SAYFALAR

23 Mart 2012 Cuma

ÖRGÜT NEDİR

Başkan veya lider eylemi belirler. Eylemi uygulayacak elemanları da belirler. Bu belirlemeler yüz yüze olmaz genelde şifreli konuşmalarla olur. Eylem hangi bölgede uygulanacaksa elemanlar oraya gönderilir. Ayrı ayrı yerlerden gidip belirtilen yerde buluşurlar. Televizyon programında konuşma yapılarak daha önceden belirlenmiş bir kelime veya cümle o konuşmada geçerse eleman onu duyduğu zaman eylem başlamış demektir. Eylem yapıldıktan sonra kaçış ve toplanma yerleri önceden belirlenmiştir. Duruma göre buluşma yerinde 15 dakika beklenir. Eleman gelemezse yakalanmış demektir hemen yer değiştirilir. Gerekirse hücre evlerinden biri ikisi de başka hücre evlerine hatta yakalanan elemanın bilmediği hücre evine değiştirilir. Özel günlerde mitingler tertiplenir veya tertiplenen mitinglere sızılarak cinayetler işlenip polis veya karşı tarafa yüklenir. Karşı taraftan bir şahıs öldürülür. Karşı taraf intikam alsın diye beklenir. Karşı taraf intikam almazsa kendi arkadaşlarını öldürüp onların üzerine atarlar. Daha büyük olaylar çıkması için çalışırlar. Mesela Polis dövsün diye müthiş tahrikler ederler. Bu gurup her nedense ta uzaktan tanınırlar. Renk ve şekilleri normal insanlara hiç benzemezler. Poliste durumu bildiği için hiç tahriklere kapılmazlar. Her şeyi olgun karşılarlar.

1973 Yılında görev yerim Adana'ya gitmek için Ankara'ya gidiyordum. Rize'de yanıma benim gibi bir genç oturdu. Çok tedirgin bir hali vardı. Devamlı birilerini arıyormuş gibi sağına soluna bakıyor, şüpheli hareketler yapıyordu. O da benden şüphelenmiş olacak ki ne iş yaptığımı ve ismimi sordu. Söyledim fakat mesleğimi öğretmen olarak tanıttım. Kendisi sormama rağmen ismini ve işini söylemedi. Şüpheli hareketlerine bir yenisini ekledi. Oturduğu koltuğun önüne koyduğu büyükçe bir çantadan çıkardığı kitapları yırtarak, otobüsün penceresinden dışarı atıyor, yol boyunca kitap sayfaları havada uçuşarak yerlere düşüyordu. Açıkçası kendisinden birazda çekindiğim için hiç bir şey sormadım. Bu durum epey devam etti. Muavin ve bazı yolcular kendisini ikaz etti. Tartıştılar. Gene iş bana düştü. Oturduğum yerde "polis" diyerek aniden belimden çıkardığım kelepçeyi bileğine vurarak bir eline taktım. Hiç direnmedi. Öbür eline de taktım. Üstünü aradım ve kitap dolu olan çantayı elimden aldım. Kaptana en yakın karakola çekmesini söyledim. Fatsa'yı geçmiştik.  Kelepçe vurduğum şahıs "Ağabey konuşalım" dedi. "Ben İstanbul Teknik Üniversitesinde öğrenciyim. Dev-genç inde yönetim kurulundayım. Örgüt bizi her yerde takip ediyor. Bu kitapları halka dağıtarak taraftar toplamak için memleketim Rize'ye getirmiştim. Örgütün iç yüzünü öğrenince vaz geçtim. İmha ediyorum" dedi. Ve anlattı 1970 yılında Ankara'da Basın Yayın Yüksek Okulunda M.  K. öldürüldü. Kendi içimizde öldürülüp öldürülmediği tartışılırken faşistler öldürdüğü söylendi. Daha sonra yine 1970 te biz İstanbul'da çok kalabalık bir miting organize ettik. Bir kargaşalık çıkartıldı ve benim gibi dev-genç yönetim kurulunda olan arkadaşım Malatya lı H. A. yanımızda faili meçhül öldürüldü. Faşistler öldürdü diye biz kıyametler koparırken, yarım saat kadar sonra öldürülen H. A. nın  yağlı boya ile yapılmış büyük boy resimleri ortaya çıktı ve bazı yerlere asıldı. Düşündüm ki bu resmin boyası ancak bir günde kurur. Peki nasıl olurdu? Demek ki kurbanı bizim taraf önceden seçmiş ve H. A. yı bizim arkadaşlarımız öldürmüş. Faşistlere mal edilmişti. Bunu net olarak anladım. Ve vaz geçtim. Bende öldürülmekten korkuyorum." dedi. Bilmem sonrasını hemşerim adaşım hala yaşıyor mu? Yoksa öldürüldü mü? Fakat orda kendisinden aldığım iki kitap hala bende duruyor. Ha merak etmeyin ellerinden kelepçeyi çıkardım. Karakola getirmedim. Ankara ya kadar muhabbetle geldik. Bilmem sizlere bir şeyler anlatabildim mi?

21 Mart 2012 Çarşamba

şiir DERE

Bu dünya kurulalı, hiç durmaz hep akarsın,
Kim bilir sen içinde, ne çok sırlar saklarsın?
Kayıp ettin sevdiğini, gezer onu mu ararsın?
Sahi sen dere, nerden gelir, nereye gidersin?

Biraz yavaşlayıp, durulursun düz ovalarda,
Yazı kışı sıkılmazsın, ömrün geçer yollarda,
Kayıp olur gidersin, karışınca derin sularda,
Sahi sen dere, nerden gelir, nereye gidersin?

Hep aynı yollardasın, bıkmazsın dolanırsın,
Kayıp etmişsin cananını, devamlı aranırsın,
Yoksa birinden kurtulmak için mi kaçarsın?
Sahi sen dere, nerden gelir, nereye gidersin?

Hep gurbetler gezersin, yerin yurdun olsada,
Neyin peşinde koşarsın, ne ararsın dünyada?
Sen duramazsın akarsın, aradığını bulsanda,
Sahi sen dere, nerden gelir, nereye gidersin?

Bilmem ki kabul eder misin, takılsam peşine,
Ben sana sırdaş olurum, karışmam hiç işine,
Sadece merakım, senin bu dönüşsüz gidişine,
Sahi sen dere, nerden gelir, nereye gidersin?
                                          Recep Ali Öztürk

20 Mart 2012 Salı

ÖRGÜT

Örgütü önce ikiye ayıralım; 
1-Yasal olan örgütler, (Devlet içinde her kurum bir örgüttür ve bu örgütler devleti oluştururlar) 
2- Yasal olmayan örgütler, biz yasal olmayan örgütleri anlatmağa çalışacağız. Bir ülkeye hürriyet, demokrasi, özgürlük getirmek için saldırı düzenleniyor. Bir ezilen halk kurtarılıyor. Peki o halk kurtarılırken öbür halk ezilmiyor mu? O ülke halkının kurtulması veya hürriyeti diğer kurtaran ülke için çok mu önemlidir? Kimi kimden kurtarıyorlar? 

Burada gaye o ülkeyi kurtarmak değil, bilakis daha çıkmaza sokmaktır ve yıkmaktır. Şu anda haberlerde veriyor; 'Irak ta 9 ilde intihar saldırıları düzenlenmiş, çok sayıda insan ölmüş' İşte bütün bu olaylar Irak'a demokrasi için giren ülkeler tarafından kurulan örgütlerin çalışmaları neticesinde gelinen ve gerçekleşen olaylardır. O ülkenin işi bitti. Diğer işi biten ülkeleri bir bir sizler göz önüne getirin.

Şimdi internetten baktım 'Belirli ortak bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelmiş kişiler örgütü oluşturur' denmiş ve hoş görülü bir tarif edilmiş. Güya gerekli imiş gibi gösterilmiş. Halbuki bir devletin ulusal güvenliğini tehlikeye sokmak, o devleti parçalamak, yok etmek için dış süper güçler tarafından, o devletin içinde kurulmuş bir organizasyon, teşkilattır örgüt. Her türlü yıkım faaliyetleri örgütler tarafından uygulanır. Uygulayan bazı örgüt elemanları da kandırılmış, iyi olacağını sanırlar, sonunun ne olacağını bilemezler. Satın alınmış kişilerde olabilirler. Bir devleti yıkmak için içerisinde birden fazla örgütte kurulabilir. Hepsinin amacı aynıdır. O devleti yıkana kadar faaliyetlerine devam ederler ve gerekirse aldıkları emirle birleşirler, ortak eylem koyarak amaçlarına ulaşana kadar çalışmalarını sürdürürler. Bazen de düşman olup, yine emirle birbirleri ile savaşabilirler. Netice alındıktan sonra örgüt yok edilerek devlete tamamı ile el konulur ki; diğer dünya devletleri buna pek müsaade etmezler. En iyisi parçalara bölünüp birbirine düşürülüp çatıştırılarak aradan pay alınır. Örgüte girerek daha sonra pişman olup ta ayrılabilen hiç kimse yoktur.

Sempatizanlarda durum farklıdır. Örgüt haklı davalara sahip çıkarak taraftar toplamağa çalışır. Bazı haksız uygulamaları sebep gösterir güya halkın yanında imiş, onların haklarını savunuyorlarmış gibi davranarak taraftar toplarlar. Bu taraftarlar sempatizanlardır. Bazıları tuzakları anlar vaz geçebilirler, bazıları da örgüt elemanlığına teröristliğe kadar giderler.

Örgüt siyasal partileri de basamak eder. Devlet bölgelere ayrılır ve her bölge bir bölge sorumlusuna aittir. Bölgelerde hücrelere ayrılırlar. Halkı korkutarak tehditle sindirirler. Kepenk kapatma para toplama gibi eylemler rahatlıkla yapılıyorsa oralar kurtarılmış bölge ilan edilir ve o bölgede örgüt egemen olur. Halk korkudan örgütü kabul eder. Ve daha ileri aşamalara geçilir. Halk örgüt ile güvenlik güçleri arasında kalır. Mesela teröristler (örgüt elemanları) bir köye giderler, vatandaşı korkutup tehditle karınlarını doyururlar ve erzak alıp köyden ayrılırlar. Arkadan güvenlik güçleri gelir, siz 'Örgüte yardım ve yataklık ettiniz' diye haklarında yasal işlem yaparsa, vatandaş bu durumda hangisini yapsın? Teröriste yemek vermeyip öldürülsün mü? Yoksa verip hapis mi olsun? Devlette vatandaşı örgütün yanına itiyor. Anlatabildiysem siz kendinizi orada yaşayan vatandaş yerine koyunuz. Bölge sorumlusu hücreleri bilir. Hücreler sadece emir aldıkları kişiyi tanırlar, birbirlerini tanımazlar. Herkesin bir kod adı vardır, örgüt içinde bu adla tanınırlar. Eğer büyük çapta bir eylem yapacaklarsa başka bölgelerden hücrelere görev vererek, yabancı yerde yabancı kişilere eylem yaptırırlar.  Eylemden sonra kendi bölgelerine giderek kendi hücrelerine girerler ve kayıp olurlar, olay faili meçhul kalır. Şimdi kameralar var, kamera yakalarsa aydınlanır. Halkta korkudan şahitlik edemezler.

Örgüt içinde ve dışında insan değeri hiç yoktur. Merhamet, acıma, anne, baba, kardeş hepsi bir hiçtir. Örgütün çıkarları veya başkanın istekleri doğrultusunda hepsi feda edilir. Başkan her zaman haklıdır. Eleştirilemez sadece emirleri tartışmadan uygulanır. Her hücrenin belirlenmiş görevleri vardır, o doğrultuda çalışmalar yaparlar. Örgüt her zaman düşman iki gurup yaratır. Guruplardan biri zaman zaman polis olur. Guruplar ülkenin etnik yapısına göre yaratılır. Türkiye'de solcu (ezilen)-sağcı (ezen), eskiden Amerika da kuzeyli-güneyli, Rusya da bolşevik-menşevik, şimdi ise yeni ad; muhalif güçler-devlet güçleri. Kısacası hepsinin ortak adı var EZİLENLER-EZENLER. Aslına bakarsanız her iki gurupta vatanlarını kurtarmak için savaşırlar fakat esas savaşacakları güçlerle değil de birbirleri ile savaşırlar. Kandırıldıklarını hiç anlayamazlar. Anlayıp ta ayrılanlar 'İŞBİRLİKÇİ' ilan edilir ve infaz edilirler. Örgütler genelde bütün ülkelerde başarı sağlamışlardır. Türkiye'de çok zayiat verdirdiler, pek başarı sağlayamadılar. Bu sistemli çalışma ile niçin başaramadıklarını kendi kendime sorgulardım.

1988 yılında her halinden aşırı olduğu belli olan H. Üniversitesinde görevli Fikret isimli bir pröfesor ile hırsızlık nedeniyle tanıştık ve kendisine sordum "Hocam Türkiye'de rejimi değiştiremediniz, merak ediyorum, neden?" dedim. "Bende aynı şeyi sorguladım ve cevabini buldum. Dünyada başarıya ulaşılan bütün ülkelerde fakir halk solcu (ezilen) zengin halk sağcı(ezen) dır. Türkiye'de bu durum tamamen tersi, fakir halk sağcı zengin halk solcudur. Onun için başarıya ulaşamadık." dedi. Örgütü kuranlarda bu durumu anlamış olacaklar ki değiştirdiler. Solcu, sağcı bitti, silindi. Yerine KÜRTÇÜ-TÜRKÇÜ geldi . O da tutmazsa gidecek daha başka bir isim gelecek. Bizler de bu kafa oldukça oyun değişmeyecek sadece isimler değişerek. Gelecek nesillerimizle tanışacaklar. Ve bu durum devam edip gidecek. Profesörün teşhisi bence doğru