SAYFALAR

20 Mart 2012 Salı

ÖRGÜT

Örgütü önce ikiye ayıralım; 
1-Yasal olan örgütler, (Devlet içinde her kurum bir örgüttür ve bu örgütler devleti oluştururlar) 
2- Yasal olmayan örgütler, biz yasal olmayan örgütleri anlatmağa çalışacağız. Bir ülkeye hürriyet, demokrasi, özgürlük getirmek için saldırı düzenleniyor. Bir ezilen halk kurtarılıyor. Peki o halk kurtarılırken öbür halk ezilmiyor mu? O ülke halkının kurtulması veya hürriyeti diğer kurtaran ülke için çok mu önemlidir? Kimi kimden kurtarıyorlar? 

Burada gaye o ülkeyi kurtarmak değil, bilakis daha çıkmaza sokmaktır ve yıkmaktır. Şu anda haberlerde veriyor; 'Irak ta 9 ilde intihar saldırıları düzenlenmiş, çok sayıda insan ölmüş' İşte bütün bu olaylar Irak'a demokrasi için giren ülkeler tarafından kurulan örgütlerin çalışmaları neticesinde gelinen ve gerçekleşen olaylardır. O ülkenin işi bitti. Diğer işi biten ülkeleri bir bir sizler göz önüne getirin.

Şimdi internetten baktım 'Belirli ortak bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelmiş kişiler örgütü oluşturur' denmiş ve hoş görülü bir tarif edilmiş. Güya gerekli imiş gibi gösterilmiş. Halbuki bir devletin ulusal güvenliğini tehlikeye sokmak, o devleti parçalamak, yok etmek için dış süper güçler tarafından, o devletin içinde kurulmuş bir organizasyon, teşkilattır örgüt. Her türlü yıkım faaliyetleri örgütler tarafından uygulanır. Uygulayan bazı örgüt elemanları da kandırılmış, iyi olacağını sanırlar, sonunun ne olacağını bilemezler. Satın alınmış kişilerde olabilirler. Bir devleti yıkmak için içerisinde birden fazla örgütte kurulabilir. Hepsinin amacı aynıdır. O devleti yıkana kadar faaliyetlerine devam ederler ve gerekirse aldıkları emirle birleşirler, ortak eylem koyarak amaçlarına ulaşana kadar çalışmalarını sürdürürler. Bazen de düşman olup, yine emirle birbirleri ile savaşabilirler. Netice alındıktan sonra örgüt yok edilerek devlete tamamı ile el konulur ki; diğer dünya devletleri buna pek müsaade etmezler. En iyisi parçalara bölünüp birbirine düşürülüp çatıştırılarak aradan pay alınır. Örgüte girerek daha sonra pişman olup ta ayrılabilen hiç kimse yoktur.

Sempatizanlarda durum farklıdır. Örgüt haklı davalara sahip çıkarak taraftar toplamağa çalışır. Bazı haksız uygulamaları sebep gösterir güya halkın yanında imiş, onların haklarını savunuyorlarmış gibi davranarak taraftar toplarlar. Bu taraftarlar sempatizanlardır. Bazıları tuzakları anlar vaz geçebilirler, bazıları da örgüt elemanlığına teröristliğe kadar giderler.

Örgüt siyasal partileri de basamak eder. Devlet bölgelere ayrılır ve her bölge bir bölge sorumlusuna aittir. Bölgelerde hücrelere ayrılırlar. Halkı korkutarak tehditle sindirirler. Kepenk kapatma para toplama gibi eylemler rahatlıkla yapılıyorsa oralar kurtarılmış bölge ilan edilir ve o bölgede örgüt egemen olur. Halk korkudan örgütü kabul eder. Ve daha ileri aşamalara geçilir. Halk örgüt ile güvenlik güçleri arasında kalır. Mesela teröristler (örgüt elemanları) bir köye giderler, vatandaşı korkutup tehditle karınlarını doyururlar ve erzak alıp köyden ayrılırlar. Arkadan güvenlik güçleri gelir, siz 'Örgüte yardım ve yataklık ettiniz' diye haklarında yasal işlem yaparsa, vatandaş bu durumda hangisini yapsın? Teröriste yemek vermeyip öldürülsün mü? Yoksa verip hapis mi olsun? Devlette vatandaşı örgütün yanına itiyor. Anlatabildiysem siz kendinizi orada yaşayan vatandaş yerine koyunuz. Bölge sorumlusu hücreleri bilir. Hücreler sadece emir aldıkları kişiyi tanırlar, birbirlerini tanımazlar. Herkesin bir kod adı vardır, örgüt içinde bu adla tanınırlar. Eğer büyük çapta bir eylem yapacaklarsa başka bölgelerden hücrelere görev vererek, yabancı yerde yabancı kişilere eylem yaptırırlar.  Eylemden sonra kendi bölgelerine giderek kendi hücrelerine girerler ve kayıp olurlar, olay faili meçhul kalır. Şimdi kameralar var, kamera yakalarsa aydınlanır. Halkta korkudan şahitlik edemezler.

Örgüt içinde ve dışında insan değeri hiç yoktur. Merhamet, acıma, anne, baba, kardeş hepsi bir hiçtir. Örgütün çıkarları veya başkanın istekleri doğrultusunda hepsi feda edilir. Başkan her zaman haklıdır. Eleştirilemez sadece emirleri tartışmadan uygulanır. Her hücrenin belirlenmiş görevleri vardır, o doğrultuda çalışmalar yaparlar. Örgüt her zaman düşman iki gurup yaratır. Guruplardan biri zaman zaman polis olur. Guruplar ülkenin etnik yapısına göre yaratılır. Türkiye'de solcu (ezilen)-sağcı (ezen), eskiden Amerika da kuzeyli-güneyli, Rusya da bolşevik-menşevik, şimdi ise yeni ad; muhalif güçler-devlet güçleri. Kısacası hepsinin ortak adı var EZİLENLER-EZENLER. Aslına bakarsanız her iki gurupta vatanlarını kurtarmak için savaşırlar fakat esas savaşacakları güçlerle değil de birbirleri ile savaşırlar. Kandırıldıklarını hiç anlayamazlar. Anlayıp ta ayrılanlar 'İŞBİRLİKÇİ' ilan edilir ve infaz edilirler. Örgütler genelde bütün ülkelerde başarı sağlamışlardır. Türkiye'de çok zayiat verdirdiler, pek başarı sağlayamadılar. Bu sistemli çalışma ile niçin başaramadıklarını kendi kendime sorgulardım.

1988 yılında her halinden aşırı olduğu belli olan H. Üniversitesinde görevli Fikret isimli bir pröfesor ile hırsızlık nedeniyle tanıştık ve kendisine sordum "Hocam Türkiye'de rejimi değiştiremediniz, merak ediyorum, neden?" dedim. "Bende aynı şeyi sorguladım ve cevabini buldum. Dünyada başarıya ulaşılan bütün ülkelerde fakir halk solcu (ezilen) zengin halk sağcı(ezen) dır. Türkiye'de bu durum tamamen tersi, fakir halk sağcı zengin halk solcudur. Onun için başarıya ulaşamadık." dedi. Örgütü kuranlarda bu durumu anlamış olacaklar ki değiştirdiler. Solcu, sağcı bitti, silindi. Yerine KÜRTÇÜ-TÜRKÇÜ geldi . O da tutmazsa gidecek daha başka bir isim gelecek. Bizler de bu kafa oldukça oyun değişmeyecek sadece isimler değişerek. Gelecek nesillerimizle tanışacaklar. Ve bu durum devam edip gidecek. Profesörün teşhisi bence doğru

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder