SAYFALAR

30 Aralık 2023 Cumartesi

EVİMDEN HIRSIZLIK

Eskiden hırsızlık olur, malın çalınır, dolandırıcılık olur, failleri yakalayabilmek için, polis olarak en küçük ihtimalleri, hesaplar, her türlü ihbarları değerlendirir, vatandaşın zararını asgariye indirmek için elden ne geliyorsa o yapılırdı. Şimdi Polis, jandarma niçin var? Kanun niçin var? Kimler faydalanır? Ben anlamıyorum.

Hırsız yakalanır, çalınan mallar çıkartılır ve sahiplerine teslim edilir, sahipsiz mallar Adli Emanete gönderilirdi.

Şimdi nasıl?
Eylül 2014 yılında ben memlekette iken Ankara da evime hırsız girdi. Gece saat 00.30 sıralarında komşum telefonla bildirdi. Bin kilometrelik yolu, yanı Rize den Ankara ya yedi saatte geldim. Baktım o güne kadar ki birikimim gitmiş. Karakola giderek müracaatta bulundum. 4-5 ayrı sivil, resmi polis ekipleri geldiler. Her türlü incelemeleri yaptılar. Komşular da görünce "Sen polissin, senin evine giren hırsız hemen bulunur." diyorlardı. Pencereye tırmanıp tornavida ile pencere kanadını açmak suretiyle girilmiş ve ev altı üstüne getirilmiş. Ne hikmetse kamera kayıtları da yok. Ertesi gün iki polis gelmiş, güya başka bir olay için kamera kayıtlarını incelemiş.

Ankara Polisi sadece o çalışmaları ile beklemede kaldılar. Onlara da hak veriyorum. Çünkü bir olayı çözmek ve hırsızlık olayını açığa çıkarmak parmak izi yoksa çok zordur. Benim eve girenlerde eldiven kullanmış, parmak izi yok.

Mesleğimin verdiği bilgi ve tecrübelere dayanarak, iki ay kadar sonra evimden çalınan altın kol satım ve çakmağımı başka bir ilde bir antikacı tarafından satışa çıkarıldığını tespit ettim ve fotokopi kayıtlarıyla delillendirdim. Bir dilekçe ekleyerek eski emekli olduğum yer, Asayiş Şubede ilgili birimlere verdim. Evimden çalınan saat benim olduğu belli. Satışa çıkarılan dükkan başka bir ilde belli. Satışa çıkaran adam da antikacı belli.

Dört ay kadar geçti hiç ses çıkmadı. Telefon açtım cevap alamadım. Bir dilekçe daha yazdım ve o elde ettiğim delil evraklarımı da tekrar eklemek suretiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verdim. Sağ olsunlar dilekçemi bir Savcıya havale ettiler. Savcı beni dinledi. “Git dosyanı çıkart al gel.” Dedi. Koşarak gittim. Dosyamı getirdim. Tekrar ifadelerimi aldılar, dosyama eklediler ve "biz sana haber veririz." dediler.

Aradan bir sene geçti, haber yok. Tekrar adliyeye gittim. Cumhuriyet Başsavcılığına bir dilekçe daha verdim. Dilekçem tekrar bir savcıya havale edildi. Savcı tekrar "git dosyanı çıkart al gel" dedi. Tekrar koşarak gittim. O gün akşama kadar uğraştım, aradık, benim hırsızlık olayı dosyam yerinde yok, bulamadık. Ertesi gün bulduk. Takipten kaldırmışlar. Savcı da şaştı. Bu nasıl olur filan gibi laflar etti. Ne ise ben yanlarındayım ya benim tekrar ifademi aldılar. Tekrar "Biz sana haber veririz git" dediler.

Bir yıl kadar daha geçti. Bir haber çıkmayınca b
ir dilekçe daha yazdım ve tekrar Ankara Adliyesine gidip verdim. Bu sefer bende biraz ağırlaştırdım güya, dilekçeme ‘İhmali bulunan yetkililer hakkında yasal işlem yapılması’ diye de yazdım. Tekrar ifademi alıp dosyaya eklediler.

Aradan bir yıldan daha fazla zaman geçti, bir netice çıkmayınca, o zaman BİMER vardı, Başbakanlık İletişim Merkezi. Aynı belgelerle internetten oraya baş vurdum. Sağ olsun o zaman ki Başbakanımız Sayın Binalı Yıldırım Bey’den, yine internet yoluyla beş ay kadar sonra bir yanıt aldım; “Senin evine giren hırsızları Yenimahalle Polis Müdürlüğü yakalayacak.” diye yazıyordu.

2018 yılı Aralık ayında, yanı olaydan tam dört yıl kadar sonra Adliye Postacısı vasıtasıyla bir Cumhuriyet Savcısı bana tebliğ ederek bildirdi. "Evinden çalınan saatin satışa çıkarıldığı dükkan antika dükkanı olduğundan, dükkan sahibi saati kimden aldığını, ne zaman aldığını, nasıl aldığını, hatırlamadığını beyan etmiş, isnat edilen suçların hiç birini de kabul etmemiş, bu nedenle de senin hırsızın yakalanamamıştır." Ve bende evime giren hırsızla tanışamadım.

Yine Ekim 2020 de de evime hırsız girdi. İki üç gün önce bir araba satmıştım. Oğlumla telefonla konuşurken "Baba, sen biraz delisin, parayı yanında saklama, bankaya yatır. Başına bir şey gelir." demişti. Ben de kim yaklaşabilir? Para evde koltuğun altında duruyor. Başka araba alacağım." dedim ve üç gün kadar sonra hastanede mideden ameliyat oldum. Yoğun bakımda yatarken sabahtan site görevlisi telefonla aradı. "Ağabey zilini çalıyorum açmıyorsun. Evde değil misin? Senin pencerenin sinekliği düşmüş, yerde duruyor. Penceren de açık. Yan odanın lambası da yanıyor." dedi. He anladım ki hırsız yine uğrayıvermiş benim eve. Hanım gitti baktı ki ohoo, misafir odasında koltuklar tersine çevrilmiş. Telefonda dedim ya ki 'koltuğun altındadır!'
Bu sefer de kabadayılık bende kalsın dedim, polise hiç bildirmedim.

Bu üçüncü, Mayıs 2023 te bir adam +90 534 362 89 14 numaralı telefondan aradı ve "Ben Asayiş Ekipler Amiri Atilla Güven, sen şu kimlik numaralı filanca oğlu filancı, falan yerde oturmuyor musun" dedi. Allah Allah "evet ama sen bunları ne biliyor sun" dedim. Biz konuşurken arada sırada, telsiz sesleri de geliyordu yanlardan. "Kimliğin dün yakalanan bir adamın üzerinden çıktı" dedi. Anlaşıldı ki tüm kimlik bilgilerim adamın elinde. Ev adresimde elinde. Ne yapacağım? Hemen polise koştum. "Cürüm oluşmamış, biz işlem yapamayız, adam sizi dolandırsa veya bir eylem gerçekleşse işlem yapardık." dediler ve bu seferde dolandırıcımla tanışamadım.

En azından, adam benim kimlik bilgilerimi nasıl elde ettiğini öğrenebilirdik. Ondan da havamızı aldık.

Ve bir daha anladım ki yasalar herkes için değildir! Ve gösterilen o operasyonlar filan hepsi göz boyama, hikaye!

Yaşasın ADALET! Saygılarımla....


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder