SAYFALAR

19 Ocak 2012 Perşembe

DOĞRU CEVAP VER

Öğretmenlerin en güzeli; Nalan Aslan'dan geldi. Kendisine çok teşekkür ederim."
Okurken lütfen talimatlara uyunuz!
> Subject: Fwd: limbik sisteminiz ne durumda, bir test edin?
> TÜBİTAK'a teşekkürler...
> Aşağıdaki test, 4 basit sorudan ibaret
> Lütfen düşününüz ve hemen cevap veriniz. Kolay gelsin
> Soru 1:
> Bir koşuya katılıyorsun, İkinci adamı solluyorsun.
> Hangi sıralamada yer alırsın?
>
> Cevap:
> Birinci sıraya çıkarım dediysen tamamen yanıldın !
> İkinciyi sollarsan onun yerini alırsın, yani ikinci olursun. Ayrıca
> ikinci soru için lütfen biraz daha fazla düşün !!
> Soru 2:
> Bu koşuda sonuncuyu sollarsan hangi sıralamaya çıkarsın ?
>
> Cevap :
> Sondan ikinci dediysen yine yanıldın !
> Biraz düşünün ! Sonuncuyu nasıl sollarsınız ?
> Sen onun arkasındaysan o sonuncu olamaz değil mi ?
> Cevabı mümkün değil !!
> Hadi bir daha deniyoruz, not tutma ve hesap makinesi
> kullanma, hemen cevap vermen gerektiğini de unutma ! Ha gayret !!!!
> Soru 3:
> 1000 al
> 40 ekle
> 1000 daha ekle
> 30 ekle
> 1000 daha
> Artı 20
> Artı 1000
> Ve artı 10
> Toplam ne çıkıyor ?

> Cevap:
> 5000 ??? Yine yanlış !!!
> Doğru cevap 4100.
> Aynı hesabı iyi bir hesap makinesiyle tekrar yap...
> Aldığın tüm diplomaları bence çöpe at !!!
> Bari bu son soruya doğru cevap ver !
> Soru 4:
> Aylin'in Babasının 5 kızı var :
> 1. Çaça
> 2. Çeçe
> 3. Çiçi
> 4. Çoço
> 5. ????
> Soru: Beşincinin adı ne?
>
> Cevap: Çüçü???
> Yanlıııııııışşş
> Aylin, Aylin!!!

HULÜL

Teşkilatımızda kadronun eğitilmesi için zaman zaman çeşitli kurslar verilir. 1983 yılında birkaç imtihanlar yapıldıktan sonra kazananlara İstanbul Florya Polis Eğitim Merkezinde Amirlik kursu verdiler. 

Diyarbakır dan  40 kişi kadar en azı beş, en çoğu on yıllık polis memurları amirlik kursu görmek için çoluk çocuklarımızdan ayrılıp bu yerde 1000 kişi kadar polis memurları amir olmak için kurs gördük ve sonunda imtihanları başaranlar amir oldu. Çoluk çocuklarımızdan uzak olduğumuzdan mı bilmem böyle zamanlarda insan çok sinirli ve düşüncesiz hareket edip suçlar işleyebiliyor. Yanılmıyorsam 20 kadar kişi bazı suçlar işlediklerinden ve son imtihanları kazanamadıklarından kurmay polisler olarak kadrolarına geri döndüler.

Bu kurs esnasında çeşitli emekli savcı, hakim, emniyet müdürü ve hatta üniversitelerden çok değerli hocalar gelerek biz bu tecrübeli polis memurlarına dersler anlattılar. Bu değerli hocalarımızın bir tanesi İstihbarat Dersi Hocamız Edirneli Burhanettin Toros Sarpel di. 

İstihbarat dersinde hepimiz sınıfa girip oturduğumuz sırada,  bu hocadan önce okul görevlilerinden biri gelerek, bu hocanın dersinde gürültü filan ederek hocamızı üzmeyin, saygısızlık hiç etmeyin. Kendisi hiç sıkıntıya gelemez, dört defa kalp ameliyatı geçirdi diye bizi uyardığı sırada Burhanettin Toros Sarpel Hocamız da geldi kapı önünde dikkat çektikten sonra görevli gitti. Hoca derse girdi ve tanıştık. Sadece onun bütün derslerinde o görevli gelir, hoca derse girerken dikkat çeker giderdi.

Kendisi yaşlı fakat yaşını göstermeyen çok disiplinli, titiz, çok tatlı ders anlatan yerine göre espriler yapan ve çok sert yapıya sahip birisiydi. Dersinde biz öğrenciler hem korkar hem de saygı duyar, kesinlikle öyle safsaklama ve dalga geçme gibi bir şey asla söz konusu olmazdı.

Birkaç zaman geçtikten sonra derste İstihbarat terimlerden Hülul u anlatacaktı. Hulül karşı taraftan doğru bilgi alma metotlarından biridir. İki şekilde bilgi alınır. Bir şahıs mecbur bırakılarak. İkincisi Şahsa güven sağlanarak. Hocamız Toros Bey ikinci usülu uyguladı. Odacıdan su istedi ve 150 kişilik sınıfın huzurunda ayakta yüzü bize dönük bir bardak su içti. 

Böyle yaparak güya bize samimi olduğunu anlatmak istiyordu. Yanı bize kendince en basit bir şekilde ‘hulul’ yaptı. "Ben şimdi ne yaptım arkadaşlar" diye sordu. Sınıfın yarıdan çoğu el kaldırdı. Ben ve benim gibi temkinliler bir de bu vakayı görmeyenler, on on beş kişi el kaldırmadık. 

El kaldıranlardan birine sordu. Normal bir cevap bekliyordu. "Efendim çömeldin ve su içtin" dedi. Her kime sorduysa orada gözümüzün önünde gerçekleştirilen olayı tamamen değişik anlattılar. 

Durum değişti, gerçek dışı anlatmalar olunca ve birbirini hiç tutmayınca, herkese sıradan sormağa başladı. "Çöktün içtin, döndün içtin, enseni tuttun içtin" gibi ifadeler kullandılar. Sıra bana gelince 'Yüzü bize dönük ayakta bir bardak su içtiğini, bize samimi görünmek için böyle hareket ettiğini, böylece iç Hulül yapmak suretiyle bizden bilgi almak istediğini' söyledim. 

Biraz durup düşündükten sonra "Evladım tam istediğim cevabı verdin. Sen yoksa bu polislerden değil misin? Uzaydan mı geldin? Seni tebrik ederim. Not defterim yanımda değil. Bir daha ki ders hatırlat sana 10 vereceğim. Bundan sonra derslerime girip girmemek te tamamen serbestsin" dedi.

Ve sınıfa dönerek; Arkadaşlar beni hayal kırıklığına uğrattınız. Siz hepiniz olaylara tanık olmuş, tutanaklar tutmuş, bazı tespitlere imza atmış en az beş yıllık polislersiniz. Eğildiğimi veya ensemi tuttuğumu, sağa sola döndüğümü nereden çıkardınız.” Dedi ve değerli misalleri ve başından geçen bazı örnek olaylarla birlikte hulul dersi anlattı ve zil çaldı, çıktı, gitti.

Başta Diyarbakır kadrosundan gelenler olmak üzere bu olaya şahit olan bütün erkek ve kız arkadaşlar “ Hadi hadi, iyisin yine kaptın ‘10’ numara notu deyip takılıyorlardı bana. Nedense benim çok eskiden beri bir huyum vardı, böyle olaylarda hep temkinli davranır asla şımarmam, olanlara değil, hep olacaklara bakar kendimi öyle hazırlardım.

Aradan bir hafta geçti, tekrar istihbarat dersi geldi. O değerli Hocamız Burhanettin Toros Sarpel derse girdi ve ders defterini yazarken Denizli’li Diyarbakır kadrosundan Polis Arkadaşım Ramazan Kaya el kaldırdı ve; "Hocam geçen ders Hulül u bilmiştim bana 10 verecektiniz. Hatırlatmamı söylemiştiniz." dedi. Hoca "Aferin evladım, seni tekrar kutlarım." dedi ve not defterini çıkarıp numarasını sorduktan sonra kendisine 10 verdi. 

Ben dahil hepimiz şoke olduk. Sınıf olduğu gibi önce Ramazan’a hayretle, sonra da geri dönmüş bana bakıyorlardı. Hiç kimse de ses yok. Ben de ses çıkarmadım. Çünkü itiraz etsem bu arkadaşın hemen verilecek ilk cezası okuldan kovulup kurmay olarak kadrosuna geri gönderilmesi idi. 

Ders geçtikten sonra tenefüste niçin böyle yaptığını sorunca "Sen her zaman 10 alabilirsin, bende sayende bir on alayım ne olmuş yani." dedi. Bana bir de posta attı. Zaten çok yırtık birisiydi. Hemen yere şapkasını koyar “Yolsuz kaldık arkadaşlar. Para yardım edin.” Der bir dakkada bir haylı para toplardı. 

Eğer olur da bu yazımı okursa, kaç senedir avantamı yollamadı. Sigarayı bıraktım fakat Adana kebap yemeği bırakamadım. Yollasın ve e-maile ile haber versin. Utanmasın, bu olayı sadece burada yazıyorum. Başka hiç kimseye anlatmadım. O zaman sınıfta bulunan arkadaşlar ve bir de blogu okuyanlardan başka kimse duymaz. Korkmasın. Ha en başta SELAMLARIMI yolluyorum Ramazan!

