SAYFALAR

11 Ocak 2012 Çarşamba

BEN DE POLİSİM

Mahmut isimli bir arkadaşımız vardı. 1968 yılında Sivas’ın Divriği İlçesinden kalkıp İzmir’e askerlik yapmak için gider. Burada polisleri yakından görerek bu mesleği çok sever ve polis olmağa karar verir. Terhisine üç dört ay kala bir polis karakoluna giderek, polisliği çok sevdiğini, polis olmak istediğini söyler. Karakolda yol gösterirler ve tam askerliği bittiği sırada polisliğe müracaat eder. Maşallah boy pos da tam yerinde. İşlemleri tamamlandıktan sonra ‘Sen git biz seni çağıracağız’ derler. Mahmut askerliği bitirmiş ve doğru Divriği de ki köyüne giderek, polisliğe çağırmalarını beklemeğe başlar.

Aradan az bir zaman geçtikten sonra Mahmut’un kalmakta olduğu Köyüne jandarmalar gelir ve bir kağıt imzalatarak Polislik için İstanbul’a gitmesini söylerler. Mahmut sorar soruşturur ve İstanbul Emniyet Müdürlüğüne gitmek için Avrupa yakasında otobüsten iner. Bir taksiye binerek Vatan Caddesinde ki Emniyet Müdürlüğüne gider. Sevinçten uçmaktadır. En sevdiği mesleğini kazandı, polis oldu. Artık bir de kız bulup evlendikten sonra hayatını yaşamağa devam edecektir.

Emniyet Müdürlüğünde önce Personel Şubeye gider. Orada ‘İhtiyaç olduğu için seni okula göndermeden direk polis olarak İstanbul’a tayın ettiler. Lojistik Şubeden iaşelerini ve silahını al, tekrar bize gel sana polis kimlik kartı vereceğiz’ derler. Mahmut ta koşturarak ne derlerse onu yapar. Geri gelir polislik kimlik kartını da Personel Şubeden alır. “Tamam sen polis oldun git Langalar Karakolunda göreve başla.” Derler. Mahmut rahatlar oh polis oldu. Önce bir otele kalmak için kayıt olur. Yanında ki bavul ve Lojistik Şubeden aldığı resmi elbise kumaşlarını otel odasına bırakır, ücretini de öder ve öğleden sonra Langalar Karakoluna köyden geldiği gibi sivil kıyafetlerle gider.

Karakola girer fakat içerde resmi polislerden biraz gergin bir hava bulur. Kimseye bir şey söyleyemez. Hatta resmi birisi biraz fertçe “Niçin geldin? Git otur oraya.” Der ve orada oturan gençlerin yanını gösterir. İçerde bankın üzerinde beş kişi kendi gibi gençler oturuyor. Demek ki kendinden önce gelen polisler de varmış. Hemen yanlarına oturur, sıraya girer. O oturanlar da genç ya Bunlarda yeni polis yeni göreve başlayacaklar. Öyle anlar. Uzun süre bekledikten sonra bunlara kimse bir şey sormaz, akşama kadar otururlar. Karakola görevi devralmağa yeni polisler gelir ve görevi devralırlar. Yeni Nöbetçi Polis bağırır çağırır bunları kaldırır ve doğru nezarethaneye koyar. Kendi kendine ‘Allah Allah acaba sır tutabiliyor mu diye bizi test mi ediyorlar? Olsun öyleyse biraz sonra çıkarırlar.’ Diye düşünür. İyi sır tutuyor ya kimseye de bir şey sormaz. Ha çağırsınlar, ha çıkarsınlar derken sabah olur. Karakola gelene kadar her şey süper gitti de Karakolda birden ne oldu da böyle oldu anlayamaz.

Ertesi gün gündüzcü Nöbetçi memur görevi devralırken bakar ki nezaret defterine kayıtlı beş kişi suçlu var. Bir mahalle maçında kavga etmiş ve yakalanarak göz altına alınmışlar fakat içerde nezarette altı kişi var. Hepsini nezaretten çıkarıp karşılarına durdurmuşlar ve kimlik tespiti yapıyorlar. Bakarlar ki Mahmut’un ismi nezaret defterinde yok. “Sen kimsin be birader? Nezarette ne yapıyorsun? Seni buraya kim getirdi?” diye sorarlar bizim Mahmut’a. Mahmut "Ağabey vallahi kendim geldim. Ben de polisim, aha tabancam kimliğim var. Dün bu karakola tayin edildim. Sır tutabiliyor mu? diye beni denediniz sandım" der. Özür filan dilerler. Karakol Amiri “Sen şimdi git istirahat et de yarın gündüz gelirsin.” Der. Mahmut öyle üzgün karakoldan çıkar istirahat etmek için otele gidecek fakat Allah ıslah etsin. Otelin ismini unutmuş. Yerini zaten bilmiyor. Öğlene kadar her tarafta aramış fakat oteli bulamamış. Başka bir otele giderek yatmış ve Lojistik Şubeden aldığı resmi elbise kumaşları ve kendi eşyaları ile 25 adet te tabanca fişeği kayıp olmuş. Mahmut Sümerbank tan kumaş alıp elbise diktirmiş ve aynı karakolda uzun zaman polislik görevine devam etmiş..

Biz sadece aksilikler oluyor diye kendimizi görüp hayıflanıyoruz fakat demek ki böyle aksilikler herkesin başına gelebiliyor da pek azını bizler bile biliyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder