SAYFALAR

12 Kasım 2022 Cumartesi

VAKTİ ZAMANI

Vaktiyle bir derviş gider oturur berber koltuğuna ve “Vur usturayı keş saçlarımı berber efendi,” der.

Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar. Bir tarafı bitirir ve diğer tarafa başlayacakken, mahallenin kabadayısı birden içeri girer.

Doğruca dervişin yanına gider, dikilir ve başının kazınmış tarafına sert bir tokat atarak:

"Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım!" diye bağırır.

Dövene elsiz, sövene dilsiz’ olan, her şeyin Hak’tan geldiğine inanan derviş, sabreder. Yerinden kalkar, kabadayı koltuğa oturur ve traş olmağa başlar.

Fakat kabadayının traş esnasında da dili durmaz, sürekli alay eder, derviş ile: 'Kabak aşağı, kabak yukarı.' diye.

Nihayet traş biter. Kabadayı dükkandan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, kontrolden çıkan bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelerek kabadayıyı altına alıp sürükler. Kabadayı oracıkta feci şekilde can verir.

Berber dervişe bakar ve sorar:

"Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?"

Derviş düşünceli bir şekilde cevap verir:

"Vallahi ben gücenmemiştim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Ama kabağın da bir sahibi var. O gücenmiş olmalı ki böyle yaptı!" der.

Ne demiş Yunus Emre;

"Olsun be aldırma Yaradan yardır,

Sanma ki zalimin ettiği yanına kârdır.

Mazlumun ahı, indirir şâhı,

Her şeyin bir vakti, zamanı vardır."



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder