SAYFALAR

6 Mayıs 2012 Pazar

KAHVE YEMEN'DEN

Namık Kemal bir arkadaşı ile birlikte bir kafeye giderek bir kaç kahve içerler. Muhabbetten sonra kalkarlarken hesap isterler. Garson kahveye yapılan zammı bildirmek için kafiyeli anlatmağı tercih eder ve şöyle bir beyit yazarak içtikleri kahvenin fiyatını bildirir;
- Kahve Yemenden gelir yolları ırak,
  On para yetmiyor on beş para bırak.

Namık Kemal boş durur mu? O da altına hemen yazar;
- Kahve Yemen den gelsin yolları sapa,
  On para yetmezse it oğlu it kafeyi kapa.

5 Mayıs 2012 Cumartesi

KURTULMUŞ


Bir çiftçinin yaşlı eşeği derin kuyuya düşer.
Çiftçi de hem kuyuyu kapatacakmış, hem de eşek yaşlı olduğundan iki işi birden görmek ister.
Bütün komşularını çağırır.
Hepsi kuyuya birer kürek toprak atarlar.
Eşek içerde her seferinde anırırken sonraları anırmaz. Herkes öldü ve gömüldü diye düşünürken kuyu toprakla dolunca bir bakarlar ki eşekte dışarı çıkar.
Nasıl mı? Her üzerine toprak atıldığında eşek silkinir, toprak ayaklarının altına düşer ve kuyu toprakla dolunca eşek te toprağın üzerinde dışarı çıkıp kurtulur. Bu kadar basit,

MERMİ RÜZGARİ

1977 yılı yer Adana Küçüksaat; saat 20.00 sıraları ihtiyaç dönüşü akşam cihazı açarken 'vurdu, kaçtı, yakalanmadı' gibi garip anonslarla karşılaştık. Bankalar Karakol Amiri Mehmet Bey anons ediyordu. Küküksaatte bir konfeksiyon mağazasında tezgahtarlık yapan bir kızın nişanlısı sevgilisinden sebep onun patronunu vurmuştu. Hemen söyleyim şahıs hafif yaralı fakat yaralayan kaçıyor, polisler onu kovalıyor, öyle gitti, böyle geldi diye anonslar yapılıyordu.

Hiç anons etmeden olay yerine gittik. Şahıs Hürriyet Mahallesinde bir apartmana girip, apartman kapısını geri kapattığı söylendi. Ortalık karanlık olmuştu. Biraz uğraştıktan sonra zorlayarak apartman kapısını açtık. Apartman sakinleri apartmanda korkudan çatı ile zemin arasında merdivenlerde koşup duruyorlardı. On katlı apartmanın çatısına çıktım. İnşaat halindeki yan apartmandan kaçan adam bana bir el ateş etti. Çatıdan çatıya geçmek süretiyle polisten kaçmağa çalışıyordu. Bu arada da ara sıra ateş de ediyordu. Bir kaç polis çatıdan o binaya atladık. Bir kat aşağı inerek üst kat evin bölümlerine girdik. Evin içi tam olarak bölünmüş odalar belirlenmiş fakat inşaat halinde olduğundan kargas donanmamış bir bina idi. Her oda briket duvar içinde kaldığından ben başka taraftan korkmuyorum, ilerlerken sadece yürürken önümden gelecek tehlikeyi düşünüyordum. Hava kararmış, cep fenerimiz var fakat yerimiz belli olmasın diye yakmıyor, yarı ay ışığından faydalanıyorduk. Diğer arkadaşlarım yan dairede bulunuyorlardı. Pencere çerçeveleri ve kapılar takılmamıştı. Üst kattan aşağı yere atladığım zaman gayrı ihtiyarı yere doğru çömelebildim ve tam o zamanda herhalde benim gürültüme olacak ki şahıs benden tarafa bir el ateş etti. Ben ara bölmenin aralığından tabancanın namlusundan çıkan ateşin bir kısmını gördüm. Hiç korkum ve kuşkum yoktu çünkü anlattığım gibi beton bölmeler arasında bir oda içinde bulunuyordum. O duvarları delip te kurşun bana ulaşamazdı. Fakat ben atlamanın tesiriyle yere çöktüğüm gibi patlayan silah sesi ile yüzüme de şiddetli bir rüzgar geldi ve yanan barut kokusu her tarafı sardı. Genelde kapalı yerde silah sıkılırsa öyle olur. Fakat yüzüme bir rüzgarla birlikte sıcaklık vurduğunu ayan beyan hissettim.

Allah Allah ne olmuştu? Anlamadım. O sırada arkadaşım Konyalı Fahri şahsı yakaladı. Etkisiz hale getirdi. Bende yan tarafa yanlarına geçtim. Silahını aldık. Benim aklıma geldi. Geri döndüm ve o yüzüme rüzgar vurduğu odaya giderek el feneri ile bir inceleme yaptım ki ne göreyim. Hayat ta kalmam çok büyük bir mücize. Atladığım zaman gayrı ihtiyarı çökmeyip ayakta kalsam, şimdi bu olayı sizlere anlatamayacaktım. Çünkü 35 yıllık ölü olacaktım. Benim gece briket duvar bilerek kendime siper edip sağlam diye güvendiğim duvar briket değil kontraplakmiş. Kurşun kafamın dört beş parmak üstünden geçerek karşı duvara, rüzgarı da bana vurmuş. Öldürmeyen Allah öldürmüyor işte. Ertesi gün gündüz gittim inceledim. Evet çok büyük bir tehlikeden kurtulmuşum.