SAYFALAR

14 Mart 2013 Perşembe

şiir O ZAMAN

Sıramız gelince, bizi çağıracaklar,
Kaçış yok gideceğiz, işte o zaman.
Kimsemiz olmayacak, ayıracaklar,
Bir başına kalacağız, işte o zaman.

Ağlanır arkadan, bakıp ölenlerine,
Sarılıp giderler, beyaz kefenlerine,
Sonra bırakırlar, yerin çukurlarına,
Sanma ki çıkacağız, işte o zaman.

Açarlar defterleri, koyarlar önüne,
Beklede görürsün, mahşer gününe,
Merhamet dilersin, her gördüğüne,
Muhakeme olacağız, işte o zaman.

Kurulmuş düzenler, alt üst olacak,
Sevilen, sevenlerine, uzak kalacak,
Hayat denen ömrün, sonu gelecek,
Ateşlerde yanacağız, işte o zaman.
                          Recep Ali Öztürk

13 Mart 2013 Çarşamba

KART SESLİ

1968-72 lı yıllarda Ankara da şehir içi dolmuşları steyşin şavrole arabalardı. Dört kişi arkaya iki kişi öne atıp dolmuşçuluk yapar her tarafa yolcu taşırlardı. Çankaya Yıldız ve Ulus hattında yolcu taşıyan dolmuşun teypi 'Özay Gönlüm'ün Aslan çardaktan' şarkısını çalıyormuş. Cinnah yokuşunun başında dolmuşa bir yolcu daha binmiş ve bu 'çil horoz' türküsünü duyunca şoföre;
"Bu kart sesli adamın türküsünü niçin çalıyorsun? Başka bir türkü çal da dinleyelim kardeşim" diye sitem etmiş. Bazı yolcularda bu şahsı desteklemişler. Tabi Denizlili Özay Gönlüm'ü kart sesli adam etmişler.
Dolmuş şoförü kaseti değiştirmemiş fakat sıkıldığı her halinden belli oluyormuş. Öyle renkten renge girerken, Ankara Radyo Evinin önüne gelmişler. Tam bu sırada ön koltukta oturan yolculardan biri "Şoför efendi burada biraz duruverde gayrı, bu kart sesli adam arabandan insin" demiş.
Meğerse şarkının sahibi ve söyleyen Özay Gönlüm, Yıldız'da dolmuşa binmiş, dolmuşçu kendisini tanıyor ve hoşnut etmek için şarkısını çalıyormuş. Tabi tedbirsiz olur olmaz konuşan o yolcular mahçüp olmuşlar fakat iş işten geçmiş. Özay Gönlüm de Ankara TRT önünde dolmuştan inmiş, gitmiş.  

12 Mart 2013 Salı

DAĞITIN

Avrupa birliği başkan yardımcısı telaşla başkanın odasına girer. Aralarında bu konuşma geçer.
- Efendim Türkiye isteklerimizi yerine getiriyor. Onları Avrupa Birliğine alacak mıyız?
Avrupa Birliği Başkanı;
- Yok canım! Olmaz öyle şey. Türkçe yi yasaklayın. Herkes İngilizce konuşsun.
- Efendim bu uygulama daha önce yapıldı, İngilizce konuşuyorlar.
- O zaman kokoreç yemeği yasaklayalım. Sokaklar hep kokoreç kokuyor diyelim.
- Kokoreçte altı sene önce yasaklandı, artık yemiyorlar.
- Kınayı yasaklayın, ellerine kına yakmasınlar.
- O da yasaklanalı çok oluyor. Kontrol ediyoruz kimse kına yakmıyor.
- Daha ne kaldı? Avrupa Birliğine almamak için neyi şart koşabiliriz?
- Aklıma gelen hiç bir şey yok. Her ne emredersek gözleri kapalı harfiyen yerine getiriyorlar.
- O zaman Avrupa Birliğini DAĞITIN.