SAYFALAR

5 Haziran 2013 Çarşamba

KORSAN POLİSLER

(gezi parkı eylemi dokuzuncu gün)
AMAN DİKKAT ! TAHRİKLERE KAPILMAYINIZ ! ŞU ANDA HER YANINIZ AJAN KAYNIYOR ! DÜŞMANLARINIZIN SEVİNECEĞİ HAREKETLERİ YAPMAYINIZ ! KİMSEYE UYMAYINIZ !
bu benzetmeleri türk polisine
yakıştıranları kınıyorum. bu şahsın
polis olduğuna inanmıyorum. dikkatle
bakarsanız tabancası bile yok.
(internetten alıntı)
Kim kimi tanıyor? Bir zamanlar Adana da Cinayet Masasında çalışan Polisleri kızağa çeker, yerimize korsan polisleri göreve çıkarırlardı. Hatta bu polislerin bir kısmı sivil yandaş terörist vatandaşlardan, bir kısmı da aşırı uç polislerden teşekkül ettirilirdi. Bu kişilerde çok korkunç olaylar icra ederlerdi. Daha sonra bu olayların bir kısmı aydınlandı. Bir kısmı da hala daha faili meçhul kaldı.

Bu zaman da bir kaç genç komiserler de fiilen bazı ağır suçlara katıldılar. 1978-79-80 yıllarında Adana Emniyet Müdürlüğü bünyesinde bulunan bir çok MP-5 makineli tabancaların ekspertiz incelemeleri yaptırıldı. Bir kısmının olaylarda kullanıldığı tespit edildi. Yakalanan silahlar 'Olayda kullanılmamış' raporu alındıktan sonra aşırı polisler tarafından mühürleri sökülerek olaylarda kullanıldı. Tekrar mühürleri takılarak Adliye ye 'temiz' diye gönderildiler. Bu olaylar anlaşıldıktan sonra bu zamanlarda Adliyeye gönderilen silahların hepsi Adli Emanetten geri alınarak yapılan balistik incelemelerde, bir çoğunun ağır suç (Cinayet ve kundaklama) olaylarında kullanıldıkları tespit edildi. Asayiş Şube İdari Büroda görevli Konyalı Himmet Deniz adında bir Polis Memuru ile iki adet tabanca ekspertiz raporu için, bir perşembe günü Ankara ya Genel Müdürlük Laboratuvarına gönderildi. Cuma günü 'silahlar olayda kullanılmamıştır' raporu ile aynı memur tarafından Adana ya getirildi. Cumartesi ve Pazar günleri İdari Büro Amiri A. K. silahları tatil olması nedeniyle memurdan teslim almadı. Memur da İdari Büro da çekmecesine koyduğu bu silahlarla Cumartesi günü İzmir de bir cinayet, Pazar günü de Adana da bir ev kundaklandıktan sonra tarandı. Pazartesi günü silahlar önce alınan temiz ekspertiz raporu ile mühürlü olarak Adliye ye gönderildi. İzmir ve Adana da olay yerlerinde bulunan boş kovanların, Adli emanetten getirtilerek tekrar incelenen bu silahlardan atıldığı tespit edildi. Silahları götürüp getiren Polis Memuru Himmet'in böyle bir iş yapamayacağını herkes biliyordu. Dört İlde ayrı ayrı ekspertiz heyeti bu kovan ve silahları inceledi. Hepsi aynı raporu verdi.

Olaylar bu silahlarla işlenmişti. Silahlar üzerine kayıtlı bulunan Polis Memuru Himmet Deniz tutuklandı ve dört yıla yakın hapis yattı. Ne ceza aldı bilmiyorum. Silahları İdari Büro da bırakmayıp evine götürseydi bu olaylar olmayacaktı. Silahları kimin kullandığı aşağı yukarı tahmin ediliyordu. İçimizde PKK lı polisler ve amirler vardı. Fakat delil yok şahit yok, kimse ispat edemiyordu. Şimdi hala merak ediyorum. Bu işi yapan vicdanen rahat mıdır? Himmet gitti suçsuz yere hapis yattı. O suçu işleyen adam işlerine devam etti. Şimdi de dünkü olaylarda bir resim gözüme ilişti. Maskeli bir göstericinin biri Çevik kuvvet Polisine ait bir pantolonu tutmuş ve "Bir otobüs içerisinde bu resmi polis elbiselerinden çok sayıda olduğunu" söylüyordu. Şimdi polisin vatandaşa karşı tutumunu da gördükten sonra benim bu eski olaylar aklıma geldi. Acaba vatandaştan intikam alır gibi üzerine nişan alıp gaz bombası ve plastik mermi atan bu polisler gerçek polisler midir? Yoksa korsan polisler midir? Gerçek polis vatandaştan intikam alır gibi davranmaz. Bu olayları seyrederken vicdanım sızladı. Polis olayları önlemeğe çalışır. Her zaman vefakar ve fedakar davranır. Ben dilim varmıyor fakat söylemeden de geçemeyeceğim. Acaba bu memurlar yukarıda anlattığım gibi gerçek polis değil, korsan polisler midir? Kasklarında ki numaralar da kapatılmıştı. Sonra eli sopalı o sivil adamlar polis filan olmadıkları ayan beyan bellidir. Bu memlekette ne yapılmak isteniyor. Irak ı gördünüz her zaman söylüyorum. Sakın ha sakın Irak ı unutmayınız. Suriye yi görüyorsunuz. Bütün İslam ülkelerini görüyorsunuz aklım almıyor insan bile bile ateşe girer mi? Böyle bir şey olursa yine Türk, Kürt, Alevi, Çerkez, Laz, Gürcü, Abaza, yanı Türkiye halkı üzülür, Hıristiyan alemi sevinir. Halk yürüyüş yapmalı, sesini duyurmalı, fakat aşırı uçlara uymamalı, sağa sola zarar veren provokatörlerin cezalarını kendileri vermelidirler. Poliste müşfik davranıp herkese aynı mesafede kalıp halkını ve mevcut düzeni korumalıdır. AMAN DİKKAT EDİNİZ ! TAHRİKLERE KAPILMAYINIZ !  AJANLARA UYMAYINIZ !