11 Ocak 2012 Çarşamba

BEN DE POLİSİM

Mahmut isimli bir arkadaşımız vardı. 1968 yılında Sivas’ın Divriği İlçesinden kalkıp İzmir’e askerlik yapmak için gider. Burada polisleri yakından görerek bu mesleği çok sever ve polis olmağa karar verir. Terhisine üç dört ay kala bir polis karakoluna giderek, polisliği çok sevdiğini, polis olmak istediğini söyler. Karakolda yol gösterirler ve tam askerliği bittiği sırada polisliğe müracaat eder. Maşallah boy pos da tam yerinde. İşlemleri tamamlandıktan sonra ‘Sen git biz seni çağıracağız’ derler. Mahmut askerliği bitirmiş ve doğru Divriği de ki köyüne giderek, polisliğe çağırmalarını beklemeğe başlar.

Aradan az bir zaman geçtikten sonra Mahmut’un kalmakta olduğu Köyüne jandarmalar gelir ve bir kağıt imzalatarak Polislik için İstanbul’a gitmesini söylerler. Mahmut sorar soruşturur ve İstanbul Emniyet Müdürlüğüne gitmek için Avrupa yakasında otobüsten iner. Bir taksiye binerek Vatan Caddesinde ki Emniyet Müdürlüğüne gider. Sevinçten uçmaktadır. En sevdiği mesleğini kazandı, polis oldu. Artık bir de kız bulup evlendikten sonra hayatını yaşamağa devam edecektir.

Emniyet Müdürlüğünde önce Personel Şubeye gider. Orada ‘İhtiyaç olduğu için seni okula göndermeden direk polis olarak İstanbul’a tayın ettiler. Lojistik Şubeden iaşelerini ve silahını al, tekrar bize gel sana polis kimlik kartı vereceğiz’ derler. Mahmut ta koşturarak ne derlerse onu yapar. Geri gelir polislik kimlik kartını da Personel Şubeden alır. “Tamam sen polis oldun git Langalar Karakolunda göreve başla.” Derler. Mahmut rahatlar oh polis oldu. Önce bir otele kalmak için kayıt olur. Yanında ki bavul ve Lojistik Şubeden aldığı resmi elbise kumaşlarını otel odasına bırakır, ücretini de öder ve öğleden sonra Langalar Karakoluna köyden geldiği gibi sivil kıyafetlerle gider.

Karakola girer fakat içerde resmi polislerden biraz gergin bir hava bulur. Kimseye bir şey söyleyemez. Hatta resmi birisi biraz fertçe “Niçin geldin? Git otur oraya.” Der ve orada oturan gençlerin yanını gösterir. İçerde bankın üzerinde beş kişi kendi gibi gençler oturuyor. Demek ki kendinden önce gelen polisler de varmış. Hemen yanlarına oturur, sıraya girer. O oturanlar da genç ya Bunlarda yeni polis yeni göreve başlayacaklar. Öyle anlar. Uzun süre bekledikten sonra bunlara kimse bir şey sormaz, akşama kadar otururlar. Karakola görevi devralmağa yeni polisler gelir ve görevi devralırlar. Yeni Nöbetçi Polis bağırır çağırır bunları kaldırır ve doğru nezarethaneye koyar. Kendi kendine ‘Allah Allah acaba sır tutabiliyor mu diye bizi test mi ediyorlar? Olsun öyleyse biraz sonra çıkarırlar.’ Diye düşünür. İyi sır tutuyor ya kimseye de bir şey sormaz. Ha çağırsınlar, ha çıkarsınlar derken sabah olur. Karakola gelene kadar her şey süper gitti de Karakolda birden ne oldu da böyle oldu anlayamaz.

Ertesi gün gündüzcü Nöbetçi memur görevi devralırken bakar ki nezaret defterine kayıtlı beş kişi suçlu var. Bir mahalle maçında kavga etmiş ve yakalanarak göz altına alınmışlar fakat içerde nezarette altı kişi var. Hepsini nezaretten çıkarıp karşılarına durdurmuşlar ve kimlik tespiti yapıyorlar. Bakarlar ki Mahmut’un ismi nezaret defterinde yok. “Sen kimsin be birader? Nezarette ne yapıyorsun? Seni buraya kim getirdi?” diye sorarlar bizim Mahmut’a. Mahmut "Ağabey vallahi kendim geldim. Ben de polisim, aha tabancam kimliğim var. Dün bu karakola tayin edildim. Sır tutabiliyor mu? diye beni denediniz sandım" der. Özür filan dilerler. Karakol Amiri “Sen şimdi git istirahat et de yarın gündüz gelirsin.” Der. Mahmut öyle üzgün karakoldan çıkar istirahat etmek için otele gidecek fakat Allah ıslah etsin. Otelin ismini unutmuş. Yerini zaten bilmiyor. Öğlene kadar her tarafta aramış fakat oteli bulamamış. Başka bir otele giderek yatmış ve Lojistik Şubeden aldığı resmi elbise kumaşları ve kendi eşyaları ile 25 adet te tabanca fişeği kayıp olmuş. Mahmut Sümerbank tan kumaş alıp elbise diktirmiş ve aynı karakolda uzun zaman polislik görevine devam etmiş..

Biz sadece aksilikler oluyor diye kendimizi görüp hayıflanıyoruz fakat demek ki böyle aksilikler herkesin başına gelebiliyor da pek azını bizler bile biliyoruz.