SAYFALAR

14 Mart 2017 Salı

BENİM Kİ YAPMAZ

Bir tv kanalı her ülkeden bir kadın seçerek kocaları tarafından aldatılmaları üzerine bir araştırma yapmak ister.
Her milletten bir kadın çıkarır ve şöyle sorar :
Kocanızı başka bir kadınla yakalarsanız ne yaparsınız ?
İşte kadınların cevapları :
İsveç’ ten Katılan Kadın
 – Benim neyimi beğenmedin diye sorardım der.
Rusya’ dan Katılan Kadın
– Hiç bir şey sormam ve direk evi terk ederim der.
Fransa’ dan katılan Kadın
 – Sevgilime gider beni teselli etmesini söylerim der.
İtalya’ dan gelen Kadın
 – Kadını öldürürüm der.
Yunanlı Kadın
 – Kocamı da onunla yatan karıyı da öldürürüm demiş.
İspanyol Kadın
 – Kocamı alnından vururum der.
Ve Türkiye’ den Katılan Kadın
 – Benim Kocam Yapmaz. der.

2 Mart 2017 Perşembe

UYAN EY TÜRK MİLLETİ

Dilimizde bugün argo olarak kullandığımız 'mankafa' sözcüğü, 'mankurt, mankafa, mankut, mankof' sözcükleri ile aynı anlamdadır fakat mankurtlaşmak kavramını Cengiz Aytmatov açıklamadan önce kimse bilmiyor ve bilinçsiz bir şekilde mankurtlaşıp, kendi bilincinin dışında başkasına köle olarak yaşıyordu.

Mankurtlaştırma; bir dış gücün içerideki egemen sınıfla işbirliği yaparak, ülkenin eğitim ve kültür politikalarını milletin aleyhine değiştirerek, ulusal kimliğinden uzaklaştırma, kendi toplumuna ve kültürüne yabancılaştırma, bilinçsizleştirme ve sömürüye açık hale getirme, sonra da yardım ediyormuş kanaati yaratarak toplumun zihnini yeniden kurgulayıp sömürgecilerin zihinsel kölesi durumuna getirmek için milleti kendi değerlerine düşman etmeyi anlatan sosyo-kültürel bir kavramdır. Bu süreçten geçenlere mankurt denir ve mankurt, mankafa, mankut, mankof, Çok eski yıllara dayanır. Milattan önce 330-551 yıllarında Orta Asya da yaşayan Juan-Juanlar (Cücenler, Aparlar) zamanında uygulanırmış. Ama bugünkü şekilde değil de o zaman ki şartlara göre daha değişik bir şekilde. (Bknz İnternet) 

Juan-Juanlar  Türk yerleşim yerlerine anı baskınlar yapar, esir aldıklarından güçlü kuvvetli olanları, sesleri duyulmasın diye çöle götürür, saçlarını yolup kafa derilerini yüzdükten sonra, kafalarına deve derisi geçirir ve yere çaktıkları dört kazığa ellerinden ayaklarından bağlarlar, bir ay güneşin altında kaldıktan sonra sağ kalanları çok sadık birer köle olarak kullandıkları anlatılmaktadır. Çünkü yolunup yüzülen kafada, yeniden gelen kıllar deve derisini delip yukarı çıkamaz, geri dönerek beyine saplanırlar ve beyin daha görev yapamaz hale gelir, şahıs anne baba hiç kimseyi tanımaz, sadece sahibini tanır, o ne derse onu yaparmış. Böyle bir insana da MANKAFA, MANKURT, MANKUT, MANKOF denirmiş. Köle denmezmiş. Çünkü köle de düşünme yeteneği var. Mankurtlarda düşünme yeteneği hiç yok. İşte dilimize de 'mankafa' ta o zamanlardan gelmiş.

Osmanlı döneminde ise; savaştan çekinen düşman milletler KARDEŞ ÇOCUKLAR CEMİYETİ adı altında bir cemiyet kurmuşlar ve kaçırdıkları küçük Osmanlı çocuklarını İmparatorluğun içinde kurdukları gizli okullarda veya derneklerde İmparatorluğa düşman olarak yetiştirmişler ve İmparatorluğun yıkılması için terör olaylarında kullanmışlardır. Bu dönemlerde elleri kolları bağlanan vatan perver ASKERİ PAŞALAR bile askerleri ile birlikte dağa çıkarak vatanı kurtarmak için eşkıyalık bile etmişlerdir. (Bknz. İnternet Resneli Niyazi, Mustafa Kemal, Enver Paşa) 

CUMHURİYET döneminde ise bu faaliyetler çok daha değişmiş, daha tehlikeli bir hal almıştır. Sadece insanları öyle güneşin altına bağlayıp ta bağırtarak mankurt yapmak sistemi kalkmış, yerine çok daha tehlikeli sistemler getirilmiştir. Mesela çocuk kaçırıp MANKURT yaparak Türkiye ye düşman yetiştirmek sistemi, çocukları hiç kaçırmadan okullarda eğitimle MANKURT yaparak ülkeye düşman yetiştirme sistemi, çocukları uyuşturucu yoluyla MANKURT yapma yöntemi, gençleri kadın ve kızlarla; kız çocuklarını da erkek çocuklarla kandırıp MANKURT yapma yöntemi, Vatandaşlara kendini aynı dinden gösterip kandırarak MANKUT yapma sistemi. 

Soruyorum bu yazdıklarımın hangisi olmadı, Türkiye de? Veya hangisi yanlış? Vaktiyle Fetüllah Gülen için Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz, Devlet Bahçeli bile ‘Türklüğün yayılmasını isteyen bir kahraman’ deyip hakkında soruşturma açan Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral’ı kızağa almadılar mı? Şimdi buyurun; geçen internette bir yazı gözüme ilişti. Ermeni Yazar Arthur Akopyan bir yazı yazarak Fetüllah Gülen’in Ermeni olduğunu ve Erzurum isyanını başlatıp Türk ve Kürtleri katledenlerin torunu olduğunu açıklamış. (www.asikurtlar.com/ermeni-yazar-gercegi-acikladi-fethullah-gulen-ermenidir.html ve biliyomusun.com) 

Ben meslek hayatımda 8 sünnetsiz cami imamına rastladım. Onun için her zaman diyorum ki Allah ile aranıza kimseyi almayınız. Bilhassa konu memleket meselesi ise. Bizim vatan sevdasından başka bir lüksümüz yok. Onun için bunları anlatıyoruz. Herkese selam ve saygılar.

27 Şubat 2017 Pazartesi

BESLE KARGAYI

Ey bu ülkede yaşayan Hemşinli olup ta kendini Ermeni kabul eden vatandaşlar;  öyle sizlere anlatıldığı gibi Osmanlı hiç bir Ermeni’ye baskı uygulamadı. Osmanlı bütün vatandaşlarına aynı şekilde eşit davrandı. Hatta Ermenilere kardeş gözüyle bakıp nerdeyse payıtahta ortak yaptı. Bunu fırsat bilen bazı Rum ve Ermeniler dış güçlerin teşvikiyle Osmanlıyı yıktılar. 

Lütfen İnternet GOOGLE ‘Osmanlıda ki Ermeni Askerler’ diye yazınız. Bu konuda hiçbir Osmanlı kayıdına rastlayamazsınız. O zamanlar Osmanlı tarafından bu konularda hiç bir kayıt tutulmamıştır. Bütün bu olayları Ermenilerin yanlı olarak hazırladıkları, Ermenistan Erivan da ki 'Ermeni Soykırım Enstitüsü ve Müzesi'nde bulunan kayıtlarda kendi gözlerinizle göreceksiniz ve O zaman Osmanlı'nın adaletini ve Ermenilere karşı tutumunu daha iyi anlayacaksınız. Ermenileri, isimlerini ve dinlerini değiştirmeden; paşa yapıp, nasıl devletin kilit yerlerinde çalıştırmışlar da, Güya onu da eklemişler 'Osmanlı İmparatorluğu Ermenilerin o paşaları sayesinde dünyaya hükmetmişler.' Onunla da öyle övünüyorlar. Hiçbir zaman ‘biz kalleşiz, Osmanlıya büyük kalleşlikler yaptık.’ Demiyorlar. Halbuki bu paşalar 1. Dünya savaşı ve sonrasında  mahiyetlerinde ki Osmanlı ordusu ile Rus lara ilhak olmuşlar ve Kuzey cephesinden Ruslar ile birlikte Osmanlı ordusuna vurmuşlardır.

Yine İnternet GOOGLE lütfen yazın ‘Armen Garo’ bakın ne ile karşılaşacaksınız. Karekin Pastırmacıyan isminde ki bu Bey efendi ‘Osmanlılar Ermenilere baskı uyguluyor.’ Diye Türkiye de Ermeni isyanlarını başlatmış, kardeşi ile birlikte bir milyondan fazla Kürt, Türk ve karşı çıkan Ermeni vatandaşlarımızı katletmiş. Kendisi daha önce İstanbul da Osmanlı bankasını soyduğu zaman bunca insanı katletmesine rağmen Avrupalıların baskısı ile Osmanlı tarafından af edilmiş ve uzun süre millet vekilliği yapmıştır. Bir de utanmadan anılarında Osmanlının Ermenilere baskı yaptığından bahsetmektedir. İşte o zaman ki Osmanlı Kabinesi:

“BUEKİBE İYİ BAKIN ABDÜLHAMİD'İN OSMANLIYI YÖNETEN EKİBİ....

Sakın Ermenistan Kabinesi sanmayın.

Bu ekip; 33 SENELIK ABDULHAMİD DEVRINİN EKİBİ..

Sonrada devlet batınca 'vay efendim Türkçülük başlamış da devlet çökmüşmüş..'

Peki bu ekonomik iflas tablosunda Türkler nerede ?

Halife-i Müslümin 2. Abdülhamit’in nazırlarından (bakanlarından) ve bürokratlarına buyrun bakalım:

Hariciye Nazırları; Aleksandros Karateodori Paşa (1878-1879)

Gabriel Pasha ve Sava Paşa (1879-1880)

Hazine-i Hassa Nazırları: Agop Ohanes Kazazyan (1876-1891),

Mikail Portakalyan Efendi (1891-1897),

Ohanes Sakız Efendi (1897-1908)

Maliye Nazırı: Agop Ohanes Kazasyan Paşa (28-30 Ağustos 1885), (Aralık 1886 - Mart 1887) (1888-1891)

Nafia Nazırları: Ohanes Çamiç Efendi (1877-1878),

Aleksandr Karateodori Paşa (1878)

Sava Paşa (1878-1879)

Orman ve Maadin Nazırları; Mavrokordato Efendi (1908-1909),

Aristidi Paşa ( 1909)

Ticaret ve Ziraat Nazırları: Bedros Kuyumcuyan Efendi (1880)

Gabriel Noradonkyan Efendi (1908-1909)

Ayan Üyeleri(1876); Antopolos Efendi Aristarki Bey,

Daviçon Karmona Efendi,

Musurus Paşa,

Serviçen Efendi,

Stoyanoviç Efendi,

Dr. De Kastro Bey,

Mavroyeni Paşa, Karatodri Paşa,

Abraham Karakahya Paşa

Ayan Üyeleri(1908) Azaryan Efendi,

Basarya Efendi,

Bohor Efendi,

Fethi Franko Bey,

Gabriyel Noradonkyan Efendi,

Mavrokordato Efendi,

Mavroyeni Bey, Oksanti Efendi,

Yorgiyadis Efendi,

Aram Efendi,

Popoviç Temko Efendi,

Babıali Hukuk Müşaviri Gabriel Efendi;

Abdülhamit zamanında sürekli el üstünde tutulan bu Gabriel Efendi 2. Dünya savaşı sonrası düzenlenen Paris Konferansında Ermeniler için toprak talep etmiş, Lozan Konferansına da Ermeniler adına katılmıştır… 

Elçilere göz attığımızda;

Y. Fotiades Bey ve Gobdan Efendi’nin Atina,

Azaryan Efendi’nin Belgrad,

E. Karatodri Efendi’nin Brüksel,

Blak Bey’in Bükreş,

Yanko Karaca, Misak Efendi ve Aritraki Efendi’nin Lahey,

K. Musurus Paşa, Alfred Rüstem Paşa ve Antopulo Paşa’nın Londra,

Naum Paşa’nın Paris, S. Musurus Bey ve Y. Fotiades Bey’in Roma,

Nikola Gobdan Efendi’nin Sofya,

A. Vogorides Paşa’nın Viyana,

L. Aristarki Bey ve A. Mavroyeni Bey’in Washington’da Büyükelçi-Elçi olarak görev yaptıklarını görüyoruz.

Konsolos ve kâtipliklerde de Türk unsurundan ziyade Ermeni ve bilhassa Rum memurlar kullanılmakta idi.

Valilik koltuklarının çoğunda da gayrimüslimler oturuyordu.

Mesela;

Şarkî Rumeli Valileri; Sava Paşa, Aleko Vogorides Paşa, Gavril Paşa Hristoiç, Alexandre de Battenberg, Ferdinand de Saxe-Cobourg et Gotha,

Sisam Beyleri; Mişel Gregoriyadis Bey, Aleksander Mavroyeni Bey, Yanko Vitinos Bey, Kostaki Karateodori Paşa, Yorgi Yorgiadis Efendi, Andrea Kopasis Efendi,

Cebelilübnan Sancağı Mutasarrıfları; Vasa Paşa, Naum Paşa, Yusuf Franko Paşa”

Şimdi anladınız mı Osmanlının nasıl yıkıldığını...

Kaynak kitap:

KUNERALP, Sinan, Son Dönem Osmanlı Erkan ve Ricali,

Prosopografik Rehber, İstanbul: İsis Yayınları, 1999.

Besle kargayı oysun gözünü. Bu olayı lütfen PKK olayları ile karşılaştırın. O zaman oynanan oyunların şimdi ki oyunlarla aynı olduğunu daha iyi anlayacaksınız. Tarih sayfalarından anlaşıldığına göre Ermeniler her zaman Türklerin saflığından ve acıma duygularından faydalanarak onları akıl almaz oyunlarla kandırmışlar, kendi çıkarları için kullanmışlardır. Bazen de kendi adamlarını kendileri katledip Türkler yaptıklarını iddia etmişlerdir. Saygılarımla.