4 Haziran 2013 Salı

PEN ELDUM

Of'lu hoca öldüğü zaman okunmak üzere, sağlığında kendi salasını ve ölüm ilanını bir kasete hazırlayıp oğullarına vermiş ve birde vasiyet etmiş.
'Ben öldüğüm zaman bu kaseti kullanarak öldüğümü millete duyurun' demiş.
Bir zaman sonra imam efendi ölmüş.
Oğulları ellerinde ki vasiyet kasetini cami minaresinden hoparlör ile halka duyurmuşlar.
"Ey Of lıler. Pen Merkez Caminuzun İmami Tursun Hoca. Pen hakkun rahmetine kavuşmak üzere aranuzdan ayrılmış bulunuyorum.
Bol bol rahmetlerunuzi pekleirum ha. Peni unutmayın."

3 Haziran 2013 Pazartesi

NE İŞİNİZ VARDI


Londra köprüsü
(alıntı)
Bir Türk Londra da lokantada yemek yerken İngiliz garson, Türk olduğunu anlar ve eğilir kulağına "Çanakkale de çok askerimizi öldürdünüz. Onun için siz Türkleri biz İngilizler hiç sevmeyiz." der.
Türk te kendisine şöyle cevap verir:
"Sizler bütün dünyayı arkanıza takıp Çanakkale ye niçin gitmiştiniz? Kilisede ibadet ederken mi öldürüldünüz?" der.
Tarihin her sayfasında İngilizler her zaman sahnede.
Sahi, Türklerden ne istiyorlar?
Tüm tarihi inceleyin. Hiç bir zaman Türkler İngilizlere saldırmamışlar. Her zaman İngilizler Türklere saldırmış boylarının ölçülerini almış geri gitmişler.
Yenilen pehlivan güreşe doymaz derler. Acaba onun için mi saldırıyorlar?
Bazen de tüm dünya devletlerini arkalarına toplayarak saldırıyorlar. Yine de kalleşlik etmeseler, havalarını alıyorlar.
Kalleşlikte de çok ustadırlar.
İçten bölme, isyan, casusluk oyunları ve yok etme oyunlarının babalarıdırlar.
Aslında tuzaklarına düşmemek çok kolaydır.
Fakat milleti ipnotizma ile uyutuyorlar. Tek bir oyunu beş senede bir sahneye koyuyorlar. Bizler de eskiyi unutup, yeni diye onlara katılıyor, kendi cezamızı kendimiz veriyoruz.
Hâlbuki tek bir oyun, her uygun ortamda, yeni gibi gösterilip bir çok kere oynanıyor.
Bizler de hiç görmemiş gibi heyecanla bu eski oyunu, yeni diye defalarca seyredip, onlara yardım ediyoruz. Ve içten yıkılmağa mecbur kalıyoruz. Sonra da dünyayı peşlerine takıp Çanakkaleye geliyorlar.
Sadece Türkiye ye değil, bütün Müslümanlara bakın. Güya hepsine demokrasi gelecek. Ne zaman? 'Irak ta bomba patlamış 90 kişi ölmüş. Suriye de iç savaş çıkmış.' Hıristiyan aleminin kılı bile kıpırdamaz. Gizliden gizliye kıs kıs gülerler. Olayların çoğalması için körüklerler.
Olayların olmasını istemiyorlarmış gibi görünürler. Aslında olayları kendileri çıkartırlar. Aynı oyun misli ile her zaman oynanır. Bazı Müslüman ülkeler tamamen aptal, çünkü aynı oyunu her sene yeni oyun diye algılayıp kandırılıyorlar, birbirleri ile savaştırılıyorlar. Kendilerini Müslüman gösterip çok kolaylıkla halkı kandırıyorlar. Sonra da 'milli irade' diyorlar.
SAKIN HA OYUNA GELMEYİNİZ. NE YAPACAKSANIZ KENDİNİZ YAPINIZ. BAŞKALARININ FİKRİ İLE 'VATAN, MİLLET, DEMOKRASI, HÜRİYET' deyip, EKMEKLERİNE YAĞ SÜRMEYİNİZ.
Şu anda ülkemizde ne kadar çok ajanın cirit attıklarını bilemezsiniz. Bunların içerisinde satın alınmış vatandaşlarımız da vardır. İyi düşünüp ona göre hareket ediniz.