SAYFALAR

5 Nisan 2016 Salı

LİMON İLE ATEŞ NASIL YAKILIR

Olmaz demeyin. Sizlerde benim gibi bilmiyordunuz. Limon ile bal gibi ateş yakılır. Dediklerimi yapın ve dağa bayıra giderken; bir limonu manavdan, 6 adet bakır raptiyelari kırtasiyecilerden, 6 adet çinko çiviyi hırdavatçılardan, 50cm kadar da ince bakır kabloyu elektrikçilerden elde edebilirsiniz. Biraz da kolay yanabilecek kuru kağıt veya odun parçalarını istediğiniz yerden elde edebilirsiniz. Ve aşağıda resimlerin altında ki açıklamaları aynen uygulayınız. 1 voltluk bataryanız hazır olacak ve bununla ateş yakabileceksiniz. Hadi kolay gelsin.
                                                         Lütfen resim üzerine tıklayınız!


1-Önce altı adet bakır raptiyeleri düzgün bir şekilde limona batırarak diziniz.
 
 
2-Sonra altı adet çinko çivileri de raptiyelerin tam karşılarına aynı şekilde limona batırarak diziniz.
3-Çinko çivilerle bakır raptiyeleri çapraz bir şekilde bakır tellerle birbirine bağlayınız.
 
4-Baş taraflarda bir çinko çivi ile bir bakır raptiye boşta kalacak. Bunlara da birer tane uzunca ince bakır kablo bağlayınız. Kabloları uzatıp birbirine dokundurunca kıvılcımları göreceksiniz. Bir voltluk bataryanız hazırdır.
5-Hazırladığınız kuru kağit, ağaç v.s gibi malzemeleri tutuşturarak ateşinizi yakabilirsiniz. 
 
                                                                  6-İşte ateşiniz yanıyor.
 

4 Nisan 2016 Pazartesi

YAVUZ VE ŞAH İSMAİL

Yavuz Sultan Selim, Ertuğrul dan sonra en sevdiğim ve takdir ettiğim hem adaletli, hem de çok yiğit bir padişahtır. Bilim, şiir, edebiyat ve satranca gençliğinden beri çok meraklıdır. Şehzadelik zamanlarında Acem Hükümdarı bir Türk daha var. 14 yaşında Acem tahtına çıkan Akkoyunlu Şah İsmail.

Şah İsmail de çok dirayetli bir hükümdar ve aynı zamanda satranç ve şiire de çok meraklıdır. Sarayında satranç partileri düzenler, dünyanın her taraftan ustalar gelir onlarla karşılaşırlar ve her oynadığı oyunda herkesi mat eder. Satranç oyunun da ünü bütün dünyaya yayılır. 

Yavuz Sultan Selim Han da şehzade iken Şah'ın ününü duyar ve tebdili kıyafet Hemedan'a giderek han ve kervansaraylar da satranç oynar. O da her karşılaştıkları satranç ustalarını mat eder. Onun da ünü tez zamanda bütün İran'a yayılır fakat Yavuz Selim olarak değil de bir gezgin, derviş olarak. Tabi ki Şah İsmail'in kulağına da gider ve bir şehzade olduğunu bilmeden, gezgin bir aptal sanarak Yavuz Sultan Selim'i satranç oynamak için sarayına çağırtır. 

Şah İsmail:

“Gel hele bre derviş, sen misin nam-u derviş?
Tebriz de üstad koymaz hepsini mat etmişsin.
Bu nasıl bir olaydır, velasıl bu nasıl bir iş,
Bana gelene kadar herkesi alt etmişsin.”

Şehzade Yavuz Selim;

“Aman beyim, efendim ben garip bir dervişim,
Oyunda ustacayım ondandır mat etmişim.
Müsaade ederseniz sizinle de oynarım,
Satranç oynamak benim vakti ahvalim işim.”

Şah İsmail:

“Gel hele oynayalım sana bir ders vereyim,
Bende, seni mat edip ve yerlere sereyim,
Ben ki Şah İsmail’im kim duracak karşımda,
Oyun nasul oynanur sana da öğreteyim.” İlk oyunda Yavuz Selim Şah İsmail'e bilerek yenilir.

Şehzade Yavuz Selim;

“Siz beni mat ettinuz rövanşuu isterim,
Bu ikinci oyunda başarılar dilerim.
Sizle dostluk nazar-u bir oyun içindeyum,
Eğer mat olurusam size biat eder-um.”

Ve Yavuz Sultan Selim HAN ikinci oyunda Şah İsmail’i mat eder. Şah İsmail ilk kez bir derviş tarafından mat edilir. Bu yenilgiyi gururuna yediremez. Ç
ok kızar, sinirlenir, hatta elinin tersi ile vurmak ister ve "Sende hiç edep yok mudur? Şah mat edilir mi?" der. Yavuz Sultan Selim HAN’a. Yavuz Sultan Selim, bir kağıta yazmış olduğu dörtlüğü kendisine uzatır ve "Bu yazdıklarımı iyi oku, ezberle! Unutma!" der. Şah hala karşısında kinin bir gezgin olduğunu sanar. Halbuki o Osmanlı Şehzadesi ve geleceğin en kudretli Padişahı Yavuz Sultan Selim Han dır. 

Yavuz Sultan Selim Tebriz’den gizli ayrılışından iki gün sonra Şah İsmail tekrar oyuna çağırmak için kaldığı hana adamını gönderir, Yavuz Selim'i çağırtmak ister fakat onun çoktan ayrılıp ne tarafa gittiğini bilen yoktur. Ancak saray görevlilerinden birisi Yavuz’u tanır ve Şah’a söylenince çok sinirlenir.

Şah İsmail'e verdiği kağıtta aşağıda ki dörtlük yazılıdır;

Sanma Şah'ım herkesi sen sadıkane yar olur,
Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyar olur,
Sadıkane belki ol alemde bir dildar olur,
Yar olur, ağyar olur, dildar olur, serdar olur

Şah İsmail bu dörtlüğü okur, tuhafına gider fakat bu garip gezginin Yavuz Sultan Selim olduğunu ve bir gün karşısına serdar olarak çıkacağını, hatta savaşacağını anlatmasına rağmen o anlayamaz. 

Aradan bir zaman geçtikten sonra Yavuz Padişah olunca ikisinin arasında Çaldıran Savaşı olur. Savaşı kayıp eden Şah İsmail'e, kendisine atmak istediği tokatı hatırlatır ve; "Atacaksan birine tokatı, işte böyle atacaksın." der.

Bu savaşta Şah İsmail tam esir düşeceği zaman muhafızlarından biri Şah İsmail kendisi olduğunu söyler ve onun yerine esir olur. Esas Şah İsmail ise bir at ile yaralı olarak kaçar, canını kurtarır fakat bu yenilgi kendisini şoke eder, bir daha toparlanamaz. Bir zaman sonra da ölür.

31 Mart 2016 Perşembe

GERÇEK ADALET

"Öldürülen kızın, duruşmaya zorla getirilmesine karar verildi."
Gazeteler bu haberi güya böyle vermiş.

Diyarbakır'da ağabeyi Ali Ö. tarafından 30 Kasım 2015 te öldürülen Evindar Ö. hakkında, olaydan 45 gün önce ağabeyini şikayet ettiği davaya ölü kızın zorla getirilmesine karar verildi.

Diyarbakır Yenişehir İlçesi'nde 30 Kasım günü ağabeyi Ali Ö. tarafından 'Tinerciler ile takılıyor.' diye başından tabancayla vurularak öldürülen 14 yaşında ki Evindar Ö. öldürülmeden 45 gün önce, polis merkezine giderek ağabeyinin kendisini tehdit ettiği ve öldüreceği hakkında şikayette bulunuyor. Polis Sur Belediyesinde çalışan Ali Ö. 'yu ruhsatlı tabancası ile birlikte yakalayıp, şüphelinin tabancasına el koymadan tarafları mahkemeye çıkarıyor. Serbest kalan sanık Ali Ö. ise duruşmadan 45 gün sonra kardeşi Evindar Ö. 'ü başına 2 el ateş ederek öldürüyor. Cinayetten sonra teslim olan Ali Ö. hakkında 'Kardeşini kasten öldürmek' suçundan dava açılıyor ve 6'ncı Ağır Ceza Mahkemesi'nce ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırılıyor. O şimdi hapiste cezasını çekmekle meşgul.

Gelelim vurularak ölen kız kardeş Evindar Ö. ye;
Ölümünden 45 gün önce "Ağabeyim Ali beni tehdit ediyor, öldürecek." diye karakola gidip şikayet etmiş ve mahkemeye çıkmışlardı ya. O dava Diyarbakır 2. Asliye Ceza Mahkemesinde devam ediyor fakat kız öldüğü için duruşmalara katılamıyor. 14 Ocak 2016 tarihinde ki duruşmaya da katılamayınca ölü Evindar Ö. 'ün 1Mart 2016 tarihine ertelenen duruşmaya zorla getirilmesine ve ifadesinin alınması için duruşma günü hazır bulundurulmasına karar veriliyor.

1 Mart günü görülen duruşmada ölü kız mahkemeye yine gelemeyince, avukatı kızın öldüğünü söylese de 3 Mart 2016 günü Mahkeme; Nüfus Müdürlüğüne yazı yazıp kayıt istemek yerine, Emniyet Müdürlüğüne yazı yazarak Evindar Ö. 'ün adresinin tespit edilmesini ve yakalanmasını istiyor.

Mahkemeler böyle görev yapıyorlar işte. Emniyetin yazdığı cevabi yazısını bilmek lazım. Belki de heyetçe giderek mezarı da yerinde görüp inceleyecek ölüp ölmediğini tam olarak tespite çalışacaktır. Çünkü bazen 'öldü' diye bildirilen bir şahıs sağ olabiliyor. Sahte bir kimlikle yurt dışında yaşayabiliyorlar. Görevi hakkı ile yapan hakimler işte böyle işi şansa bırakmıyorlar.