hem korku, hem de büyük bir utanç işaretleri vardır. Polise elçilikte bir yetkili ile görüşmek istediklerini söylerler.

Polis içeriye haber verdikten biraz sonra güvenlik ateşesi dışarı çıkar ve adamlara niçin geldiklerini sorarak odasına alır.

Adamlar ellerinde ki kutuyu gösterirler ve elçiliğe teslim etmek istediklerini söylerler.

Kutuda ne olduğunu sorar Güvenlik Ataşesi. Adamlar hiç cevap vermezler.

Güvenlik Ataşesi şaşkınlık içinde kutuyu adamlara açtırdığı zaman dehşet içinde kalır. Çünkü adamların ellerinde getirdikleri kadife kaplı kutunun içinde mumyalanmış, üzerinde saçları bile olan bir insan kafası ile karşılaşır. Hemen büyükelçiye haber verir. Büyükelçi de yanlarına gelir. Kafayı kutudan çıkarır incelerler. Ellerinde ki mumyalanmış bu insan kafası, üzerinde kurşun delikleri de bulunan gerçek bir insan kafasıdır.

Adamlar şöyle anlatırlar getirdikleri kesik insan kafasının öyküsünü;

Bir hafta kadar önce ölen babaları bir askerdi ve yıllar önce Çanakkale savaşına katılmıştı. Tarihin en kanlı çatışmalarının yaşandığı Anafartalar çıkartması savaşında; saldıran tüm Avrupa askerlerine bir taraftan yokluklarla mücadele eden bir avuç Türk Askerinin direnmesi sonucu, zorlu bir çatışmanın ardından, birçok düşman askeri ölmüş, bir çok Türk askeri de şehit olmuştu. İşte o çatışmada bir Anzak askeri, ana vatanını savunurken şehit olan bir Mehmetçiğin kafasını kesip torbasına koymuştu.

Savaş bittikten sonra Avusturalya ya sağ salım geri dönen bu asker şehidimizin kafasını da beraberinde götürmüş ve o günden bugüne kadar, yıllarca savaş anılarını anlatırken Mehmetçiğin kafasını delil olarak göstermiş ve gururla ‘ben öldürdüm’ demişti, memleketinde ki dostlarına.

Bu asker hayatının son yıllarında yaptıklarından büyük bir pişmanlık duymuş olacak ki, bir hafta kadar önce ölmüş ve ölürken de ailesine çok büyük bir rahatsızlık duyduğunu ifade ederek, bir Türk askerine ait olan bu şehit kafasının mutlaka Türkiye ye göndermesini vasiyet etmişti.

İşte bu iki adam Mehmetçiğin başını kesen o adamın çocuklarıydı ve babalarının vasiyetini yerine getirmek için 87 yıl önce Çanakkale de şehit olan Mehmetçiğin kafasını evlerinde bulunduğu yerden almış Türk elçiliğine teslim etmek için getirmişlerdi.

Elçilikte bulunanlar duyduklarına inanamadılar ve hepsi göz yaşlarına boğuldular. Büyükelçi Türkiye Devleti yetkililerine ve Avusturalya Devleti yetkililerine telefonla bilgi verdi.

Bu haberi duyan Avusturalya‘da yaşayan binlerce Türk ve Avusturalya vatandaşları da guruplar halinde akın akın elçiliğin önüne geldiler.

Avusturalya devleti bütün yetkilileri de ordaydı. Görülmemiş bir kalabalıkla büyük bir tören yapıldı bu şehidimizin başını getirmek için Türkiye'den Avusturalya’ya bir uçak gönderildi.

18 Mart 2003 te Şehit Mehmetçiğin kafası Çanakkale’ye getirildi. Halkında katılımıyla büyük bir askeri tören de Çanakkale de yapıldı ve şehidimizin kafası Çanakkale Şehitliğinde hazırlanan bir mezara defin edildi.

Ancak kim olduğu bilinmediği için ismi ’MEÇHUL ASKER’ olarak kaldı ve şu anda şehit olduğu yerde Çanakkale şehitliğinde sadece kafasının bulunduğu bir mezarı vardır.

Ey insanoğlu! Hiç düşündünüz mü? İşte bu vatan topraklarını bizlere bırakmak için, kendi canını hiçe sayıp, kafasını bile feda eden, bir çok şehit gövdeleriyle doludur bu vatan topraklarının altı. İşte böyle şehit kafalarıyla, şehit gövdeleri ile, şehit kol ve bacaklarıyla doludur bu toprakların altı. Aç, susuz ve türlü imkansızlıklarla ve nice nice şehit canlarıyla bu vatan elde edilmiştir.

İşte şair Necmettin Halil Onan'ın şiirinin iki kıt'ası ;
"Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğün bu tümsek Anadolu'nda,
İstiklal uğrunda, namus yolunda,
Can veren Mehmed'in yattığı yerdir."
....................... ...............................Merak edenler şiirin tamamını internette bulabilirler.

Ve işte onun için demiştir Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşımızın 6. kıt'asında;
"Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı,
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı,
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı."

Yine başka bir Şehit Mehmed Hüseyin Çavuş: 6/5.. Not defterine düştüğü şu not ve alttaki beyit çok çarpıcıdır:
"Unutmak ihanettir. İşte, bugünün sabahı, sekiz aslan neferin elimden gasbedilmesiyle başladı. Şimdi her tarafta bir musalib harb var. Bakalım… İstikbal…

Ne bir dua ne Fatiha isterim sizlerden.
İNTİKAM… AH İNTİKAM!.. Geçmeyiniz bizlerden..”

Aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum. Allahın rahmeti üzerlerinizden hiç eksik olmasın. Amin.
Resim alıntı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder