SAYFALAR

11 Mart 2022 Cuma

ADALET MÜLKÜN TEMELİ

Mısır’da Selahadin-i Eyyûbi zamanında emirlik ve kadılık yapan Karakuşi isimli bir Kadı varmış. Bu Kadı enteresan kararlar verdiği için hükümlerine Hükm-i Karakuşi derlermiş.

Hani bir dava önüne gittiği zaman dava dosyasını okumadan eliyle tartıp, "Avrak ağırdır, idamına; veya avrak hafiftir." beraatına diyen kadılar var ya onlardan.

Bir gün Karakuşi Kadı, Kahire de bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş. Etrafa bakınca anlamış. Vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış sahibini bekleyen nefis bir ördek var. Karakuşi Kadı, Fırıncıya:

“Ben bunu aldım, evime yolla da akşam yerim.” Demiş

Fırıncı, ‘ördek başkasınındır filan demişse de dinletememiş kadıya. “Ördek, uçar cinstir, sahibine uçtu dersin.” demiş Kadı. Hem Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp yollamış Kadı’nın evine.

Az sonra ördeğin asil sahibi gelmiş:

“Hani bizim ördek?” Fırıncıya sormuş.

Fırıncı, “Ördeğin uçtu.” Deyince, adam “Kesilip temizlenen ördek uçar mı?” demiş. Fırıncı Karakuşi Kadı isterse uçar demiş ve kavga da başlamış. Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış. Gayrimüslim de peşinden kovalamağa...

Bir duvardan atlarken, bilmeden hamile bir kadının üstüne düşmüş. Kadın, çocuğunu düşürdüğü için, kadının kocası da balta elinde fırıncının peşine düşmüş. Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerinden koşmağa başlamış. Sokalar da bir hengamedir devam ederken, zaptiyeler hepsini yakalayarak Karakuşi Kadı'nın karşısına çıkarmışlar.

Kadı durumu anlamak için sırayla ifade almağa başlamış.

Ördeğin sahibi,

“Bu adam ördeğimi hiç etti” diye şikayetçi olmuş.

Karakuşi Kadı, fırıncıya sormuş:

“Ne yaptın bu adamın ördeğini?”

Fırıncı

“Uçtu” demiş.

Kadı, kara kaplı kitabını açmış:

“Ördeğin karşısında tayyar yazılı. Tayyar 'Uçar' anlamına gelir. O halde ördeğin uçması suç değil, normal” diyerek, fırıncının ördek işinden beraatına karar vermiş.

Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa da sormuş. Onun şikayetine de kara kaplı kitaptan bir madde bulmuş:

“Her kim, bir gayri müslimin iki gözünü çıkara, o müslimin tek gözü çıkarıla.”

Davacı:

“Benim tek gözüm çıktı. Şimdi ne olacak?” diye sorunca Karakuşi Kadı’ye

Kadı Hazretleri “Şimdi Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız.” Tabii gayrimüslim iki gözünden de olmamak için şikayetinden hemen vazgeçmiş, fırıncı bu davadan da beraat etmiş.

Çocuğunu düşüren kadının kocasına da Karakuşi Kadı:

“Tamam, Karını vereceksin, bu adam ile dört ay evli kalacak, düşen çocuğun yerine yeni çocuk koyacak.” Deyince o adam da şikayetini anında geri almış, fırıncı bu davadan da kurtulmuş. Kadı dönmüş Yahudi'ye:

“Senin şikayetin nedir bre?” Yahudi bir süre düşündükten sonra ellerini açmış,

“Ne diyeyim kadı efendi, adaletinle bin yaşa Sen, emi !” demiş.

GİT BOYU KISA BİR BOYACI BUL !
Hırsız bir evi gözüne kestirmiş, etrafı kolaçan etmiş. En iyisi balkondan girmek demiş. Gece bastırınca bahçeye dalmış, balkona tırmanmaya başlamış... Bir adım, bir adım daha, tam çıkmak üzere, balkonun korkuluğu kırılıp kopmuş. Hırsız düşüp ayağını kırmış...

Sabah olunca, hırsız doğru Karakuş Kadı’nın yanına kendisi gitmiş, halini gösterip şikayetçi olmuş. "Kadı efendi, ben soymak için eve girecektim, fakat balkon korkuluğu çürük çıktı, koptu. Ben de düşüp ayağımı kırdım!" demiş.

Kadı da pek anlamamış: "Eeee ne istiyorsun, şimdi seni hırsızlığa teşebbüsten içeri atayım mı?" diye sormuş. Hırsız da, "hayır kadı efendi, bir dinleyin.” Bunun üzerine Karakuşî Kadı, "anlat bakalım!" demiş.

Hırsız başlamış anlatmaya; "Ev sahibinden davacıyım, eğer balkonun korkuluğunu sağlam yaptırsaydı, ben de düşüp ayağımı kırmazdım... Tamam hırsızlık suç ama cezası balkondan düşüp ayak kırmak değil!"

Karakuşî Kadı keyiflenmiş, tam ona göre bir dava, çağırmış ev sahibini: "Be adam, niçin evinin balkonunu sağlam yaptırmıyorsun? Korkuluk sağlam olsaydı bu adam düşüp ayağını kırmazdı!"

Ev sahibi şaşırmış: "Aman efendim, balkonun korkuluğunu Marangoz Ahmet usta yaptı. Çürük yaptıysa benim günahım ne?"

Kadı efendi, hemen Marangoz Ahmet Ustayı çağırın demiş, Marangoz gelmiş. Sorgu suale çekilmiş ve başlamış anlatmaya; "Efendim ben balkonun korkuluğunu çakarken yoldan yeşil başörtülü bir hanım geçiyordu. Başörtüsü o kadar güzel yeşile boyanmıştı ki, herhalde gözüm ona daldı. Çiviyi boşa çakmış olacağım!" demiş.

Kadı emretmiş: "Hemen o yeşil başörtülü kadını bulup getirin!" demiş. Kadıncağız gelmiş, tir tir titriyor: "Kadı efendi, benim günahım ne? Ben başörtüsünü, boyasın diye boyacıya verdim, o boyadı!"

Sıra boyacıya gelmiş; kadı sorguya çekmiş: "Ulan, başörtülerini böyle göz alıcı renge boyuyorsun, marangozun gözü başörtüsüne takılıyor, çiviyi boşa çakıyor. Balkona tırmanmaya çalışan hırsız düşüp ayağını kırıyor!" Boyacı verecek cevap bulamayınca, kadı da hükmünü vermiş: "Götürün bu herifi asın!"

Biraz sonra cellat gelmiş: "Kadı efendi, bu boyacının boyu sehpaya uzun geldiği için asamıyorum!"

Kadı elini sarığına dayamış, biraz düşünüp çözümü bulmuş:

"Git, kısa boylu bir boyacı bul, yerine 
onu as!"

SUÇLU
Karakuşî bir gün hapishaneleri teftiş eder. Herkese suçunu sorar. Sekiz kişi hariç diğerleri masum olduklarını söylerler. Diğer sekiz kişiyse, suçlarını itiraf ederek: ‘’Biz suçluyuz! Elbette cezamızı yatar çekeriz.” derler.

Bunun üzerine Karakuşî zindancı başına şu emri verir: ‘’Şu sekiz suçluyu derhal sokağa atın ki burada kalan bunca masumun ahlâkını da bozmasınlar!’’

Halbuki hukuk herkese eşit uygulanmalı ve suçlu suçsuz iyi tespit edilip cezayı müeyyideler ona göre adil uygulanmalıdır. Keyfi uygulamalar mülkü yok eder. Nice devletler keyfi uygulamalar yüzünden bugün yok olup gitmişlerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder