SAYFALAR

18 Eylül 2011 Pazar

YARISINI ALDILAR

Hepimiz duymuşuzdur 'askerlerin mektupları kontrol edilir' derler. Essah mıdır, yalan mıdır bilmiyorum. En iyi bunu birlikteki subaylar bilir. Benim bildiğim sadece şimdi anlatacağım olaydır:

Subaylar er mektuplarını kontrol ederlerken bir mektup dikkatlarını çeker. Çünkü bu mektup zarfının üzerinde "ALLAH'IN YÜCE KATINA" diye adres yazılmıştır. Gönderen yerine de kendi birliklerinden Temel'in ismi.
Kontrol eden subaylar heyecanla, anlamak için mektubu açarlar. Mektup ta" Ey Allahum çok dardayım bana 100.00tl para yolla." diye yazılıdır.
Bunu gören subaylar zarfın içerisine 50.00tl koyarlar ve bu geri zekalı er ne yapacak diye Temel'e Allah tan gelmiş gibi gönderirler.
On gün sonra aynı er den aynı şekilde bir mektup daha yazılır.
Hemen aynı subaylar bu mektubu da açarlar.
Bu sefer mektupta ne yazmış biliyor musunuz?
"Ey ALLAHIM ÇOK SAĞOL. TEŞEKKÜR EDERİM. GEÇEN SEFER 100.00TL GÖNDERDİN FAKAT;  ŞEREFSİZ KOMUTANLAR ZARFI AÇIP YARISINI ALMIŞLAR, 100.00TL DAHA ACELE GÖNDER." diye yazmış. Ya..Mehmetçiğe oyun olmaz.

17 Eylül 2011 Cumartesi

BEYAZDUR DA

Bizim köyde bir Yusuf Amca vardı, rahmetli oldu. Komşumuz olan bu Yusuf Amca muhabbetine doyamadığım, hazır cevaplıliği ile tanınan ve herkesi kendine hayran bırakan rahmetli babamın da yakın dostu bir adamdı. Kendisi uzun yıllar gurbetlerde İstanbul da kalmış yol yordam görmüş bir adamdı. Daha gurbetlere açılmadan Yusuf amcanın o eski gençlik zamanları 1930-40 yılları eşkıyalık çağı olduğundan her zaman bir tüfek almak istermiş. İstermiş ama elde avuçta para yok nasıl alsın? O devir de de soyan soyana, vuran vurana olduğu için kesin bir tüfek alması şart.

Bir cuma günü Piçhala dan Tibukoğlu lerden Mustafa elinde bir mavzer ile bizim Zuğu camisine gelmiş. Orada daha namaza girmeden cami kapısında taşın üzerinde otururken Yusuf Amca elinde tüfeği görünce, tüfek çok hoşuna gitmiş ve önce tüfeği satıp satmayacağını sormuş. Mustafa da
satabileceğini söyleyince, kapıda kalabalık bir gurup izlerken pazarlığa başlamışlar.

Yusuf Amcanın parası yok ya para yerine inek verip tüfeği alacak. Karşı tarafta kabul etmiş. Yusuf amca tüfeği eline almış, bakmış, iyice incelemiş ve tüfeği beğenmiş. Bu sefer Mustafa da ineğe bakması ve beğenmesi gerekiyor fakat inek yanlarında olmadığından Yusuf Amcaya sorular sorarak ineğin durumunu anlamak istiyor.

İşte aralarında geçen konuşma, Mustafa soruyor, Yusuf cevap veriyor;

-Sığırun adı nedur?

-Kınalı'dur

-Rengi nasıldur?

-Siyah alacadur.

-Boynuzları var midur?

-Vardur

-Ne tarafadur?

-Orak şeklinde ve oge doğrudur.

-Kuyruğı nasıldur?

-Uzundur.

-Diz kapaklarını geçeyi mi_

-Evet geçeyi,

-Beli nasıldur?

-Uzun ve ortadan basuktur..

-Kulakları uzun midur, kısa midur?

-Kana uğramıştı da birinden biraz kesmiştum, biri uzun biri kısadur.

-Boynınde çincağı da var mıdur?

-He ya vardur.

-Peki ya sütü nasıldur? (Yanı çok süt veriyor mu diye sorar.)

Yusuf amca iyice bunalmış ki;

-Çe.. süti beyazdur da... der ve dinleyenler de kahkahayı basarlar.


YENİ GELİN GİBİ

Fındıklı'nın haftasında pazar yerinde Hemşinli bir genç, birkaç tane horozu kanatları bağlı olarak önüne koymuş ve satmak isterken, müşteri olarak  yanına yaşlı bir kadın yaklaşır ve sorar:
-Uşağum ğorozların nasıldur?
Hemşinli genç cevap verir;
-Ğala ğorozlarum çok eyidur. Hiç biri zamparaluk etmez, kumar oynamaz, sigara içki içmez, kimseyi çekişturmez, ğırsuzluk nedur bilmezler. Yeni gelin gibidurler da der.