Çarşaf kelimesi Türkçeye Farsça dan girmiş ve ‘gece örtüsü’ anlamına gelen çader-şeb den oluşmuştur. Çarşafın
ve peçenin kökeni binlerce yıl öncesine, ta Sümerlere kadar uzanır. Pagan
inanca sahip Sümer toplumunda, kendilerini Tanrıya adayan tapınak kadınlarının diğer kadınlardan ayırt edilebilmesi için çarşaf giydikleri ve peçe
taktıkları bilinir. Arap Bedevi kadınları ise kötü ruhlardan korunmak için Burka giyerlerdi.
İslam’a
aykırı olduğu nedeniyle II. Mahmut’un getirdiği fese karşı çıkıp, II. Mahmut’u
gavur padişah ilan edenler yüz yıl kadar sonra, bu sefer de fesin
İslam’ın bir sembolü olduğunu söyleyip şapka devrimine karşı fesi İslam adına
sahipleniyorlardı.
Çarşaf ve
peçe II. Abdülhamit tarafından
yasaklanmıştır.
Osmanlı, Şeyhülislamın
başvurusu ve padişahın buyrukları üzerine Emniyet Müdürlüğü, Devlet Şurası’yla
fikir birliği halinde Müslüman kadınların topluma açık yerlerde nasıl
davranmaları gerektiği konusunda bir yasa çıkarmış ve çarşaf giymeği kısmen
yasaklamış, yasaya uymayanlar hakkında 5 gün hapis ve 1 Mecidiye para cezaları
uygulamıştır. 15 Ağustos 1881
II. Abdülhamit
2 Nisan 1892 tarihinde bir ferman
yazdırıp çarşaf giyilmesini tümüyle yasakladığı fermanın özeti günümüz
Türkçesiyle şöyledir;
“Padişah
hazretleri bugün yüce cuma selamlığı töreninin ardından Teşvikiye’de bulunan
devlet silahhanesini onurlandırdıktan sonra saraya dönerken geçtiği yol
üzerinde acayip bir biçimde bellerinden bağlı siyah çarşaflara bürünmüş ve
yüzlerini bile siyah renkte ve oldukça ince peçelerle örtmüş bazı kadınlar
gözüne çarpmıştır. Bunların neredeyse çıplak denilecek derecede açık saçık
bulunmalarına ve adeta matem elbisesi giyinmiş Hıristiyan kadınlarına benzemiş
olmalarına bakarak birdenbire Müslüman olup olmadıklarında tereddüde düşmüştür.
Kanıt ve
açıklama gerektirmez ki, Yüce İslam Devleti’nin devamı ve yükselişi, devlet
kurumunun fertlerini oluşturan bütün erkek ve kadın Müslümanların hal, durum ve
hareketlerinde şeriatın faydalı ve kurtarıcı buyruklarına eksiksiz bir özenle
uymalarına bağlıdır. Aksi durum, gerek ümmetin fertleri, gerekse devletin
devamı için maddi ve manevi olarak sonsuz zararlar verecektir. İşbu çarşaflar
ise Müslüman kadınlarca tesettür emrine asla uygun gibi, kötü bir amaçla şuraya
buraya girmek için bazı münasebetsiz erkekler tarafından bir yerde fesat aleti
olarak kullanılmaktadır. Dini açıdan ve toplumun iyiliği için açık olan çok
sayıdaki zarar ve sakıncaya dayanarak bu konuda gereken kişilere yumuşakça ve
uygun bir dille anlatılmak ve gerekli öğütler verilmek suretiyle kadınlarca
çarşaf giyilmesinin yasaklanması padişahın emir ve fermanı gereğidir.”
II.
Abdülhamit çarşaf giyilmesini neden yasaklamıştı?
Çarşafı açık
saçık bularak örtünme amacı taşımadığına hükmetmesi,
Çarşafı
matem tutan Hristiyan kadınlara özgü yani İslamiyet dışı bir elbise olarak
görmesi,
Kötü niyetli
erkek kişilerin çarşaf giyerek güvenlik bakımından tehlike yaratma olasılığı.
Abdülhamit’in
çarşafı yasaklamasının nedenlerinden üçüncüsü, bizzat kendi yaşanmışlığından
kaynaklanıyordu. Akıl sağlığı yerinde olmadığı için V. Murat tahttan indirilip
kendisi padişah olduğunda, V. Murat’ı yeniden Osmanlı padişahı yapmak isteyen
dört kişilik bir çete, çarşaf giyerek kadın kılığında V. Murat’ı kurtarmaya
çalışmışlardı.
II. Abdülhamit’in çarşafı yasaklamasına karşın çarşaf nasıl oldu da kadınların giydiği bir elbise olmaya devam etti? Ekonomik.
Çarşaf
üretiminde kullanılan kumaşlar büyük çoğunlukla Bağdat, Halep, Mekke ve Medine
kentlerinden gelirken, ferace için kullanılan kumaşlar yabancı ülkelerden
gelmekteydi. Yani alım gücü düşük olan sıradan halk için çarşaf giymek çok daha
ucuza geliyordu. Üstelik çarşafın yasaklanmasından oldukça rahatsız olan yerli ticaret adamları 27 Ekim 1883’te Paris’te yayınlanan Le Courier d’Orient isimli
gazetede Osmanlıya ateş püskürüyordu.
Kısacası bazı esnaflar para kazanmak için çarşaf giyilmesini destekliyorlar ve ticari amaçlı çekişmeler devam ediyordu. Çarşaf ve burkalar İslam dininin bir parçası olarak gösterilmek istendi. Milattan önce Sümer toplumundan tutunda Hristiyanlar ve Yahudilere varana kadar her toplumda kadınlar çarşaf ve Bedeviler burka giymişlerdir. Bu giysilerin dinle bir alakası olmayıp günümüzde bile bu işin ticareti için destekleyenler olduğu ve kutsal gösterilmek istendiği anlaşılmaktadır. Alıntı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder