SAYFALAR

19 Mart 2014 Çarşamba

GÜNEYDOĞU ANADOLU TAMAM HEDEF KARADENİZ



Güneydoğunun işi tamam, şimdi hedef Karadeniz. 1998 Yılının İlk Bahar Aylarında bir arkadaşım Mehmet Gürhan Ağabey telefonla beni aradı. Kendisi Hemşinlidir, Ankara Ulus ta kahve çalıştırdığından herkesçe tanınır ve kendisi de herkesi tanır.

Çabuk çabuk heyecanla anlatıyordu. "Recep Bey! Amerika'dan heyet gelmiş. Rize'ye gidecekler. Adam arıyorlar. Bol da para veriyorlar. Benim aklıma sen geldin. Sakarya Caddesinde lokantadayız. Çabuk gel! Hem sen de bir gör." dedi. Allah Allah Amerikalılar insana boşuna yere bol para verirler mi? Acaba bizim gibi aptal olanları da var mı? diye düşündüm ve Sakarya Caddesinde ki o çağırdıkları lokantaya gece saat 21.00 sıralarında gittim.

İki Amerikalı, bir benim Hemşinli arkadaşım Mehmet Bey ve başka tanımadığım 10-12 kişi ile oturmuşlar, viskiler açılmış, kuzu kaburgaları pilavların üzerine yatırılmış, tam bir ziyafet yeri olmuş. Ben yanlarına gidince top sakallı Cony ve diğerleri hepsi ayağa kalktılar ve kendimizi tanıtarak tanıştık. Amerikalıların hiç birinin adı aklımda kalmadı, fakat konuşmalarını hiç unutmadım. Çünkü benden güzel Türkçe konuşuyorlardı ve dertlerini çok güzel anlatıyorlardı. Belki de Amerikalı değil de bizleri 'Amerika lı' diye kandırıyorlardı fakat öyle iri yapılı Amerikalılara da çok benziyorlardı. 

Karşılıklı hoş beşten sonra arkadaşıma gizli sordum "Bu kaburga ve viskilerin parasını kim ödeyecek?" "Kendileri da. Sen karışma ye, iç ve bunları bir dinle!" dedi. Anlaşılan kendisi iyice dinlemiş ve kafası pek sarmadığı için beni de çağırmıştı. İçki kullanmadığım için hiç içmedim. Zarar olsun diye hep yanımda ki saksıya gizlice boşalttım. Bir ay sonra geçerken öyle göz ucuyla bir baktım. Lokanta da camın yanında ki o kauçuk saksıyı köküne boşalttığım viski kadehleri kurutmuştu. Ben oradan onlar daha muhabbetlerine devam ederken saat 02.00 sıralarında ayrıldım. Hemen Güvenlik Şube Müdürlüğü  Nöbetçi Amiri Başkomiser arkadaş Osman Beyi aradım. Durumu anlattım. "Ben bir inceleyim fakat yasaya göre bir şey yapamayız." dedi. Adam resmen casusluk yapıp kendi ülkemizde bizi bölmeğe çalışıyor, biz bir şey yapamıyoruz. Bu kanunları kim çıkarıyor kardeşim?

Bu muhabbet arasında konu anlaşıldı. 'Biz Hemşinliler Ermeni imişiz. Vaktiyle Türkler bize çok zulüm yapmışlar, hala daha yapıyorlarmış, kimliğimizi unutturarak asimile etmişler. O top sakallı Cony de araştırma yapmış. Her şeyi tespit ederek aydınlatmış ve ispatlı delilli, bunu Rize de ki Hemşinlilere anlatacaklar. Bizler de referans olarak yanlarında bulunacağız. Eee şimdi ne yapmak istiyorlar? Sana ne be adam? Ben Türk'üm, Kürt'üm, Ermeni'yim. Sana ne oluyor? 

Aslında bir tanesi araştırmacıyım diye yalandan bir şey yazıyor veya söylüyor. O susunca öbürü onun yazdıkları asılsız şeyleri delil gösterip daha detaylı anlatıyor. Diğer öbürü de onun yazdıkları yalanları kaynak gösteriyor. Eğer tepki alırlarsa o yazdıklarını rafa kaldırıp bekletiyorlar. Aradan zaman geçip unutuldu mu, eski yazdıkları yalanlarını kaynak gösterip tekrar gündeme getiriyorlar. Bazılarının işine geldiği için tespitleri kabul görüyor ve millete yutturuluyor. Bir kere hiç tarihçi olmağa veya araştırmağa gerek yok. 

Bir soru soralım ve cevabını isteyelim. Bakalım nasıl izah edecekler? 

Soru: 1700 lü yıllarda Osmanlı İmparatorluğu; Ordusunun içinde ki bir çok Ermeni Subay ve Paşaları, hatta Ermeni Veziri bile, Ermeni ve Hıristiyan olarak tamamen hür kendi iradesine bırakıp, devletin üst düzey kademelerinde öylece kendi öz kimlikleri ve dini inançları ile çalıştırdığı bütün kayıtlarda mevcuttur. Peki Osmanlı ta Rize ye 2000 kilometre uzağa gidip te orada ki o yoksul Ermeni vatandaşları bulup, zorla asimile niçin etti. Hadi kabul edelim. Niçin önce ordusunda paşa yaptığı Ermenileri asimile etmedi? Aksını iddia eden araştırmacılar bunu düşünsünler ve cevabını versinler.

(http://www.genocide-museum.am/trk/online_exhibition_8.php) (https://odatv.com/osmanli-ordusunda-ermeni-askerler-1505101200.html)

Buna kargalar bile güler. Fakat bazı geri zekalılar işlerine geldiği için inanmış görünüyorlar. Külli yalan olduğu zaten anlaşılıyor. Fakat yine oraya geldik, tarihi iyi öğrenmek lazım. Her şeye körü körüne inanmamak lazım. Şimdi de Cony ile birlikte gidip o yörenin halkına Ermeni olduklarını anlatacağız. Niçin? Vah yazık adamlar işkence altında kalmışlar biz kurtaracağız. Kim den kurtaracağız? Orası belli değil. 

O zamana kadar birbirimize saygıda hiç kusur etmemiştik. Onlar anlatırken bir taraftan da viskiler yuvarlanıyor ben dinliyor ve düşünüyordum.  'Amerika da Kızılderililer asimile edilmişler. Herkes biliyor. Şimdi ben Türkiye den kalkacağım. İki kişi veya on kişi yanıma alacağım. Bu kadar zahmet ve masraftan sonra, Amerika ya gidip, orada Kızılderililere kim olduklarını anlatacağım ve onları kurtaracağım. Menfaatim nedir? Sebebi nedir? Olur mu böyle bir şey? Amerikan polisi bana ne der? Amerika Hükümeti bana ne der? 

"Bu iş için Amerika dan kaç kişi geldiniz?" diye sordum. "On iki kişi geldik." dedi. "Bu kadar rahatsız oldunuz. Masrafa girdiniz. Öz veride bulundunuz. Sağ olun teşekkür ederiz fakat sebebi nedir? Siz on kat karsız iş yapmazsınız, bu işte karınız nedir? Zahmeti bırakalım, masraflarınızı kim karşılıyor?" diye sordum. Bana uzun süre sessiz bakıp iyice inceledikten sonra direk "Sen, Osmanlı'nın o zavallı Ermenileri asimile ederken, kimliklerini unuttururken, onların içine yerleştirdiği Türk Provokatör Ajansın." dedi. Osmanlının işi gücü yokmuş ta, bir de beni Rize'ye yollayıp Ermenilerin içine ajan olarak yerleştirmiş. Öyle ya Osmanlı bana çok önemli bir görev vermiş. Ermenileri asimile edip Türkleştireceğim. Tamam hepsini kabul edelim fakat ben Osmanlı döneminde yaşamadım ki. Dedelerim yaşadı onları da Ermeniler öldürdüler, ben hiç birini tanımadım, hatta mezarları bile nerede olduğunu kimse bilmiyor. Yine de doğru olduğunu düşünelim. Osmanlı 2000 km mesafede ki Ermenileri niçin asimile etti? İstanbul da köşk ve konaklarda yaşayan ve Osmanlı da Vezir bile olabilen Hıristiyan Ermenileri niçin asimile etmedi? O yoksul, zor geçinen, evsiz barksız kendi halinde ki o adamları niçin asimile etti de bir de beni ajan olarak içlerine yerleştirdi? 

Kafam iyice karıştı ve biraz araştırma yaptım. Ve öğrendim ki tamamen yalan, Ermeni Çetelerin bize yaptıkları katliamları Türkler Ermenilere yapmış gibi anlatıyorlar. Ve tam olarak anladım ki Hemşinliler Ermeni değil saf Türk türler. Gaye Türkü Türke öldürtüp Türkiye'yi yok etmektir.

Onlar başka adamlar bularak, Hemşin de konferans için Rize ye gittiler. Hemşinliler ve Çamlıhemşinliler ben dediğim gibi demişler, kabul etmemişler. Orada konferans verip Osmanlıların Ermenilere yaptıkları baskı ve işkence yalanlarını anlatamamışlar. Bu konferans Fındıklı da Belediye salonunda verilmiş. Konferansa Fındıklı da da hiç bir Hemşinli katılmamışlar. Şimdilik bu sözde kurtarma ekibi geri gitmişler fakat gelecek günler için bir yatırım yapmışlar. Bir kaç sene sonra tekrar gelecekler. Olmadı on sene sonra. Kabul ettirene kadar gelecekler. Hemşinlilerin torunları da inşallah kabul etmezler fakat bu olayları bilmezlerse kabul edecekler. Bunlar yaban köpeklerine benzerler. Nasıl bufaloların etrafını çevirip bezdirene kadar ısırıp kaçarlar ve neticede koca bufaloyu devirip yerler. Bunlarda aynen öyle kandırana kadar gelecekler. Olmazsa kanun çıkartıp zorla kabul ettirecekler. Taa ki Kürtler gibi bağları koparana kadar. Duyduğuma göre çoktan bir çok taraftar bulmuşlar bile.

Düşünün sadece bir gelişleri için onların masrafı en az 400 000 dolardır. Adamlar yatırım yapmış karşılığını alana kadar devam edecekler. Akıllılar, aptalların sırtına basa basa yükselir zengin olurlarmış. Biz zenginliği boş verdik kardeşim, vatanımızı koruyabilsek yeter. Hangi milletten olursa olsun, bu Ülkede yaşayan herkes, bu gözü dönmüşlerin içinde bu vatanına sahip çıkması lazım. Duyulan her şeye körü körüne inanmamak lazım. Her şeyi araştırmak lazım. Tarihten ve komşularımızın başına gelenlerden ders çıkarmak lazım. Ben bu yalanların hiç birine inanmadım ve tarihimizi araştırarak incelemeğe karar verdim. Neticede bir çok şeyin tarih diye yalan yazıldığını, doğru bildiklerimizin çoğunun yalan olduğunu, başkalarının menfaatine olduğunu öğrendim.

İşte yıllardan beri Güneydoğu da da öyle ettiler. Şimdi orada ki halk kendilerinin Kürt olduklarına inanırlar. Halbuki biç bir Kürt aşireti yok. Güneydoğunun yüzde seksen beşi Türkmen dir ve Türk tür. Onlarda kendilerini Kürt biliyorlar. Bir çok Ermeni de Kürtlerin aralarına karışarak Kürt kimliği almışlar, onlarda kendilerini Kürt olarak bildiriyorlar.

17 Mart 2014 Pazartesi

BİNDİK BİR ALAMETE

Çanakkale savaşında 300.000 askerimiz şehit oldu. Bir o kadar da, belki de daha fazla diğer devletlerden olmuştur galiba. Şimdi bakıyorum herkes kahramanlıktan bahsediyor. 

Düşman gemilerine nasıl mayınlar döşendiğinden. 57. Alayımızın bütün askerlerinin şehit edildiğinden ve ona saygıdan hala daha Ordumuzda 57. Alayın boş tutulduğundan bahsediliyor. Bu kahramanlar hakları olduğu gibi bizlere anlatılıyor. Hepsine Allahtan gani gani rahmet diliyorum. 

O yıl Tıbbiye de mezun vermemiş. Hepsi savaşa alınmışlar ve şehitlik mertebesine ulaşmışlar. Şimdi başımızı iki elimizin arasına alalım ve birlikte düşünelim. Hadi ben cahilim düşünemiyorum. Sizlerin de çoğunuz benim gibisiniz. Öyleyse sözüm ona her şeyin fikir babası, okumuş ulemalarımız, her şeyi bilmiş yutmuş, kıl aldırmayan aydınlarımız, televizyonlara çıkıp ta ahkam ki kesiyorlar, hiç birinin acaba bu Çanakkale savaşı niçin oldu? Sebebi ne idi? Anlatan veya araştıranı hiç duydunuz mu? 

Yok kahramanlıklar yapmışız. Hep onlar anlatılıyor. Yaa zaten iş başa gelince bu kadar şehit verip kahramanlıklar yapılır. Esas o sıralarda ki yurtta çevrilen dolaplar araştırılıp su yüzüne çıkarılması gerekmez mi? Var mı bunu yapan bir akıllı aydın? Yoksa yine ben mi yanılıyorum? Durup dururken dünya milletlerini biz Türkler oraya çağırıp ta sonra kahramanlıklarımız anlatılsın diye öldük ve onları da öldürdük mü? Öyle yaptıysak çok ayıp etmişiz. Yoksa Anzağından, İngilizi, Fransızı, İtalyanı, Yunanı, Bulgarı ne işleri vardı Çanakkale Boğazında? Ben yaldızlı laflar bilmediğimden fazla uzatmadan direk söyleyim.

Aynen bugünkü gibi, daha sonra Çanakkale de bizimle savaşan dış düşmanların teşviki ile, içer ki hain ve satılmış düşmanların faaliyetleri, halkı kandırarak devlete karşı ayaklandırmalar ve bunun neticesin de güya halkı kurtarmak için Vatanımızı işgal etmek istemeleri. Esas sebep bu. Irakta da böyle olmadı mı? Ezilen halkı kurtarmak için girdiler. 2,5 milyon kişiyi öldürdüler. 2 milyon kişiye de tecavüz ettiler. Oh Çanakkale yi geçseler Türklere neler yapacaktılar acaba? 

Ben tahmin edebiliyorum. On milyon Türk ölse Avrupalı ve Amerika lı dostlarımız üzülür mü acaba? Çanakkale yakın tarihimizdir. İncelenirse her şey ortaya çıkar. Osmanlının yıkılma sebepleri de net olarak anlaşılır. Bir kaç vatan sever aydınlarımız Çanakkale savaşına kadar Yurdumuzun içinde ki durumu, döndürülen entrikaları, tarafsız olarak inceleyip kitap yazması ve bu kitabın ders kitabı olarak okullarda okutulması lazım. Fakat yapmıyorlar işte. Gizli kalsın istiyorlar.

Dersim İsyanı, Şeyh Sait İsyanı niçin olmuş? Ülkemize oynanan oyunların hepsi aydınlanır. Yok Gelibolu Savaşı, Çanakkale Savaşı kahramanlıklarımız bilmem ne, hep bunları anlatır ve haklı olarak gururlanır bir taraftan da halkı kandırırız. Kahramanlık nedir? Kurşunu yiyene kadardır. Kurşunu yedikten sonra ne kahramanlık kalır ne bir şey. 

Önemli olan bu savaşlar neden çıktı? Dünya devletleri Ülkemizi neden işgal etmek istediler? Kimler yardım etti? Bu duruma kimler getirdi? Hala daha yardım ediyorlar ve aynı oyunları sürdürüyorlar? 

Bunların cevaplarını bulmak, meydana çıkarmak ve sorunları kökten çözmek daha doğru olmaz mı? "Çanakkale geçilmez" Yarın ya Çanakkale geçilirse? Biz bir kaç asırdan beri, bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete. Hem de hep aynı oyunlarla. Çanakkale yi bir geçerlerse, o satılmışların halini bir seyredeceğim, Allah ömür verirse tabi. 
     

15 Mart 2014 Cumartesi

KOLAY OLMADI

Atatürk'ün de tanıdığı Libya Şeyhi Ahmet Sünusi Bey Enver Paşa nın davetlisi olarak 1918 de gizlice bir Alman denizaltısıyla İstanbula gelir. Halifenin cihat fetvasi kendisine verilerek cihat için tüm islam alemine dağıtılması istenir. Bu sırada Vahdettin padişah olması üzerine bu hareket yarım kalır. Vahdettin Avrupa ülkeleri ile arası açılmasını istemez. Daha sonra kurtuluş savaşımız yıllarında Şeyh Ahmet Sünusi Bey Mustafa Kemal tarafından Ankara ya davet edilir ve o zamanlarda dış güçlerin ayrılıkçı Kürtleri kışkırtmalarını önlemek için, Kürtlerinde çok iyi tanıyıp sevdikleri Şeyh Ahmet Sünusi Bey in çabaları sayesinde Güney Doğu ve Kuzey Irak Kürtleri arasında birlik ve beraberlik sağlanır. Çünkü o zamanlarda Arabistana yollanan İngiliz casus Thomas Lawrens gibi, Edvard William Charles Noel isimli bir İngiliz casus ta Kürtlerin ayaklanmaları ve Türklerden ayrılmaları için Güneydoğu ve Kuzey Irakta faaliyet gösteriyordu. Bu sayede bu casusun çalışmaları boşa çıkmış ve memleketi olan İngiltereye gittiği zaman "Onlar ayaklanmadılar. Kürtlerden adam olmaz." diyerek tepkisini göstermiştir. Aslen Libyalı olan Şeyh Ahmet Sünüsi Atatürk ile birlikte kurtuluş savaşına katılmıştır. Yine Libyalı Ömer Muhtarda kurtuluş savaşında çok büyük kahramanlıklar göstermiştir.